Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/369 E. 2021/1019 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/369
KARAR NO: 2021/1019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/12/2018
NUMARASI: 2017/1141 Esas – 2018/1169 Karar
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili Ankara Yıldız Hurdacılar Sanayi Sitesinde Otomobil Hurdacılığı ve Yedek Parça Satım işiyle uğraşmakta olduğunu, davalıda İstanbulda yedek parça sattığını, müvekkili davalıdan satın alacağı oto parçalarına istinaden ödeme yaptığını ancak davalı ödemesini aldığı ürünleri, yedek parçaları müvekkile göndermediğini, davalıya birçok kez ticaret yapan müvekkilin en son ödemesine karşın davalı yedek parçaları göndermediğini, davalı alınan ücret karşılığında teslim etmesi gereken yedek parçaları teslim etmediğini, bu hususta müvekkilin yedek parça ücretine binaen davalının hesabına yapmış olduğu havale dekontlarını sunduğunu, haklı davanın alacağının tahsilini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “TMK.nun 6.maddesine göre; “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” TMK.’nın bu hükmü 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 190/1.maddesinde bir başka biçimde yinelenmiş olup; “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir” denilmiştir. Dosyada sureti mevcut banka dekontu bakımından bu ödemenin davaya konu edilen alım-satım ilişkisi bakımından mı ? yoksa tarafların süregelen ticari ilişkisi gereği daha önceye dair alım-satım ilişkisi gereği yapılmış bir ödeme olma olasılığı yanında tarafların bir sözleşme ilişkisi kurup kurmadıkları, davacı defter kayıt durumuna göre önceden yapılmış bir ödeme varsa bunun tarafların sözleşme ilişkisi bakımından delil olma ihtimali bulunurken bilirkişi tespitlerine göre bu yönde bir kayıt olmamasıyla tarafların sözleşme ilişkisinin ispatının da söz konusu olmadığı, dekont açıklamasında da ödemenin neye dayalı olarak yapıldığının belirtilmemiş olması, davalı davaya cevap vermeyip münkir sayıldığından ve ispat yönünü ters çeviren bir ikrar da bulunmadığından davacının davasını ispat edemediği kanaatine varılmıştır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/12372, Karar No: 2018/4208 sayılı ilamında da “Kural olarak havale ödeme vasıtası olup, var olan bir borcun ödendiğini gösterir. İfade edilen karinenin aksini havaleyi gönderen kişinin ispat etmesi gerekir. Bu durumda ödünç ilişkisini ispat etme yükümlülüğü davacıya aittir. Davacının delil olarak dayandığı havale dekontunda gönderilen paranın ne için gönderildiğine dair açıklama olmadığı gibi yukarıda belirtildiği şekilde nafaka borcunun ödenmesi amacıyla da gönderildiği yolunda tek başına kanaat uyandırmaya elverişli değildir. Bu haliyle söz konusu dekont, iddiayı kanıtlamaya yeterli olmadığı gibi yazılı delil başlangıcı olarak da kabul edilemez.” içtihadına yer verilmiştir. Her ne kadar davacı taraf tanık dinletme talebinde de bulunmuş ise de HMK md. 200’de ispat sınırı ve istisnaları bakımından davalıdan sadır olmuş bir yazılı delil başlangıcı da bulunmadığından davacının bu talebi dinlenememiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararında dekontlarda açıklama bulunmadığından ödemenin ne için yapıldığının belli olmadığının belirtildiğini, ancak dekontların açıklama kısmında ödemenin ‘Parça Bedelleri’ için olduğunun yazıldığını, yüksek mahkeme kararları gereği de ödemenin yani alacağın sebebini ispat için davacı vekilinin elverişli delillerle bunu ispat etmesi gerektiğini, bu hususun tanık deliliyle ispat edileceğini, buna karşın mahkemenin dekontları dikkatli incelemeden ve tanık dinlemeden hüküm verdiğini, mahkemece, süresinde ve usule uygun olarak sunulan delil listesindeki tanıkları dinletme talebinin delil başlangıcı olmadığı gerekçesiyle reddedildiğini, ancak dekontların açıklama kısmında ödemelerin ‘Parça Bedeli’ne ilişkin olduğunun belirtildiğini, malların teslimi hususunda ilk derece mahkemesi kararında belirtilen gerekçeyi kabul etmediklerini, yedek parçaların tesliminin ispatında ispat yükünün davalı tarafın üzerinde olduğunu, müvekkilince malların teslim edilmediğinin ispatının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, avans olarak ödenen paranın malın teslim edilmediği iddiasıyla istirdatı davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, sunulan dekontlardaki havalenin iddia olunan ticari ilişki kapsamında yapılıp yapılmadığı noktasındadır. Dosya arasında bulunun … Bankası dekontlarına göre, davacı tarafından davalı hesabına 01/08/2016 tarihinde … San Tic tarafından hesaba yatırılan açıklaması ile 7.100,00 TL, 29/07/2016 tarihinde parça bedeli açıklaması ile 10.000,00 TL ve 03/06/2016 tarihinde … San Tic yedek parça bedeli açıklaması ile 7.000,00 TL havale edilmiştir. Davacı tarafça havaleye konu ödemelerin, davalıdan satın alınmak istenen oto parçalarına ilişkin olarak yapıldığını ancak davalının ürünleri teslim etmediği iddiası ile eldeki dava açılmıştır. Havale, kural olarak bir borç ödeme vasıtasıdır. Dekontta başka amaçla havale yapıldığına dair bir açıklama yazmaksızın yapılan havale bir borcun ödendiğine karine teşkil eder. Bunun aksini ileri süren davacı ispatla yükümlüdür(Yargıtay 11. HD’nin 14/10/2015 tarih, 2015/3797 E. – 2015/10463 K. Sayılı kararı).Davacının sunduğu 29/07/2016 ve 03/06/2016 tarihli havale dekontlarında parça bedeli açıklaması bulunmakla birlikte, ödemenin henüz ürün teslim edilmeden avans olarak yapıldığına ilişkin bir açıklama bulunmamaktadır. 01/08/2016 tarihli havale dekontunda ise taraflar arasındaki ticari ilişkiye dair herhangi bir açıklama yoktur. HMK’nın 190/2. maddesine göre, kanuni bir karineye dayanan tarafın, sadece karinenin temelini oluşturan vakıayı ispatlaması yeterli olup, karinenin aksini iddia eden taraf bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Bu kapsamda dosyaya sunulan ve ödemelerin henüz mal teslim edilmeden yapıldığına ilişkin bir açıklama içermeyen havale dekontları, davacının iddialarını ispatlamaya elverişli değildir. Ayrıca alınan bilirkişi raporuna göre davacının defterlerinde dava konusu ödemeler de kayıtlı değildir. Bu haliyle davacı iddialarını yasal delillerle ispatlayabilmiş değildir. Her ne kadar davacı taraf tanık deliline dayanmış ise de, HMK’nın 201/1. Maddesi uyarınca bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde ancak senetle ispat olunabileceğinden, davaya konu hukuki işlemin değeri itibariyle, davanın tanıkla ispatı mümkün değildir. Bunun yanı sıra HMK’nın 202/2. Maddesine göre, delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir. Dolayısıyla bir belgenin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmesi için karşı taraftan sadır olması gerekli olup, davacı tarafından düzenlenen belgenin kendi lehine yazılı delil başlangıcı niteliğinde olması ve tanık dinlenmesi söz konusu olamaz. Hal böyle olunca mahkemece davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 16/09/2021