Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/311 E. 2021/556 K. 29.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/311
KARAR NO : 2021/556
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/11/2018
NUMARASI: 2016/1155 Esas – 2018/974 Karar
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3 ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2017/411 ESAS SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 28/04/2017
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/04/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ ASIL DOSYADA;DAVA:Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … San. Ve Tic. A.Ş’nin köklü bir firma olduğunu, …, …, …, …, … ve müvekkili …’un şirkette ortak olduklarını, ortaklığın örgütlenme yapısının tamamıyla 3 aileden müteşekkil pay sahipleri arasında ticari ilişkiden ziyade karşılıklı güven temeline dayalı ağabey-kardeş-akraba ilişkisi ön plana çıkarıldığını ve bu durumun uzunca bir dönem böyle devam ettiğini, müvekkilinin sürekli olarak Giresun’da yaşadığını, ortak olduğu … A.Ş ile ilgili olarak ağabeyleri … yetki verdiğini, genel kurullarının hiçbirine ağabeylerinin ve davalıların engellemeleri nedeniyle katılamadığını, genel kurul toplantısında hazırlanan hazirun cetvelinde yer alan imzaların dahi müvekkiline ait olmadığını, ortaklığın mali durumunun kötü olması dolayısıyla tasfiye aşamasına geçilmesi gerektiğinin belirtildiği ve ağabeyleri tarafından ortaklık paylarının diğer ortaklara devretmesi gerektiği, böylelikle ortaklığın piyasa değerinin çok altına devredilebileceği yönünde açıklamalarla müvekkilinin paylarını devretmeye zorlandığını, şirket hisselerinin yaklaşık %11’lik kısmının sahibi konumundaki müvekkilinin, paylarının tamamını Eylül 2015 tarihinde 6.500.000-TL karşılığında her iki davalıya devrettiğini ve böylelikle davalılar ile birlikte … ve …’nin eşit hisselerde paylarının tamamına sahip konuma geldiğini, aynı süreçte müvekkilinin ağabeylerinin de şirketteki hisselereni aynı bedel karşılığında diğer ortaklara devrettiğini, müvekkilinin edindiği genel nitelikteki duyumlara göre … A.Ş şirketinin değerinin 100.000.000 TL’nin üzerinde olduğunu, ortaklıktan ayrıldıktan sonra müvekkilinin ağabeylerinin yüksek bedellerle otel satın alma girişiminde bulunduğunu, davalı konumundaki şirkette şuan mevcut ortakların, müvekkilinin ağabeyleri ile birlikte hareket ederek, müvekkilinin ağabeyleri gayri resmi olarak verilen miktarların çok üstünde para vererek hep birlikte müvekkilini aldatarak müvekkilini aldatarak dava konusu hisse devri işlemini gerçekleştirdiğini, müvekkilinin davalılar ve ağabeyleri tarafından kandırıldığını ve iradesinin hile yoluyla fesada uğratıldığını, müvekkilinin piyasa değerinin oldukça altında yaptığı pay devirleri dolayısıyla uğramış olduğu zararın tartışmasız olduğunu beyanla; aldatıcı eylemlerle müvekilinin paylarını devralan davalılar adına kayıtlı görünen … A.Ş paylarının üzerine satışı önleme gayesine hizmet etmek ve müvekkilinin aleyhine telafi edilmesi güç zararların doğmasını engellemek ve dava sonunda verilebilecek kararda alacağını tahsil etmek amacıyla HMK’nın 389 maddesi ve devamı hükümleri gereceğince teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını, müvekkilinin iradesini aldatıcı eylemler ile sakatlayarak kendilerinin aldatılması sonucu piyasa değerinin oldukça altında pay değeri yapılmasına yol açan davalılardan müvekkilinin uğramış olduğu tüm zararları sözleşme tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte tazminini, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla 100.000 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin değerinin 100.000.000,00 TL üzerinde olduğunu kesin ve açık olarak beyan ettiğini, %11,112 hisse sahibi olan davacının söz konusu hesap kapsamında hisse değerinin iddiasının 11.112.000,00 TL olduğunu, davacının açık ve kesin beyanı karşısında davanın ilk aşamada davacının beyan edilen şirket değeri üzerinden harçlandırılması gerektiğini, müvekkili Kemal Moğulkoç’un davacıdan herhangi bir hisse devir almadığını, müvekkilini … Yönünden davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, davacıdan hisse devir alan müvekkili … ise sadece davacının hissesinden küçük bir kısım olan 2,778 hissesini satın aldığını, davacının müvekkillerinden değil kendi öz ağabeylerinin hile yaptığını, ağabeylerinin hareketlerinden ötürü şüpheye kapıldığını ileri sürdüğünü, hile iddiasının müvekiller için değil dava dışı 3. kişiler için olduğunu, davacının 3 . kişinin hilesinden ötürü işlemin iptalini değil müvekkillerden tazminat istediğini açıkça beyan ettiğini, tazminata dayanak gösterilen hile olgusunun müvekkillerinin yapmadığı bizzat davacı tarafından kabul edilmekle her iki müvekkili yönünden husumet yokluğundan davanın reddi gerektiğini, davacı hisselerini 14.09.2015 tarihinde devir etmiş olduğu halde huzurdaki davayı 19.12.2016 tarihinde ikame edildiğini, irade fesadına dayanak davacının yasal dava açması için hak düşürücü sürenin 1 yıl olduğunu, hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, her iki müvekkilinin Anadolu yakasında ikame ettiğini, yetkili mahkemenin İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğu, davanın yetki yönünden de reddi gerektiğini, ancak hasız ve asılsız iftiralar ile açılan dava karşısında davacının hisselerinin küçük bir kısmını devir alan müvekkili …’un davacı hissesini iade etmeye hazır olduğunu, davacının aldığı tüm bedelli ödeme tarihlerinden itibaren ticari avans faizi ile derhal iade ettiği takdirde müvekkili …’un davaya konu hisseyi gereği vermeye hazır olduğunu, davacı şirketin borca batık olduğunu ağabeyleri tarafından inandırıldığını beyan ederek hile ve hisseleri değerinin altında sattığını iddia ettiğini, dolayısıyla davacının hile yaptığını iddia ettiği kişilerin davacının ağabeyi olan … olup davacının ve ailesinin iç ilişkisi, aile içi sorunlarının müvekkilleri ile yakından uzaktan bir ilgisinin bulunmadığını, davacının davasını soyut ve gerçek dışı şüpheler/ iddialar üzerine kurgulandığını, en son şirketi hisselerini devir ettiği tarihe kadar davacının her ay 30.000 TL kar payını aylık olarak aldığını, şirket hissesini satmadan evvel şirketin muhasebe kayıtlarını davacının bilerek işlemi yapmadığını, aksi halde azlık haklarına sahip olan davacı şirketin hangi evrak yada kayıtlarını istemişse de inceleyemediğini, hisse devrinden evvel istediği belgelerin kendisinden saklandığını, huzurda belgeleri ile yazılı delil ile ispat etmek durumunda olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DOSYADA;
DAVA:Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … A.Ş bağlantı elamanları, Mobilya malzemeleri Kesici ve delici aletler, Hırdavat Malzemeleri, Satın alma, ithalat ve ihracat faaliyetlerinde bulunmakta olup, şirkette …, …, … ve müvekkili …’ un ortak olup, karşılıklı güven ilişkisine dayalı olarak uzunca bir süre faaliyet gösterdiklerini, müvekkilinin ortak olduğu süreçte sadece iki defa kar dağıtımı yapılmış olmasına rağmen, yönetim kurulu başkan yardımcısı olan ağabeyi … aylık 80.000 TL huzur hakkı aldığını, müvekkilinin ağabeyleri ve şirkette o dönemde ortak olan davalılar tarafından müvekkiline ortaklığın finansal yapısının iyi gitmediği yönünde sistematik ve bilinçli olarak telkinlerde bulunduğunu, ortaklığın mali durumunun kötü olması sebebiyle tasfiye aşamasına geçilmesi gerektiği, ortaklık paylarının diğer ortaklara devir etmesi gerektiği böylelikle ortaklığın piyasa değerinin çok altında devir edilebileceği yönünde ki açıklamalar nedeniyle, müvekkilinin paylarının devretmeye zorlandığı, devir tarihi itibariyle şirket hisselerinin yaklaşık %11 kısmının sahibi konumundaki müvekkilinin paylarının tamamını Eylül 2015 tarihinde 6.500.000 TL karşılığında iki davalıya devrettiğini, devir işleminden sonra müvekkilinin ağabeylerinin yüksek bedellerle otel satın alma girişiminde bulunduğunu, bu durumda şüphelendiğini, müvekkilinin iradesinin hile yoluyla fesat’ a uğratıldığını, müvekkilinin bilgi alma hakkının kullanılmasının engellendiği ve ortaklık hesapları ve ortaklık değerini tespit olanağının bulunmadığını, müvekkilinin piyasa değerinin oldukça altında yaptığı pay devirleri dolayısıyla uğramış olduğu zararın tazmin edilmesi gerektiğini, bu nedenle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100.000 TL nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1155 Esas sayılı dosyası ile … A.Ş’ nin diğer iki ortağı olan … adına aynı hukuka dayalı olarak açmış oldukları davalar arasında ki irtibat sebebiyle birleştirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dilekçesinde satılan hisselerin değerini 100.000 TL olduğu belirtildiğinden, 100.000 TL üzerinden harç ödemesi gerektiğini, müvekkili …’nin davacıdan herhangi bir hisse devri almadığını, davacının hisselerini 14.09.2015 tarihinde devretmiş olması sebebiyle zaman aşımına uğradığını, müvekkilinin adresinin Kadıköy olması sebebiyle İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, davanın esasına ilişkin davanın soyut ve gerçek dışı şüpheler üzerine kurulduğunu, davacının ithalat ile iştigal eden şirket ederi en yüksek dönemde hisselerinin paraya çevrilmesi gerektiğini düşünerek devrettiğini, davacının halen aynı sektörde fiilen çalışmakta olduğunu, devir bedelinin düşüklüğü iddiasının da gerçek dışı olduğunu bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; harcın eksik yatırıldığını, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemesinin yetkili olduğunu, davacı aldığı tüm bedeli ödeme tarihinden itibaren ticaret avans faizi ile derhal iade ettiği takdirde, hisseyi geri vermeye hazır olduğunu, hile iddiasının gerçek dışı olup davanın soyut ve gerçek dışı iddialara dayandığını, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “somut olaydaki iddiaların yukarıda belirtilen açıklamalara göre değerlendirilmesi gerekmektedir. Taraflar iddia ve savunmalarının ispatı açısından tanık dinlenmesi talebinde bulunmuş, dava konusu uyuşmazlık sözleşme kurulurken aldatma (hile) iddiasına dayandığı için hukuki nitelik itibariyle bir maddi vaka olan aldatma iddiasının tanıkla ispatı mümkün olduğundan tarafların tanıkları dinlenmiştir. Davalıların tanıklarından … beyanında özetle; tarafları dava konusu şirketin iştigal alanı olan hırdavat piyasasından arkadaşları olması nedeniyle tanıdığını, şirkette … ailesi, … ailesi ve … ailesi olmak üzere 3 ailenin hisseleri olduğunu, şirket yönetimindeki … anlaşamamaları nedeniyle önce … ailesi’nin… ailesi ile birlikte … ailesinin hisselerini almak istediğini, hatta hisselerin 16.000.000,00 TL’ye alınacağı hususunda anlaştıklarını duyduğunu, daha sonra … ve … ailesinin vazgeçtiklerini duyduğunu, sonraki gelişmeleri tam bilmediğini fakat her nasılsa sonuçta …ailesinin hisselerini 20.000.000,00 TL’ye … ve … ailesine sattığını duyduğunu, davacının Giresun’da ikamet ettiğini, kardeşleri … ve … İstanbul’da olduğunu, kardeşlerinin davacıyı süreçle ilgili bilgilendirdiklerini, davacının kendisinin de Giresun’da hırdavatçılık yaptığını ve dava konusu … A.Ş’nin bayisi olduğunu, bu nedenle davacının piyasayı ve dava konusu şirketin durumunu bilmemesinin mümkün olmadığını beyan etmiştir. Davalıların diğer tanığı … beyanında özetle; dava konusu … Şirketi’nin 2013-2016 yılları arasında yeminli mali müşaviri olduğunu, … ailesi ile Kurt ailesi arasında anlaşmazlık olması üzerine … ailesinin hisselerini 20.000.000,00 TL’ye satabileceğini söylediğini, … ailesinin 16.000.000,00 TL teklif ederek kendi hissesini de bu fiyata satabileceğini söylediğini, bu esnada … ailesinin de … ailesi kendi hissesini 16.000.000,00 TL’ye satıyorsa kendilerinin de bu fiyata hisselerini satabileceklerini söylediklerini, Kurt ailesinin her iki hisseyi birden alamayacağını, sadece … ailesinin hissesini alabileceğini söylediğini, bunun üzerine tarafların anlaşamadığını, aradan 1,5 ay geçtikten sonra tekrar görüşmelere başlandığını, en son … ailesi ve … ailesinin, …. ailesinin bu hisselerini 20.000.000,00 TL’ye almayı kabul ettiklerini, kendisinin de tarafları anlaşmaları için arabuluculuk yaptığını, bütün bu süreçte …’a, … bilgi verdiğini, telefon görüşmelerine bizzat şahit olduğunu, anlaşma sağlandıktan sonra tüm ortakların şirket merkezinde toplanarak devir sözleşmesinin hazırlandığını, belgeleri bizzat kendisinin hazırlayarak imzaya sunduğunu, davacının bütün pazarlık aşamalarında … Bey tarafından bilgilendirildiğini, … Bey’in Giresun’da aynı zamanda … A.Ş. müşterisi olduğunu, taraflar arasında görüşmelere devam ederken hisse fiyatlarının 18.000.000,00 TL olarak teklif edildiğinde, … ailesinin diğer her iki ailenin hissesini almak için yanına ortak aradığını, Giresun eşrafından bir aile ile görüştüklerini fakat uzlaşamadıklarını, satışın son aşamasında davacıya şirketin son mali durumu ile ilgili bilançoların da verildiğini beyan etmiştir. Davacı tanığı olarak dinlenen davacının eşi … beyanında özetle; kendilerinin Giresun’da ikamet ettiğini, o yüzden şirket işleriyle çok ilgilenemediklerini, davacının kardeşlerinin takip ettiğini, davacının kardeşlerine güvendiğini, kaynı … ile şirket ortaklarından …r arasında anlaşmazlık bulunduğunu, kardeşlerinin …ilesine ait hisselerin … ailesine satışını tekit ettiklerini , eşinin bu sürede bir kaç kez İstanbul’a gidip geldiğini, eşinin kardeşlerine diğer ailelerinin hisselerini almayı teklif ettiğini, hatta yanına ortak da bulduğunu fakat kardeşlerinin bunu kabul etmediklerini, “şirket iflasa gidiyor, zarar eder hiçbir şey alamayız.” dediklerini, öbür tarafın da hisselerini satmak istemediklerini, kardeşlerinin ikna etmesi üzerine davalılara hisselerini sattıklarını, eşinin kardeşlerinin satış yapılana kadar eşi ile iyi olduklarını, daha sonra eşi ile görüşmemeye başladıklarını, şirketin ödemelerini yapıp daha sonra yeni fabrikalar açması, durumunun iyileşmesi nedeniyle kandırıldıklarını düşündüğünü, eşinin Giresun’da hırdavat işiyle uğraştığını, dava konusu … Şirketinin de aynı işle uğraştığını, eşinin 50 yıllık iyi bir tacir olduğunu beyan etmiştir. Tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; davalı tanıklarının belanlarından; şirkette hisse sahibi 3 ailenin hisse devri konusunda görüşmeler yaptıkları, davacının dahil olduğu … ailesinin, diğer ailelerin hisselerini satın alması hususunda da görüşmeler yapıldığı, fiyat tekliflerinde bulunulduğu, davacının yıllardır aynı işi yapması nedeniyle piyasayı bildiği, davacı şirketin işleyiş ve mali durumu hakkında bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tanığı beyanında; davacının iradesinin davalılar tarafından hile ile fesada uğratıldığı yönünde somut bir beyan bulunmamış olup, davacının kardeşlerinin davacıyı hisse devri konusunda ikna ettikleri ve davacının diğer ailelerin hisselerinin satın alınması teklifini kabul etmedikleri yönünde beyanı bulunmakta ise de, davacının dava dışı kardeşlerinin hisse devri konusunda davacının iradesini fesada uğrattıkları yönünde de somut bir beyanda bulunmamıştır. … davacı tanığı, davalılar ile davacının kardeşleri arasında davacıya karşı hile yapılmasına ilişkin irtibat bulunduğuna yönelik somut bir beyanda da bulunmamıştır. Davacının dava konusu … AŞ.’nin iştigal alanıyla aynı alanda ticari faaliyette bulunduğu, hatta dava konusu şirketle de ticari alış verişinini bulunduğu anlaşılmaktadır. Davacı şirketin iştigal alanıyla aynı piyasada ticaret yapmakta olup şirket hisselerinin devir tarihindeki değerini tespit edebilecek durumda olup, hisse devrininin ortaklar arsında görüşüldüğü süreçte davacı ve ağabeylerinin diğer ortakların hisselerini daha az bedelle alma yönünde girişimde bulundukları da tanık beyanları ile anlaşılmaktadır.Hal böyleyken davacının dava dışı ağabeyleri tarafından ve davalılar tarafından aldatıldığı iddiasını somut bir delille ispatlayamadığı anlaşılmıştır. Mahkememizce yukarıda belirtilen tespitler ışığında aldatma iddiası ispatlanamadığından, davacı tarafın şirket hisselerinin devir tarihindeki değerinin tespiti yönündeki talebi de gelinen aşamada uygun görülmemiş, ispatlanamayan asıl davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.” gerekçesiyle asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin ortak olduğu … A.Ş. ile ilgili olarak ağabeyleri … yetki verdiğini, müvekkilinin ağabeyleri ve şirkette o dönemde de zaten ortak olan davalılar tarafından müvekkiline ortaklığın finansal yapısının iyiye gitmediği yönünde sistematik ve bilinçli olarak, telkinlerde bulunulduğunu, bahsi geçen açıklama ve telkinlerin, özellikle 2014 yılının sonlarında ve 2015 yılının ilk iki ayı içerisinde ortaklığın durumunun kötü olması gibi düzeltilebilir bir aşamanın da ötesine geçerek, ortaklığın artık “borca batık”durumda olduğu ve “ipoteklerle bağlandığı” şeklinde seyrettiğini, ortaklığın mali durumunun kötü olması dolayısıyla tasfiye aşamasına geçilmesi gerektiği belirtilerek ağabeyleri tarafından ortaklık paylarının diğer ortaklara devretmesi gerektiği; böylelikle, ortaklığın piyasa değerinin çok altına devredilebileceği yönündeki açıklamalarla müvekkilinin paylarını devretmeye zorlandığını, aile içi güven anlayışı ve en büyük ağabeyin söylediğinin ötesine geçememe gibi bir takım örfi ilkeler doğrultusunda, ortaklığın mali durumu incelenmeksizin ve daha doğrusu, şirketin gerçek mali durumu şirketi fiilen yöneten davalılar ve müvekkilinin ağabeyleri tarafından müvekkilinden saklanarak ve olduğundan çok daha kötü gösterilerek pay devirlerinin yapıldığını, bu devir işleminde, hangi finansal tablo ve hesapların esas alındığı, mali değerleme sonucunda şirketin tüm aktif ve pasifleri ile birlikte güncel toplam değerinin de ne olduğunun müvekkilince bilinmediğini, müvekkilinin hisselerinin devrindeki bedelin, tamamıyla alıcı konumundaki davalılar ve müvekkilinin ağabeyleri tarafından yönlendirmesi sonucunda gerçekleştiğini, müvekkilinin tarafından paylarının devredilmesi sonrasında, “borca batık” olarak nitelendirilen, “ipotekle bütün malvarlığının bağlandığı belirtilen” ortaklığın faaliyetlerinin devam ettiğini, müvekkilinin edindiği genel nitelikteki duyumlara göre, … A.Ş.’nin değerinin 100.000.000 TL’nin üzerinde olduğunu, ortaklıktan ayrıldıktan sonra müvekkilinin ağabeylerinin yüksek bedellerle (25.000-30.000 USD) otel satın alma girişiminde bulunduklarını, müvekkilini,ağabeylerinin bu fiyatlarda otel alamayacaklarını bildiğini, davalıların, müvekkilinin ağabeyleri ile birlikte hareket ederek, müvekkilinin ağabeylerine gayri resmi olarak belirtilen miktarın çok üstünde para vererek hep birlikte müvekkilini aldatarak dava konusu hisse devri işlemini gerçekleştirdiklerini, müvekkilinin davalılar ve ağabeyleri tarafından kandırılmış ve iradesi hile yoluyla fesada uğratılmış olduğunu, müvekkilinin pay sahibi olduğu dönemlere ilişkin bilgi, belge ve kayıtlara davalıların ve ağabeylerinin engel olması sebebiyle ulaşılamadığını, ortaklığın, ilgili tarihteki “gerçek piyasa değeri”ni ortaya çıkaracak olmasına rağmen; mahkeme bilirkişi incelemesi yapılması yönündeki talebin reddedildiğini, payların gerçek değeri ile devir edilen dönemdeki değerler arasındaki açık orantısızlığın davanın temelini oluşturduğunu, bu durumun müvekkilinin zor durumundan yararlanılarak yapıldığının da açık olup, aşırı yararlanma (gabin) hükümlerinin temel olarak alınabilmesi önünde de hukuki bir engel olmadığını, aldatma eylemini gerçekleştiren davalıların, aldatmaya maruz kalan müvekkilinin uğramış olduğu “tüm zararları” tazmine mecbur olduklarını, davacı tanığının beyanlarına itibar edilmediğini, eksik inceleme ile karar verildiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılarak; öncelikle bilirkişi incelemesi yapılarak … AŞ’nin hisse devir tarihi, dava tarihi ve karar tarihindeki piyasa değerinin tespit ettirilmesine, bilirkişi incelemesi sonucunda da davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE : Dava, iradesinin fesada uğratılarak şirket hisselerini olduğundan düşük bir bedele devredildiği iddiası ile hisselerin gerçek değeri ile devir bedeli arasındaki farkın tazmini davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davaya konu hisselerin devri aşamasında davacının iradesinin fesada uğratılıp uğratılmadığı noktasındadır. Taraflar dava dışı …. San. Ve Tic. A.Ş’nin ortağı iken, ortaklardan … ve davacı … hisselerini satan sıfatıyla, diğer ortaklar …, …, …, … alıcı sıfatıyla, 02/09/2015 tarihinde hisse devri protokolü imzalayarak … ve davacı …’un şirketteki her biri için 11,112 pay adedine denk gelen 3.000.240,00 TL olmak üzere toplam 9.000.720,00 TL nominal değerli 33.336 adet hisseyi 20.000.000,00 TL bedel ile davalı ortaklara devri konusunda anlaşmışlardır. Davacı taraf, şirketle ilgili kendisine bilgi verilmediğini, bilgi, belge ve kayıtlara ulaşmasının da engellendiğini, kendileri de hisselerini devreden ağabeyleri ile davalıların ortaklığın finansal yapısının iyi gitmediği yönünde telkinlerde bulunarak ve şirketin borca batık olduğu, ipoteklere bağlandığı, tasfiye aşamasına geçilmesi gerektiği belirtilerek şirket hisselerini devretmeye zorladıklarını, kendisinin şirketin finansal yapısı konusunda bilgi sahibi olmadığını, devrin davalılar ve ağabeylerinin yönlendirmeleri ile gerçekleştiğini, devirden sonra şirketin faaliyetlerine devam ettiğini, ağabeylerinin ortaklıktan ayrıldıktan sonra otel alma girişiminde bulunduklarını, davalıların ağabeyleri ile birlikte hareket ederek ağabeylerine gayri resmi olarak belirtilen miktarın çok üstünde ödeme yapılarak hep birlikte davacıyı aldatarak dava konusu hisse devir işleminin gerçekleştiğini iddia etmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 36/1. Maddesine göre; taraflardan biri, diğerinin aldatması sonucu bir sözleşme yapmışsa, yanılması esaslı olmasa bile, sözleşmeyle bağlı değildir.İrade fesadı iddiası tanık dahil her türlü delille ispatlanabilir. Mahkemece dinlenen tanık anlatımlarına göre, şirkette ortaklık yapısını oluşturan aileler arasında ihtilaf çıkınca hisse devrinin gündeme geldiği anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra davacı tanığı “şirket iflas ediyor, zarar eder yarın hiçbir şey alamayız” diyerek kardeşlerinin ikna etmesi ile davacının kardeşleri ile birlikte hisseleri sattıklarını beyan etmiştir. Bu kapsamda tanık anlatımları dahil davacının hisselerini devretmesi amacıyla davalıların aldatma kabul edilebilecek bir davranışı ispatlanamamıştır. Bunun gibi davalı ortakların davacının ağabeylerine anlaşılan miktarın üstünde bir ödeme yaptıkları ile davalıların davacının ağabeyleri ile işbirliği içinde oldukları da ispatlanabilmiş değildir. Davacı tanığının beyanında geçtiği şekliyle şirketin yeni fabrikalar açması ve durumunun iyileşmesi durumu ile davacının ağabeylerinin hisse devrinden sonra otel alma girişiminde bulunmaları davacının, hisselerini devretmesi için davalılar tarafından aldatıldığını ispatlamaya elverişli değildir.Ayrıca davacının zor durumundan istifade edilerek gabin hükümlerinin temel alınmasına bir engel olmadığı ileri sürülmüş ise de, davacıyı hisse devrine sevk eden zor duruma ilişkin dosya kapsamında herhangi bir açıklama bulunmadığı gibi bir ispatta söz konusu değildir. Bu nedenle Mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin asıl ve birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Asıl dava yönünden yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Birleşen dava yönünden yatırılan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,4-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 29/04/2021