Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/41 E. 2020/171 K. 15.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/41
KARAR NO: 2020/171
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/07/2018
NUMARASI: 2015/371 Esas – 2018/298 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 15/10/2020
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, davacı vekili, … tarafından davalı aleyhine icra takibine girişildiğini, takip konusu alacağın … şirketi tarafından temellük edildiğini, bu şirketten de müvekkili … tarafından temellük edildiğini, … şirketinin davalının alacaklısı olduğu yükü deniz yolu ile konteynerler içerisinde Hindistan’ın Pipavav Limanından Türkiye’nin Ambarlı Gümrük Müdürlüğü’ne bağlı Kumport Limanına taşıdığını, yükün varma limanında teslimi aşamasında oluşan masraflar ile davalı tarafın malın teslimini talep etmesine rağmen malları teslim almaması nedeniyle doğan demuraj alacağı için düzenlenen faturalar nedeniyle takip yapıldığını, ancak davalının haksız itirazı sonucu takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibinin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirket ile … arasında iplik emtiasının Hindistan’dan deniz yolu ile taşınması konusunda anlaşma yapıldığını, malın taşınmasından sonra çeşitli nedenlerle malın gümrükten çekilemediğini, bunun sonucu olarak gümrük sahasında bulunan malın tasfiyeye tabi tutulmasına karar verildiğini, malın fiyatı konusunda anlaşılamadığından dolayı malın gümrükten teslim alınması için öngörülen 45 günlük sürenin geçtiğini, 45 günlük sürenin sonunda taşınan mala ilişkin davalının hüküm ve tasarrufta bulunma olanağının millileşme nedeniyle tamamen ortadan kalktığını, buna göre davalının mal üzerindeki tasarruf olanağının malın tasfiyeye tabii tutulmasına karar verildiği tarihe kadar devam ettiğini, dolayısıyla da davalının demuraj yükümlülüğünün malın millileşme tarihine kadar söz konusu olabileceğini, öte yandan gümrük mevzuatına göre malın tasfiyesi sırasında ihale bedelinin içerisinde malın gümrükte kaldığı süreler için alınan demuraj parası ve gümrük masraflarının da bulunduğunu, dolayısıyla taşıyıcının tasfiye kararı verilmesinden sonra tahakkuk edecek olan demuraj bedelini tasfiye gelirinden sağlaması, yetmemesi halinde ise tasfiye bedelinin bakiyesinden talep etmesi gerektiğini, malın millileşmesinden sonraki demuraj bedelinin müvekkilinden talep edilmesinin hiçbir hukuki dayanağının bulunmadığını, müvekkilinin 26/06/2013 tarihinde Ambarlı Gümrük Müdürlüğüne müracaatta bulunarak gerekli işlemleri tamamlayıp, malın teslimini talep ettiğini, ancak tasfiye sürecinin başlamış olması nedeniyle malın teslim edilmediğini, bu nedenle tasfiye sonrası başlayan ve tasfiye sürecinde oluşan masraflardan dolayı davalı şirketin sorumluluğunun söz konusu olamayacağını savunarak davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve benimsenen 26/12/2017 tarihli bilirkişi raporuna göre; … şirketinin davalı ile yapmış olduğu anlaşma uyarınca, davalının Hindistan’dan satın aldığı iplik türü emtiayı konteyner içerisinde gemi ile Kumport Limanına taşıdığı, taşıyıcı tarafından yazılı bir varış ihbarnamesi düzenlenmemiş olsa da, cevap dilekçesindeki beyanlara göre davalının malın Kumport Limanına geldiğinden haberdar olduğu, malın fiyatı konusunda davalı ile alıcı arasında çıkan anlaşmazlık nedeni ile malın gümrükten çekilmediği, yasal süre dolduktan sonra tasfiyeye tabi tutulduğu, dava ve takibe konu alacağın ise konteyner demuraj ücretinden kaynaklandığı, … firmasının malın gümrükte bulunduğu sırada yapmış olduğu masraflar ile konteyner demuraj ücretinden dolayı davalı adına düzenlediği 03/09/2013 tarihli faturayı takibe koyduğu, takip tarihinden sonra alacağın davacı şirkete temlik edildiği, konteyner demuraj ücretinin talep edilebilmesi için kural olarak navlun sözleşmesi veya konişmentoda konteyner demurajı ödeneceğine dair bir kayıt bulunması gerekmekte olup, dosyaya örneği sunulan konişmentoda demuraj konusunda herhangi bir kaydın yer almadığı, konişmentoda kayıt bulunmasa da varış ihbarnamesinde demuraj ve demuraj tarifesi yer alması durumunda bununda geçerli sayılacağı, ancak somut uyuşmazlıkta taşıyıcı tarafından yazılı bir varış ihbarnamesinin düzenlenmediği, dolayısıyla davalı demuraj uygulanacağından haberdar olmadığından demuraj ücretinden sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf sebeplerinde özetle; davalı şirketin taşıtan ve dolayısıyla sorumlu olduğu dosyada mübrez ikrar beyanı ve belgeler uyarınca sabit olduğunu, davalının ihbar kişisi olarak yükü teslim alması gereken taraf olduğu ve taşıtan olduğu da bu nedenle izahtan vareste olduğunu ancak çeşitli nedenlerle yükü teslim alamadığını beyan ettiğini, dolayısıyla yükün taşındığını ve varma limanına ulaştığını bilen davalı şirket, salt kendisinin bildiği sübjektif nedenlerle yükü teslim almadığını, varış ihbarı, taşıyan tarafından gönderilen ve varsa belirtilen ihbar kişisine, yük çekilmesine hazırlık yapılması amacıyla yapılır ve herhangi bir yazılı şekle tabi olmadığını, davalı şirketin, gümrüğe dava konusu taşımaya ait malın girdiğini ve çeşitli nedenlerle çekilmediğini beyan etmekle varıştan haberdar olduğunu da kabul etmek gerektiğini, davalının yükü neden çekmediğine ilişkin herhangi bir somut ve geçerli bir neden ve delil sunmadığını, demuraj ücretinden sorumlu olduğunu, aynı zamanda dava dosyasında mübrez yükün millîleştirilmesine ilişkin belgeler arasında Bilirkişi Raporu ile de tespit edildiği üzere, TC. Tasiş Genel Müdürlüğü tarafından müvekkil şirkete ödenen herhangi bir demuraj ücreti kalemi bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin önceki bilirkişi raporlarını esas aldığı kabul edilecek olsa dahi anılan geçmiş raporlar ile son bilirkişi raporu arasında açık bir çelişki olduğu ve anılan çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava demuraj fatura alacağının davalıdan tahsili için başlatılan icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir. Davacı, davalıya taşıma hizmeti verdiğini, konteyner demuraj faturasından kaynaklı alacağın ödenmediğini iddia etmiş, davalı ise, davacıdan taşıma hizmeti aldığını, malın fiyatı konusundaki anlaşmazlıktan dolayı malın gümrükten çekilemediğini, yasal süre dolduktan sonra da malın tasfiyeye tabi tutulduğunu, kusurunun bulunmadığından demuraj bedelinden sorumlu olmadığını, kaldı ki malın millileşmesinden sonra doğan demuraj bedelinin talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir. Uyuşmazlık davacı tarafından davalı adına düzenlenmiş olan demuraj içerikli faturadan kaynaklanmaktadır. Dava konusu faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı bilirkişi raporu ile saptanmıştır. Dosyaya sunulan konşimento örneklerinde alıcı kısmında yükün … Bankası emrine gönderildiği kaydı bulunsa da, yine konşimentodaki diğer bir kayda göre, davalının ihbar edilecek kişi olarak gösterildiği, nitekim yükün davalı tarafından zamanında teslim alınmaması üzerine Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca sözkonusu konşimentonun esas alınarak tasfiye işlemlerini gerçekleştirildiği, dolayısıyla davalının dava konusu olayda hem yükün alıcısı hem de cevap dilekçesinde ikrar ettiği üzere taşıtan sıfatına haiz olduğu, bu durumda, davalının yurt dışından satın aldığı malların gemi ile Türkiye’ye taşındığı, malların ithalatçı-alıcısının davalı olduğu sabittir. Taşıyan tarafından tedarik edilen konteyner varma limanında gemiden boşaltılmasından itibaren navlun sözleşmesinde kararlaştırılan sürede veya böyle bir süre yok ise, makul bir süre içerisinde gönderilen tarafından teslim alınmadığında “konteynerin beklemesi” sözkonusu olur. Bu durumda, konteyner eşya ile dolu olarak taşıyanın zilyetliğinde ve dolayısıyla kontrolünde bulunur; ancak içerisindeki eşya sebebiyle taşıyan konteyneri kullanmaktan yoksun kalmaktadır. Eşyanın gümrüğe tâbi olması hâlinde konteyner (kural olarak) geçici depolama yeri niteliğindeki terminal alanında bulunacaktır. Konteynerin beklemesi “alacaklının temerrüdü”nü doğurmaktadır (TTK m. 1174; BK m. 106 vd.). Burada temerrüde düşen “alacaklı” varma limanında eşyayı kendi adına teslim alma konusunda talep hakkına sahip bulunan “gönderilen”dir. Alacaklının, temerrüde düşmesinde kusur şartı aranmaz. Zaten alacaklı edimi kabul konusunda yükümlülük altında olmadığı için teknik anlamda kusuru da söz konusu olmaz. Bu sebeple alacaklı yükle ilgililer konteynerin beklemesinden doğan gider alacağından ötürü -kusurdan ve hukuka aykırılıktan bağımsız- risk sorumluluğu altındadır. Diğer yandan, gönderilen şayet “objektif sebepler”den dolayı eşyayı kabul edememiş ise, kendisi temerrüde düşmüş olmayacağından taşıyan lehine konteynerin beklemesinden ötürü gider alacağı da doğmayacaktır. Bu bağlamda, yükle ilgilinin sorumluluktan kurtulması için istenmeyen sebebin dışsal (harici) ve objektif olarak kaçınılmaz olması gerekecektir. Savaş, iç karışıklık, terör olayları veya doğal afetler sebebiyle gönderilen zamanında eşyayı teslim alma imkânından mahrum kalmış ise, alacaklının temerrüdü ortaya çıkmaz. Buna karşılık, konteynerin teslim alınmaması gönderilenin faaliyet alanı içerisinde kalan umulmayan bir sebepten kaynaklanmışsa gider alacağını ödeme borcu devam edecektir. Aynı şekilde faaliyet alanı dışında meydana gelen, ancak objektif olarak kaçınılmaz olmayan sebeplerden ötürü de gönderilen sorumluluktan kurtulamaz. Konişmento veya diğer bir denizde taşıma senedinde konteynerin beklemesi ve gecikmesini durumunda doğan alacaklar için “taşıyanın tarifesi”ne atıfta bulunulur. Serbest zaman süresi ve hangi miktar üzerinden ne şekilde taşıyan lehine bekleme ve gecikmesi parası doğacağı tarifelerde yer alırken, konişmento veya diğer taşıma belgelerinde sadece atıf klozu bulunur. Tarifenin bağlayıcı olabilmesi için -dürüstlük kuralı çerçevesinde- taşıtanın bunlara kolaylıkla ulaşabilmesi, bu hususta engel ile karşılaşmaması yeterlidir. Sadece tarifeye atıfta bulunulmuş olması BK m. 27 I açısından, yükle ilgilinin ekonomik varlığına veya ahlâka aykırılık teşkil etmez. Taşıyanın tarifesi, kendisine yapılan atfın yer aldığı navlun sözleşmesinin kurulduğu veya konişmentonun düzenlendiği andaki hâliyle bağlayıcı olur (Bkz. Dr. Doğuş Taylan Türkel Deniz Ticareti Hukukunda Konteynerin Beklemesi Ve Gecikmesi Üzerine Bir İnceleme Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 21, Sayı: 2, 2019, s. 707-776). Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, somut olaya gelince, davalının yurt dışından ithal ettiği iplik emtiasını süresi içinde teslim almadığından gümrük müdürlüğünce tasfiye edildiği bilgisi dahilinde olup, varışın kendisine ihbar edilmediği şeklinde bir savunmasının bulunmadığı gibi, varış ihbarının geçerliliği herhangi şekle tabi olmayıp yazılı olarak düzenlenmesi ispat bakımından önem arz ettiğinden ve davalı tarafça emtianın varışından haberdar olunduğu ikrar edilmiş olduğundan ilk derece mahkemesinin bu yöndeki değerlendirmesi yerinde değildir. Diğer yandan konteyner demuraj ücretinin ayrıca konşimento üzerinde kayıtlı olmadığı anlaşılmakta ise de, davaya konu konşimentonun atıf yaptığı ve Türkçe tercümesi dosyaya sunulan “Çok Araçlı Taşımacılık Konşimentosu” başlıklı belgenin 15.4 maddesinde, davalı taşıtanın konteyner demuraj giderinden sorumlu olacağının hükme bağlandığı görülmektedir. Bu durumda, davacının konteyner demuraj alacağını davalıdan talep etmekte haklı olup, bu ücretinin hesaplanmasında internet üzerinde açıkladığı tarifede serbest süre 7 gün olmasına karşın davalı yararına 14 gün baz alınmak suretiyle hesaplamanın yapılmış olmasına göre, davacının davalıdan 68.826,24 TL demuraj ücreti talebinin yerinde olduğunun kabulü gerekir. Buna ilaveten, emtianın tasfiye sonucunda, davacıya demuraj bedeli adı altında herhangi bir ödeme de bulunulmadığı dosya kapsamından anlaşılmakla dava konusu alacak yönünden mükerrer tahsilattan sözedilemeyecektir. Davacı tarafça, takipten önce davalının temerrüde düşürüldüğü ispatlanamadığından, davalının icra takibine vaki itirazının asıl alacak tutarı olan 68.826,24 TL üzerinden kabulü ile takipte talep edilen işlemiş faizin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ;İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/371 Esas – 2018/298 Karar ve 16/07/2018
tarihli kararının HMK 353(1)b-2 uyarınca KALDIRILMASINA; 1-Davanın kısmen kabulüyle, davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 68.826,24 TL asıl alacak yönünden iptaline, bu miktar alacağın icra takip tarihinden itibaren işleyecek ve takip talebinde gösterilen temerrüt faiziyle birlikte tahsili için takibin devamına, fazla talebin reddine, 2-Kabul edilen asıl alacak üzerinden takdiren %20 oranında hesaplanan 13.765,68 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 3-Reddedilen kısım yönünden, davacının icra takibine girişmekte kötü niyetli olduğu kanıtlanamadığından, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine, 4-Alınması gerekli 4.701,52 harçtan, peşin alınan 844,04 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.857,48 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 5-Davacı tarafından yatırılan, 27,70 başvuru harcı ve 844,04 TL peşin harcı olmak üzere toplam 871,74 TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa verilmesine, 6-Davacı tarafından yapılan bilirkişi ücreti, posta, tebligat, müzekkere masrafları toplamı 5.437,50 TL (Ayrıntısı Uyap’ta kayıtlı) davadaki haklılık oranlarına göre yapılan hesaplama neticesinde 5.328,75 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca hesaplanan 9.747,41 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca, hakkındaki davanın reddedilen tutarı üzerinden belirlenen 1.061,51 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-Tarafların gider avanslarından bakiye kısmlarının, karar kesinleştiğinde iadesine, 10-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına, 808,14 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde davacıya iadesine, b-Davacı tarafından istinaf yargılaması sırasında yapılan posta ve tebligat gideri 42,00 TL ve 98,10 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 140,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca oybirliği ile KESİN olarak karar verildi.