Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/425 E. 2021/1155 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/425
KARAR NO: 2021/1155
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2018
NUMARASI: 2017/1140 Esas – 2018/1313 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 03/09/2010 tarihinde 10 yıl süreli protokol imzalandığını, protokol hükümleri gereğince sözleşme süresi boyunca davalının müvekkili olan şirkete aylık 35.000,00USD + KDV işletme hakkı bedeli ödemesi gerektiğini, davalının böyle bir ödeme yapmadığını belirterek 1.225.000USD + KDV’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 01/10/2013 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile akaryakıt, LPG ve servis istasyonu kurulup işletilmesi bakımından taraflar arasında protokol düzenlendiğini, aylık 35.000,00USD + KDV ödenmesinin kararlaştırıldığını ancak daha sonra düzenlenen zeyilname ile sözleşme başlangıç tarihinin 01/06/2014 tarih olarak değiştirildiğini, işletme hakkı bedelinin hangi koşulların gerçekleşmesi ile oluşacağının belirlendiğini, 31/03/2015 tarihine kadar gerekli ruhsatlar alınmadığından zeyilnamenin kendiliğinden fesholduğunu, fesholmuş bir sözleşmeye dayanan işletme hakkı bedeli talep edilemeyeceğini, sözleşme konusu yerin fiziken müvekkili şirketin yedine geçmediğini, akaryakıt, LPG, istasyon yapımı ve kullanımı için gerekli ruhsatların alınamadığını, bayi olarak herhangi bir işletme faaliyetinde bulunulmadığını, bu nedenle talep hakkının yerinde olmadığını, sonraki dönemde istasyon alanının konut alanına dönüştürüldüğünü ve TBK. 27 gereğince kesin hükümsüzlük koşullarının oluştuğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, ” hem protokol ve hem de bu protokole ek olarak düzenlenen zeyilnamede davacı adına tahakkuk edecek İşletme Hakkı Bedeli’nin muacceliyeti, işletici adına belediye tarafından GSM ruhsatı verilmesi ve akaryakıt satışına başlanması şartına bağlanmıştır. Protokol ve zeyilnamede belirtilen koşullara göre Akaryakıt ve LPG istasyonunun işletilebilmesi bakımından belediye tarafından tarafından 31.03.2015 tarihine kadar GSM ruhsatı verilmediği, istasyonun işletmeye açılmadığı, protokol ve zeyilnamedeki 5. madde gereğince İşletme Hakkı Bedeli’nin muaccel hale gelmediği sabittir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkeme kararında, gerek Protokol ve gerekse de zeyilnamede akaryakıt ve LPG istasyonunun işletilebilmesi bakımından belediye tarafından tarafından 31.03.2015 tarihine kadar GSM Ruhsatının verilmemiş olduğu yolunda açıklamaya yer verildiğini, halbuki, davaya konu protokolde böyle bir koşul öngörülmemiş olup, protokolün 5. maddesi hükmü gereğince her halükarda davalının aylık işletme hakkı bedeli ödeme yükümlülüğünün 01.10.2013 tarihinde başlayacağının açıkça belirtilmiş olduğu hususunun da mahkemece gözardı edildiğini, protokolden sonra taraflar arasında akdedilmiş bulunan zeyilname ile davalının imar izni, inşaat ve işletme ruhsatı alma yükümlülüklerinde bir değişiklik öngörülmediğini, sadece aylık işletme hakkı bedeli ödemelerinin ileri bir tarihe ertelendiğini, GSM ruhsatının alınamadığı takdirde aylık işletme hakkı bedellerinin ödenmeyeceği zeyilnamede belirtilmiş olmakla birlikte, mahkemece yok farzedilen asıl önemli hususun, GSM ruhsatının alınamamış olması durumunda taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin sona ereceği hususu olduğunu, GSM ruhsatının alınamadığı tarih itibarıyle taşınmaz üzerindeki intifa hakkını sona erdirmek ve ipoteğin de terkinini sağlamak zorunda iken, taşınmaz üzerindeki intifa hakkı ve ipoteğin halen davalı … A.Ş. Lehine tescilli olduğunu, intifanın ve ipoteğin terkin edilmemesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, davalının İntifa ve İpoteği terkin etmeksizin ve taşınmazı uhdesinde tutarak ve zeyilname’nin ‘fesih’ başlıklı 12-b maddesinde; “…işbu sözleşmenin, imza tarihinden itibaren 31.03.2015 tarihine kadar … veya … tarafından belirlenecek işletici adına GSM ruhsatının alınamaması ve dolayısıyla akaryakıt satışına başlanamamış olması durumunda sözleşme kendiliğinden fesholmuş sayılır…” ibaresini ileri sürerek ödeme yapmaktan kaçınmasının Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi ile getirtilen herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorundadır ilkesine aykırı olduğunu, imar durumu ve diğer izin ve ruhsatları alamayan davalı … A.Ş,’nin intifa hakkı ve ipoteği terkin etmeyerek, taşınmaz üzerindeki tasarruf hakkını da elinde bulundurmaya devam ederek, fiili bir durum yaratarak kendi kusurundan kaynaklanan nedenle, üzerine düşen edimlerin ifasından imtina etmek sonucunu doğuran hukuk dışı eylemlerine devam ettiğini, davalının bu eylemli irade beyanının, sözleşme ilişkisini devam ettirmekte olduğu anlamına geldiğini, dava konusu taşımazla ilgili 2013, 2014, 2015, 2016, 2017 ve 2018 yıllarına ait emlak vergilerinin davalı … tarafından Ataşehir Belediyesine ödendiğini, gelişen aşamaların hiçbirisinde davalı … A.Ş. tarafından konuya müdahil olunmadığı, herhangi bir işlem yapılmadığı ve çaba sarf edilmediğini, sözleşme ile üstlenmiş olduğu edimleri yerine getirmekte temerrüde düştüğünü, neticesinde ise taşınmazlar üzerindeki fiili ve hukuki durumunu muhafaza ederek, sözleşme ilişkisinin devamı yönünde zımnen de olsa irade beyanında bulunmuş olmasına karşın, ilk derece mahkemesinin tüm bu maddi vakıaları yok farzederek, karar yerinde hiçbir şekilde irdelemeden ve ve tartışmadan davanın reddine karar vermiş olmasının dosya kapsamına aykırı ve hatalı olduğunu, davalını zeyilnameye dayanarak “davacının İşletme Hakkı Bedeli talep etmesinde haklılık bulunmamaktadır” savunması yapmasının dürüstlük kuralına ve hukuki ve fiili duruma aykırılık teşkil ettiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinden kaynaklanan işletme hakkı bedelinin tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte olup olmadığı ve davacının işletme hakkı bedeline hak kazanıp kazanamadığı noktasındadır. Davacı … Ltd. Şti. ve dava dışı malik … ile davalı … AŞ (…) ile arasında 03.09.2013 tarihinde, tapuda dava dışı … adına kayıtlı olan İstanbul İli, Kadıköy ilçesi, 4. Bölgede (Ataşehir İlçesi, … Mahallesi) kain, … ada …, …, …, … parsel sayılı taşınmazlar üzerine akaryakıt ve LPG (Otogaz) satış ve servis istasyonu kurulması ve takiben de bu istasyonların bizzat … tarafından veya seçeceği bayi tarafından 01.10.2013 tarihinden itibaren 10 yıl süre ile işletilmesi konusunda protokol imzalanmıştır. Protokolün, ‘işletme hakkı bedeli’ başlıklı 5. Maddesinde … tarafından alt kiracıya işletme hakkı bedeli olarak aylık 35.000,00USD + KDV’nin fatura karşılığı ödeneceği, ödemelerin başlangıç tarihinin ise sözleşmenin imzalanarak, … veya … tarafından belirlenecek yeni işletici adına belediye tarafından GSM ruhsatı verilmesi tarihi olduğu, ancak bu GSM alma tarihinin, hiçbir şart altında 01.10.2013 tarihini geçemeyeceği ve 01.10.2013 tarihinde …’nun işletme hakkı bedeli ödeme yükümlülüğünün başkaca bir ihbara gerek olmaksızın kendiliğinden başlayacağı kararlaştırılmıştır. Daha sonra yine davacı … Ltd. Şti. ve dava dışı malik … ile davalı … AŞ (…) ile arasında 03.09.2013 tarihinde,dikey anlaşmanın başlangıç tarihi, işletme hakkı bedeli, inkişaf/yatırım bedeli ve fesih konularında zeyilname imzalanmıştır. Zeyilname’nin 2. Maddesi ile dikey anlaşmanın başlangıç tarihi 01/06/2014 olarak değiştirilmiş, 5. maddesi ile de 35.000.-USD+ KDV olarak tespit edilen işletme hakkı bedelinin ödeme başlangıç tarihinin işletici adına belediye tarafından GSM ruhsatı verildiği tarih olduğu belirtildikten sonra Zeyilnamenin fesih başlıklı 12. maddesinde sözleşmenin, imza tarihinden itibaren 31.03.2015 tarihine kadar … veya … tarafından belirlenecek işletici adına GSM ruhsatının alınamaması ve dolayısıyla akaryakıt satışına başlanamamış olması durumunda sözleşme kendiliğinden fesholmuş sayılacağı kararlaştırılmıştır. Davacı taraf sözleşme süresince ödenmesi gereken işletme hakkı bedelinin tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı ise sözleşmenin uygulanmadan kendiliğinden fesholduğunu savunmaktadır. Tapuda dava dışı … adına kayıtlı olan İstanbul İli, Ataşehir İlçesi, … Mahallesi, … ada …, …, …, … parsel sayılı taşınmazlara üzerine tesis edilecek akaryakıt istasyonuna ilişkin olarak imzalanan 03.09.2013 tarihli protokol ve zeyilname uyarınca GSM ruhsatı alınamadığı ve akaryakıt ve LPG istasyonunun faaliyete başlamadığı ihtilaf konusu değildir. Gerek protokol ve gerekse zeyilnameye göre işletme hakkı bedeline ilişkin ödemelerin başlayabilmesi için belediyeden GSM ruhsatı alınması gereklidir. Protokolde GSM alma tarihinin, hiçbir şart altında 01.10.2013 tarihini geçemeyeceğinin, zeyilnamenin fesih başlıklı 12. Maddesinde ise sözleşmenin, imza tarihinden itibaren 31.03.2015 tarihine kadar GSM ruhsatının alınamaması ve dolayısıyla akaryakıt satışına başlanamamış olması halinde sözleşmenin kendiliğinden fesholmuş sayılacağının düzenlenmiş olması karşısında işletme hakkı alacağı doğmadan sözleşme fesholmuş durumdadır. Dava dışı … adına kayıtlı olan taşınmazlar üzerine davalı lehine tesis edilen ipotek ve intifa hakkının terkin edilmemiş olması ile davalının taşınmazlara ilişkin emlak vergisini ödemesi hususları davalının sözleşmeyle bağlı olduğuna kabule yeterli değildir. Zira taşınmazlar üzerinde tesis edilmiş bir akaryakıt ve LPG istasyonu bulunmadığından davalının tek taraflı olarak sözleşmeyle bağlı olması mümkün değildir. Bunun yanı sıra davalının iddia olunan sözleşmesel edimleri yerine getirmediği iddiası ise temerrüt hükümlerine tabi olup sözleşmeyi canlandıracak nitelikte değildir. Bu nedenlerle mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/10/2021