Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/326 E. 2021/694 K. 07.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/326
KARAR NO: 2021/694
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/11/2017
NUMARASI: 2014/1335 Esas – 2017/842 Karar
DAVA: İstirdat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/06/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı bankadan 20/09/2007 tarihinde 28.000 TL tutarında teminatlı kredi kullandığı, borcun vadesinde ödenememesi nedeniyle kredinin tamamının muaccel hale geldiği ve banka tarafından Üsküdar … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün …, …, … ve … esas sayılı dosyalarıyla da teminattaki çeklerin tahsili amacıyla icra takipleri yapıldığı, dosya borçlarının ödenmesi için banka ile görüşme sırasında 24/09/2007 ve 28/07/2007 tarihli kredilerin kendisi tarafından kullanılan krediler olmadığını farketmesine rağmen 26/07/2012 tarihli protokolün imzalayarak aynı tarihte haciz baskısından kurtulmak için borcu ödediği, 04/11/2013 tarihli ihtarname ile bankaya ihtarname göndererek ödediği paranın iadesini istediği, bu talebin banka tarafından kabul edilmediği, müvekkilinin protokol öncesinde yaptığı ödemenin kullandığı 28.000 TL tutarındaki krediyi karşılar miktarda olup, protokol konusu ödemenin haksız ödeme olduğunu belirterek bankaya yapılan ödeme nedeniyle uğradığı 44.000 TL zararın davalıdan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İİK 72. maddesi gereğince istirdat davasının 1 yıllık hak düşürücü süreye tabi olduğu, ödemenin 26/07/2012 tarihinde yapılmasına göre hak düşürücü sürenin geçtiği, hesabın kat’ı birlikte davacıya gönderilen 19/03/2008 tarihli ihtara karşı bir itiraz ileri sürülmediği gibi davacının kullanmadığını iddia ettiği kredilerin taksitlerinin bir kısmını ödediği, borcu ödemek istediğini bildirmesi üzerine indirim yapılarak protokol imzalandığı, rızası ile ödeme yaptıktan sonra açılan bu davanın haksız olup, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen kök ve iki ayrı ek rapor doğrultusunda, davanın, istirdat davası mahiyetinde bulunup, kesintiler nazara alındığından zamanaşımı süresinin geçmediği, taraflar arasında imzalanan 100.000 TL limitli genel kredi sözleşmesine göre davacıya 28.000 TL 30.000 TL ve 39.000 TL miktarında üç ayrı kredi kullandırıldığı, bu kredilerden 28.000 TL lik olanın davacının kabulünde olup, 30.000 TLve 39.000 TL tutarlı kredilerin kendisi tarafından kullanılmadığının ileri sürüldüğü, banka kayıtlarında yapılan inceleme sonucu, 39.000 TL tutarlı kredinin davacı tarafından kullanılmadığı ancak davacının kabulünde olmayan 30.000 TL miktarındaki kredinin davacı tarafça kullanıldığının tespit edildiği, bu iki krediden kaynaklanan borcun protokol tarihi itibarıyla 58.000 TL olarak saptandığı ve davacının 44.000 TL ödemesi ile borcun kapatıldığı banka tarafından yapılan fazla tahsilat olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle; mahkemece hatalı bilirkişi raporuna dayalı olarak müvekkilinin 30.000 TL miktarındaki krediden sorumlu tutulduğu, müvekkilinin sadece 28.000 TL tutarlı krediyi kullandığı, 30.000 TL’lik kredinin kullandırılmasına esas talep formundaki imzanın müvekkiline ait olduğu gerekçesiyle sorumlu tutulmuşsa da, talep formunun henüz boşken imzalatıldığı gibi ödeme planındaki imzanın da müvekkiline ait olmadığı ve bu krediden hiç faydalanmadığı, dolaylı yoldan dava dışı …’in … adlı şirketinin hesabına geçtiği, adı geçen kişi hakkında birden fazla dosya olduğu gibi savcılık soruşturmasının da bulunduğu ve banka çalışanları tarafından verilen beyanlarda; müvekkilini tanımadıkları, …’i tanıdıklarını ve bu kişinin 2007 ve 2008 yıllarında bankaya birden çok müşteri getirdiğini ifade ettiklerini, dosyada toplanan delillere göre davanın kanıtlanmasına rağmen mahkemece davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK 72. maddesine dayalı olarak açılan istirdat davasıdır. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, yasal süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri ile sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Davacı vekilince, davanın, haksız fiil hükümlerine dayalı olarak maddi zararın tazmini istemine ilişkin olduğu ileri sürülmüşse de; maddi vakıaları açıklamak taraflara ait olmakla birlikte hukuki nitelemenin mahkeme tarafından yapılması gerekmekte olup, dava dilekçesi ve davacı vekilince sunulan diğer beyanlara göre davanın İİK 72. maddesine gereğince açılan istirdat davası olduğu tartışmasızdır. Anılan maddenin 7. fıkrasında, ” takibe itiraz etmemiş veya itirazının kaldırılmış olması yüzünden borçlu olmadığı bir parayı tamamen ödemek mecburiyetinde kalan şahıs, ödediği tarihten itibaren bir sene içinde, umumi hükümler dairesinde mahkemeye başvurarak paranın geriye alınmasını isteyebilir.” hükmü bulunmaktadır. Davalı banka tarafından, davacı aleyhine yapılan icra takipleri nedeniyle borcun tasfiyesi amacıyla tarafların anlaşarak 26/07/2012 tarihli protokolü imzaladıkları, protokolde borcun 44.000 TL olarak belirlenen borcun 41.500 TL’ sinin 26/07/2012 tarihinde, geri kalan kısmının da 27/09/2012 tarihinde ödendiği ihtilafsız olup, son kısmın ödendiği 27/09/2012 tarihinden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılması gerekirken, (Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/7759 E- 2016/15003 K sayılı 22.11.2016 tarihli, 2013/15515 E- 2014/1848 K. sayılı 23.1.2014 tarihli kararları) davanın bu sürenin geçmesinden sonra 18/07/2014 tarihinde açılması karşısında HMK 114/2 ve HMK115. maddelere gereğince; davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesi isabetli değilse de; mahkemece verilen karar sonucu itibarıyla doğru olduğundan davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2–Davacı vekili tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf peşin harcının alınması gereken 59,30 TL karar harcından mahsubu ile bakiye 23,4‬0 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 08/06/2021