Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/271 E. 2021/365 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/271
KARAR NO: 2021/365
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI: 2017/1285 Esas – 2018/659 Karar
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle, taraflar arasında “Ürün Sorumluluğu, Ürün Garantisi, Ürün Geri Çağırma ,Finansal Kayıp Poliçesi” imzalandığı, müşterisi İngiltere’de kurulu … ile aralarındaki ticari ilişki sonucu oluşan hasarın davalıya iletildiği ve ürünlerin hurda edilmesinden doğan zarar için 40.211 GBP, 2500 GBP, hatalı ürünlerin geri getirilmesi için yapılan nakliye gideri, 152.312,59 GBP … nin talep ettiği zarar ve 15.000,00 GBP ve KDV nin işlerin takibi için yapılan masraf ve avukatlık ücreti olarak talep edildiği, davalı tarafından avukatlık ücreti için istenen 15.000 GBP ve …nin hasar 152.359,12 GBP dışındaki zararı ödendiği, ancak iki kalem zarar için hiçbir araştırma ve işlem yapılmadığı, …nin müvekkiline gönderdiği 17/03/2017 tarihli 152.312,59 GBP bedelli faturanın aynı gün davalıya iletilmesine rağmen bu hasar talebinin bekletildiğini belirterek, … tarafından müvekkiline karşı zarar talebinde bulunulduğunun, zararın sigorta poliçesi kapsamında olduğunun, zarara yönelik hiç bir inceleme yapılmadığının ve zararın 152.312,59 GBP ile 15.000 GBP ve KDV si olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesiyle, davanın tespit davası olarak açıldığı, eda davası açabilecekken tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı gibi poliçede tahkim şartının olup, ihtilafın hakemde çözülmesi gerektiği, bu nedenle davanın usulden reddi gerektiği olmadığı takdirde, dava konusu zararlara ilişkin hiçbir belgenin bulunmadığı, davacının ilk olarak 2012 yılında, İngiltere de ki müşterisinin satılan ürünlerin ayıplı olduğunu bildirdiğini beyan ettiği, yapılan ekspertiz incelemesi sonucu, satıma konu tüm kabloların ayıplı olduğundan bahsedilemeyeceği, sorunun yanlış ürün satımından kaynaklanmış olduğunun anlaşıldığı ve bu durumun davacıya bildirilerek yeni belge ve taleplerin gelmesinin beklenmesinin istendiği, tarafların bu konuda mutabık olduğu, 2013 yılında ekspertiz şirketi tarafından davacıya yeni talep olup olmadığının sorulduğu ve olmadığının bildirilmesi üzerin hasar dosyasının kapatıldığı, bu tarihten yaklaşık üç yıl sonra …nin avukatları tarafından 2102 yılında dava dışı … firmasından ve davacıdan satın alınan kabloların standartları sağlayamadığı bu nedenle güçlendirme için masraf yapıldığını belirterek 152.312,59 GBP zararı talep ettikleri ve sadece dava dışı … firmasına açtıkları ve usulen kazandıkları İngilterede görülen bir dava sonucuna dayandıkları, davacı ürünleri bakımından bir belgenin sunulmadığı, poliçede, sigortalının, sigortacının yazılı onayı olmadığı sürece kendilerinden tazminat talebinde bulunanlar ile anlaşma yapamayacağı, sulh olmayacağına ilişkin hüküm olduğu, bu kapsamda davacının dava dışı firmaya ödeme yapmaması, hasara ilişkin yeterli bilgi ve belge sunulmaması nedeniyle davacıya … tarafından gönderilen zarar faturasının iade edilmesi gerektiğinin bildirildiği, davacı tarafça faturanın iade edilmeyerek hasar isteminde bulunulduğu, davacının poliçe şartlarına aykırı davrandığı gibi hiç bir belge ibraz edilmeden hasar tazminatının ödenmesinin talep edilmeyeceğini belirterek davanın esastan reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, eda davası açabilecekken tespit davasının açılamayacağı, davacının tespit davası açmasında güncel hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, tespit davası açılmasında hukuki yarar olduğu mahkemenin aksi gerekçesinin yerinde olmadığı zira 152.312,59 GBP zararın davacı müvekkiline değil, müvekkilinin müşterisi İngiliz firmasına ödeneceği, davalı … tarafından, davacının müşterisinin hasar talebine sessiz kalınmasının istendiği, zarara ilişkin hiçbir inceleme yapmadığı, müvekkilinin müşterisi nezdinde ticari itibarını zedelediği, Zarar talebinde bulunan müşterisinin faturasının davalıya aynı gün iletildiği, zararın poliçe kapsamında olduğunun tespit kararı ile müvekkilinin şahsen borçlu olmadığının belirleneceği ve bu durumda da güncel hukuki yararının bulunduğunun kabulü gerektiği, Taraflar arasındaki poliçe hükmüne göre, müvekkilinin davalı … şirketinin yazılı onayı olmadan müşterisi ile sulh olamadığı veya ödeme yapamadığı, davalının tazminat ödemesini sürüncemede bırakması ve hiçbir inceleme yapmaması nedeniyle müşterisine hiç bir açıklamada bulunulamadığı, … tarafından müvekkiline karşı icra takibi yapılması veya dava açılmasının an meselesi olduğu, Hukuki yararının bulunmadığının kabulü için borçluyu tehdit edecek durumların bulunmaması gerektiği, borçlunun ödemek zorunda olmadığı bir borç ile tehdit edilmesi durumunda hukuki yararın olduğu, poliçeye göre müvekkilinin davalının yazılı onayı olmadan ödeme yapamadığından müşterinin zararının ödenmesinin de davalı tarafından engellendiği, açılan tespit davasının müvekkilinin altında bulunduğu tehditin ortadan kaldırılmasına elverişli olduğu, Zarar ödemesinin muhatabının müvekkili olmayıp, dava dışı müşterisi olduğu gibi müvekkili tarafından herhangi bir ödeme de yapılmadığı, bu nedenle eda davası açılamayacağı, müvekkilinin anayasa ile teminat altına alınmış olan hak arama hürriyetinin engellendiği, Davalı … tarafından yapılan kısmi ödeme olduğuna göre maddi vakıalardan davalının haberdar olduğu aksi yöndeki beyanının kabul edilemeyeceği, davacının müşterisi ile uzlaşmasına onay vermediğini ve klozda bulunmasına rağmen avukatlık ücretinin ödemediğini ikrar ettiği, poliçede, sigortacı kendisinin yazılı onayı ile sigorta şartlarında belirtilen herhangi bir hasarın tasfiyesi için gerçekleştirilen savunma veya müzakerelerle ilgili masraf ve harcamaları ödeyeceğine dair düzenleme olduğu, davalı tarafından bu kalem zararın tazmin edilmemesi gerekçesinin zararın ödenmemesine dayandırıldığı zira davalı tarafından araştırma yapılmaksızın ve ekspertiz raporu düzenlenmeksizin hasar ödemesinin sürüncemede bırakıldığı, Poliçedeki tahkim şartı eda davasına yönelik olup, tespit davası için tahkim şartının bulunmadığı, zarar ödemesinin lehtarı ve muhatabının yurt dışında kurulu … olduğundan müvekkili tarafından eda davasının açılamayacağı, Satım ve ihracata konu kabloların hatalı olduğuna ilişkin davacının laboratuvarı ve bağımsız laboratuvar raporlarının bulunduğu, davalının zarara yönelik araştırma ve inceleme yaptığına ilişkin beyanının doğru olmadığı, ekspertiz incelemesinin yapılmadığı, davalının inceleme yaptırdığına dair sunduğu belgelerin yabancı dilde olup, tercümesinin dahi sunulmadığı, müvekkili tarafından hasar incelemesine esas belgelerin ibraz edildiğinin davalının sunduğu e posta içeriklerinden anlaşıldığı, 05/07/2017 tarihli e posta ile davalı tarafa olayların gelişiminin ayrıntılı olarak açıklandığı, davalının hiçbir inceleme yapmadığı, hasar dosyasının davalı tarafça sunulmadığı gibi mahkemece de celbedilmediğini belirterek ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına, hasar dosyasının celbine ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, sigorta poliçesi kapsamında hasarın varlığının ve miktarının tespitine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi uyarınca ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır. Taraflar arasında 31/12/2010 tarihli, 01/01/2011- 31/12/2011 tarihleri arasında geçerli Ürün Sorumluluğu, Ürün Garantisi, Ürün Geri Çağırma ve Finansal Kayıp Poliçesi imzalanmıştır. Davacı sigortalı, davalı ise sigortacıdır. Poliçede verilen teminatlar açıkça gösterilmiş ve bir kısım özel şartlarda getirilmiştir. Poliçenin varlığı ve içeriği ile ilgili bir ihtilaf bulunmamaktadır. İstinafa gelen uyuşmazlık, sigortalı olan davacının poliçeye dayalı olarak eda davası yerine tespit davası açılmasında hukuki yararının olup olmadığı noktasındadır. Davacı taraf, poliçede “Özel Şartlar” kısmının 1. maddesi, “..sigortacının yazılı onayı olmadan sigortalı, sigortalının temsilcileri ya da sigortalı adına faaliyet gösterenler; kendilerinden tazminat talebinde bulunan kişiyle anlaşamaz, sulh olamaz, kısmen veya tamamen sorumluluğunu kabul veya ikrar edemez veya tazminat ödeyemez. Zira sigortacı, söz konusu durumda sigortalının konu ile ilgili tüm haklarını devralacak ve sigortalı adına hareket edecektir.” hükmü gereği, İngiltere de kurulu müşterisi … ne hasar ödemesi yapamadığını, hasar ödemesinin muhatabının ve lehtarın dava dışı müşterisi olup, davalı … şirketinin ödemeye adı geçen firmaya yapması gerektiği, bu nedenle eda davası açılamayacağı gibi müşterisinin 17/03/2107 tarihli hasar faturasını göndermesi üzerine faturanın hemen davalıya iletilmesine rağmen davalının ödeme yapmaması nedeniyle müşterisi tarafından yapılması muhtemel icra takibi veya açılacak dava ile karşı karşıya kalacağının açık olması nedeniyle güncel hukuki yararın bulunduğunu ileri sürmüştür. 6100 sayılı HMKnun 106. maddesinde tespit davasıyla ilgili olarak “Tespit davası yoluyla, mahkemeden, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilir. Tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararı bulunmalıdır. Maddi vakıalar, tek başlarına tespit davasının konusunu oluşturamaz.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Tespit davası, eda davasının öncüsü durumunda olup, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, eda davası açılması mümkün olan hallerde davacının tespit davası açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması şarttır. Hukuki yararın varlığının kabulü için ise, talepte bulunanın hakkının tehlike altında bulunması ve verilecek bu tespit kararının bu tehlikeyi bertaraf edici nitelikte bulunması gereklidir. Tespit davasında, sadece tespit hükmü verilebilir. Verilen karar ile hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu kesin olarak tespit edilir. Bir tespit davasının kabule şayan olabilmesi için, bu davanın konusunu oluşturan hukuki ilişkinin var olup olmadığının mahkemece hemen tespit edilmesinde davacının menfaatinin (hukuki yararının) bulunması gerekir. ( Yargıtay 11 Hukuk dairesi 2016/ 4880 E. 2017/3679 K sayılı 1306/2017 tarihli kararı) Hukuki yarar bir dava şartıdır. Eda davalarında ve inşaî davalarda hukuki yararın bulunduğu varsayılır. Tespit davalarında ise her olayın özelliğine göre davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunup bulunmadığı değerlendirilmeli, özellikle eda davası açılması mümkün olan hallerde olumlu tespit davası açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmelidir. Somut olayda, sigortalı olan davacının 2012 yılında yurt dışında kurulu müşterisi olan şirkete muhtelif kablo satarak teslim ettiği ve yurt dışı firmasının tarafından kabloların ayıplı olduğu iddiasıyla davacıya başvuru yapıldığı, davacı tarafından da, sigorta poliçesi kapsamında hasar ödemesi talebinde bulunulduğu ve davalı tarafından ayıplı ürün hurda bedeli ve ürünlerin iadesine ilişkin nakliye masraflarının ödendiği ancak 152.312, 59 GBP zarar bedeli ile 15.000 GBP avukatlık ücretinin ödenmediği anlaşılmaktadır. İş bu davada, davacı taraf, ödemesi yapılmayan zarar bedelinin 152.312,59 GBP ve 15.000 GBP olduğunun tespitini istemektedir. Sigorta poliçesinde “Finansal Kayıp” teminatı bulunmakta olup, ürün garantisi ve ürün sorumluluğu teminatı kapsamı dışında olmak kaydıyla, sigortalının müşterilerinin ya da üçüncü kişilerin maruz kalacağı finansal kayıpların da teminat kapsamında olduğu belirtilmiştir. Taraflar arasındaki poliçe TTK 1473. maddesinde düzenlenen sorumluluk sigortası kapsamında bir poliçe olup, bu sigorta türünde, sigortacı, sigortalının, sigorta süresi içinde gerçekleşen bir olaydan kaynaklanan sorumluluğu nedeniyle zarar görene, tazminat ödemesi yapmayı üstlenmektedir. TTK 1475. maddesinde, sigortalının, sorumluluğunu gerektirecek olayları on gün içinde, kendisine yöneltilen talepleri ise derhal sigortacıya bildirmekle yükümlü olduğu hükmü bulunmaktadır. TTK 1478. maddesine göre de, zarar görenin kendisi, sigorta şirketine karşı doğrudan dava açabilecektir. Bu düzenlemelere göre, somut olayda, davacının, yurt dışı firması tarafından kendisine yöneltilen talebi davalı … şirketine derhal bildirdiği ve davalı tarafından ödeme yapılmadığı tarafların kabulündedir. Bu durumda, İngiltere de kurulu firmanın, aralarındaki temel ilişkiye göre davacı şirkete, TTK 1478.maddesine göre de davalı … şirketine karşı doğrudan dava açma hakkı bulunduğu tartışmasızdır. Davacının açtığı iş bu dava da, zararın poliçe kapsamında olup olmadığının tespiti noktasında elde edeceği hüküm, sadece taraflar arasında hüküm ifade edebilecek nitelikte olup, yurt dışındaki firma tarafından davacı aleyhine dava açılmasına engel teşkil etmeyeceği gibi dava açıldığında da elinde bu yönde bir hüküm olmasının neticeye etkisi olmayacaktır. Kaldı ki açılması muhtemel bir davada savunma olarak ileri sürülebilecek bir konuda ayrıca tespit davası açılmasında hukuki yarar bulunduğundan sözedilemez. Dolayısıyla davacının, yurt dışındaki müşterisinin, kendisine karşı dava açma veya icra takibi yapma ihtimalinin bulunması hakkının tehlike altında olduğu ve verilecek tespit kararının tehlikeyi bertaraf edici nitelikte olduğu yönündeki iddiasına ve istinaf nedenine itibar edilememiştir. Ayrıca poliçe özel şartlarında, sigortalının, sigortacının yazılı onayı olmadan kendisinden tazminat ödemesi talebinde bulunanlara ödeme yapamayacağı, sulh olamayacağına ilişkin düzenleme dahi, yurt dışındaki firmanın zarar gören olarak doğrudan sigorta şirketine karşı dava açma hakkı bulunması karşısında, davacının iş bu tespit davasını açmakta hukuki yararı olduğunun kabulü için yeterli olmayıp, davacı tarafından davalı … şirketine karşı sadece İngiltere’de kurulu dava dışı firmanın alacağının temlik alınması halinde temlik alacaklısı sıfatıyla yahut anılan firmaya ödeme yapıldıktan sonra ödemeye konu alacağın rücuen tahsiline ilişkin eda davası açılabileceği kanaatine varılmaktadır. Hukuki yarar, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca dava şartı olup, aynı Kanunun 115. maddesine göre; mahkemece yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmesi gerektiği gibi HMK 106/2 maddesi uyarınca da; eda davası açılabilecek hallerde tespit davası açılmasında “güncel yarar” koşulu da oluşmadığından, ilk derece mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu nedenle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 25/03/2021