Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/349 E. 2021/770 K. 21.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/349
KARAR NO: 2021/770
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/12/2018
NUMARASI: 2016/1256 Esas – 2018/1301 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21/06/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili olduğu şirket ile davalı borçlu arasında vaki ticari ilişki neticesinde davalının, muhtelif tarihlerde bardak sularda kullanılan kapak folyosu aldığını, davalıya fatura vadelerine uygun çek/çekler verilmesi konusunda yapmış oldukları tüm başvurularının sonuçsuz kalması ve ihtar keşidesine rağmen ödeme yapmaması üzerine davalı/borçlu aleyhine İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibine başlanılmış olduğunu, davalı borçlunun, vekili vasıtasıyla Sapanca İcra Müdürlüğünün … Muh. ve 29.12,2014 günlü yazısı ile takibe itiraz etmiş olduğunu, bu itiraz ile yasal olarak takibin durduğunu, davalının yetki itirazının yasal olmadığını, öncelikle müvekkili olduğu şirketin davalıdan, taraflar arasındaki sözleşmeye itiraz etmediği faturaya dayalı bir para alacağının mevcut olduğunu, bunun götürülecek nitelikteki bir borç olup, Borçlar K.’nun 89/1 gereğince ifa yerinin; alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yeri olduğunu, dosyada mevcut vekâletnamelerinde görüleceği üzere müvekkili olduğu şirket adresinin “… Cad. … Apt, K…. 4.Levent/İSTANBUL” olduğunu, bu itibarla mahkemenin ve dolayısıyla icra dairesinin, taraflar arasındaki ihtilafın çözümünde yetkili olduğunu, davalıya gönderilmiş bulunan tüm faturaların altında “Anlaşmazlık halinde İSTANBUL mahkeme ve icra daireleri yetkilidir” şerhinin bulunmakta olduğunu, davalının, muhtelif tarihlerde teslim olunan mallara dair faturaları almasına rağmen bunlardan hiçbirine itiraz etmemekle taraflar arasında İstanbul Mahkeme ve İcra Daireleri’nin yetkili olduğunun kabulü hususunda ayrıca zımni bir anlaşmanın tesis olunmuş olduğunu, sunulacak satılan mallara ait fatura, sevk irsaliyesi, hesap ekstresi ve teslim fişi ile yargılama sırasında toplanacak sair delillerle görüleceği üzere davalı borçlunun, malı almasına rağmen mal bedelini ödemediği için müvekkili olduğu şirkete faiz ve masraflar hariç ana para olarak 16.319,74 TL borçlu olduğunu, alacaklarının varlığı gerek sunacakları sipariş formları, fatura ve irsaliyeler, hesap dökümü, ihtarname ile teslim/tesellüm belgeleri ve gerekse ticari defterlerinin tetkikatı sonucunda sarahaten ortaya çıkacağını bildirerek öncelikle İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına vaki borçlu itirazının iptaline, asıl atacak 16.319,74 TL üzerinden takibin devamına, ticari temerrüt faizi ve fer’ileri ile birlikle tahsiline, borçlunun kötü niyetli itirazı nedeniyle %20’den az olmamak üzere davalı borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekili 26.09.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, davasını alacak davası olarak ıslah ederek 16.319,74 TL alacağın takip tarihinden itibaren tahsilini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirketin müvekkili olduğu şirkete ayıplı mal (bardak üstü folyo ve emniyet bandı) teslim ettiğini, bunun üzerine taraflar arasında sözlü görüşmelerin başladığını, ürünlerdeki ayıbın davacı şirket yetkililerine hemen iletilmiş olduğunu, davacı şirketin … isimli bir çalışanının, müvekkili olduğu şirkete gönderdiğini, ve o da malların ayıplı olduğunu, koktuğunu anlamış olduğunu, bunun üzerine davacı tarafından İzmir Halk Sağlığı labaratuvarından bir analiz raporu aldığını, ancak analiz yapılan ürünlerin halen şirketlerinde duran ayıplı ürünlerden olmadığını, davacının elindeki başka ürünleri analize gönderdiğini, bunun üzerine takibe geçildiğini, taraflarınca itiraz üzerine, davacının itirazın iptali davası açmış olduğunu, davacının hak düşürücü sürenin geçmediği iddiasının dinlenilmemesi gerektiğini, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddinin gerekmekte olduğunu, ayıplı malların halen müvekkili olduğu şirketin deposunda olduğunu, bunlar üzerinde bir bilirkişi incelemesi yapılması durumunda malların ayıplı olduğunun geçen süreye rağmen anlaşılacağını, bu nedenle ellerindeki ayıplı mallar üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasını talep ettiklerini, davacının, müvekkilinin iştiraki olmaksızın yaptırdığı tüm analizlerinin, tespitlerinin kabul etmediklerini de bildirdiklerini, davacı tarafın haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine giriştiğini, bu nedenle %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatı talepleri olduğunu bildirerek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Davacının defter ve belgeleri ve kayıtları ile dosya üzerinden mali müşavir ve gıda mühendisi bilirkişilerce inceleme yaptırılmış, düzenlenen raporda, davacının defterinin usulüne uygun tutulduğu, davacı defterlerinde davacının davalıdan 16.319,74 TL alacaklı olduğu İzmir Halk Sağlığı laboratuvarı raporu ile davacının sattığı kapağın su üzerinde olumsuz bir etkisinin olmadığının rapor edildiğini davalının ayıp iddiasına ilişkin delil bulunmadığını rapor etmişlerdir. Dosyadaki delillerden taraflar arasında ticari ilişkinin bulunduğu, bu konuda ihtilaf bulunmadığı, davalının ayıp iddiasına ilişkin bilirkişi raporunda tespit edildiği şekilde davalı tarafından iddiasını doğrulayan delil bulunmadığı, İzmir Halk Sağlığı Müdürlüğünden alınan rapor ile de dava konusu ürünlerde ayıp olmadığının tespit edildiği anlaşılmıştır. Düzenlenen bilirkişi raporunun dosya kapsamı ile uyumlu denetime açık olması davacı defterlerinde kayıtlı ve davalıya teslim edilen fatura örneğinden davacının davalıya satıp teslim ettiği bardak su folyo bedelinden dolayı davalıdan 16.319,74 TL alacaklı olduğu sonucuna varılmış ve davacının davasının kabulüne, 16.319,74 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar vermek gerekmiş ve bu şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacı şirketin, müvekkili şirkete ayıplı mal(bardak üstü folyo ve emniyet bandı) sattığını, bu ürünler(bardak üstü folyo ve emniyet bandı) müvekkili şirketin ürettiği suyun tat, koku ve rengini bozduğundan yani ayıplı olduklarından dolayı müvekkili şirket şikayet almaya başlamış ve müvekkili şirketçe 3.kişilere satılan suların müvekkili şirkete iade edilmeye başlandığını, bunun üzerine ürünlerdeki ayıbın davacı şirket yetkililerine hemen iletildiğini, davacı şirketin Beyoğlu … Noterliği’nin … yevmiye nolu 01.12.2014 tarihli ihtarnamesi ile mezkur ayıplı malların bedellerini istemesi üzerine müvekkili şirketin bu ihtara cevap olarak Sapanca Noterliği’nin … yevmiye numaralı 16.12.2014 tarihli ihtarnamesini göndererek gelen ürünlerin tat, koku ve renk bakımından ayıplı olduğunu, müşterilerin şikayetçi olduğunu ve suları iade ettiklerini, müşteri kaybına uğradıklarını, ayıplı ürünler nedeniyle ayıplı hale gelen sular için işçilik, enerji, alt folyo, koli, nakliye maliyetlerinin kendilerine fatura edildiğini, bunların elektronik ortamda diğer faturalarla birlikte iade edildiği-gönderildiği belirtiğini, davacı yanın en kötü ihtimal ile dosyada işlem yaptığı 05.03.2015 tarihinde müvekkili şirketin itirazını öğrenmiş olduğunu ancak huzurdaki davayı 23.12.2016 tarihinde ikame ettiğini, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini, bunun üzerine davanın ıslah ile hukuka aykırı olarak alacak davasına dönüştürüldüğünü, ıslahın usule uygun olmadığını, bu nedenle davanın hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, ayıplı malların halen müvekkili şirketin deposunda olduğunu, ayıplı mallar üzerinde analiz-bilirkişi incelemesi yapılması durumunda malların ayıplı olduğunun geçen süreye rağmen anlaşılacağının mahkemeye bildirmesine rağmen mahkemenin bilirkişi incelemesi kararı vermediğini, ispata yarar delilin toplanmadığını, davacı yanın İzmir Halk Sağlığı labaratuvarında analiz ettirdiği ürünlerin halen müvekkili şirketin deposunda bulunan ayıplı ürünlerden olmadığını, mahkemenin davayı kabul yönündeki gerekçelerinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, usul ve yasaya aykırı olarak, savunma ve adil yargılanma hakkının ihlal edilerek delil niteliği taşımayan argümanlara dayanılarak verilen kararın kaldırılması gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticari satım akdinden kaynaklanan alacak davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalıya satılıp teslim edilen ürünlerin ayıplı olup olmadıkları, ıslahın usule uygun olup olmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 22.12.2014 tarih ve 16.319,74 TL bedelli faturaya dayalı olarak icra takibi başlatılmıştır. Davalı takip borçlusu tarafından takibe itiraz edildiği anlaşılmakta ise de, itiraz dilekçesi takip dosyasında mevcut değildir. İtirazın iptali davası açıldıktan sonra davacı vekili 26.09.2017 tarihli ıslah dilekçesi ile, davasını alacak davası olarak ıslah ederek 16.319,74 TL alacağın takip tarihinden itibaren tahsilini talep etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 176/1. Maddesine göre, taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen tahkikatın sona ermesine kadar ıslah edebilir. İtirazın iptali davalarına ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından itirazın iptali davasının ıslah ile alacak davasına dönüştürülmesi mümkündür. İtirazın iptali davaları, itirazın tebliğinden itibaren 1 yıl içinde açılmalıdır. Davacı takip alacaklısına itirazın tebliğ edildiğine dair dosyada kayıt bulunmadığına göre, davanın süresinde açıldığının kabulü gerekir. Bu durumda davanın alacak davasına ıslah edilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Davaya konu ürünlerin davalıya teslim edildiği hususunda taraflar arasında bir ihtilaf bulunmamaktadır. Ancak davalı taraf teslim edilen ürünlerin ayıplı olduklarını savunmuştur. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 23/1-c maddesi; “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 223/2. Maddesine göre ise, alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. Davalının ticari defterlerinde, davacının 13.259,88 TL ve 3.059,88 TL bedelli faturaları kayıtlıdır. Ancak bunların yanı sıra davacıyı borçlandıran kayıtlarda davalı defterinde yer almaktadır. Davalı taraf kendi ticari defterlerine göre davacıdan 32.340,14 TL alacaklı durumdadır. Davacının ticari defterlerinde ise, davalıdan 16.319,74 TL alacağı görünmektedir. Taraf ticari defterlerindeki mutabakatsızlığın nedeni ise, davalının defterlerinde davacıyı borçlandırıcı 27.08.2014 tarih ve 13.259,88 TL bedelli kayıt ile 18.12.2014 tarih ve 35.400,00 TL bedelli kaydın davacı defterinde yer almamasından kaynaklanmaktadır. Davalı şirket davacının 13.259,88 TL bedelli faturasın 21.08.2014 tarihinde kayıtlarına işledikten sonra 27.08.2014 tarihinde 13.259,88 TL tutarında davacıyı borçlandırıcı kayıt oluşturmuştur. Devam eden süreçte davalı bu kez bu kez 09.12.2014 ve 12.12.2014 tarihli ve 35.400,00’er TL bedelli davacıyı borçlandıran fiyat farkı açıklaması ile 2 adet fatura düzenlemiş ve bu faturalar davacı defterine kaydedildikten sonra 12.12.2014 ve 16.12.2014 tarihli ve 35.400,00’er TL bedelli davalıyı borçlandıran fiyat farkı açıklaması ile 2 adet fatura düzenlemiş ve bu faturalar da davalı tarafından defterine kaydedilmiştir. Son olarak davalı taraf ticari defterlerinde 18.12.2014 tarihinde 35.400,00 TL tutarında davacıyı borçlandıran bir kayıt oluşturmuştur. Ancak buna ilişkin davacının ticari defterlerinde herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Davalının ticari defterlerinde bulunan 18.12.2014 tarihinde 35.400,00 TL ve 27.08.2014 tarihinde 13.259,88 TL tutarında oluşturulan kayıtlara ilişkin faturalara dosya kapsamında rastlanamamıştır. Buna göre, taraflar arasında satışa konu olan 11.08.2014 tarih ve 13.259,88 TL bedelli fatura ile 21.10.2014 tarih ve 3.059,88 TL bedelli faturalar alacağın temelini oluşturmaktadır. Davalı taraf, davacının 11.08.2014 tarih ve 13.259,88 TL bedelli faturasına 27.08.2014 tarihinde 13.259,88 TL tutarında iade kaydı oluşturmakla birlikte bu kayda ilişkin fatura tanzim edildiği ve bu faturanın davacıya gönderildiği iddia ve ispat olunmamıştır.21.10.2014 tarih ve 3.059,88 TL fatura için ise zaten davalının ticari defterlerinde bir iade kaydı yoktur. Davacının 11.08.2014 tarih ve 13.259,88 TL bedelli faturasına konu ürünlerin dosyada bulunan 21.08.2014 tarihli sevk irsaliyesine göre davalıya teslim edildiği anlaşılmaktadır. Davalı taraf kendi ticari defterlerinde 27.08.2014 tarihinde 13.259,88 TL tutarında iade kaydı oluşturmakla bu aşamadan sonra iddia ettiği ayıbı öğrendiğinin kabulü gerekir. Ayıbın öğrenilmesinden itibaren TBK’nın 223/2. Maddesi gereği ayıp ihbarının derhal satıcıya yapılması gerekir. Aksi halde satılan iddia olunan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır. TTK’nın 18/3. Maddesine göre, tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılmalıdır. Elbetteki bu düzenleme bir geçerlilik şartı getirmemekle birlikte bir ispat kuralı getirmektedir. Davalının davacıya gönderdiği Sapanca Noterliği’nin 16/12/2014 tarih ve … YN’lu ihtarnamesi davacının ihtarnamesine cevap olarak gönderilmiş olup, ayıplı ürünler için iade faturası kesildiği belirtilmiştir. Davalının iddia olunan ayıbı 27.08.2014 tarihinde öğrendiğine göre ayıp ihbarının süresinde yapıldığının kabulü mümkün değildir. İzmir Halk Sağlığı Laboratuvarı 17/09/2014 tarihinde Bornova/İzmir adresinden alınan orijinal ambalajında(pet bardak) bulunan doğal kaynak suyu numuneye ilişkin 01.10.2014 tarihinde bir analiz raporu hazırlamıştır. Ancak bu incelemenin yapılmasına esas bir ayıp bildirimi yapılıp yapılmadığı ve yapılmış ise tarihi dosya kapsamı itibariyle ispatlanabilmiş değildir. Ayrıca ayıpla ilgili olarak davacının çalışanını davalı şirkete gönderdiği ve bu çalışanın ayıbı kabul ettiği iddiasını ispata yarar dosyada herhangi bir delil mevcut değildir. Davalı taraf ayıp ihbarını ispatlayamadığından, satılanı iddia olunan ayıpla kabul etmiş sayıldığından, satışa konu ürünlerin ayıplı olup olmadığı konusunda bilirkişi incelemesi yapılmasına da gerek bulunmamaktadır. HMK’nın 222. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Taraf ticari defterlerindeki mutabakatsızlık, davalı ticari defterinde davacıyı 18.12.2014 tarihinde 35.400,00 TL ve 27.08.2014 tarihinde 13.259,88 TL tutarında borçlandırmasına dair oluşturulan kayıtların davacının defterinde kayıtlı olmamasından kaynaklanmaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 64/2. Maddesine göre , Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür. Madde gerekçesinde tacirin bu yükümlülüğü belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması(belge yoksa kayıtta yoktur) ilkesine dayandırılmıştır. Davalının ticari kayıtlarında davacıyı borçlandırıldığı işlemlerin, davacının ticari defterinde karşılığı bulunmadığından ve bunlara ilişkin TTK’nın 64/2. Maddesinde düzenlenen ilkeye uygun bir belge de sunulmadığından davalının, toplam 48.659,88 TL tutarındaki ticari kayıtlarına itibar etme olanağı yoktur. Davalının kayıtlarında bulunan ve yukarıda açıklandığı üzere geçerliliği bulunmayan kayıtlar düşüldüğünde(32.340,14-48.659,88=-16.319,74 TL), davalının davacıya 16.319,74 TL borcu bulunmaktadır. Dolayısıyla mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı tarafından başvuru sırasında peşin olarak yatırılan 278,71 TL harcın, alınması gerekli olan 1.114,80 TL harçtan mahsubu ile bakiye 836,09‬ TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Karardan sonra davacı yan gider avansından karşılanan 13,50 TL tebligat masrafının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 21/06/2021