Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/316 E. 2021/990 K. 09.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/316
KARAR NO: 2021/990
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/12/2018
NUMARASI: 2018/237 Esas – 2018/1273 Karar
DAVA: Muarazanın men’i
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 13/09/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; Taraflar arasında 21/10/2015 tarihli ” Sulh Protokolü” imzalandığı, bu protokol ile daha önce akdedilen 26/02/2014 tarihli ve 21/05/2014 tarihli sözleşmelerin ve 31/12/2014 vadeli 3.000.000 USD tutarlı senedin iptal edildiği, öncesinde davalının Sarıyer İlçesinde kain … Ada … parsel sayılı taşınmazda bulunan hisselerinin satın alınıp, tapu devri ile birlikte bedelinin ödendiği, yine bu protokolde, davacının … parselde yapacağı binada yaklaşık 665-670m2’lik inşaat alanını davalıya devredeceği ve bu taahhüdünün karşılığında teminat olarak davalıya 2.850.000,00 TL bedelli 3/03/2018 vade tarihli teminat senedi vereceği, teminat senedinin, satış vaadi sözleşmesinin imzalanması veya tapu devri esnasında iade edileceğinin kararlaştırıldığı, daha sonra tarafların gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi yapılması konusunda sözlü olarak anlaştıkları ve sözleşme taslağının davalıya gönderildiği, davalı tarafın satış vaadi sözleşmesi imzalanmak üzere davet edilmesine rağmen davete icabet etmediği, teminat senedini tahsil için bankaya verdiği müvekkiline 10/01/2018 tarihli ihbarnamenin geldiği, teminat senedinin ancak bağlı olduğu sözleşme şartları yerine getirilmediğinde tahsil edilebileceği, müvekkilinin 23 parselde inşaat yapmak üzere yıkım işlemlerini tamamladığı, ruhsat hazırlık çalışmalarının devam ettiği, taşınmazın kentsel dönüşüm alanında kalması ve idari yargıdaki davalar nedeniyle inşaat yapımının geciktiği esasen taraflar arasındaki protokolde müvekkilinin taahhüdü bakımından bir vadenin de öngörülmediği, davalı tarafa gönderilen 01/03/2018 tarihli satış vaadi sözleşmesi yapılmasına davet ihtarına verilen 12/03/2018 tarihli cevabi ihtarda; 31/03/2018 tarihine kadar tapu verilmediğinde senedin protesto edileceğinin bildirildiği, senedin takibe konulmasının telafisi güç zarara neden olacağını belirterek 31/03/2018 vadeli 21/10/2018 tanzim tarihli 2.850.000,00 USD bedeli senedin bankadan istenerek mahkeme kasasına alınmasına, protesto edilmesinin ve kambiyo takibine konu edilmesinin tedbiren önlenmesine ve teminat senedinden dolayı muarazanın men’ine karar verilmesi talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili süresinden sora ibraz ettiği cevap dilekçesiyle; senedin ve protokolün davacının kötüniyetli ve hileli davranışları ile imzalandığı, müvekkilinin güveninin davacı tarafından kötüye kullanıldığı, protokol tarihinden itibaren uzun geçmesine rağmen inşaatın bitirilip teslim edilmediği gibi inşaata dahi başlanılmadığını belirterek haksız istemin reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, taraflar arasında yapılan 21/10/2015 tarihli protokolle, daha önce imzalanmış olan iki ayrı sözleşme ve senedin geçersiz olduğunun kararlaştırıldığı, dava konusu senedin 21/10/2015 tarihli sulh protokolü kapsamında teminat senedi olduğunun ihtilafsız bulunduğu, protokol içeriğine göre, teminat senedinin, davacının … parselde yapacağı inşaatta davalıya vereceği 665-670 m2 alanlık kısmın tapuda devri veya bu alan için satış vaadi sözleşmesi imzalanması taahhüdü karşılığında davalıya verildiği, davacı tarafından 01/03/2018 tarihli ihtarname ile satış vaadi sözleşmesi yapılmak üzere davalının davet edildiği ancak davalı tarafından satış vaadi sözleşmesi yapılmasının kabul edilmeyerek tapu devrinin istendiği, oysa protokolde satış vaadi sözleşmesi yapılması veya tapu devri durumunda senedin iade edileceğinin hükme bağlandığı ve davacanın edimi yönünden bir vadenin belirlenmediği, davalının satış vaadi sözleşmesi yapılmasını kabul etmemesi nedeniyle protokole aykırı davrandığı gerekçesiyle davanın kabulü ile dava konusu senedin teminat senedi olduğunun tespiti ile muarazanın giderilmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesiyle; Taraflar arasında imzalanan 21/10/2105 tarihli Sulh Protokolünde dava konusu senedin teminat senedi olduğunun açık ve net bir şekilde belirtildiği, buna göre teminat senedi olduğunun tartışmasız bulunduğu, buna rağmen mahkemece senedin teminat senedi olduğunun tespitine karar verildiği, HMK 114.maddesinde hukuki yararın dava şartları arasında sayıldığı, teminat senedi olduğu açıkça belirli olan senetle ilgili bu yönde tespit hükmü kurulmasında hukuki yararın olmadığı, mahkemenin kararıyla çelişkiye düştüğü, HGK 2013/385 E-2014/100 K sayılı kararında, dava ile ile erişilmek istenen amaç aynı güvenle ve fakat daha basit bir yol ile gerçekleştirilebilecekse,o konuda dava açılmasında hukuki yararın olmadığına hükmettiği, teminat senedinin ilamsız takibe konulmasına engel bir durum olmadığı sadece kambiyo takibine konu edilemeyeceği, davacı tarafından kambiyo takibine engel olmak için bu davanın açılmış olması halinde de hukuki yaranının bulunmadığı zira bu amaca icra hukuk mahkemesinde takibin iptal davası açmak suretiyle daha basit bir yöntemle ulaşabileceği, olmayan bir tehlike ihtimaline karşı mahkemeler meşgul edilemeyeceği gibi mahkemenin de var olmayan zararın engellenmesi için de yargılama yapıp karar veremeyeceği, Davacının dava dilekçesinde ve mahkeme kararı gerekçesinde belirtildiği üzere, senedin tahsilat amacıyla bankaya verilmesiyle muaraza yaratıldığı iddiasıyla muarazının giderilmesinin istendiği, oysa senedin protestodan çekildiği ve senedin vadesi 31/03/2018 tarihi ile mahkemenin karar tarihi 20/12/2018 tarihleri arasında 9 ay geçtiği, bu durumda senedi tahsil için protesto ettirilmenin imkansız olduğu zira protestonun vade tarihinden itibaren 2 gün içerisinde yapılabileceği, hukuki yararın davanın her aşamasında bulunması gerekip, dava açıldıktan sonra hukuki yararın ortadan kalkması halinde davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, Mahkemenin karar başlığında davanın menfi tespit davası olarak yazıldığı, ancak menfi tespit hükmü kurulmadığı, davalıya karşı İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasında yapılan ilamsız icra takibine , davalının senetten borçlu olmadığını ileri sürerek borca itiraz ettiği, kararın kaldırılması halinde itirazın iptali davası ile birlikte görülmek üzere her iki davanın birleştirilmesi sonucu karmaşanın giderileceği, Müvekkilinin … parselde sahibi bulunduğu 9 ayrı bağımsız bölümü davacı şirkete 16.000.000,00 USD karşılığında satıp tapuda devrettiği, satış bedelinin 13.000.000 USD’sini peşin aldığı, geri kalan alacağı için 3.000.000 USD bedelli 31/12/2014 tarihli senedi teslim aldığı, davalı tarafından taşınmazdaki binaların yıkılıp yerin arsa haline getirildiği, bu senetle ilgili İstanbul … İcra dairesinin … esas sayılı dosyasıyla icra takibi yapıldığı daha sonra uzlaşma sağlanarak 21/10/2015 tarihli Sulh Protokolü imzalandığı ve borcun yenilenerek dava konusu senet ile 15/12/2015 vadeli 150.000 USD bedelli senedin alındığı, Sulh Protokolünde, davacının 23 parselde yapacağı 665-670 m2 alanı davacıya devretme taahhüdüne karşılık dava konusu senedin verildiği açık olup, senedin vadesinin 31/03/2018 olmasına ve bu tarihe kadar devrin gerçekleştirilmemiş olmasına göre davacının teminat senedindeki miktarı ödemesi gerektiği zira protokolde, senedin satış vaadi veya tapu devri sırasında iade edileceğinin kararlaştırıldığı, müvekkilinin 23 parselde maliki olduğu 9 ayrı bağımsız bölümü davacıya satışından itibaren 6 yıllık sürenin geçtiği, protokoldeki yerin devredileceğine ilişkin ihtarının gerçekle bağdaşmadığı, taahhüt edilen 2 ofisin tesliminin imkansız olduğu, taşınmazın halen arsa niteliğinde bulunduğu, inşaatın yapılmadığı, devirde hukuki imkansızlığın bulunduğu, mahkemece keşif yapılıp ya da tapudan sorulmak suretiyle satış vaadine konu yerin devrinin yapılmasına engel bir durum olup olmadığının araştırılmadığı, eksik inceleme yapıldığı, müvekkili tarafından gönderilen 12/03/2018 tarihli ihtarla tapu devrinin yapılması aksi halde hukuki yollara başvurulacağının bildirilmesine rağmen tapuların devrine yanaşılmadığı bu durumun da hukuki imkansızlık olduğunu gösterdiği, davacının dosyaya ibraz ettiği satış vaadine ilişkin sözleşmede, inşaat süresinin sözleşmenin imzalanmasından itibaren 6 ayda inşaata başlanacağı ve 24 ayda anahtar teslim edileceğinin açıkça belirtildiği, sözleşme tarihinden itibaren 6 yıl geçmesine rağmen tapular verilmediği gibi senet bedelinin de ödenmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmek üzere mahkemesine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE/ Dava, teminat senedine dayalı muarazanın men’i istemine ilişkindir. Davacı, taraflar arasındaki 21/10/2015 tarihli Sulh Protokolüne göre, protokolde niteliği belirlenen taşınmazda davacı tarafından yapılacak inşaattan 665-670 m2’lik yerin tapuda devri veya bu yer ile ilgili satış vaadi sözleşmesi yapılması taahhüdünün karşılığında davalıya 21/10/2015 tanzim,31/03/2018 vadeli 2.850.000 USD bedelli senedin teminat olarak verildiği ve protokolde senedin teminat senedi olduğu ve tapuda devir veya satış vaadi sözleşmesi yapılması ile birlikte davalı tarafından iade edileceğinin kararlaştırıldığı, davalının satış vaadi sözleşmesi yapılmak üzere 01/03/2018 tarihinde gönderilen ihtarname ile davet edilmesine rağmen davete icabet etmediği ve satış vaadi sözleşmesi yapılmasını kabul etmeyip, tapuda devir yapılmasını istediğini aksi takdirde yasal yollara başvuracağını bildirdiği ve teminat senedini tahsil için bankaya verdiğini ileri sürerek teminat senedinden dolayı muarazanın giderilmesini talep etmiş, davalı ise Sulh Protokolü içeriğini ve senedin teminat senedi olduğunu kabul etmekle birlikte davacının taahhüdüne konu inşaatta 665-670 m2 alanın tapuda devrinin yapılmadığı gibi henüz inşaata dahi başlanılmadığını, senedin verilmesine esas ilişkide senedin vade tarihi olan 31/12/2018 tarihine kadar davacı ediminin yerine getirilmediğini savunmuştur. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulü ile dava konusu senedin teminat senedi olduğunun tespitine ve muarazanın giderilmesine karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK 355.maddesi uyarıca ileri sürülen istinaf nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır. Sunulan deliller ve taraf vekillerinin beyanlarına göre, davalının Sarıyer/ Ayazağa/ Maslak’ta … Ada … parselde kain taşınmazda maliki olduğu 9 ayrı bağımsız bölümün 22/05/2014 tarihinde davacıya satılarak tapuda devrinin yapıldığı, satım bedelinin peşin alınan kısmı dışında kalan kısmı için 21/05/2014 tarihli sözleşme ile 31/12/2014 vade tarihli 3.000.000 USD bedelli senedin alındığı, senet bedelinin ödenmemesi nedeniyle davalı tarafından yapılan icra takibi üzerine tarafların uzlaşma yoluyla 21/10/2015 tarihli Sulh Protokolünü imzaladıkları ve bu protokolle, davalı tarafından yapılan icra takibi ve taraflarca açılan davalarla ilgili taleplerden karşılıklı vazgeçildiği ve daha önce imzalanan 21/05/2014 ve 26/02/2014 tarihli sözleşmeler ile sözleşmeye bağlı verilen 31/12/2014 vadeli senedin iptal edilerek bunun yerine davacının … parselde yapacağı inşaatta iki çeyrek ofise denk gelecek 665-670 m2 lik alanın davalıya verileceği ve yine davacının bu taahhüdün teminatı olarak 2.850.000 USD bedelli 21/10/2015 tanzim ve 31/03/2018 vade tarihli senedin davalıya teslim edildiği, teminat senedinin tapu devri esnasında veya satış vaadi sözleşmesi imzalanması sırasında davacıya iade edileceği ve ayrıca davacıya 150.000 USD tutarlı 15/12/2015 vadeli senetle ödeme yapılacağı kararlaştırılmış olup, dava konusu 31/03/2018 vadeli 2.850.000 USD bedelli senedin teminat senedi olduğu, davacının taahhüdünde olan tapu devrinin yapılmadığı veya bu alana ilişkin satış vaadi sözleşmesinin de imzalanmadığı ihtilafsızdır. Davalı tarafından keşide edilen 23/02/2018 tarihli ihtarnamede belirtildiği üzere, davacının 07/02/2018 tarihinde faks ile davalıya gönderdiği taslak kat karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmesinin kabul edilmediği ve satış vaadi sözleşmesi değil, tapuda devir yapılmasının veya senet bedelinin ödenmesinin talep edildiği, bunun üzerine davacı tarafça 01/03/2018 tarihli ihtarname keşide edilerek davalının satış vaadi sözleşmesi yapılmak üzere davet edildiği, bu kez davalının 12/03/2018 tarihli cevabi ihtarnamesi ile tapu devrinin senedin vadesi olan 31/03/2018 tarihine kadar yapılması veya senedin ödenmesi aksi takdirde senet dahil yasal yasal yollara başvurulacağının bildirildiği ve davalı tarafından senedin tahsil için bankaya verilmesinden sonra 14/03/2018 tarihinde teminat senedine muarazanın giderilmesi istemli iş bu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle dava konusu senedin bankaya tahsil için verilmesi nedeniyle davacının senedin protesto edilmesini ve kambiyo takibi yapılmasını önlemek amacıyla teminat senedinden dolayı muarazının men’i davası açmakta hukuki yararının olup olmadığının belirlenmesi gerekmektedir. Zira 6100 sayılı HMK 114.maddesinde hukuki yarar dava şartları arasında sayılmıştır. HMK 115. maddesi hükmü gereği dava şartları yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmedir. Bu sayede, iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)’nin 6.maddesi ve 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde düzenlenen “hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır. Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada ve devam eden süreçte halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın, ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan sözedilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez. (Pekcanıtez, H./Atalay, O./ Özekes, M.: Medeni Usul Hukuku, Ankara 2011, s.297) ( Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 2018/60E- 2020/3257 K sayılı 30.06.2020 tarihli kararı) Davacının dava hakkına sahip olması, dava açabilmesi için tek başına yeterli olmadığı gibi ideal veya ekonomik yarar da yalnız başına yeterli değildir. Davacının, hakkına kavuşmak için mahkeme kararına muhtaç olması gerekir. Somut olayda, davacı, teminat senedine muarazanın men’i ile senedin protesto edilmesi ve kambiyo takibinin önlenmesine yönelik ihtiyati tedbir istemiyle iş bu davayı açmıştır. Dava dilekçesinin talep sonucunda hangi konuda muarazanın giderilmesinin talep edildiği açıklanmamış olmakla birlikte dilekçe içeriğinden, senedin protesto edilmesi ve kambiyo takibinin önlenmesine ilişkin muarazanın men’inin istendiği anlaşılmaktadır. Muarazanın giderilmesi davası, bir şey üzerinde başka bir kimse tarafından hak iddia edilmesi durumunda açılabilecek bir dava türü olup, esasen bu dava sonucunda verilecek karar bir şeyin yapılması veya yapılmamasına ilişkin olacaktır. Dava dilekçesinde, senedin teminat senedi olduğunun tespiti talebi bulunmamaktadır.Davalının cevap dilekçesini süresinde vermediği böylece HMK 128. maddesi gereğince, dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların tamamını inkâr etmiş sayıldığı kabul edilmekle birlikte taraflar arasında imzalanan Sulh Protokolünde, senedin, teminat olarak verildiği açıkça yazılı olduğu gibi esasen iş bu dava açılmadan önce davalı tarafından keşide edilen ihtarnamelerde, davacının edimini ifa etmemesi nedeniyle senedin teminat fonksiyonunun devreye girdiği belirtilmiş olup, davalı tarafından yargılama sırasında sunulan beyan dilekçesinde de,senedin, teminat senedi olduğunu inkara yönelik bir beyana rastlanmamıştır. Dava muarazanın men’i istemine ilişkin olduğuna göre, davanın subüta ermesi halinde verilecek karar, teminat senedinin protesto edilmesinin ve kambiyo takibinin önlenmesine dair olacaktır. Ancak elde edilecek bu karar, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde etkili olmayacağı gibi teminat olarak verilen senet nedeniyle aleyhine kambiyo takibi yapılması durumunda davacının aynı hukuki nedene dayalı olarak icra hukuk mahkemesine başvurmak suretiyle takibi iptal ettirme imkanı bulunmaktadır. Başka bir anlatımla, dava konusu senedin, teminat olarak verildiği uyuşmazlık konusu olmayan Sulh Protokolünde açıkça hükme bağlanmış olup, senet üzerinde teminat için verildiği veya teminat senedi olduğuna ilişkin her hangi bir ibarenin yazılı olup olmamasının önemi bulunmaksızın, Sulh Protokolüne dayalı olarak, icra hukuk mahkemesinde açacağı dava ile elde etmek istediği sonuca ulaşabilecektir. Senedin protestosunun önlenmesi veya kambiyo takibine konu edilmesinin önlenmesi tek başına dava konusu olamaz. Bu talep esasa ilişkin olarak açılacak bir menfi tespit davasında sadece ihtiyati tedbir konusu yapılabilir. Davacı tarafından menfi tespit davası açılmadığına göre artık dava konusu talebi bakımından güncel hukuki yararı bulunduğundan sözedilemez. Diğer taraftan taraflar arasındaki Sulh Protokolü kapsamında davalının, davacıya karşı olan sözleşmesel edimini yerine getirip getirmediği ve buna bağlı olarak davalı ediminin teminatı olarak verilen senedin teminat fonksiyonunun devreye girip girmeyeceği açılacak davacı tarafından açılacak bir menfi tespit veya davalı tarafından açılan yahut açılacak alacak davasında değerlendirilebilecek olup, eldeki davada, talep konusu dikkate alındığında değerlendirme yapılması mümkün değildir. Saptanan hukuki duruma göre; davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığından ilk derece mahkemesince davanın HMK 114. ve 115. maddeleri gereğince dava şartı/ hukuki yarar yokluğundan reddi gerekirken aksine gerekçeyle ve davacının senedin teminat senedi olduğunun tespitine yönelik bir talebi olmadığı halde taleple bağlılık ilkesine aykırı olarak yazılı şekilde teminat senedi olduğunun tespiti ile muarazanın önlenmesi yönünde karar verilmesi isabetli olmadığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılamaya gerek olmadığından davanın hukuki yarar/dava şartı yokluğundan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA, 1-Davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nun 114/2 ve 115/2. Maddeleri uyarınca USULDEN REDDİNE 2-Karar ve ilâm harcı olan 59,30-TL harcın peşin alınan 187.681,73TL harçtan mahsubu ile bakiye 187.622,43TL harcın kararın kesinleşmesini müteakip ve talep halinde davacıya iadesine, 4-Yargılama sırasında davacı tarafınan yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı vekille temsil olunmakla karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi Genel Hükümler madde 7/2 ve A.A.Ü.T. uyarınca 4.080-TL vekâlet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, 6-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider ve delil avansının HMK.’nın 333. maddesi gereğince yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davalı tarafından yatırılan istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davalıya ilk derece mahkemesince iadesine, b-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı, tebligat ve dosyanın posta masrafı toplamı 32,50 TL olmak üzere toplam 153,80- TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.