Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/390 E. 2021/1024 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/390
KARAR NO: 2021/1024
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/11/2018
NUMARASI: 2015/860 Esas – 2018/1041 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabet)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının davacı şirket nezdin 10.11.2012 tarihinde başladığı işinden 10.01.2014 tarihinde istifa ederek ayrıldığını, davalı işten ayrıldıktan sonra davacı şirketin müşterilerinin davalının kendilerini ayartmaya çalıştığı ve artık davalı ile çalışmaları, davacı şirketin müşterilerini dolandırdığı, fazla para almak için kargo ağırlıkların fazla yazdıkları şeklinde beyanda bulunduklarını, davalının bilgisayarında bulunan ve müşterilere ait bilgileri kopyaladığını, davalının sadakat ve rekabet yasağı borcuna aykırı davrandığını beyanla 5.000,00 ‘er TL maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 12/01/2016 tarihli ıslah dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin eski çalışanı olan davalı …ın, müvekkil şirketten ayrılma sürecinde ve dahi sonrasında müvekkil şirketin müşteri portföyü ile bunlara ait ticari sır ve belge niteliğindeki bilgileri haksız ve hukuka aykırı olarak elde ettiğini, Davalının müvekkili şirketten ayrılmasıyla eş zamanlı olarak müvekkil ile aynı sektörde faaliyet göstermek üzere şahsına ait “… Ltd. Şti.” isimli şirketi kurduğunu, davalının işten ayrılmasından kısa bir süre sonra müvekkili şirketin bir çok müşterisinin müvekkil şirket ile çalışmayı bıraktığını, müvekkili şirket yetkilisinin artık kendileri ile çalışmayan müşterilerini arayarak “neden kendileri ile çalışmadıklarını sorduğunda” bu firma yetkilileri “davalı …’ ın kendilerini arayarak müvekkil şirketin müşterilerini dolandırdığını, fazla para almak için kargo ağırlıklarını fazla yazdıklarını” söylediğini müvekkil şirket yetkilisine ifade ettiğini, bunun üzerine müvekkil şirket yetkilisinin davalının kullandığı bilgisayarı incelediğinde bilgisayarda bulunan müşterilere ait bilgi datalarının davalı tarafından haksız yere kopyalanmak sureti ile alındığını öğrendiğini, davalı yanın müvekkil şirketin müşterilerine müvekkil hakkında asılsız beyanlarda bulunarak müvekkilin ticari itibarını zedeleyerek ve bu sayede müşterileri kendi kurduğu şirkete yönlendirerek müvekkilinin hem ticaret hemde itibar kaybına haksız rekabeti ile sebebiyet verdiğini beyan etmiştir. Davacı vekili, davalının eylemlerinin müvekkile karşı TTK 55 maddesi gereği haksız rekabet niteliğinde olduğunu, davalının haksız rekabete yol açan eylemleri nedeniyle müvekkilin uğradığı zararları tazmin etmesi gerektiğini, davacının haksız rekabete yol açan eylemleri nedeniyle, müvekkil sürekli çalıştığı ve cirosunun %60’ına karşılık gelen gelirinin ise daha fazlasının geldiği müşteri portföyü davalı şirketle çalışmaya başladığını, müvekkilinin müşteri, gelir ve kar kaybı yaşadığını, yine buna bağlı olarak ani gelir kaybı yaşaması nedeniyle maddi olarak zor duruma düşmüş likide sıkışılığında faizle ticari hayatını devam ettirmek zorunda kaldığını, müvekkilin manevi zararı ve ticari itibar kaybı olduğunu, bu zararlarında da davalı yanca tazmini gerektiğini beyanla, davalının haksız rekabete yol açan eylemleri ile müvekkiline verdiği maddi ve ve manevi zararın tespiti ile müvekkilinin uğradığı maddi ve manevi zararın tazminini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalının müşterilere ait bilgileri aldığını iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının hiçbir zaman davacı müşterilerini arayarak iddia olunan beyanlarda bulunmadığını, davalının çalıştığı müddetçe sadakat borcuna aykırı davranmadığını ayrıca davacı ile haksız rekabet etmediğini, taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığını, davalının rekabet yasağına aykırı davranışı bulunmadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Taraflar arasındaki sözleşmede rekabet yasağına ilişkin bir kayıt bulunmadığı taraflar arsındaki sözleşmenin incelenmesinden ve davacı vekilinin beyanından anlaşılmaktadır. Dolayısıyla davacı şirketin TBK’nın 444. maddesine göre rekabet yasağı kaydına dayanarak tazminat talep etme imkanı bulunmamaktadır. Diğer taraftan davalı davacının sadakat yükümlülüğüne aykırı eylemleri nedeniyle tazminat talebinde bulunmuştur. Bilindiği üzere; iş sözleşmesinin doğası gereği akdin devamı müddetince işçi yanında çalıştığı işveren ile rekabet yapamaz. İşçi tarafından işverenle rekabet etme anlamı taşıyabilecek davranışlarda bulunması 4857 sayılı Kanunun 25. maddesine göre sakakat borcunun ihlali olarak değerlendirilir. İşçinin sadakat borcu iş sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğar, sözleşmenin sona ermesine kadar devam eder ve iş sözleşmesinde sadakat yükümlülüğü ile ilgili herhangi bir hüküm yer almasına da gerek yoktur. Akdin devamı sırasında anılan şekilde işçinin işverenle rekabeti anlamına gelebilecek bir başka anlatımla sadakat borcuna aykırılık teşkil edebilecek davranışlarına bağlı olarak açılacak tüm davaların 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1’inci maddesine göre İş Mahkemesinde görülmesi gerekeceğinde şüphe yoktur. Dolayısıyla davacının iş sözleşmesinin sona ermesinden önceki döneme ilişkin sadakat yükümlülüğünün ihlali mahkememizin görev alanında bulunmayıp, sadakat yükümlülüğü iş sözleşmesinin devamı süresinde aranan bir yükümlülük olup, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin sadakat yükümlülüğünün ihlali iddiaları da niteliği itibariyle dinlenememiştir. Davacı tarafça 12/01/2016 tarihli ıslah dilekçesi ile davalının TTK’nın 55 vd maddelerinde düzenlenen haksız rekabet hükümlerini ihlal ittiği iddiasında bulunmuştur. Yukarıda açıklandığı üzere davalı davacı şirkette işçi olarak çalışıp ayrıldıktan sonra dava dışı … Şti’nin ortağı olmuştur. Davacı taraf davalının ortağı olduğu … Şti’nin TTK 55. maddesi kapsamında haksız rekabet hükümlerini ihlal ettiği iddiasındadır. Dava dışı … Şti.’ye karşı açılmış bir dava bulunmamaktadır. Davalının şahsına ilişkin rekabet yasağı ihlali iddiasının da yukarıda belirtildiği üzere yazılı rekabet yasağı kaydı bulunmadığından dinlenemeyeceği yukarıda açıklanmıştı. Bu nedenle TTK 55 vd maddelerinde düzenlenen haksız rekabet iddiası da yukarıda süreci açıklanan iş bu davamızda dinlenmemiştir. Buna göre her ne kadar bilirkişi raporunda bir kısım tespitler yapılıp davacının iddialarının dava dışı …şirketinin defter ve bilgilerinin incelenmesi sonrasında değerlendirilebileceği kanaati bildirilmişse de, mahkememizce taraflar arasında yazılı rekabet yasağı kaydı bulunmadığının anlaşılması üzerine bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görülmemiş, yukarıda açıklanan nedenlerle davanın reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin eski çalışanı olan davalı …ın, müvekkili şirketten ayrılma sürecinde ve dahi sonrasında müvekkili şirketin müşteri portföyü ile bunlara ait ticari sır ve belge niteliğinde ki bilgileri haksız ve hukuka aykırı olarak elde ettiğini, davalı yanın müvekkili şirketten ayrılmasıyla eş zamanlı olarak müvekkili ile aynı sektörde faaliyet göstermek üzere şahsına ait “… Ltd. Şti.” isimli şirketi kurduğunu, davalının işten ayrılmasından kısa bir süre sonra müvekkili şirketin bir çok müşterisinin müvekkili şirket ile çalışmayı bıraktığını, müvekkili şirket yetkilisi artık kendileri ile çalışmayan müşterilerini arayarak “neden kendileri ile çalışmadıklarını sorduğunda” bu firma yetkilileri “davalı …’ ın kendilerini arayarak müvekkili şirketin müşterilerini dolandırdığını, fazla para almak için kargo ağırlıklarını fazla yazdıklarını” söylediğini müvekkili şirket yetkilisine ifade ettiklerini, davalının kullandığı bilgisayar incelendiğinde bilgisayarda bulunan müşterilere ait bilgi datalarının davalı tarafından haksız yere kopyalanmak sureti ile alındığının öğrenildiğini, mahkemece bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek görülmemiş ise de bilirkişi incelemesi yapılabilmesi ve akabinde davanın kabul edilebilmesi için taraflar arasında yazılı rekabet yasağı kaydı bulunmasına gerek bulunmadığını, davalı taraf müvekkili şirkette çalışması sırasında edindiği müşteri portföyü, know-how bilgileri ve müşterilerin satın alma alışkanlıklarına dair bilgilerin datasını kendi menfaatine olmak üzere alarak şirketten ayrıldığını, akabinde bu müşteriler ile iletişime geçerek müvekkili şirket hakkında gerçeğe aykırı ve yanıltıcı beyanlarda bulunarak bu firmaların müvekkili ile çalışmasına mani olarak kendisi ile çalışmaya ikna ettiğini, dosyanın önceki bilirkişi heyetine tevdiine’ karar vermiş olsa da iş bu ara karar yerine getirmeden eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, işçinin sözleşme sona ermesinden sonra dahi sadakat borcu devam ettiğini, davalı … iş sözleşmesi sona erdikten sonra müvekkili şirket çalışması sırasında edindiği müşteri portföyü, know-how bilgileri ve müşterilerin satın alma alışkanlıklarına dair bilgilerin datasını kendi menfaatine olmak üzere alarak kullandığını, müvekkilinin müşterilerine müvekkili hakkında asılsız iddialar da bulunduğunu, davacının haksız rekabete yol açan eylemleri nedeniyle, müvekkilinin sürekli çalıştığı ve cirosunun %60’ına karşılık gelen gelirinin ise daha fazlasının geldiği müşteri portföyünün davalı şirketle çalışmaya başladığını, müvekkilinin müşteri, gelir ve kar kaybı yaşadığını, müvekkilinin manevi zararı ve ticari itibar kaybı bulunduğunu, bu zararlarında da davalı yanca tazmini gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının iddia olunan eylemlerinin haksız rekabet teşkil edip etmediği noktasındadır. Davalı davacı şirkette 10.11.2012 tarihinde pazarlama elemanı olarak çalışmaya başlamış ve 10.01.2014 tarihinde işten ayrılmıştır. Davalı iş akdi sona erdikten sonra işçilik alacaklarını tahsili için dava açmış ve bu dava Bakırköy 15. İş Mahkemesi’nin 2014/76 E. sayılı dosyasında görülmüştür. Eldeki dava ise işçilik alacaklarına ilişkin davada karşı dava olarak açılmış, tefrik ve görevsizlik kararı üzerine ticaret mahkemesine gelmiştir. Dava ticaret mahkemesine geldikten sonra davacı davasını ıslah ederek haksız rekabet nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmektedir. Mahkemece TTK 55 vd maddelerinde düzenlenen haksız rekabet iddiasının davayla ilgisi olmadığından bahisle dinlenmemiş olması nedeniyle kararın kaldırılması gerekir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 54/2. Maddesine göre, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır. TTK’nın 55/1-a.1 maddesine göre ise, başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek, haksız rekabet hâllerinin başlıcalarındandır. Kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü (TMK 6), diğer bir ifadeyle, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükü altında (HMK 190) olup, bu temel kuralların da sonucu olarak herkes iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. İspat yükü kendisinde olmayan diğer taraf da ispat yükünü taşıyan tarafın iddiasının doğru olmadığı hakkında delil sunabilir. Karşı ispat faaliyeti için delil sunan taraf, ispat yükünü üzerine almış sayılmaz (HMK 191). Davacı tanıkları dava dosyası tefrik edilmeden önce taraf vekillerinin de hazır olduğu celsede dinlenmiş ve tanık … iş mahkemesindeki davacı vekilinin sorusu üzerine davalının işten ayrılmadan önce yeni kurduğu iş yerine davacı firma müşterilerini çekmek amacıyla arama yaparak kendi firması ile çalışılmasını istediğini ve müşterilerden bu yönde şikayetler aldıklarını beyan etmiştir. Tanık … ise bu hususlara ilişkin herhangi bir beyanda bulunmamıştır. Bu haliyle tanık beyanları davacının iddialarını ispatlamaya elverişli değildir. Davalının, davacı şirketin müşteri bilgilerini kopyaladığı ve davacı şirketi kötüleyerek müşterilerini ayarttığı iddialarını başka bir delille de ispatlayabilmiş değildir. Her ne kadar davacı vekili mahkemece bilirkişiden ek rapor almadan karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de; mahkemece ek rapor hazırlanabilmesi için tayin edilen inceleme gününde davacı şirket ve dava dışı … Ltd. Şti.’nin ticari defterlerini sunmadıklarına ilişkin tutanak tanzim edilmiştir. Ayrıca dava dışı … Ltd. Şti.’nin ticari defterlerinin incelenmesi varsa zararın tespiti için önemli olup, davalıya atfedilen eylemleri ispata elverişli değildir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece eldeki davanın nitelendirilmesinde hata edilerek davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın REDDİNE, 2-Başlangıçta peşin olarak alınan 171,00 TL karar ve ilam harcı ve 29,20 TL ıslah harcının işin hitamında ödenmesi gereken 35,90 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından 492 sayılı Harçlar Kanunun 31. maddesi gereğince fazla alınan 164,30 TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya ödenmesine, 3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı yargılama sırasında kendini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-6100 Sayılı HMK’nun 333. Maddesi gereğince hükmün kesinleşmesinden sonra mahkemece kendiliğinden, davacı tarafından yatırılmış olan gider avansının kullanılmayan kısmının davacıya iadesine, bu kararın tebliğ giderinin iade edilecek avanstan karşılanmasına, 6-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-Davacı tarafın istinaf istemi kabul edilmekle birlikte davanın reddine karar verilmesi nedeniyle istinaf aşamasında yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 16/09/2021