Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/318 E. 2021/540 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/318
KARAR NO : 2021/540
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/12/2018
NUMARASI: 2014/1421 Esas – 2018/1261 Karar
DAVA : Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/04/2021
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA:Davacı vekili, müvekkili şirketin davalıların birlikte hakim hissedarı ve sahibi oldukları … A.Ş ve … A.Ş ile aralarında uzun yıllara dayanan ticari bir ilişki olduğunu, Ankara’daki büyük basımevlerinden birisi olan … Tic. A. Ş’nin 2009 yılı başında müvekkilinden kağıt satın almak istediğini, müvekkilinin büyük tonajlı ve uzun vadeli satışlarda teminat talep etmesi üzerine “yeni basım makinaları aldığı ve tesislerini büyüttüğü için tüm banka teminatlarını kullandığı” gerekçesiyle banka teminat mektubu veremediğini, … A.Ş, firmasının sahipleri davalılar … ve …’ın, uzun yıllara dayanan tanışıklıkları olduğunu belirterek … kendi şirketleri üzerinden satış yapılması ve … alınacak çeklerin de … cirosu ile müvekkiline verilebileceği ve bu şekilde müvekkilinin … rizikosunu taşımayacağı şeklinde müvekkile başvurduğunu, geçmiş yıllardaki ticaretin verdiği güvenle “… , … Şirketi üzerinden mal verilmesi” fikrinin makul göründüğünü, davalıların … Tic. A.Ş.’nin borçlarını teminen 08.05.2009 tarihli 5.000.000,00 TL limitli ” Müteselsil Kefalet Senedi’ni müvekkiline teminat olarak tevdi ettiklerini, 2012 yılına kadar … çeklerinin … A. Ş. tarafından ciro edilerek müvekkiline verildiğini, 2013 yılı başında davalıların yine bütün hisseleri kendilerine ait ortaklaşa sahip oldukları … A. Ş. firması üzerinden ticaretlerine devam etmek istediklerini bildirmeleri üzerine, kağıt alımlarını … A. Ş. üzerinden gerçekleştirmeye başladıklarını, bu ticari ilişkinin teminatı olarak da 26.12.2012 tarihinde müvekkiline 8.000.000,00 TL’lik kefalet senedi tanzim ederek tevdi ettiklerini, daha sonra 2013 yılının ilk aylarında … birkaç tane çekinde vade uzatım talebi gelinde, davalıların talebi üzerine, … Kâğıtçılık firmasına giden tüm kâğıtlara karşılık İnterpap firmasının çeklerinin doğrudan alınmaya başlandığını, alıcı … A. Ş.’nin, iş hacmini ve kağıt siparişlerini büyütmeye başladığını, alıcı şirketin ortakları ve yöneticileri olan davalılar … ve … (kefiller) tarafından müvekkiline 26.12.2012 tarihli 8.000.000,00 TL’lık tevdi edilen kefaletnameden sonra, 16.12.2013 tarihinde 17.000.000,00 TL limite yükseltilerek ikinci bir kefaletname tevdi ettiğini, son olarak 22.05.2014 tarihli toplam 30.000.000,00 TL limitle yükseltilmiş üçüncü kefaletnameyi tevdi ettiklerini, böylelikle 3 ayrı ” Müteselsil Kefalet Senedi” imzalanarak müvekkiline teslim edildiğini, 2014 yılı Şubat-Mart aylarından itibaren İnterpap’ın, ödemelerini yavaşlattığını, gecikmelerin başladığını, bunun üzerine, davalıların 6 Ağustos 2014 tarihinde “Beyan ve Taahhüt” başlıklı bir belgeyi (“Taahhütname”) imzalayarak müvekkiline tevdi ettiklerini, bu belgede, 30.000.000,00 TL limitli kefaletlerinin varlıkları ve geçerliliklerinin teyit edildiğini ve en geç 5 Eylül 2014 tarihine kadar kefillerin hissedarı oldukları, ..’da mukim … Ltd. şirketinin ve bu şirketin iştiraki durumundaki, Rusya’da mukim … Ltd. şirketinin hisselerinin rehnedilmesi ve … mülkiyetindeki taşınmaz üzerinde ipotek verilmesinin vaad olunduğunu, taahhütnamenin ekinde ekspertiz raporu ve anılan şirketlerin ticaret sicil kayıtlarının yer aldığını, Ağustos sonuna gelindiğinde, İnterpap firması çeklerini ödemeyi durdurduğunu, 20 Ağustos 2014 tarihli mektup ile durumun aciliyet ve önemini yazılı olarak … A.Ş. ve kefillere bildirdiğini, çek bedellerinin ödenmesini istediğini, fakat muhataplarca yazılı bir yanıt verilmediği gibi bir ödeme veya netice alınamadığını, bu talebin sonuçsuz kalması üzerine aynı taleple 29 Ağustos 2014 tarihinde bu kez İnterpap, … ve …’a Bakırköy …. Noterliği’nden 29.08.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnameyi göndererek borcun ödenmesi, aksi halde kanuni yollara başvurulacağının bildirildiğini, ancak muhatapların, Beşiktaş …. Noterliği’nden gönderdikleri 08.09.2014 tarih ve … yevmiye no.lu cevabi ihtarname ile “ihtarname müstenidatı olarak sunulan gerek kıymetli evrak ve gerekse de sair belgeler ya da ihtarnamede atıfta bulunulan belgeler altında imzalarının bulunmadığını, müvekkiline karşı borçlarının bulunmadığını, kefalet taahhütlerinin süresinin dolduğunu ve kefaletlerin usulüne uygun olmadığını” beyan ederek ödemede bulunmakta kaçındıklarını, müvekkili tarafından kefalet senetleri ve taahhütname üzerinde Adli Tıp Uzmanı ve Grafolog Dr. … inceleme yaptırılmış ve 24.09.2014 tarihli Özel Rapor’un alındığını, bu raporda: 16.12.2013 ve 22.05.2014 tarihli kefalet senetlerinde ve 06.08.2014 tarihli taahhütnamede yer alan … imzasının sahte olduğu, Buna karşılık, 26.12.2012 tarihli kefaletnamedeki … imzası ile her üç kefaletnamede ve 06.08.2014 tarihli taahhütnamede yer alan … imzalarının anılan şahıslara ait bulunduğu sonucuna varıldığını, … firmasının cari hesap borç bakiyesinin 13.273.595,85 USD’a ulaştığını, İnterpap ve kefillerin borç ödeme edimlerini yerine getirmemesi üzerine, fazlaya dair tüm haklar saklı kalmak kaydıyla İnterpap firmasının 23.09.2014 tarihi itibariyle karşılıksız kalan ve ödenmeyen 13 adet çekinden dolayı toplam 2.695.000 USD borcu için İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile takibe başlandığını, ancak işbu dosyanın da hala ödenmediğini, kefalet sözleşmelerinin şekil şartları yerine getirilmediğinden geçersiz olduklarının iddia edilmesinin hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmesi gerektiğini, kaldı ki, müvekkili tarafından alınan grafoloji raporuna göre, davalı …’ın sadece 26.12.2012 tarihli kefalet sözleşmesinden dolayı ve bu sözleşmedeki 8.000.000,00 TL limit dahilinde … ile birlikte müteselsilen sorumlu olacağını, buna karşılık …’nın her üç kefalet sözleşmesi ve 06.08.2014 tarihli taahhütname sebebiyle 30.000.000,00 TL limit çerçevesinde sorumlu tutulabileceğini, bu kefaletlerin sağladığı cari hesapla borçlanma imkanından yararlandıktan sonra, sıra kefalet sorumluluğunun gereğini yerine getirmeye gelince, bundan sıyrılmak amacıyla kefalet sözleşmelerinin şekle aykırılık sebebiyle geçerli olmadıklarını ileri sürmenin, kefalet sözleşmesinde kefili korumak amacıyla geliştirilmiş şekil kurallarına amacı dışında dayanmak ve kanunun verdiği “geçersizliği ileri sürme” hakkını amacı dışında ve açıkça kötüye kullanmak anlamına geldiğini, bu nedenle kefillerin kefalet sözleşmelerinin şekle aykırılık sebebiyle geçersiz olduklarını ileri sürmelerinin kabul edilemeyeceğini, müvekkilinin … firmasından cari hesap alacağının 13.273.595,85 USD olduğunu, 23.09.2014 tarihinde İnterpap firmasının karşılıksız 13 adet toplam 2.695.000 USD tutarlı çeklerinden dolayı kanuni takibe başlanmış olduğundan, hukuki sorumluluklarından dürüstlük kuralına ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olarak sıyrılmaya çalışan davalı kefiller hakkında fazlaya dair tüm talep ve dava hakkı saklı tutularak şimdilik (2.695.000 USD x 2.2384 kur ile) toplam 6.032.488,00 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili, davaya dayanak olarak sunulan kefalet sözleşmelerinin yasada aranan geçerlilik şartlarını haiz olmadığını, kefalet sözleşmelerinin tamamen kesin hükümsüz kılacağını, bunun ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değerlendirilemeyeceğini, ayrıca diğer müvekkili … kefaletine dair 26.12.2012- 16.12.2013 ve 22.05.2014 tarihli kefalet senetlerindeki müvekkiline atfen atılı imzaların müvekkiline ait olmadığını, bu hususun davacının dilekçesinde kabul edildiğini, müvekkili …’ya ise, kefalet senedinin diğer borçlusu müvekkil …’ın imzaladığını, kendisinin de imzalamasını isteği yolunda yalan beyanlarla iyi niyetli diğer senet mümzisinin de bu suretle imzasının alındığı kanaatinde olduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda, uyuşmazlığın davalılar tarafından düzenlenip verildiği iddia edilen müteselsil kefalet sözleşmelerinin geçerli olup olmadığı, imza inkarı nedeniyle davalıların isticvap davetiyesine rağmen hazır olmamasının sonuçları, kefalet sözleşmeleri bakımından davalılar tarafından şekle aykırılığa dayanmanın 4721 Sayılı TMK’nın 2. Maddesinde aykırı olup olmadığı ve kefalet sözleşmeleri ile 6 Ağustos 2014 tarihli “Beyan ve Taahhüt” başlıklı belge bakımından davacının davalılardan alacaklı olup olmadığı hususlarına ilişkin olduğu, davacı taraf ile … Tic. A.Ş. ve … A.Ş. arasında kağıt alım satımına ilişkin ticari alışveriş bulunduğu ve kefalet sözleşmelerinin bu alışverişe istinaden davacı tarafa teslim edildiği hususunda bir ihtilaf bulunmadığı, kefalet sözleşmeleri, 26.12.2012, 16.12.2013 ve 22.05.2014 tarihli olup, kefalet sözleşmelerinin tamamı, 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunun yürürlük zamanında akdedildiği, kefaletler TBK’nın 583 (Kefillerin kefalet limitini, sözleşme tarihini ve müteselsil kefil ibaresini kendi el yazıları ile yazmaları zorunluluğu) ve 584. (Kefilin eşinin yazılı rızası) maddelerinde yer alan şekil şartlarını taşımadığı, imza inkarı nedeniyle davalı asillere davalılar vekilince bildirilen adreslere isticvap davetiyesi gönderilmiş, davalılara usulüne uygun tebligat yapılmış fakat davalılar duruşmada hazır bulunmadıkları, HMK’nın 171. ve 211. Maddeleri gereğince davalılar imza incelemesi yapılmak üzere hazır bulunmadığından kefalet sözleşmelerindeki imzalarının kendilerine ait olduğunu ikrar etmiş sayıldıkları, kaldı ki, davalılardan … senetlerin kendisi tarafından imzalandığını ve davacı tarafa teslim edildiğini, İstanbul Anadolu C. Başsavcılığına verdiği 27.10.2015 tarihli ifadesinde ikrar ettiği, 06.08.2014 tarihli taahhütnamede de davalılar bu tarihten önce vermiş oldukları kefaletleri teyit ettikleri, 06.08.2014 tarihli “Beyan ve Taahhüt” başlıklı belge bakımından da davalıların imza incelemesi yapılmak üzere hazır bulunmamasının sonucu olarak imzalarının kendilerine ait olduğu hususu ikrar edilmiş olduğu, ayrıca kefiller … Tic. A.Ş. ve … A.Ş’nin ortak ve yöneticileri olup tacir olduklarından, TBK 583. vd. Maddelerindeki eş rızası koşulu aranması, MK 2. Md. kapsamında dürüstlük kuralına aykırıdır ve eş rızası olmasa da kefalet sözleşmesi hukuken geçerli nitelikte olduğu, kefalet sözleşmelerinin şekle aykırılığını ileri sürmenin 4721 Sayılı TMK’nın 2. Maddesinde aykırı olup olmadığı hususu bakımından yapılan değerlendirme neticesinde davalıların ortağı olduğu şirketler ile davacı taraf arasında 2014 yılı Ağustos ayına kadar ticari ilişki devam etmiş, davalılar bu tarihten sonra kefalet sözleşmelerinin geçersiz olduğunu ileri sürdükleri, davacı taraf ile davalı tarafların ortağı olduğu şirketler arasında ticari ilişkinin uzun süre sorunsuz devam ettiği, ticari defter kayıtlarının da alacak ve borç miktarlarını teyit ettiği, davalıların, uzun süredir sorunsuz devam eden ticari ilişki nedeniyle davacı tarafta şekil eksikliğine rağmen kefalet sözleşmenin geçerli olduğu hususunda haklı bir güven oluşturdukları, ancak kefalet sözleşmesinden doğan borçlarını şekil eksikliği ve imza inkarı nedenlerine dayandırarak ifadan kaçındıkları, kendi borcunu yerine getiren davacıya karşı sözleşmenin şekil eksikliği sebebiyle geçersiz olduğunu ileri sürmek TMK’nın 2. maddesinde açıklanan dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olup hukuk düzenince himaye edilemeyeceği, sonuç olarak kefalet sözleşmelerinde kefillerin el yazısıyla kefalet taahhütü ve azami meblağ yazılmamış, eş rızası alınmamış olup bu şekil şartlarına uyulmamışsa da kefalet sözleşmeleri şeklen geçersiz olsa da davalıların şekle aykırılığı ileri sürmelerinin dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması yasağına aykırı olduğu kanaatine varıldığı gerekçesiyle davanın kabulü ile; 6.032.488 TL’nin 10 Eylül 2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalılar vekili tarafından bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; şekil şartını haiz olmadığından kesin hükümsüz olan kefalet sözleşmelerinin emredici yasa hükmüne rağmen geçerli sayılarak ve üzerindeki imzanın davalı müvekkili …’a ait olmadığı hususu dosyada sabit olduğu halde davanın kabul edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki, davacı tarafça dava dilekçesi ve delil listesinin ekinde sunduğu özel inceleme evrakı ile imzaların müvekkili …’a ait olmadığını beyan ve kabul ettiği halde, ilk derece mahkemesince, davacı tarafın imza incelemesi talebinin kabulüne karar vererek ve isticvap hususunda haklı talebimizi reddederek usule aykırı davranıldığını oysa müvekkiline isticvap daveti tebliğ edilemediğini, kanunun emredici normu ve yerleşmiş yargıtay kararları gereğince kesin hükümsüz olan kefalet sözleşmelerini dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı çerçevesinde geçerli sayıldığını, hangi nedenlerden dolayı müvekkillerinin kötü niyetli olduklarına kanaat getirildiği hüküm gerekçesinde açıklanmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE :Davacı, kağıt üretimi ve pazarlanması işinde faaliyet gösterdiğini, davalıların pay sahibi ve yöneticisi oldukları … AŞ ile uzun süredir ticari ilişkilerinin olduğunu, ….AŞ’nin kağıt alımı için müvekkiline başvurmuş ise de, yeterli teminat gösteremediği için satımın gerçekleşmediğini, bunun üzerine, davalıların satışın şirketleri … AŞ üzerinden yapılması teklifinde bulunduklarını, bu teklifin kabul edilmesi üzerine, mal tesliminin … AŞ cirolu …AŞ çekleri karşılığında yapılmaya başlandığını, bu uygulamanın 2012 yılına kadar devam ettiğini, bu çerçevede, … AŞ’nin borçları için davalıların 08.05.2009 tarihli 5.000.000 TL limitli müteselsil kefalet sözleşmelerini imzalayarak müvekkiline verdiklerini, bir süre sonra davalıların talebi üzerine, bu yöntemle ticarete … AŞ yerine yine tüm payları davalılara ait olan ….AŞ üzerinden devam edilmeye başlandığını, bu kez, bu şirketin borçlarının teminatı olarak 26.12.2012 tarihli 8.000.000 TL limitli müteselsil kefalet sözleşmesini imzalayarak müvekkiline verdiklerini, böylece, …AŞ’ye teslim edilen malların bedelinin ….AŞ çekleri ile ödenmeye başlandığını, siparişlerin artması üzerine, davalıların 16.12.2013 tarihli kefalet sözleşmesi ile limiti 17.000.000 TL’ye ve 22.05.2014 tarihli kefalet sözleşmesi ile 30.000.000 TL’ye yükselttiklerini, çek bedellerinin ödenmesinde sıkıntı yaşanması ve yerine verilen ileri tarihli yeni çeklerin vadelerinde karşılıksız çıkması üzerine, davalıların müvekkiline 06.08.2014 tarihli “Beyan ve Taahhüt” başlıklı belgeyi imzalayarak verdiklerini, bu taahhüde rağmen …AŞ çeklerinin ödenmediğini, şimdilik karşılıksız çıkan 13 adet çeke dayalı olarak 2.695.000 Usd karşılığı 6.032.488,00 TL’nin tahsili için başlatılan icra takibinin semeresiz kaldığını, bu borçtan kefalet sözleşmeleri gereğince, davalıların sorumlu olduğunu, sonradan imza inkarının ve kefalet sözleşmelerinin şekil şartlarına haiz olmadığından geçersizliğinin ileri sürülmesinin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu iddia etmiş, davalılar ise, kefalet sözleşmelerinin kanunda aranan şekil şartlarını haiz olmadığını, davalılardan … adına atfen kefalet sözleşmelerinde atılı bulunan imzaların bu davalıya ait olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.İlk derece mahkemesince, yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, ….AŞ’nin borçlarının teminatı olarak davaya dayanak olarak sunulan 26.12.2012 tarihli, 16.12.2013 tarihli ve 22.05.2014 tarihli kefalet sözleşmelerinin geçerli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Somut olayda, davalılardan …’nın davaya dayanak olan sözleşmelerdeki imzayı inkar etmemiş ve fakat sözleşmelerin TBK. m.583’deki kefalet şekil şartlarını taşımadığından geçersiz olduğunu, diğer davalı … ise, kefalet sözleşmelerindeki imzanın kendisine ait olmadığını ve yine sözleşmelerin şekil şartlarını taşımadığını ileri sürdüğü, imza incelemesi yönünden yapılan isticvaba davalıların her ikisi de icabet etmemiş ise de, dosyaya istinaf aşamasında sunulan davacının müştekisi, davalıların da şüphelisi olduğu, evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan Kemalpaşa C.Başsavcılığının 2015/1348 nolu soruşturma dosyasında alınan 25.10.2018 tarihli Jandarma Kriminal Raporunda, müteselsil kefalet sözleşmelerinin yanısıra 06.08.2014 tarihli “Beyan ve Taahhüt” başlıklı beldeki imzanın davalı …’a ait olduğunun tespit edildiğinin belirtilmesi karşısında, bu davalının imza inkarının yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.Kefalet sözleşmelerinin düzenlendiği ve dava tarihinde yürürlükte olan Türk Borçlar Kanunu 583. Maddesi ;”Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” hükmünü havidir. Buna göre, kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarın ve kefalet tarihinin el yazısı ile belirtilmemesi, kefalet sözleşmesini kesin hükümsüz kılacaktır. O halde, dosyaya sunulan kefalet sözleşmelerinin anılan yasa maddesindeki şekil şartlarını içermemesi nedeniyle geçersiz olup, davalıların kefil ve/veya müteselsil kefil olarak sorumlu tutulması mümkün bulunmadığı gibi, davalılar hakkında sahtecilik ve dolandırıcılık suçundan yürütülen cezai soruşturma sonucunda, Kemalpaşa C.Başsavcılığının 05.03.2019 tarihli, 2015/1348 nolu soruşturma ve 2019/858 K. sayılı kararıyla, davalılar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği sabit olup, söz konusu “Müteselsil Kefalet Senedi” başlığı altında birden fazla aynı şekilde düzenlenen ve kanunda aranan şekli geçerlilik şartlarını haiz olmayan kefalet sözleşmelerinin şeklen geçersizliğinin davalılarca ileri sürülmesinin davacının tacir sıfatı ve basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü çerçevesinde hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilemez. Ne var ki, davalı … tarafından imzası kabul edilen diğer davalı … tarafından ise, açıkça imzası inkar edilmeyen 06.08.2014 tarihli “Beyan ve Taahhüt” başlıklı belgede; “Bizler, … ve … olarak … Anonim Şirketi’nin … Anonim Şirketine olan borçlarına karşılık muhtelif tarihlerde vermiş olduğumuz toplam 30 milyon TL’ye kadar tutarlı, “Müteselsil Şahsi Kefaletname” lerimiz ile ilgili olarak mal varlıklarımızın belirtilen azami tutarı karşılayabilecek olan dökümünü beyan etmekteyiz.Yukarıda belirttiğimiz mal varlıklarımız… vermiş olduğumuz müteselsil kefaletname tutarını fazlası ile karşılamaktadır. İşbu mal beyanı 6 Ağustos2014 tarihi itibari ile İstanbul’da düzenlenmiş ve … Anonim Şirketine teslim edilmiştir. Ayrıca en geç 5 Eylül 2014 tarihine kadar … Ticaret AŞ lehine ilgili tarihteki gayrimenkul ipoteği ve /veya şirket hisse rehni vereceğimizi de beyan ve taahhüt ederiz.” denilmiştir.TBK m. 196/I’de, “Borçlunun yerine yenisinin geçmesi ve borcundan kurtarılması, borcu üstlenen ile alacaklı arasında yapılacak sözleşmeye olur.” denilerek borcun dış üstlenilmesi düzenlenmiştir. Borcun dış üstlenilmesi, alacaklı ile borcu üstlenen arasında yapılan bir sözleşme olup, bununla borçlu borcundan kurtulur ve borcu üstlenen yeni borçlu olarak onun yerine geçer. Böylece, alacaklı borcu üstlenene karşı bir alacak kazanmaktadır. Buna karşılık, borcu üstlenme borcu üstlenen açısından borçlandırıcı bir işlemdir. Zira, bu işlem ile borcu üstlenen, alacaklıya karşı eski borçlunun borçlarını ifa etmeyi üstlenmektedir. Borcu üstlenme sözleşmesinin kurulmasında TBK m.196’da herhangi bir şekil öngörülmemiştir. Sözleşmenin kurulması ve geçerliliği hiçbir özel şekle tabi değildir ( EREN, Fikret, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2020, 25. Baskı, s.1380). Bu durumda, anılan belgenin kefalet sözleşmesi olarak düzenlenmediği sabit olup, bu sözleşmede, davalılar tarafından, …AŞ’nin borçları için verilmiş toplam tüm kefaletlerinin toplamı 30.000.000 TL borcu kabul edilerek asıl borçlu şirketin borcu üstlenilmiştir. Dosya kapsamından, asıl borçlu İnterpap şirketinin iflas ettiği, davacı şirkete cari hesap ve ödenmeyen çeklerden dolayı 12.273.595,85 Usd karşılığı 36.759.888,07 TL borcunun bulunduğu ve iflas masasınca da, 04.03.2016 tarihi itibari ile 39.996.387,72 TL olarak sıra cetvelinin 4. Sırasına kaydının yapıldığı sabit olup, davalıların asıl borçlu şirketin 30.000.000 TL’lik borcunu üstlenmiş oldukları ve borçtan sorumlu oldukları sonuç ve kanaatine varılmıştr. Yukarıda açıklanan bu gerekçeler doğrultusunda, sonucu itibari ile doğru olan ilk derece mahkemesinin gerekçesi düzeltilmesi gerekmiş olup, davalıların istinaf başvurularının kısmen kabulü ile davacının talebi ile bağlı kalınarak talep gibi, 6.032.488-TL’nin davalılardan temerrüt tarihi olan 10.09.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalılar vekilinin İstinaf başvurusunun kısmen KABULÜ İLE; İstinafa konu ilk derece mahkemes kararının HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA;1-Davanın Kabulü ile; 6.032.488 TL’nin 10 Eylül 2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, 2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesaplanan 412.079,26 TL nispi karar harcından peşin alınan 103.019,85 TL harcın mahsubu ile bakiye 309.059,41 TL harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 125.524,88 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,4-Davacı tarafından yapılan toplam 105.491,75 TL’nin ( 25,20 TL BVH, 3,80 TL VH, 103.019,85 TL Peşin Harç, 442,90 TL tebliğler, 2.000 TL bilirkişi ücreti ) yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,5-Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, 6-İstinaf harç ve yargılama giderleri yönünden;a-Davalılar tarafından yatırılan istinaf karar harcı 103.019,85 TL’nin alınması gereken 412.079,26 TL’den mahsubu ile bakiye 309.059,41-TL’nin davalılardan tahsili ile Hazineye irad kaydına,b-Davalılar tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.