Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/269 E. 2021/379 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/269
KARAR NO: 2021/379
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/09/2018
NUMARASI: 2016/128 Esas – 2018/918 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın usulden reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, davalı şirketin 19.07.2004 tarihinde, müvekkili şirketten … marka, 2004 model, … Şase numaralı sıfır aracı 128.484.300-TL’ye satın aldığını, 14.10.2003 tarihli 25259 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 13.10.2003 tarih 2003/6257 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile, 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listede yer alan mallarda uygulanan özel tüketim vergi oranlarında değişiklik yapıldığını, bu kapsamda, Bakanlar Kurulu Kararının Resmi Gazetede yayınlanma tarihi olan 14 Ekim 2003 tarihinden itibaren 06.06.2002 tarihli 4760 sayılı Özet Tüketim Vergisi Kanununa ekli (10 sayılı listede yer alan … numaralı mallara ilişkin özel tüketim vergisi oranlarının silindir hacminin 1600 cm3’ü geçmeyenler için %30, 1600 cm3’ü geçen fakat 2000 cm3’ü geçmeyenler için %52 ve 2000 cm3’ü geçenler için %75 olarak tespit edildiğini, söz konusu karara karşı Tüketici Koruma Derneği tarafından ikame edilen davada, Danıştay 7.Hukuk Dairesinin 22.04.2004 tarih 2003/2594 E. sayılı dosyasında vermiş olduğu yürütmenin durdurulması karan uyarınca; 4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanununa ekli (II) sayılı listedeki … numaralı araçlarda özel tüketim vergisinin; 1600cm3’ü geçmeyenler için %30, 1600 cm3’ü geçen fakat 2000 cm3’ü geçmeyenler için % 51.11, 2000 cm3’ü geçenler için %55.55 oranı üzerinden ÖTV’nin nihai alıcılardan alınarak satışların yapıldığını, bu kapsamda söz konusu yürütmeyi durdurma kararı uyarınca 18.06.2004 tarihinden sonra yapılan satışlarda motor hacmi 2000 cm3 üzerindeki araçlar için %55,55 oranı alıcılardan alınarak satış yapıldığını, bu itibarla huzurdaki dava konusu olan … marka, 2004 model, … şase numaralı aracın da davalı şirkete satılırken, araca ilişkin ÖTV %55,55 oranında hesaplanarak, davalı şirketten tahsil edildiğini, ancak Danıştay 7. Dairesinin bu kararının iptali istemiyle Danıştay Dava Daireleri Kuruluna’na yapılan itiraz sonucu bu kararın iptali halinde, motor silindir hacmi 2000 cm3’ü geçen araçlar için hesaplanan vergi ile 2003/6257 sayılı Bakanlar Kururu Kararıyla belirtilen oranlarda hesaplanan vergi arasındaki farkın borçlu davalı şirketten alınmasına ilişkin taraflar arasında Taahhütname akdedilmiş olduğunu, Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğünün 18.06.2004 tarihli B.07.0.GEL0.52/5200.40/2628383 sayılı yazısı uyarınca ilgili Vergi Daireleri tarafından Bakanlar Kurulu Kararına istinaden belirlenen ÖTV oranı ile satışlar arasında tahsil edilen ÖTV oranı arasındaki farka ilişkin vergi/ceza ihbarnamesi düzenlenerek müvekkili şirkete tebliğ edildiğini, 6111 sayılı uasa kapsamında yapılan müracaat ile 16.065,70 TL ÖTV farkının vergi dairesine ödendiğini, ödenen bu bedelin davalıdan rücuen tahsli için davalı aleyhine girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacının talep ve iddialarının hukuki bir dayanağının olmadığını, ÖTV farkından dolayı müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, davaya dayanak olarak sunulan taahhütnamedeki imzanın müvekkilinin şirket yetkili temsilcilerine ait olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında davacının davalıya sattığı araca ilişkin olarak motor silindir hacmi 2000 cm3’ü geçen araçlar için hesaplanan vergi ile 2003/6257 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile belirtilen oranlarda hesaplanan vergi arasındaki farkın borçlu davalı şirketten alınmasına ilişkin Taahhütname akdedilmiş olup davacı delil olarak bildirdiği Taahhütnameye dayanarak davalıya sattığı araca ilişkin olarak, bakanlar kurulu kararına göre belirlenen özel tüketim vergisi oranı ile satış tarihinde tahsil edilen özel tüketim vergisi oranı arasındaki farktan kaynaklanan alacağını talep ettiği, davalı tarafça Taahhütnamedeki imzaya itiraz edildiği, dosyaya sunulan davalı şirket yetkilisinin imza sirkülerindeki imza ile Taahhütnamedeki imzanın birbirleri ile uyuşmadığı gözlemlenmekle öncelikle Taahhütnamede yer alan imzanın davalı yetkilisine ait olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği, taahhütnamedeki imzanın incelenmesi yönünden grafolog bilirkişiden rapor aldırılmasına karar verildiği, Alım Satım Sözleşmesi ve Taahhütname aslının dosyaya sunulması hususunda taraf vekillerine iki haftalık süre verildiği, verilen kesin süre içerisinde belge aslının sunulmadığı, imza incelemesi yaptırılamaması nedeni ile esasa girilemediği, davacı delil olarak dayandığı Taahhütname aslını dosyaya sunamadığından ispat yükü üzerinde olan davacının davasının usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin tasfiye haline girmesi ve taşınmış olmasından kaynaklanan nedenlerle taahhütname aslı bulunup ibraz edilemediğini, ancak davalının ÖTV farkından sorumluluğunun tek dayanağının taahhütname olmadığını, taahhütname verilmemiş olsaydı bile, geriye dönük olarak tahakkuk ettirilen ÖTV farkından dolayı davalının sorumlu olduğunu, zira, motorlu araç ticaretinde, araç fiyatını oluşturan kalemlerden ÖTV, alıcı (nihai tüketici) tarafından yüklenilmekte olduğunu, ÖTV’nin satıcı tarafından üstlenilip alıcıya yansıtılmaması şeklinde bir uygulamanın sözkonusu olmadığını, kaldı ki ÖTV’nin satıcı tarafından üstlenilmesini beklemek, ticaretin ve hayatın olağan akışına da aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, davacı satıcı tarafından davalı alıcıya satışı ve tescili yapılan araç nedeniyle sonradan ÖTV oranlarındaki artış nedeniyle davacının kendisinden tahsil edilen ÖTV farkının davalı alıcıdan rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, davacı tarafından 19.07.2004 tarihinde, dava konusu … marka, 2004 model, 5.500 CC motor gücündeki sıfır aracın 128.484.300-TL’ye davalıya satıldığı, taraflar arasında davalı tarafından ödenen bedelin ve 38.885,00 TL’lik kısmının %55,55 oranı üzerinden belirlenen ÖTV olduğu, araç satışı için düzenlenen faturada araç satım bedeli ve kdv’si yanında özel tüketim vergisi adı altında göterilen miktarın davacı satıcıya ödendiği, daha sonradan vergi dairesince, 23.11.2009 tarihinde, satış tarihinde tahsil oranı %55,55 ile Bakanlar Kurulu Kararı ile belirlenen %75 oranı arasındaki ÖTV farkı alacağını davacı satıcıdan talep ettiği, davacının bu bedeli 6111 sayılı yasa kapsamında vergi dairesine ödediği dosya kapsamından anlaşılmakla uyuşmazlık, taraflar arasındaki yapılan araç alım satım sözleşmesinden dolayı, satışa konu aracın ÖTV sinde Bakanlar Kurulu tarafından yapılan artıştan hangi tarafın sorumlu olacağı noktasında toplanmaktadır. Türk vergi sistemi, özel tüketim vergisini, katma değer vergisi gibi mal ya da hizmetin üretiminden tüketiciye intikaline kadar her el değiştirme aşamasında alınan genel bir tüketim vergisi olarak düzenlemek suretiyle satış işlemlerinde bu verginin alıcı tarafından ödenmesini öngörmüştür. Buna göre, alıcı, satış bedelini ve o bedel üzerinden devlete ödenmesi gereken özel tüketim vergisi tutarını satıcıya verecek; satıcı ise, kendisine ait satış bedeliyle birlikte katma değer vergisi yanında özel tüketim vergisini alıcıdan tahsil edecek; satış bedelini kendisinde tutup, özel tüketim ve katma değer vergisini devlete ödeyecek, bu yönde bir aracılık yapacaktır. Kısaca bu verginin devlete karşı yükümlüsü durumunda bulunan, satıcıdır. Alıcıya düşen, satış bedelinden ayrı olarak gösterilmesi ve bu şekilde kendisinden istenmesi halinde bedele ek olarak vergi tutarını da satıcıya vermekten ibarettir. Ne var ki, somut olayda, taraflar arasındaki satım sözleşmesinin edimlerinin taraflarca ifa edildiği, davacı satıcının fatura bedelini ihtirazi kayıt koymadan davalı alıcıdan tahsil ettiği ve aracın da davalı alıcı adına kayıt ve tescilinin yapıldığı, edimlerin ifasından sonra geriye dönük olarak satımdan kaynaklı ÖTV farkının davalı alıcıdan talep edilemeyeceği gibi, davaya dayanak olarak sunulan ve fakat aslı ibraz edilemediğinden imza incelemesi yapılamayan ÖTV farkının ödeneceğine ilişkin belgeye de itibar edilemeyeceği gözetildiğinde, ispat yükü üzerinde olan davacının iddiasını ispat edemediğinden davanın esastan reddine karar verilmesi gerekirken davanın usulden reddine denilmesi doğru değil ise de, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, sonucu itibari ile doğru olan ilk derece mahkemesine yönelik istinaf sebeplerinin tümünün reddi gerekmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca, esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.