Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/307 E. 2021/1106 K. 29.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/307
KARAR NO: 2021/1106
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2018
NUMARASI: 2015/30 Esas – 2018/1103 Karar
BİRLEŞEN İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2015/465 ESAS;
ESAS DAVA: Cezai Şart Alacağı
BİRLEŞEN DAVA: Alacak/Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİH: 29/09/2021
İlk derece mahkemesince verilen hükmün, esas davada davalı- birleşen davada davacılar vekilince istinaf edilmesi üzerine; dairemizce yapılan açık yargılama soncunda gereği görüşülüp, düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
ASIL DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle; taraflar arasında akdedilen 16/11/2009 tarihli Akaryakıt İstasyonu Bayilik Sözleşmesinin 2. maddesine göre, davalının her yıl 1.500 m3 akaryakıt ve bir ton madeni yağ alımında bulunmayı taahhüt ettiği, 7. maddesinde de, bu taahhüde aykırı davranması halinde akaryakıtta 50 USD, madeni yağda ise 300 USD cezai şart ödemeyi kabul ettiği, davalının alım taahhüdüne aykırı davranarak eksik alım yapması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesiyle, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
BİRLEŞEN DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki 16/11/2009 tarihli bayilik sözleşmesi ve aynı tarihli protokol ve taahhütname kapsamında, sözleşmede belirlenen cezai şart ve mahrum kalınan kar dahil alacaklar için 120.000 TL ye kadar olan işlemlerin teminatını teşkil etmek üzere … Bankası A.Ş 16/11/2009 tarihli kesin teminat mektubunun verildiği, sözleşmenin 5 yıl süreli olması nedeniyle süre sonunda sözleşmeye devam edilmeyeceğinin ve demirbaşlarının alınmasının bildirildiği ve davacı tarafından demirbaşların alınarak sözleşmenin fiilen sonlandırıldığı, davacı tarafından 120.000 TL bedelli teminat mektubunun 29/12/2014 tarihinde tazmin edildiği buna rağmen cezai şart alacağının dava konusu yapıldığı, müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığı, gönderilen ihtarnamede bildirilen 116.400 USD karşılığı 273.400,00TLcezai şart alacağından borçlu olmadığının tespitine, haksız olarak nakde çevrilen 120.000,00 TL teminat mektubu bedelinin tazmin tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, bozuk ve geç teslim ile haksız olarak vade farkı düzenlemesi nedeniyle uğranılan zarardan şimdilik 10.000 TLnin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili yargılama sırasındaki beyanlarında birleşen davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece; benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, taraflar arasındaki 16/11/2009 tarihli bayilik sözleşmesine göre, davalının bir yıl içinde alması gereken ürün miktarından az alım yaparak akaryakıt asgari alım taahhüdünü ihlal ettiği, eksik alım yaptığının ve sözleşmeyi ihlal ettiğinin her yıl sözleşmenin ifasına başlandıktan sonra gönderilen ihtarnamelerle davalıya bildirildiği, davalının sözleşme süresince eksik alımına göre toplam 117.500 USD cezai şart alacağının doğduğu, karşılığının 282.121,37 TL olduğu, davalının verdiği 120.000 TL bedelli teminat mektubunun nakde çevrilerek cezai şart alacağından tenzil edildiği, buna göre kalan cezai şart alacağının 161.121,37 TL olup, davacının bu miktarı talep edebileceği ancak cezai şartın miktar olarak davalının ekonomik yıkımına neden olabileceği bilirkişilerce yapılan inceleme neticesinde saptandığı gibi davalının ödeyebileceği cezai şartın 100.665,49 TL olarak tespit edildiği ancak davacının talebinin 10.000 TL olduğu dikkate alındığında esas davanın kabulüne, birleşen davada ise, davacının eksik alım nedeniyle davalıya cezai şart bedeli ile borçlu olup, nakde çevrilen teminat mektubunun iadesi şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, esas davada davalı, birleşen davada davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı-birleşen davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; asıl dava yönünden, bilirkişi raporunda müvekkili şirketin ödeyebileceği cezai şart miktarının 100.665,49 TL olarak tespit edildiği ve davacının raporlara itiraz etmemesi nedeniyle kesinleştiği, 100.665,49 TL cezai şart borcundan, nakde çevrilen 120.000 TL miktarlı teminat mektubu tenzil edildiğinde davacının 16.334,51 TL fazla tahsilatı olduğunun anlaşılmasına rağmen davanın reddedilmesi gerekirken kabul edildiği, müvekkiline rutin olarak her yıl başlamadan önce ihtarname çekmiş ise de , sözleşmenin feshedilmeyip mal verilmeye devam edilmesi nedeniyle cezai şartın talep edilmeyeceği yönünde haklı güven oluşturulduğu, birleşen dava yönünden, davalının keşide ettiği ihtarnamelerle 116.400 USD cezai şart talep edildiği, dava tarihi itibarıyla TL karşılığının 273.400,00 TL olduğu, bu nedenle menfi tespit davasının 273.400,00 TL üzerinden açıldığı, davalı tarafından bu alacağın 120.000,00 TL si tahsil edildiğine göre, bildirilen cezai şart alacağından tahsil edilen 120.000 TL’ nin tenzili ile bakiye 153.000,00 TL’den borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken menfi tespit davasının reddinini hatalı olduğu, menfi tespit davasının kabulü veya reddi kararı pratikte bir anlam ifade etmeyecekse de, kararın bu hali ile kesinleşmesi durumunda davalı lehine “kesin hüküm” teşkil edeceğinden net bir biçimde aydınlığa kavuşturulmasının zorunlu olduğu, teminat mektubunun paraya çevrilmesinin mümkün olmadığının dava dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklanmasına rağmen inandırıcı olmayan gerekçelerle istirdat isteminin de reddinin hatalı olduğu, tazminat istemi yönünden deliller toplanmadan karar verilmesini de doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Esas dava, cezai şart alacağının tahsili, birleşen dava ise, cezai şart nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ile nakde çevrilen teminat mektubu bedelinin iadesi ve sözleşmeye aykırılıktan kaynaklanan zararın tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda asıl davanın kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiş, bu karara karşı, asıl davada davalı- birleşen davada davacılar vekilince yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 16/11/2009 tarihli 5 yıl süreli Bayilik Sözleşmesi ile aynı tarihli Bayilik Protokolü imzalandığı, süre sonu olan 16/11/2014 itibarıyla sözleşmenin taraflarca sona erdirildiği, protokolün 7. maddesi uyarınca bayi olan şirketin yıllık 1.500m3(1.5 ton) akaryakıt almayı ve eksik alımı halinde ton başına 50 USD cezai şart ödemeyi taahhüt ettiği, ve bayinin sözleşmedeki asgari alım taahhüdünü yerine getiremediği ihtilafsızdır. Akaryakıt bayiilik sözleşmeleri yer alan ”yıllık asgari alım taahhüdü”ne uymama halinde öngörülen cezai şart, TBK’nun 179/II. ifaya ekli ceza koşulu niteliğinde olup, TBK’nun 179/II maddesine göre; “ceza borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilecektir. TBK’nun 179/II. md. uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bayiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili ihtirazi kayıt bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden bir ihtarname göndermesi gerekir. Bu şekilde ihtirazi kayıt konulduktan sonra veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi firma, mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Buna göre, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulunun istenebileceği ise kuşkusuzdur. ( Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2015/18494 E. 2016/3582 K sayılı 01/03/2016 tarihli kararı) Somut olayda, esas davada davacı şirket, sözleşmenin devam ettiği süre içerisinde davalı bayiye 30 Ocak 2011 tarihli uyarı yazısı ile daha sonra sırasıyla 12 Temmuz 2011, 01 Şubat 2012, 28 Ocak 2013, 8 Aralık 2014 ve 31 Aralık 2014 tarihli ihtarnameleri keşide ederek önceki yıllardaki eksik alım nedeniyle cezai şart alacağının doğduğunu ve bu alacağını saklı tuttuğunu bildirmişse de; bayilik sözleşmesinin 16 Kasım 2009 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli olmasına göre; sözleşmenin 1. yılının 16 Kasım 2009-16 Kasım 2010, 2. yılının 16 Kasım 2010-16 Kasım 2011, 3. yılının 16 Kasım 2011-16 Kasım 2012, 4. yılının 16 Kasım 2012-16 Kasım 2013, 5.yılının ise 16 Kasım 2013-16 Kasım 2014 tarihlerini kapsadığı ancak davacı tarafından gönderilen 30 Ocak 2011 tarihli uyarı yazısının tebliğine dair belge olmadığı gibi daha sonra noterden keşide edilen ihtarnamelerden ilkinin 12 Temmuz 2012 tarihli olup, sözleşmenin 1. ve 2.yılın ifasına başlandıktan 8 ay sonra, 1 Şubat 2012 tarihli ikinci ihtarın, 3.yılda mal verilmeye başlandıktan yaklaşık 2.5 ay sonra, 28 Ocak 2013 tarihli üçüncü ihtarın 4.yılın ifası için mal verilmeye başlanmasından 2 ay sonra gönderilmesine göre, davacının sözleşmenin 1,2,3, ve 4.yılları için eksik alım nedeniyle cezai şart isteminde bulunamayacağı kabul edilmelidir. Nitekim yukarıda açıklandığı üzere her sözleşme yılı sonunda bir önceki yıla ilişkin ceza şartın talep edilebilmesi için takip eden yılda henüz ifaya başlanılmadan önce ihtirazı kayıt konulması veya ihtarname gönderilmesi gerekmekte olup, davacı tarafından devam eden yılda sözleşmenin ifası kapsamında davalı tarafa mal verilmeye başlanmasından çok sonra ihtarname gönderildiği dolayısıyla TBK 179/2 madde hükmü gereği artık eksik ifanın benimsendiği ve ceza koşulu isteme hakkının sona erdiği sonucuna varılmıştır. Bu nedenle davacı taraf sözleşmenin 31.12.2014 tarihli ihtarnameyi göndermesi ve eldeki davayı açmasına göre sadece 16 Kasım 2013 -16 Kasım 2014 tarihleri arasındaki 5. ve son yılı için ceza koşulunu isteyebilecektir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda, davalının yıllara göre eksik alım miktarı hesaplanırken sözleşme yılı yerine takvim yılı esas alınmış olduğundan dairemiz tarafından yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılaarak, sözleşmenin başlangıç tarihinin dikkate alınması suretiyle yıllık bazda eksik alım miktarı hesaplatılmış ve anılan raporda, davalının son yıldaki eksik alım miktarının 650 m3 olduğu açıklanmıştır. Sözleşmenin 7. maddesinde, eksik alınan akaryakıt için ton başına 50USD cezai şart ödeneceği kararlaştırılmasına göre, 650 m3 ‘ün, 650×0.845= 549.25 tona tekabül ettiği ve davalının, 549.25 tonx50 USD= 27.462,50 USD cezai şarttan sorumlu olduğu, 31.12.2014 tarihindeki kura göre,1 USD, 2.3311TL olduğundan, USD niteliğindeki cezai şartın TL karşılığının 27.462,50 USDx2.3311 TL=64.017,83 TL olduğu tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan raporda, davalı şirketin mali durumuna göre 100.665,00 TL ve bu miktarın üzerinde kalan cezai şart tutarının davalı şirketin iktisaden mahvına sebebiyet vereceği belirlenmiş olup, bu husus taraflarca istinaf konusu yapılmadığından, davalı yararına usulü kazanılmış hak oluşturduğu kabul edilmiş ve bu konuda yeniden araştırma yapılmasına gerek görülmemiş ve davacının 64.017,83 TL cezai şartın talep edebileceği sonucuna varılmıştır. Bayilik Protokolünün 3. maddesi gereğince, davalı tarafından verilen 16/11/2009 tarihli kesin ve süresiz teminat mektubu içeriğinde, bundan sonra şirketin mübayaa ettiği ve edeceği akaryakıt ve müştakları kaplarının ve keza bugünkü tarihten önce ve sonrasında kendisine ariyet olarak teslim edilmiş ve edilecek malzeme ve kap bedelinden taraflar arasında akdedilmiş akaryakıt istasyonu işletme sözleşmesinden doğacak hak ve alacaklar ile yapılan ticari muamelelerden faiz, cezai şart ve mahrum kalınan kar dahil olmak üzere doğmuş ve doğacak azami 120.000,00 TL’ye kadar olan borcun teminatı olarak verildiği belirtilmiş olup, 120.000,00 TL tutarındaki teminat mektubunun 29.12.2014 tarihinde tazmin edilerek davalının cezai şart borcundan mahsup edildiği dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi taraflar arasında da ihtilafsızdır. Cezai şart alacağının 64.017,83 TL olmasına ve davacı tarafından cezai şart alacağına mahsup edilen mektup bedelinin 120.000 TL bulunmasına göre, artık davacının istenebilir ceza şart alacağının bulunmadığı aksine aradaki fark olan (120.000-64.017,83 TL=55.982,17) 55.982,17TL tutarında fazla tahsilatı olduğu anlaşılmakta olup, esas davanın reddi gerektiği kabul edilmiştir. Birleşen davada, davacı tarafça, cezai şart borcunun bulunmadığı ileri sürülerek tahsil edilen 120.000,00 TL mektup bedelinin iadesi ile sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini talep edilmiştir. Yukarıda açıklandığı üzere esas davada davacının tespit edilen cezai şart alacağına nazaran fazladan tahsil ettiği tutarın 55.982,17TL olduğunun saptanmasına göre, birleşen davada mektup bedelinin iadesi isteminin kısmen kabulü ile 55.982,17 TL’nin 29.12.2014 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte hüküm altına alınması gerektiği kanaatine varılmış olup, ilk derece mahkemesince bu talebin reddine karar verilmesi isabetli bulunmamıştır. Birleşen davadaki diğer talep olan sözleşmeye aykırılık nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemi yönünden yapılan değerlendirmede ise; bu iddianın ispat anlamında delil ibraz edilmediği gibi sözleşme devam ederken sözleşmeye aykırı davranışın giderilmesini teminen davalıya gönderilen bir ihtarın bulunmadığı, sözleşmenin süre nedeniyle sona ermesinden sonra ileri sürülen zarar iddiasının artık dinlenmeyeceği sonucuna varılmakla ilk derece mahkemesince birleşen davada, tazminat isteminin reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; esas davada davalı- birleşen davada davacılar vekilinin esas ve birleşen dava yönünden istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yapılan yargılama sonucunda esas davanın reddine, birleşen davanın kısmen kabulü ile 55.982,17 TL nin 29.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, fazla istemin ve diğer taleplerin reddine karar verilmesi gerekmiştir. Birleşen davada, hüküm altına alınacak tutar 55.982,17 TL olmasına rağmen maddi hata ile 59.982,17 TL yazıldığından, hükmün altına HMK 304. maddesi gereğince, 55.982,17 TL olarak tashihine dair şerh verilmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı-Birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KABULÜ ile; İstinafa konu ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, 1- ASIL DAVA YÖNÜNDEN; a- Davanın REDDİNE, b-Başlangıçta peşin olarak alınan 170,78 TL karar ve ilam harcının alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından, fazla alınan 111,48‬ TL harcın karar kesinleştiğinde ve istem halinde davacıya iadesine, c-Davalı vekille temsil edildiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı şirkete verilmesine, ç-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, d-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, e-Karar kesinleştiğinde HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının yatırana iadesine,
2-BİRLEŞEN İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN 2015/465 ESAS SAYILI DAVA YÖNÜNDEN; a-Birleşen davanın kısmen KABULÜ ile; 59.982,17 TL’nin 29/12/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, b-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE, c-Harçlar yasası uyarınca alınması gerekli 3.824,14 TL karar harcının 6.889,07 TL peşin harçtan mahsubuyla fazla alınan 3.064,93‬ TL harcın karar kesinleştiğinde talep halinde davacılara iadesine, ç-Davacılar tarafından başlangıçta yatırılan 3.824,14TL peşin harcın davalıdan alınarak davacılara verilmesine, d-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, e-Davacılar yararına kabul edilen kısım üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplanan 8.077,68 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, f- Davalı yararına reddedilen kısım üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T uyarınca hesaplan 32.769,25 TL avukatlık ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, g-Taraflarca yatırılan gider ve delil avansının kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde HMK 333 maddesi uyarınca yatırana iadesine, 3-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a- Birleşen davada davacılar tarafından yatırılan 215,4‬ TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde birleşen davada davacılara verilmesine, b- Birleşen davada davacılar tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 242,60 TL istinaf başvuru harcı, bilirkişi, tebligat ve dosyanın posta masrafı toplamı 1.477,82‬ TL olmak üzere toplam 1.720,42‬ TL’nin birleşen davada davalıdan alınarak birleşen davada davacılara verilmesine, c-Gerekçeli kararın HMK.’nın 359-(4) maddesi uyarınca taraflara tebliğine, Davacı- birleşen davalı vekilinin yüzüne karşı Davalı-birleşen davada davacılar vekili yokluğunda kararın tebliğinden itibaren yasal süresi içinde Yargıtay ilgili hukuk dairesine temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.29/09/2021
Tashih Şerhi Birleşen davada hüküm kısmının (a) bendinde ” 59.982,17 TL” ibaresinde, “5” rakamı yerine sehven “9” rakamına basılarak neticede 59.982,17 TL olarak yazılmışsa da, bu hususun maddi hatadan kaynaklanması nedeniyle, anılan rakamın HMK 304. maddesi gereğince 55.982,17 TL olarak düzeltilmesine ilişkin tashih şerhi verildiği tasdik olunur.