Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/38 E. 2020/204 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/38
KARAR NO: 2020/204
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/05/2018
NUMARASI: 2014/708 Esas – 2018/559 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/10/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin yurt içi ve yurtdışında satış ofisleri bulunan ve otuz yıldır emlak sektöründe faaliyet gösteren … LTD.ŞTİ’nin sahibi olduğunu, müvekkili ile şirketin diğer ortağı …’in 2013 yılında işbirliği sözleşmesi yaptığını, 10.000,00 TL sermaye ile davalı şirketi kurduklarını, müvekkili ile …’in yükümlülüklerini gösteren iş birliği sözleşmesini imzaladıklarını, davacının iş birliği sözleşmesi dahilindeki bütün yükümlülükleri yerine getirdiklerini, …’in ise sermaye taahhüdünü yerine getirmediğini, davalı şirketin borca batık olduğunu, … hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu haksız rekabete ilişkin dava açıldığını, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin sona erdiğini, … markasının davacıya ait olduğunu, …’in hakkı olmayan bir şekilde Franchise satışlar yaptığını … tarafından bağlılık yükümlülüğünü ve rekabet yasağının kasten ihlal edildiğini ileri sürerek davalı şirketin haklı nedenlerle feshine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … ve … tarafından 2013 yılı nisan ayında … Ltd. Şti.’nin kurulduğu, şirketin temsilinin ve idaresinin müşterek imza ile olduğu, davacının kurulduğu günden bugüne kadar ortaklığa karşı olan görevlerini yerine getirmediği, kendisine verilen yetkileri kötüye kutlanarak hileli daranıylarla şirketi ve …i zarara uğratacak davranışlar sergilediği, şirketin aleyhine faaliyetler yürüttüğü, evrakları …i borçlu ve haksız çıkaracak şekilde düzenlediği, şirket ait mal varlığını devamlı olarak zimmetine geçirdiği, şirketin parasnı tüm hisselerine sahip olduğu … Ltd. ŞtL hesabına aktardığı, şirketin çift imza ile yönetilmesine rağmen bu işlemlerin tek başına imzalandığı, … ve şirketi dolandırdığı, bununla ilgili soruşturmanın İstanbul C.Başsavcılığı’nın 2016/52424 Soruşturma nolu dosyası ile sürdürüldüğü, 03/94/2014 tarihinde davacının, davalı, şirketin hesabından … Ltd. Şti. hesabına 10.000,00-TL para transfer ettiği, bu transferin tek başına yapıldığı, …’in şirkete herhangi bir borcunun bulunmadığı, varsa bile ödemeye hazır olduğu, şirketin defter ve belgelerinin davacının elinde olduğu, bunları istediği gibi düzenleyerek …’i borçlu çıkarmak ve böylece şirketin fesih edilmesini sağlamak istediği, defter ve belgelerin gerçeği yansıtmadığı, …’in şirketin feshine rıza göstermediği, davacı için şirketin devamı mümkün değilse payını devrederek ortaklıktan ayrılabileceği, Kanunun 636. Maddesi gereğince şirketin feshini isteyen ortağa payının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına karar verilebileceği, davacının payının gerçek değerini vergi borçtan düşüldükten sonra ödemeye hazır oldukları hususlarını beyanla davanın reddine karar verilmesine talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince dava hakkında, “davalı şirketin 2013 ve 2014 hesap dönemlerini zararla kapattığı, özkaynaklarının eksi bakiyeye düştüğü, kaybedilen özkaynak miktarının ana sermayesinden dahi fazla olduğu, davalı şirket ortağı …’in 2014 yılı sonu itibariyle davalı şirkete 12.911,15.-TL borçlu olduğu, davalı şirket ortağı …’in 2014 yılı itibariyle taahhüt ettiği sermaye borcunu henüz ödemediği, davalı şirket ortağı …’in davacı …’ye karşı hakaret ve tehdit suçu işlediği, yargılama sorununda verilen cezanın kesinleştiği, şirketi temsil konusunda müşterek imza gerektiğinden uzun süredir işlem yapılamadığı, -2013 yılından beri hiçbir karar alınamadığı, ortaklar arasında husumet bulunduğu, güven ilişkisinin zedelendiği, bilirkişi heyeti tarafından önerilebilecek duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm bulunmadığı görüşünün ortaya konduğu anlaşıldığından, Davalı şirket ortağı …, “şirketin devamlılığının esas olduğu, mahkemece duruma uygun düşen ve kabul edilebilir bir çözüm bulunması gerektiği, davacının ortaklık payı değerini ve tüm borçları ödeyerek şirketin devamlılığının sağlanabileceğini” bildirmiş ise de açıklandığı gibi davalı şirketin feshi için her biri ayrı ayrı haklı sebep sayılabilecek pek çok sebebin bir arada gerçekleştiği, şirketin feshine karar verilmesi gerekmekle, TTK.nun 636/3. maddesi gereğince mahkemece duruma uygun düşen çözüm yollarının araştırılması gerekiyor ise de, şirketin yıllardır gayri faal olduğu, ana sermayesini tamamen kaybettiği, borçlarının ana sermayesinin dahi üzerinde olduğu, davalı şirket ortalığı …’in davacıya karşı tehdit ve hakaret suçlarını işlediği, öte yandan diğer ortak …’in hem şirkete olan borcunu ödememiş ve hem de sermaye koyma taahhüdünü yerine getirmemişken, davacı paylarının satın alınması, borçların ödenmesi önerisinin samimiyetten uzak olduğu sonucuna ulaşılmış şirketin fesih ve tasfiyesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin şirketin ticari defterlerini ve banka kayıtlarını inceleyemediğini, davalının ticari defterleri inceleme şansı olmadan Davacı’nın imzası ile hazırlanan belgelere dayanarak, davalının yokluğunda davanın gördürülmeye çalışıldığını, davacının işbirliği sözleşmesini ilk derece mahkemesine sunmadığını, davalının yükümlülükleri gösteren bu sözleşmeyi ilk derece mahkemesinin talep etmeden ve incelemeden karara bağlamış olmasının hukuka aykırı olduğunu, ilk derece mahkemesinin davacının tek imza ile nasıl para transferini gerçekleştirdiği ve tek imza ile müvekkil yokluğunda neler yaptığının da dikkate alınması gerektiğini, faaliyet konusu hizmet olan şirketin özkaynaklarının hemen kurulduğu o yıl ve devamında kaybetmiş olması bilirkişilerce tespit edildiğini, ancak Yerel Mahkeme tarafından irdelenmeyip sadece davalının sermaye borcu olduğu üzerinde durulduğunu, davalının şirketin feshine rıza göstermediğini, … ile ortaklığın devamı mümkün değilse şirkete ait evrakları, belgeleri, payını davalıya devrederek ortaklıktan ayrılabileceğini,TTK. Madde 636/3 uyarınca şirketin feshini isteyen ortağın payının gerçek değerinin ödenerek şirketten çıkarılmasına karar verilebileceğini, bu nedenlerle şirketin feshine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu, dava konusu şirketin faaliyetine devamına karar verilmesini ve yerel mahkeme kararının davalı lehine bozulmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, haklı sebebe dayalı olarak limited şirketin fesih ve tasfiyesi davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalı şirketin feshi için şartların oluşup oluşmadığı noktasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nın 636/3. maddesine göre, haklı sebeplerin varlığı halinde, her bir ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Davalı şirket 03/04/2013 tarihinde kurularak ticaret siciline tescil edilmiştir. Ana sözleşmede ise davacı … ve diğer ortak …’in davalı şirkete %50’şer hisse ile ortak oldukları ve ilk 20 yıl için şirket müdürü olarak seçilen … ve …’nin şirket unvanı altında atacakları müşterek imza ile şirketi temsil ve ilzam edecekleri düzenlenmiştir. Haklı nedenlerden dolayı şirketin feshi davalarında kural olarak davanın şirket tüzel kişiliğine yöneltilmesi gerekir. Eldeki davada da fesih ve tasfiyesi istenen şirket hasım gösterilmiş olmakla birlikte dava dilekçesi davayı açan … imzasına tebliğ edilmiştir. Bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildikten sonra 05/11/2015 tarihinde diğer ortak … adına vekaletname sunulmuş ve dosya henüz bilirkişi heyetinden dönmeden … vekili 25/10/2016 tarihli dilekçe ile davalı şirket yanında davaya müdahale talebinde bulunulduğu ve bu konuda henüz bir karar verilmediği beyan edilmiştir. Bilirkişi raporu geldikten sonra 17/11/2016 tarihli celsede mahkemece iki ortaklı Limited şirketlerde ortaklardan birinin şirkete yönelik dava açtığı durumlarda şirketin diğer ortak tarafından temsil edilmesi gerektiğinden ve savunma hakkının kısıtlanmaması bakımından öncelikle dava dilekçesi ve eklerinin davalı sıfatı ile davalı şirket ortağı …’e tebliğine, feri müdahale talep eden …’in davalı şirketin temsil etmesi gerektiğinden feri müdahale konusunda hukuki yarar bulunmadığından bu konudaki talebin reddine karar verilmiş ve dava dilekçesi 04/01/2017 tarihinde … vekiline tebliğ edilmiştir. Bu aşamadan sonra bilirkişi raporları ve diğer tebligatlar … vekiline yapılmıştır. 09/03/2017 tarihli celsede ise davalı şirketi temsilen şirket diğer ortağı …’in vekillerinin savunma dilekçelerinde sözü edilen olguların değerlendirilebilmesi ve savunma hakkının kısıtlanmaması bakımından daha önce rapor sunan bilirkişi heyetinden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Mahkemece alınan ara karalar sonucunda … vekilince “davalı … Ltd. Şti. Temsilen” sıfatı ile cevap ve 2. cevap dilekçesi sunulmuş, ayrıca bilirkişi heyeti tarafından ek rapor dosyaya ibraz edilmiştir. Bu haliyle ilk derece mahkemesince usuli eksiklikler giderilmiş bulunmaktadır. Bunun yanı sıra Yargıtay 11. H.D.’nin 06/05/2019 tarih, 2018/1913 Esas ve 2019/3448 sayılı Kararında limited şirketin fesih ve tasfiyesi davasında tüm ortakların yer alması durumunda, Dairenin yerleşik kararları gereğince husumetin şirkete yöneltildiğinin kabul edilmesi gerektiği yönündeki kararı karşısında iki ortaklı limited şirketlerde diğer ortağın şirketi temsil edebileceğinin kabulü gerekir. Gerek mahkemece itibar olunan ve gerekçeli kararda da yer verilen bilirkişi raporundaki haklı nedenlere ilişkin tespitler ve gerekse de davalı …Hizmetleri Ltd. Şti. temsilen … vekilince sunulan cevap dilekçesinde davacıya atfedilen fiiller nazara alındığında şirketin kuruluşundan dava tarihine kadar geçen kısa süre içinde şirket ortakları arasında karşılıklı güven duygusu zedelendiği gibi hukuk ve ceza yargılamalarına konu olacak derecede husumet oluştuğu anlaşılmaktadır. Buna göre, ilk derece mahkemesinin davalı şirketin feshi için haklı nedenlerin bulunduğu yönündeki kabul ve gerekçesi yerindedir. Elbette ki şirketin feshi son çare olup, fesih için haklı neden bulunsa dahi TTK’nın 636/3. fıkrasının son cümlesi uyarınca mahkemece fesih ve tasfiye yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedilebilir. Gayrimenkul alım, satım ve kiralanmasına aracılık etmek amacıyla 10.000,00 TL bedelli sermaye ile kurulan davalı şirketin davanın açıldığı döneme kadar ki faaliyetlerinde 2013 ve 2014 hesap dönemini zararla kapatmış ve şirketin ana sermayesini kaybederek borca batık hale gelmiştir. Hal böyle olunca davalı şirketin devamında borca batık olması nedeni ile ekonomik menfaat bulunmadığı gibi şirketin devam eden bir işinin olmaması ve şirketin zarar etmesi nedeniyle hiç kar payı dağıtılmamış olması nedeni ile ortakların hukuken ve fiilen korunmaya değer bir menfaati de bulunmadığından şirketin fesih ve tasfiyesi dışında uyuşmazlığın çözümü için başka bir alternatif bulunmamaktadır. Davalının alternatif çözüm yollarına ilişkin istinaf sebepleri de karar gerekçesinde irdelenerek karşılanmış vaziyettedir.Buna göre ilk Derece Mahkemesinin şirketin fesih ve tasfiyesi yerine, duruma uygun düşen bir çözüm bulunmadığı yönündeki kabulünde her hangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı tarafın istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı şirketi temsilen … vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta peşin olarak yatırılan 35,90 TL’nin mahsubu ile bakiye 18,50 TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf yoluna başvuran tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- Gerekçeli kararın HMK.’nun 359-(3) maddesi uyarınca taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/10/2020