Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/412 E. 2020/415 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/412
KARAR NO: 2020/415
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/01/2019
NUMARASI: 2016/823 Esas – 2019/54 Karar
DAVA: Şirket Ortaklığından Çıkma – Ticari Şirket Feshi
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin %25 oranında hissedarı olduğunu, şirketin kuruluşundan beri kar etmesine rağmen kar dağıtmadığını, şirket yetkililerinin şirketin tüm imkanlarını kendi menfaatlerine seferber ettiğini, şirket müdürünün kullandığı yatın masraflarının da şirkete ödettirildiğini, müvekkilinin şirket kayıtlarını incelemesine izin verilmediğini, sonradan verilen izinle incelendiğinde kayıtların manipüle edildiğinin görüldüğünü, ayrıca şirketin tescilli tek markasınında çeşitli ilişkilerle devredildiğini, şirket ortağı olan …’nun FETÖ ile bağlantılı olduğunu, şirket kayıtlarında bu bağlantıyı gösteren satış kayıtları bulunduğunu, müvekkilinin gelinen aşamada ortaklıktan ayrılma talebini davalı şirkete ilettiğini ancak yanıt alamadığını,şirket ana sözleşmesinde pay devrinin genel kurulun iznine tabi bulunduğundan müvekkilinin bedeli mukabilinde ortaklıktan çıkma dışında bir seçeneğinin kalmadığını ileri sürerek TTK 595/5 maddesi gereğince müvekkilinin sermaye payının gerçek değerinin ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına,bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde davalı şirketin feshine karar verilmesi talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının iddiasının aksine şirket sözleşmesinde devir yasağı bulunmadığı gibi, genel kurul onay talebinin de bulunmadığını, davacının kar dağıtımı ve kayıtların incelenmesi talebinin bulunmadığını, ana sözleşmenin 12. maddesine göre kar dağıtımı için ortalar kurulu kararı gerektiğini ve bu yönde alınmış bir ortaklar kurulu kararı olmadığını, davacının belirttiği yatın şirkete ait olduğunu ve masraflarının da şirketçe ödenmesinin de doğal olduğunu, davacının marka devri yapıldığı iddiasının da doğru olmadığını, devredildiği söylenen markanın davalı şirkete ait bulunmadığını, ortak …’nun sahip olduğu hissenin bizzat davacı tarafından verildiğini, davacının şirketin fetö ile bağlantılı gösterme iddialarının doğru olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında “davacı, şirketin kuruluşundan beri kar etmesine rağmen kar dağıtmamasını haklı neden olarak ileri sürmüştür. Davacı, davadan önce şirketten pay dağıtımı yönünde karar almasını istediğini iddia ve ispat etmemiştir. Her ne kadar şirketin uzun süredir kar dağıtımı yapmadığı bilirkişi raporu ile belirlenmiş ise de davacı açacağı bir dava ile her zaman kar payını talep edebileceğinden, bu yöndeki nedenin haklı bir neden olarak kabulü mümkün görülmemiştir. Yine davacının şirket yetkililerinin şirketin tüm imkanlarını kendi menfaatlerine seferber ettiğini, şirket müdürünün kullandığı yatın masraflarının da şirkete ödettirildiğini ileri sürmüş ise de bu iddialarını ispat edemediğinden bu nedenler de çıkma hususunda haklı neden olarak görülmemiştir. Yine davacı, şirket kayıtlarının incelemesine izin verilmediğini, sonradan verilen izinle incelendiğinde kayıtların manipüle edildiğinin görüldüğü iddiasını haklı neden olarak ileri sürmüş ise de bu iddialarını ispat edemediğinden bu nedenler de çıkma hususunda haklı neden olarak görülmemiştir. Davacı, ayrıca şirketin tescilli tek markasının da çeşitli ilişkilerle devredildiğini haklı neden olarak ileri sürmüş ise de şirkete ait markanın davacının ortağı olduğu davalı şirketten olan alacağı için icradan kendisinin haczettirdiği ve icra marifetiyle satıldığı saptandığından bu neden de çıkma hususunda haklı neden olarak görülmemiştir. Yine davacı, şirket ortağı olan …’nun FETÖ ile bağlantılı olduğunu, şirket kayıtlarında bu bağlantıyı gösteren satış kayıtları bulunduğunu haklı neden olarak ileri sürmüş ise de adı geçen kişiye kendisi aracılığı ile pay devir edildiğinden bu neden de çıkma hususunda haklı neden olarak görülmemiştir. Yine davacı, gelinen aşamada ortaklıktan ayrılma talebini davalı şirkete ilettiğini ancak yanıt alamadığını, şirket ana sözleşmesinde pay devrinin genel kurulun iznine tabi bulunduğunu ileri sürmüş ise de bu yöndeki iddiasını ispat edemediği gibi şirket ana sözleşmesinde de bu yönde bir hükme rastlanmadığından bu neden de çıkma hususunda haklı neden olarak görülmemiştir. Davacı terditli olarak şirketin feshi talebinde de bulunduğundan bu talebin de incelenmesi gerekmiştir. Bilindiği üzere, TTK 636/3. maddesi haklı nedenlerin varlığı halinde her ortak, şirketin feshini mahkemeden talep edebilir. Ne var ki, davacı şirketin feshini gerektiren haklı nedenlerin bulunduğunu ispat edemediğinden fesih talebi de yerinde görülmemiştir. Her ne kadar, alınan bilirkişi raporunda çıkma konusunda haklı sebeplerin bulunduğu bildirilmiş ise de bu görüşün dosya kapsamına ve delilere uygun olmadığı sonucuna varılarak bilirkişi görüşüne itibar edilememiştir. Hal böyle olunca davanın reddine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirketin ortaklarının fetö ile olan ilişkileri ve fetönün merkezi olan Pennsylvania’ya yapılan şüpheli satışların varlığının ortaklıktan çıkma talebi için haklı sebep olduğunu, Şirket eski ortağının ABD’ye geçtiği yönünde gazete haberlerinin bulunduğunu, şirketin kuruluşundan beri istikrarlı bir şekilde kar etmesine rağmen hiç kar payı dağıtılmadığını, şirket müdürünün kullandığı yatın masraflarının şirkete ödettirildiğini, bilirkişi raporlarıyla şiketten çıkmanın haklı sebebe dayandığı tespit edilmesine rağmen bilirkişi raporlarına itibar edilmeyerek hükme esas alınmadığını, bilirkişi raporlarına itibar edilmeme gerekçesinin tam olarak açıklanmadığını, Mahkemenin gerekçesi tam anlamıyla ortaya konulamayan sebeplerden dolayı davanın reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekilince istinafa cevap dilekçesinde özetle; bilirkişi raporlarının hükme esas alınmadığı hususu iddia edilmekle birlikte bilirkişi raporlarının ortaklık payının değerini hesaplamaya yönelik olup, ortaklıktan çıkmak için gerekli şart olan haklı sebebin varlığını ispat anlamında bir belge yada bilgi içermediğini, şirket kuruluş sözleşmesinin kârın dağıtımının düzenlendiği 12.maddesi ile kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra kalan miktarın ortaklar kurulunca alınacak karar ile dağıtılacağı kararlaştırılmış olup ancak ortaklar kurulunca karar alınmaması sebebi ile kar dağıtımı yapılmadığını, şirket müdürünün kullandığı yatın masraflarının şirkete ödettirildiği iddia edilmiş ise de söz konusu yatın şirket müdürüne değil, şirkete ait olduğunu, bu sebeple bu yata ilişkin masrafların şirket tarafından karşılanmasının doğal olduğunu, fetö üyesi olduğu iddia edilen ortağa bizzat davacı tarafça hisse devri yapıldığını, ABD nin ticari merkezi olarak kabul edilen Pennysylvania Eyaletin de şirket merkezi bulunan bir şirkete yapılan ticari satışın ortaklıktan çıkmanın haklı sebebi olamayacağını, davalı müvekkili şirketin; aktif olarak ticaret yapan, zarar etmeyen, batık durumda olmayan, karar alma ve işletmede her hangi bir sorun olmayan bir işletme olduğunun bilirkişi raporları ile ispat olunduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği olayların doğru olmadığını, suni sebepler yaratılarak ortaklıktan çıkma talebinde bulunulduğunu beyanla davacının istinaf talebinin reddine kara verilmesi talep edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, haklı sebebe dayalı olarak limited şirket ortaklığından çıkma, olmadığı takdirde şirketin feshi davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davacının ileri sürdüğü hususların ortaklıktan çıkma ve şirketin feshi istemleri yönünden haklı sebep oluşturup oluşturmadığı noktasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 638/2. maddesinde, her ortağın, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceği düzenlenmiştir. Buna göre ortak, haklı bir sebebin varlığı hâlinde, diğer ortakların rıza ve muvafakatlerine lüzum olmaksızın şirketten çıkmasına müsaade edilmesini mahkemeden talep edebilmekte ve mahkeme kararı ile şirketten çıkabilmektedir. Ancak kanunda haklı sebebin tanımı yapılmamıştır. Bu durumda haklı sebebin varlığı somut olayın özelliğine göre tespit edilmelidir. Bunun yanı sıra haklı nedenler somut olarak kanıtlanmalıdır. Haklı sebep ile kast edilen örneğin; şirket ortaklığını çekilmez kılacak nitelikteki husumet, şirketin işleyişi, yönetimi ve faaliyetleri hakkında bilgi vermemenin süreklilik kazanması, ortakların şirketten dışlanması, şirket yöneticilerinin kişisel menfaatleri yönünde hareket edip şirketi borca batık hale sürüklemesi, şirkete ihanet etmesi olarak sayılabilir. TTK. m. 608/1. Maddesine göre dağıtılacak olan kârdan kanun ve şirket sözleşmesi uyarınca ayrılması gereken kanunî yedek akçelerle, şirket sözleşmesinde öngörülmüş yedek akçelerin de ayrılmış olması gerekir. Davalı Şirketin ana sözleşmesinin 12/2. Maddesinde, kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra kalan miktarın ortaklar kurulunca alınacak karara göre hissedarlara hisseleri oranında dağıtılacağı düzenlenmiştir. Şirketin kar etmesi halinde karın dağıtılması önerisi müdür tarafından genel kurula sunulabilir. Ancak kar dağıtımına ilişkin bir gündem belirlenmemiş ise, karın dağıtılmasını isteyen azlık oyuna sahip ortak veya ortaklar TTK’nın 617/3. Maddesi atfı ile TTK’nın 411/1. Maddesi uyarınca yönetim kurulundan, yazılı olarak gerektirici sebepleri ve gündemi belirterek, genel kurulu toplantıya çağırmasını veya genel kurul zaten toplanacak ise, karara bağlanmasını istedikleri konuları gündeme koymasını isteyebilirler. Ancak azlık oyuna sahip davacı tarafından, TTK’nın 411/3. Maddesinde belirlenen usule göre noter aracılığıyla gündeme kar payının dağıtımına ilişkin madde konulmasının istendiği iddia ve ispat edilmemiştir. Davacının uzun yıllar kar payı dağıtılmamasına sessiz kaldığı anlaşılmaktadır. Davacının gündeme kar payı dağıtımı ile ilgili madde ekleme imkanı varken bunu kullanmamış olması nedeniyle, davalı şirketin kar payı dağıtmaması şirket ortaklığından çıkma için haklı sebep olarak kabul edilemez. Davalı şirketin hali hazırdaki ortakları hakkında dava dosyası kapsamı itibariyle fetö soruşturması bulunmamaktadır. Şirket eski ortağının fetö ile irtibatından dolayı ABD’ye geçtiği yönünde gazete haberlerinin bulunduğu ileri sürülmüş ise de, bu kişiye 2010 yılında davacı sahip olduğu 200 paydan 40 payı devretmiştir. Davacının eski şirket ortağı olan bu kişi nedeniyle ortaklığın ne şekilde çekilmez hale geldiği ispatlanamamıştır. Şirketin, iddia olunan Pennsylvania’ya yapılan şüpheli satışların varlığı ortaklıktan çıkma talebi için haklı sebep olarak gösterilmiş ise de hangi satışın neden şüpheli olduğu hususu açıklanmamıştır. Yalnızca Pennsylvania’da bulunan alıcılara satış yapılmasının ortaklıktan çıkma için haklı neden olarak kabulü mümkün değildir. Davacı, haklı neden olarak ileri sürdüğü hiçbir iddiasını somut olarak ispatlayabilmiş değildir. Mahkemece haklı neden olarak ileri sürülen sebepler tek tek irdelenerek karar verilmiştir. Bu haliyle mahkemenin ortaklıktan çıkmaya ilişkin olarak haklı neden bulunmadığına ilişkin kabulünde her hangi bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı terditli olarak şirketin feshini de talep etmiş olmakla birlikte, TTK 636/3. maddesinde haklı nedenlerin varlığı halinde her bir ortağın, şirketin feshini mahkemeden talep edebileği düzenlenmiş olup, yukarıda açıklandığı üzere davacı haklı neden olarak dayandığı vakıaları ispatlayamadığından, bilirkişi heyete tarafından da güçlü bir mali yapısı olduğu tespit edilen şirketin feshine karar verilmesi mümkün değildir. Her ne kadar bilirkişi raporlarında ortaklık ve yönetim güven ortamının kalmadığı ve bunun haklı neden sayılabileceği rapor edilmiş ise de, bilirkişiler tarafından davacının dayandığı hususlar hiç değerlendirilmemiş ve bu sonuca nasıl ulaşıldığı açıklanmamıştır. Bu nedenle haklı neden tespiti yönünden gerekçesiz olan bilirkişi raporunun hükme esas alınmamasında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 10,00 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karar tarihinden sonra davalı yan avansından kullanılan 13,50 TL tebligat masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 10/12/2020