Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/350 E. 2021/630 K. 27.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/350
KARAR NO: 2021/630
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/11/2018
NUMARASI: 2018/404 Esas – 2018/1161 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararı Butlanı- İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/05/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; Davalı … ile birlikte davalı şirketin ortakları olduklarını, ilk beş yılı için müvekkili ile birlikte davalı …’ın şrket müdürü seçildikleri, adı geçenin haksız eylem ve işlemleri ile şirketi dolayısıyla müvekkilini zarara uğrattığı, müdürlükten azli ve şirkete kayyım tayini için İstanbul 11.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1073 esas sayılı dosyasında açılan davanın derdest olduğu, savcılık soruşturmalarının bulunduğu, mali müşavir olan babası dava dışı …’ın da şirketi zarara uğratıcı eylemlerinin olduğu hakkında İstanbul 69 Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/74 esas sayılı dosyasında görülen davanın bulunduğu, davalı şirketin hakim hissedarı davalı …’ın oylarıyla alınan 13/05/2016 tarihli genel kurul kararlarının dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu belirterek bu genel kurulda alınan tüm kararların, olmadığı takdirde müvekkilinin olumsuz oy kullandığı ve dürüstlük kuralına açıkça aykırı olması ve butlanla sakat olması nedeniyle 3 ve 5 nolu kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesiyle; davacı tarafından ileri sürülen iddiaların gerçeği yansıtmadığı ve dava konusu genel kurulda alınan kararların yasaya uygun bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece benimsenen bilirkişi raporları doğrultusunda, TTK 445. maddesine göre davanın süresinde açıldığı, kararların toplantı ve karar nisabına uyularak alındığı, 3 ve 5 nolu karar bakımından olumsuz oy kullanıp, diğer kararlarda olumsuz oy kullanmadığı, iptal davası açılabilmesi için karara olumsuz oy vermekle birlikte muhalefet şerhinin bulunmadığı, bu nedenle iptalini isteyemeyeceği, 5 nolu kararın, şirketin tasfiyesine ilişkin bulunduğu, şirket defterleri üzerinde yapılan inceleme ile şirketin borca batık durumda bulunduğu ve şirket ortaklarının sermaye artırımını uygun görmediği, bu durumda TTK 636/5 ve TTK 533/1 maddeleri gereğince şirketin bu haliyle sona erdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 105/1073 esas sayılı dosyasında, davalı …’ın müdürlükten azli ile şirkete kayyum atanmasına karar verildiği, anılan dava dosyasının iş bu davadan yaklaşık bir yıl önce açıldığı, azil kararının dava tarihinden itibaren geçerli olmasına göre, davalı …’ın müdür sıfatı ile yaptığı genel kurul çağrısının ve diğer tüm işlemlerin geçersiz olduğu, şirketi borca batık hale getirenin de adı geçen davalı olduğunun İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi dosyası içeriği ile sabit hale geldiği, şirketin sistematik bir şekilde borçlandırıldığı, gelir getirecek malzemelerin haricen satıldığı ve sonrasında dava konusu genel kurulda tasfiye kararı alındığı, şirket müdürünün kasti ve kötüniyetli davranışları ile tasfiye kararı alındığını ispat noktasında tanıkların dinlenilmediği, oysa tanıkların, şirketin nasıl borca batık hale getirildiği, şirkete ait teknenin iki yıl içerisinde ne şekilde hurda hale getirilip, elde edilen gelirlerin kendi şahsi menfaatlerine kullanıldığını bilen kişiler olduğu, şirket defterlerinin, şirketin eski ortağı ve davalı …’ın babası tarafından tutulduğu ve usulsüzlüklerin şirketin ticari defterlerine bakılarak tespitinin mümkün bulunmadığı, mahkemece eksik inceleme yapıldığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, şirketin mali durumu ile ilgili inceleme bulunmadığından alınan tasfiye kararının dürüstlük kurallarına aykırı olup olmadığının ifade edilmesine rağmen mahkemece bu husus dikkate alınmadan hüküm kurulduğu, tanık ve sair deliller toplandığında mali bilirkişinin gerçek anlamda değerlendirme yapabileceği, incelemenin sadece defterlerle sınırlı olması kötü yönetimin ispatına yeterli olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, limited şirket genel kurul kararının butlanla sakat olduğunun tespiti veya iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355.maddesi uyarıca ileri sürülen istinaf nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı tarafça, dava konusu 13/05/2016 tarihli genel kurulda alınan kararların tümünün,mümkün olmadığı takdirde olumsuz oy kullandıkları vedürüstlük kurallarına aykırı olması ve butlanla sakat olması nedeniyle 3 ve 5 nolu kararların iptaline karar verilmesi talep edilmiştir. HMK 33.maddesi gereğince hukuki nitelendirme mahkemeye ait olduğundan davacının isteminin, tüm kararların iptali olmadığı takdirde kararların butlanın tespiti olmadığı takdirde iptaline ilişkin olduğu kabul edilmiştir. 6102 sayılı TTK 622. maddesi gereğince, anonim şirket genel kurul kararlarının butlanına ve iptaline ilişkin hükümleri, kıyas yoluyla limited şirketlere de uygulanır. 6102 sayılı TTK 447. maddesinde genel kurul kararlarının butlanı, 445. maddesinde ise iptali düzenlenmiştir. TTK 447. maddesine göre, genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran veya anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararların kararları batıldır. Nispi emredici kuralların genel ve sürekli şekilde ihlaline ilişkin olmadığı sürece bir defalık ihlal eden genel kurul kararları da iptal edilebilir kararlardandır. (Prof.Dr.Erdoğan Moroğlu- Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü 7.Baskı, 2014 -sayfa 154) Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2013/11-1048 E- 2014/430 K sayılı 02.04.2014 tarihli kararında işaret edildiği üzere, butlan, bir işlemin, konusuna ilişkin emredici hükümlere aykırı olması halidir. Batıl kararlar, baştan beri hükümsüz olan, sonradan geçerlilik kazanma olanağı olmayan, emredici kurallara, kamu düzenine veya ahlaka ve adaba aykırı veyahut konusu olanaksız olan kararlardır. Bir işlemin veya genel kurulda alınan bir kararın konusu; kanuna, ahlaka, adaba, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı ya da, imkânsız ise, batıl işlem ya da karar olarak kabul edilir ve mahkemece re’sen göz önünde bulundurulması gerektiği gibi herkes bu geçersizliği, iptal davasında öngörülen üç aylık süreyle bağlı olmaksızın ileri sürebilir. İptale tabi kararlarda ise; genel kurul kararının geçersizlik halini oluşturan nedenin, işlemin, baştan itibaren geçersiz olması sonucunu doğuracak nitelikte olmaması hali söz konusudur. Örneğin; anonim şirket ortaklar genel kurulunda oyunu kullanmasına haksız yere izin verilmediği, çağrının usulsüz yapıldığı, gündemin gereği gibi ilan veya tebliğ edilmediği, toplantıya ve karara yetkili olmayan kimselerin iştirak ettikleri iddiasında olan ortaklar, yasa, ana sözleşme ve afaki iyi niyet kurallarına aykırılık hallerini ileri sürerek, 6102 sayılı TTK’nun 445ve 447. maddesi uyarınca kararların iptalini isteme hakları bulunmaktadır. Somut olayda, dava konusu genel kurulun 1.gündem maddesinde, toplantı başkanlığına …’ın seçilmesine,3. maddesinde, 2015 yılı Bilanço ve Gelir Tablosunun tasdikine, 5. maddesinde ise, şirketin tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir. Gündemin 2. maddesinde, 2015 yılına ilişkin Müdürler Kurulu Faaliyet Raporunun okunduğu ve müzakere edildiği belirtilmiş olup, herhangi bir karar alınmadığı gibi müdürün kendi ibrasında oy kullanamaması nedeniyle 4. gündem maddesi olan ibra ile ilgili de bir karar alınamadığı anlaşılmıştır. Alınan kararların toplantı ve karar nisabına göre şekil bakımından yasaya uygun olduğu, içerik anlamında da hukuka aykırı bir yönünün bulunmadığı, davacı tarafından şirket müdürü …’ın başka mahkemece verilen kararla müdürlükten azedildiği bu nedenle genel kurula yapılan çağrının geçersizliği ileri sürülmüşse de; azil tarihine göre çağrının usulsüzlüğünden söz edilemeyeceği gibi şirketin iki ortaklı olmasına ve şirket ortağı ve müdürü … dışındaki diğer ortağı olan davacının da toplantı da hazır bulunmasına göre davacının bu iddiasının sonuca etkili olmadığı, batıl kararlara ilişkin olarak yukarıda yapılan açıklamalar ışığında; dava konusu genel kurulda alınan kararların TTK 447. maddesi kapsamında butlan yaptırımına tabi olacak nitelikte kararlardan olmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı tarafından butlan dışında kararların iptal istemi de ileri sürüldüğünden, iptal koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. TTK 446. maddesi hükmüne göre, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten pay sahibi iptal davası açabilir. TTK.nun 445. maddesi uyarınca, kanun ve esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine iptal davası açılabilecek olup, davanın, karar tarihinden itibaren üç ay içinde açılması gerekir. Limited şirketlerde TTK 622. maddesi yollamasıyla uygulanacak TTK 446. maddesi uyarınca genel genel kurul kararlarının yasa, ana sözleşme ve afaki iyi niyet kurallarına aykırılık halleri ileri sürülerek iptali isteminde bulunabilmek için 6102 Sayılı TTK’nın 446. maddesi gereğince toplantıya katılan pay sahibinin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirtmesi gerekmektedir. Oylama öncesi yapılan görüşme sırasında bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi veya ret oyu kullanılması alınan karara muhalif olunduğu anlamını taşımaz. Somut olayda, davacının, davalı şirkette 3.000 paya tekabül eden 75.000 TL sermaye ile pay sahibi olduğu, davanın süresinde açıldığı, dava konusu genel kurulda, 1 nolu kararın oybirliği ile 2 ve 3 nolu kararların ise davacının olumsuz oyuna karşılık oy çokluğu ile alındığı ancak 2, 3 ve 5 nolu kararlarda olumsuz oy kullanılmakla birlikte muhalefet şerhinin bulunmadığı, davalı müdürün ibrasının müzakere edildiği 4 nolu gündem bakımından ise bir karar alınmadığı ihtilafsızdır. İptal davası açılabilmesi için karara karşı red oyu verilmekle beraber muhalefet şerhinin bulunması zorunludur. Davacı tarafından genel kurulun 5. maddesinin müzakeresi sırasında, gerekçelerini de açıklamak suretiyle karara karşı olduğunu beyan edilmiş ise de; oylamadan sonra alınan kararın altına veya toplantı tutanağına karara muhalefetini yazdırtmadığı gibi muhalefet şerhini içeren her hangi yazıyı da toplantı başkanına ibraz etmediği görülmektedir. Bir karara muhalefet edilmesi ve muhalefetin tutanağa geçirilmesi yolundaki dava şartının gerçekleşebilmesi için muhalefetin alınan karardan sonra tutanağa geçirilmesi gerekmekte olup, henüz karar alınmadan müzakere sırasında sunulan öneriye karşılık yapılan açıklamalar muhalefet olarak kabul edilemez. ( Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/2293 E- 2021/275 K sayılı 21.1.2021 tarihli, 2018/2156 E- 2019/4580 K sayılı 19.6.2019 tarihli, 2018/357 E- 2019/4999 K sayılı 1.7.2019 tarihli kararları) Bu durumda, iptal davası açısından, davacının alınan 2,3,5 nolu kararlara olumsuz oy vermesine rağmen muhalefetini tutanağa geçirtmediği ve bu haliyle HMK 114/2 maddesi gereğince, kanunun aradığı toplantıya katılan pay sahibinin karara ret oyu kullanarak muhalif kalması ve bu keyfiyeti zapta geçirmesine ilişkin dava şartının bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Açıklanan nedenlerle; dava konusu genel kurul kararının butlan koşullarının bulunmadığı, iptal istemi bakımından da; muhalefete ilişkin dava şartının yerine getirilmediği anlaşılmakla; ilk derece mahkemesince re’sen nazara alınması gereken butlan isteminin değerlendirilmemesi doğru olmadığı gibi 5 nolu karar bakımından da usulüne uygun muhalefet şerhinin bulunmadığı kabul edilerek davanın bu gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi doğru olmadığı görülmemiştir. Öte yandan genel kurul kararı butlanı veya iptali davalarının şirkete karşı yöneltilmesi gerekli ve yeterli olup, şirket ortağı ve müdürüne husumet yöneltilemeyeceği dikkate alınmadan davalı … bakımından ayrı bir hüküm kurularak hakkındaki davanın pasif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken bu davalı hakkında da davanın esastan reddine karar verilmesi usul ve yasayla aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılamaya gerek olmadığından davalı şirkete karşı açılan davanın yukarıda yazılı gerekçeyle reddine, davalı …’a karşı açılan davanın da pasif husumet yokluğundan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen KABULÜ İLE; istinafa konu mahkeme kararının HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1- Davalı şirkete karşı açılan davanın REDDİNE, 2- Davalı …’a karşı açılan davanın da HMK 114/1/d maddesi uyarınca pasif husumet yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE 3- Başlangıçta peşin alınan 29,20 TL peşin harcın alınmasıı gereken 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 30,1‬0 TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 4- Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı … tarafından yapılan 56,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalı …’a verilmesine, 6-Davalılar yargılama sırasında kendini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’nin 7/2. maddesi uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 7- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine, 8- İstinaf yargılamasına ilişkin olarak a-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, b-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan istinaf başvuru harcı 121,30 TL ve posta masrafı 44,64 TL olmak üzere 165,94‬ TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, c-Hükümden sonra davalı gider avansından karşılanan posta ve tebligat masraflarının davalı üzerinde bırakılmasına, ç-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 27/05/2021