Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/360 E. 2021/1020 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/360
KARAR NO: 2021/1020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/12/2016
NUMARASI: 2016/491 Esas – 2016/1080 Karar
DAVA: Muvazaa Nedeniyle Satış Sözleşmesinin İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/39856 soruşturma sayılı dosyası aracılığıyla İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/1433 D. İş dosyası kapsamında … A.ş.’ye kayyum olarak atandıklarını, atama işleminden sonra … A.ş. Bünyesinde yapılan araştırmada geçmişe dönük olarak bir takıp muvazaalı işlemler yapıldığı ve şirketin mal varlığının “görünürde hukuki” bir takım işlemlerle boşaltıldığını, … A.ş. Adına kayıtlı olan ve dava konusu edilen … plakalı aracı 20/11/2015 tarihinde şirketin o tarihteki çalışanı olan davalıya satıldığını, yapılan araştırmada ne bu tarihte, ne öncesi nede sonrasında şirket hesaplarında bahse konu satış tutarının ödenmediği ve aracın da bu tarihten şirkete kayyum atandığı tarih olan 04/03/2016 tarihine kadar şirket tarafından kullanıldığının anlaşıldığın, yani aracın zilyetliğinin kayyumun atandığı tarihe kadar … A.ş.’de olduğunu, yapılan araç satış işleminin muvazaalı olduğunu ve yürütülen ceza soruşturmasından haberdar olunduktan sonra şirketin mal varlığını kaçırmak amacıyla yapıldığının aşikar olduğunu, zira aynı gün noterlikten yine şirket adına kayıtlı …, …, …, …, … plakalı araçlarında yine şirketin o dönem sigortalı çalışanlarına muvazaalı bir şekilde satıldığını, yapılan satışların muvazaalı olduğunu, diğer kanıtın ise aracın kasko bedelinin çok altında bir fiyata satılması olduğunu, noter satış sözleşmesi incelendiğinde kasko bedelinin 63.725,00-TL iken aracın 45.000,00-TL ye satıldığını, ancak davalı tarafından şirkete muvazaalı satış bedelinin dahi ödenmediğini, davalı taraf ve diğer araçların satışının yapıldığı şahısların … A.ş.’nin o tarihteki çalışanları olduğunu ve şirketin sahip olduğu araçları bu kadar düşük fiyatlarla kendi çalışanlarına satmasının hayatın olağan akışına ters olduğunu ve basiretli bir tacir gibi hareket etmediğini, araçları muvazaalı olarak satın alan şahısların satım tarihinde satış bedeli kadar bir meblağı ödediklerini de ispat etmeleri gerektiğini bu nedenle … plaka sayılı aracın 3. Kişilere devrinin önlenmesi amacıyla trafik kaydına tedbir konulmasını, davanın kabulü ile araç satış sözleşmesinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı yanının İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği 2016/1433 D. İş sayılı dosyasından 04/03/2016 tarihinde … A.ş.’ye kayyum atandığını beyanla, atama işleminden sonra şirket bünyesinde yapılan araştırmada geçmişe dönük muvazaalı işlemler yapıldığı iddiasıyla; … A.ş.’den satın aldığı … plakalı aracın satışının da muvazaalı işlem olduğunu ileri sürerek satışın iptalini talep ettiğini, ancak davacının muvazaalı işlem iddiasının tamamen mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin davaya konu … plaka sayılı aracı hiçbir muvazaa olmadan gerçek anlamda satın aldığını, davacı tarafın müvekkilinin satış tarihinde … A.ş.’de çalıştığını ileri sürerek “aracın bir çalışana satılmasından” hareketle muvazaa iddiasında bulunulduğunu, oysa müvekkilinin satış tarihinde … A.ş.’de çalışmadığını, daha önceki bir tarihte işten ayrıldığını, müvekkilinin işten ayrıldığında işyerinde “yılsonu performans priminden” kaynaklı 40.000,00-TL tahakkuk etmiş alacağının mevcut olduğunu, satış tarihinde … Gazetesi, siyasi konjuktür nedeniyle tiraj ve reklam alamayan, ekonomik sorunlar yaşayan küçülmeye gitmiş bir şirket olarak tahakkuk etmiş borçlarının bir kısmını, somut olayda olduğu gibi şirket araçlarının satışını yaparak ödediğini, müvekkiline de tahakkuk etmiş 40.000,00-TL alacağına mukabil dava konusu aracın satışı teklif edildiğini, müvekkilinin de alacağını tahsil edememe riskine karşın alacağına mahsuben aracı satın aldığını, araç bedeli olarak 45.000,00-TL’ye anlaşılmış olup, müvekkilinin satış tarihinde şirkete 5.000,00-TL borçlu olduğunu, satış sonrası şirketin araca ihtiyacı olduğunu söylemesi üzerine kira mukabili aracı bir süre daha kullanmayı teklif ettiklerini, müvekkilinin zaten araca ihtiyacı bulunmadığından gelir sağlamak amacıyla aracı ya satması, yada kiraya vermesi gerektiğinden kiralama teklifinin makul gelmesinden dolayı aracı şirkete 01/12/2015 tarihinde 1.250,00-TL net kiraya verdiğini, ancak kira bedelleri ödenmediğinden müvekkilinin 28/02/2016 tarihinde sözleşmeyi feshettiğini ve halen alacaklı olduğunu, davacı yanın noter satış sözleşmesinde aracın kasko değerinin 63.735,00-TL yazılı olduğunu, ancak aracın 45.000,00-TL’ye satıldığını, bu durumun muvazaanın delili olduğunu ileri sürdüğünü, oysa serbest piyasa şartlarında rayiç değere göre tarafların anlaşma yapabileceklerini, nitekim kasko değeri ve araç satış bedeli sözleşmede ayrı ayrı yazıldığını, bu durumun muvazaa ile ilgili olmayıp devletin öngördüğü sistem olduğunu, kasko değeri ile satış bedeli arasında her zaman %30’a kadar fark olmasının olağan olduğunu, dava konusu araç ile ilgili olarak bir galericiden fiyat alınarak satış bedelinin belirlendiğini, davacı yanın … A.ş.’ne kayyum atanacağınından haberdar olduğu için şirketin mal varlığını kaçırma mamacıyla aracı sattığını ileri sürdüğğü, … A.ş.’ye araç satışından çok sonra 04/03/2016 tarihinde kayyumun atandığını, satışın bu durumla bir ilgisinin bulunmadığını, bu nedenle haksız davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenilmesine karar verilmesi talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “davacı taraf, muvazaa nedeniyle araç satışının iptalini talep etmiş ise de, davacı şirketin 670 sayılı KHK’nun 5. Maddesi kapsamında ticaret sicilinde resen terkin edildiği, davacının tüzel kişiliğinin bulunmadığı anlaşılmakla açılan davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı Hazine vekili istinaf dilekçesinde özetle; 670 sayılı KHK uyarınca kapatılan gazetelerin her türlü alacak ve haklarıyla ilgili dava açmaya ve diğer her türlü işlemi yapmaya Maliye Bakanlığının yetkili olduğunu, bu nedenle mahkemece verilen red kararının yerinde olmadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, muvazaa nedeniyle araç satış sözleşmesinin iptali davasıdır. … A.Ş. Tarafından … plakalı araç davalı…’e Bakırköy … Noterliğinin 20/11/2015 tarihli işlemi ile satılmıştır. Bundan sonra 04/03/2016 tarihinde İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği tarafından … A.Ş.’ye CMK’nın 133/1. Maddesi uyarınca kayyım atanmıştır. Aracın satışının iptali davası da 13/05/2016 tarihinde kayyım tarafından açılmıştır. Ancak yargılama devam ederken yürürlüğe giren 670 sayılı KHK uyarınca … A.Ş. kapatılmış ve 24/08/2016 tarihinde ticaret sicilinden terkin edilmiştir. 670 sayılı KHK ile, kapatılan gazetelerin her türlü alacak ve haklarıyla ilgili dava açmaya ve diğer her türlü işlemi yapmaya Maliye Bakanlığının yetkili olduğu düzenlenmiştir. … A.Ş. Dava devam ederken kapatıldığına göre Mahkemece, kapatılan şirketinve hakları üzerinde dava açmak dahil her türlü işlemi yapma yetkisi bulunan hazineye usulüne uygun olarak davetiye çıkarılıp taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamaya devam edilmesi gerekirken, … A.Ş.’nin kapatılması nedeniyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı Hazine vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı Hazine harçtan muaf olduğundan bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 16/09/2021