Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/424 E. 2021/1169 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/424
KARAR NO: 2021/1169
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2018
NUMARASI: 2015/651 Esas – 2018/282 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/10/2021
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkilinin 13/06/2012 tarihinde, yetkilisi olduğu … Ltd.Şti.için davalı banka ile 200.000 TL limitli genel kredi sözleşmesi imzaladığını, sözleşme kapsamında teminat için yine aynı bankadan çektiği kredi ile şahsına aldığı ancak tüm borcunu kapattığı … plakalı araç üzerine davalı banka lehine rehin sözleşmesi imzaladığını, müvekkilinin şirketteki mevcut hissesini 10/10/2012 tarihli noter hisse devir ve temlik sözleşmesiyle …’a devrederek ortaklıktan ayrıldığını, hisse devrinin 22/10/2012 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, akabinde şirketin %100 hisse sahibi olan …’ın 01/12/2012 tarihinde ünvan değişikliğine giderek çalışmalarına … Ltd.Şti.olarak devam ettiğini, müvekkilinin genel kredi sözleşmesinden sorumlu olmamasına rağmen, aracı üzerindeki hak mahrumiyetinin kaldırılmadığını ileri sürerek … plakalı aracına konulan hak mahrumiyetinin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı banka, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı banka ile … Ltd.Şti.(eski ünvan: … Ltd.Şti.) arasında 13/06/2012 tarihinde 200.000 TL limitli Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, davacının müşterek borçlu, müteselsil kefil olarak sözleşmeyi imzaladığı, aynı tarihli Araç Rehin Sözleşmesi ile davacıya ait … plakalı aracın banka lehine 50.000 TL bedel üzerinden rehin alındığı, GKS ve rehin sözleşmesi kapsamında davalı banka tarafından kullandırılan taksitli ticari kredinin taksit ödeme tarihlerinde ödenerek kredinin kapatıldığı, bu krediden kaynaklanan borç kalmadığı, imzalanan GKS çerçevesinde dava dışı asıl borçlu şirket lehine kredi kartı tahsis edilerek kullandırıldığı, ödenmeyen kart borcu için kredi kartı hesabının kat edilerek 36.434,18 TL asıl alacak olmak üzere toplam 28.977,49 TL kredi kartı alacağı ödenmesinin ihtar edildiği, söz konusu borcun halen ödenmediği, davacının dava dışı şirketteki hissesinin tamamını diğer müşterek borçlu müteselsil kefil …’a devrederek şirket ortaklığından ayrıldığı, ancak 13/06/2012 tarihli Genel Kredi Sözleşmesindeki kefaletinin devam ettiği, her ne kadar davacı araç üzerindeki rehnin kaldırılmasını talep etmiş ise de, imzalanan rehin sözleşmesinin dava dışı şirketin doğmuş ve doğacak tüm borçlarının teminatını oluşturduğu, bu bağlamda davacının, davalı banka tarafından dava dışı asıl borçlu şirket lehine kullandırılan ve halen ödenmeyen kredi kartı borcundan sorumlu olduğu anlaşılmakla davacının sübut bulmayan davasının reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalının davaya cevap vermediğinden dava dosyasına sunulan ve bununla birlikte davalının lehine olan bilgi ve belgelerin delil olarak dikkate alınamayacağını, buna dayalı hazırlanan bilirkişi raporunun da hükme esas alınamayacağını, davalı bankanın müşteri sırrı perdesi arkasına saklanarak müvekkilini bilgilendirmediğini, müvekkilinin ortağı olmadığı dönem ile ilgili borçtan sorumlu tutulamayacağını, kredi sözleşmesindeki kefaletin şekil koşullarının incelenmediğini, kefaletin şekil şartlarını haiz olmadığından geçersiz kefalet sözleşmesinin kefilin hukuki sorumluluğunu doğurmayacağını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, davacının maliki olduğu araç üzerindeki menkul rehninin kaldırılması istemine ilişkindir. Davacı, bir dönem ortağı ve yetkilisi olduğu şirket ile davalı banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde kefil olarak yer aldığını, aynı zamanda bankadan kullanılan kredi ile alınan ve şahsı adına kayıtlı bulunan aracı üzerinde davalı banka lehine menkul rehni tesis edildiğini, daha sonradan şirketteki hissesini devrederek ortaklıktan ayrıldığı gibi kullanılan taksitli ticari kredinin ödendiğini, ortaklıktan ayrıldığı dönemdeki borçtan dolayı sorumluluğunun bulunmadığı halde aracı üzerindeki rehnin kaldırılmadığını iddia ederek araç üzerindeki rehnin kaldırılmasını istemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355 maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Davalı banka, davaya cevap vermediğinden, davayı inkâr etmiş sayılır ve bu bağlamda sadece davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların doğru olmadığını (inkârı) ispat için karşı delil gösterebilir. Somut olayda, ispat yükü davacı tarafta olup, davacı tarafça delilleri arasında gösterilen ve her iki tarafça inkar edilmeyen genel kredi ve menkul rehin sözleşmeleri ve bunlara dayalı bilgi ve belgelerin savunmayı genişletme ve değiştirme yasağı kapsamında olduğu ileri sürülemez. Dolayısıyla, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların ispatı ve inkarı kapsamında toplanan delillerinin değerlendirilmesi gerekir. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1. Maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir. Bu nedenle 01/7/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 13/06/2012 tarihli kredi sözleşmesi ve kefalet sözleşmesini geçersiz hale getirdiğinden bahsedilemez. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. Maddesine göre; kefaletin geçerli olması, yazılı şekle riayet etmeğe ve kefilin sorumlu olacağı miktarın belli olmasına bağlı olup, bu bağlamda kefalet sözleşmesinin şekli koşullarını haiz olduğu anlaşılmaktadır. Diğer taraftan, davacı, davalı banka ile dava dışı kredi müşterisi arasında imzalanan genel kredi sözleşmesini 200.000,00 TL limitle kefil olarak imzalamıştır. Bu kredi sözleşmesi bir çerçeve sözleşme olup bu sözleşme kapsamında kullandırılan kredilerin bir an için ödenerek borç bakiyesinin sıfır olması kefillerin kefaletini sona erdirmez ve tekrar kullandırılan kredilerde yine kefalet miktarı ile sorumlu olmaya devam ederler. Ayrıca, araç rehin sözleşmesinde; “… Ltd Şti adına … Bankası TAO. Şubeleri tarafından açılmış veya açılacak her türlü kredilerin ve … Ltd Şti’nin … Bankası TAO.nezdinde her ne sebeple olursa olsun gerek asaleten ve gerekse kefaleten doğmuş ve doğacak tüm borçların teminatı olarak..” denilmiştir. Bu açıklamalar ışığında, genel kredi sözleşmesi kapsamında asıl borçlu şirkete verilen kredi kartından dolayı ödenmeyen kart borcu için kredi kartı hesabının kat edildiği, buna göre, davalı bankanın kredi sözleşmesinden dolayı alacaklı olduğu, alacağın tahsili için hem genel haciz ve hem de menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine giriştiği dosya kapsamından sabit olmakla araç üzerinde rehnin kaldırılmaması işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesi yerindedir. Açıklanan bu hususlar doğrultusunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı davacı vekili tarafından başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına 3-Davacı vekili tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.