Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/268 E. 2021/306 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/268
KARAR NO: 2021/306
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2018
NUMARASI: 2017/863 Esas – 2018/1081 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle, taraflar arasındaki ticari ilişki çerçevesinde 07/11/2015 tarihi oluşan cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla yapılan takibe itirazın iptali ile alacağın % 20 si oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesiyle, taraflar arasındaki alım-satım ilişkisine göre oluşan cari hesapta mutabakat sağlanmadığı, kesin ve likit bir alacak olmadığından icra takibine konu yapılmasının iyiniyetle bağdaşmadığı zira bir kısım malların hatalı olup iade edilmesi gerektiğinin anlaşıldığı, temerrüt oluşmadığı gibi talep edilen faizin ve faiz oranının da fahiş olduğu, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, benimsenen bilirkişi raporuna göre, takip tarihi itibarıyla 29.750,00 TL olan davacı alacak bakiyesinde tarafların ticari defterlerinin tam bir mutabakat içinde olduğu, takipten önce davalının temerrüde düşürülmediği, bu nedenle işlemiş faiz alacağının istenemeyeceği, alacağın likit olduğu, takipten sonra toplam 19.500,00 TL davalı ödemesinin infazda nazara alınması gerektiği gerekçesiyle davanın asıl alacak üzerinden kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, taraf vekillerince istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle, icra takibinden sonra davalı tarafından yapılan ödemelerin, takip tarihinden sonra düzenlenen fatura karşılığı ödemeler olduğu zira ödeme dekontlarında ” fatura ödeme” ibaresi bulunup, takip konusu alacağın, cari hesaba dayalı olduğu, ayrıca dekontlarda icra dosyasındaki alacağa mahsuben yapıldığına ilişkin bir açıklamanın da olmadığı bu nedenle dava konusu borçtan tenzil edilmesinin hatalı olduğu, TBK 102. maddesinin , ” birden çok borç olması halinde kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumlarda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise, ödemenin borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir” hükmü ve dekontlardaki “fatura ödemesi” açıklaması dikkate alındığında 19.500 TL miktarındaki ödemenin takip konusu borçtan tenzil edilmesi TBK 102. maddesine aykırı olduğundan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;,Takipten sonra üç ayrı tarihte yapılan toplam 19.500, TL ödemenin davaya esas icra takibine konu borç için yapıldığı, TBK 102. maddesine uygun olarak dava konusu borçtan tenzil edilmesinin yerinde olduğu, ancak takibe itiraz tarihi itibarıyla ortada likit bir alacak olmadığı zira iade edilmesi gereken hatalı ürünler bulunup, taraflar arasında mutabakatın sağlanmadığı dikkate alındığında icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceği, ayrıca kötüniyet kanıtlanmadan da icra inkar tazminatına karar verilmesinin yasaya aykırı olduğu,Mahkemenin inceleme ara kararına göre 2015 yılına ilişkin ticari defterleri hazır edildiği halde, bilirkişi tarafından muavin defter ibraz edilmediğinden davacı şirketle ticari ilişkinin detaylarının tespit edilemediği sadece bakiye tespitine yönelik inceleme yapıldığının bildirildiği böylece eksik inceleme yapıldığının anlaşılmasına rağmen mahkemece bu kayıtlar incelenmeden karar verilmesinin hatalı olduğu ileri sürülerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması talep edilmiştir.
GEREKÇE: Dava, açık hesap alacağının tahsili amacıyla yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı taraf, 2015 yılı cari hesap bakiyesinin ödenmediğini ileri sürmüş, davalı ise taraflar arasında tam mutabakat olmadığından miktarı belirli olmayan alacağın talep edilebilir olmadığını savunmuştur. Mahkemece yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulü ile davalının icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmiş, bu karar, taraf vekillerince istinaf edilmiştir. İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır. Davalı tarafından yargılama sırasında ibraz edilen ödemeye ilişkin üç ayrı banka dekontunun; İcra takip tarihi ile dava tarihi arasında davalı tarafından, davacının hesabına “fatura ödemesi ” açıklamasıyla 03/08/2017 tarihinde 7.500,00 TL, 06/09/2017 tarihinde 7.000,00 TL ve dava tarihinden sonra 07/11/2017 tarihinde de 5.000,00 TL olmak üzere toplam 19.500,00 TL ödemeye ilişkin olduğu görülmüştür. Davalı tarafından yapılan bu ödemeler tarafların kabulünde olup,bu hususta ihtilaf bulunmamaktadır.Davacı, TBK 102. maddesi gereğince, dekontlardaki açıklamaya göre, taraflar arasında takip tarihinden sonra da devam eden ticari ilişki kapsamında takipten sonra düzenlenen faturalara karşılık ödeme olduğu, takibin cari hesaba dayalı olması nedeniyle icra dosyası borcundan tenzil edilemeyeceğini , davalı ise ödemelerin takip konusu borca karşılık yapıldığı gibi dekontlarda tarihi ve miktarı belirtilmeksizin sadece ” fatura ödemesi” ibaresinin yazılı olması nedeniyle davacının iddiasının aksine TBK 102. maddesi uyarınca, ödemelerin takip borcundan tenzil edilmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Somut olayda;mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda, takip tarihindeki davacı alacağı bakımından taraf defterleri arasında tam mutabakat olduğu ve davalının 2015 yılına ilişkin yevmiye, envanter ve kebir defterinde, davacının 29.750,00 TL alacaklı olduğu tarafların incelenen 2015 yılı ticari defterlerine göre, davacının yıl sonu cari hesap alacağının 29.750,00 TL olduğu saptanmış olup, davalının 2015 yılı muavin kayıtlarının incelenmemiş olmasının neticeye etkisi bulunmadığından bu yöndeki istinaf sebebi yerinde görülmemiştir.Davacının 2017 yılı muavin kayıtlarının incelenmesinden, önceki yıllardan devreden 2015 yılı cari hesap bakiyesi ve takip konusu olan 29.750,00 TL nin kayıtlı bulunduğu, davacının takip tarihinden sonra 2017 yılı haziran ve temmuz ayında beş adet toplam 5.088,94 TL bedelli fatura düzenlendiği davalı tarafından 03/08/2017 tarihinde 7.500,00 TL miktarlı ilk ödemenin yapıldığı, devam eden süreçte yine ağustos ve eylül ayında davacı tarafından üç adet toplam 3.970,13 TL tutarında fatura tanzim edildiği ve 06/09/2017 tarihli 7.000,00TL miktarlı ikinci ödemenin yapıldığı, eylül ayında davacı tarafından yine fatura düzenlenmeye devam edildiği ve dava tarihi olan 05/10/2017 den sonra 07/11/2017 tarihinde bu kez 5.000,00 TL bedelli üçüncü ödemenin yapıldığı, sonrasında da taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiği tespit edilmiştir. Davacı tarafından 2015 yılı bakiye alacağı için 18/04/2017 tarihinde icra takibi yapılmış olup, ticari ilişkinin ve faturalaşmanın takipten hatta davadan sonra da devam ettiği anlaşıldığından taraflar arasındaki ilişkinin, açık hesap ilişkisi olduğu kabul edilmelidir. Nitekim, açık hesap ilişkisi, önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. TTK 89. maddesinde tanımlanan cari hesap sözleşmesi ise, iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme olup, yazılı yapılmadıkça geçerli olmayan bir sözleşmedir. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümler uygulanamaz. TBK’nın 102. maddesi, “Kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Birden çok borç muaccel ise ödemenin, borçluya karşı ilk olarak takip edilen borç için yapılmış olduğu kabul edilir. Takip yapılmamış ise ödeme, vadesi ilk önce gelmiş olan borç için yapılmış olur. Birden çok borcun vadesi aynı zamanda gelmişse, mahsup orantılı olarak; borçlardan hiçbirinin vadesi gelmemişse ödeme, güvencesi en az olan borç için yapılmış sayılır.” düzenlemesini içermektedir. Davacının banka hesabına yapılan ödemelere ilişkin dekontlarda sadece “fatura ödeme” açıklamasının bulunup, hangi fatura karşılığı olduğunun açıkça yazılmadığı gibi yapılan takip konusu 2015 yılı bakiye alacağından ayrı olarak takip tarihinden sonra ve davalının ilk ödemesinden önce düzenlenen beş faturanın toplam tutarının 5.088,94 TL olduğu, oysa ilk ödemenin 7.500,00 TL olduğu ve takipten sonraki ilk ödemeden önce düzenlenen beş adet faturanın toplam bedelinden fazla olduğu görülmektedir. O halde TBK 102. maddesi anlamında,” makbuzda bir açıklık bulunmadığı” hali gerçekleştiği gibi taraflar arasındaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olduğu da dikkate alındığında davalının takip ile dava tarihi arasında iki ayrı ve dava tarihinde sonraki bir olmak üzere toplam üç ayrı tarih ve miktarda yaptığı ödemelerin, öncelikle takip konusu borçtan tenzil edilmesi gerektiği sonucuna varılmalıdır. Davacının kendi defterlerinde, daha önce ödenmeyen ve hatta takip konusu yapılan alacak olduğu halde faturalaşmanın devam etmesi nedeniyle taraflar arasındaki ilişkinin açık hesap ilişkisi olarak kabulü gerektiği, bu durumda TTK 89. maddesinde düzenlenen cari hesaba ilişkin hükümlerin uygulanamayacağı, esasen takip konusu alacağın 2015 yılı ve önceki yıllarda düzenlenen faturalardan kaynaklı bakiye alacak olduğu, ödeme belgesinde sadece fatura yazılıp, hangi fatura olduğunun belirtilmemesi ve taraflar arasındaki ilişkinin de takipten sonra da devam etmesi, TBK 102. maddesinin, birden çok borcun muaccel olması durumunda ödemenin ilk takip konusu borçtan mahsup edilmesi gerektiğine ilişkin amir hükmü karşısında davacının aksi yöndeki iddiası ve istinaf nedenine itibar edilememiştir. İİK 67. maddesine göre alacaklı yararına icra inkar tazminatına karar verilebilmesi için, itirazın haksız ve alacağın likit olması gerekli ve yeterli olup, borçlunun kötü niyetli olduğunun kanıtlanması gerekli değildir. Kanun koyucu, alacaklı yararına icra inkar tazminatı takdirinde, borçlunun kötü niyetli olması koşulunu öngörmemiş, borçul lehine kötüniyet tazminaıt hükmedilmesi için kötü niyetli olması koşulunu öngörmüştür. Eldeki davada, takip tarihi itibarıyla davacının, alacaklı olduğu buna bağlı olarak davalının itirazının haksız ve alacağın da önceki yıllardan devreden faturalardan kaynaklı bakiye likit alacak olması karşısında, davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesinde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin, davalı tarafından yapılan ödemelerin takip konusu borçtan mahsup edilmesine ilişkin tespiti isabetli ise de üç ayrı tarihte yapılan ödemelerden ikisi takip tarihi ile dava tarihi arasında olup, üçüncü ödeme 07/11/2017 tarihinde davadan sonra yapıldığından, ilk iki ödemenin mahkemece TBK 100. maddesi dikkate alınarak öncelikle faizden tenzili ile dava tarihi itibarıyla alacağın tespiti ile belirlenen miktar üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatının da bu miktara göre tespiti dava tarihinden sonra yapılan ödemenin de karar da yazılı olduğu gibi infazda nazara alınması şeklinde hüküm kurulması gerekirken, her üç ödemenin tarih ve miktarı da belirtilmeksizin infazda tereddüt uyandıracak şekilde toplam 19.500,00 TL ödemenin infazda dikkate alınması yönünde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Takibe konu alacak 29.750TL ‘ye takip tarihi olan 17/04/2017 tarihinden ilk ödeme tarihi olan 03/08/2017 tarihine kadar 108 gün için %9 ,75 avans faizi üzerinden 858,27 TL faiz işleyeceği, 7500 TL kısmi ödemenin TBK 100. Maddesi uyarınca önce işlemiş faizden indirimi sonucu 23.108,27 TL bakiye alacak kaldığı, ilk ödeme tarihi 03/08/2017 tarihinden 2. ödeme tarihi olan 06/09/2017 tarihine kadar 34 gün için %9,75 avans faizi üzerinden 209,87 TL faiz işleyeceği, 7.000,00 TL kısmi ödeme tenzil edildiğinde 16.318,14 TL bakiye alacak kaldığı hesaplanmıştır. Buna göre davalı tarafça takip tarihinden sonra dava tarihinden önce yapılan kısmi ödemelerden sonra, halen 16.318,14 TL alacağı bulunduğu re’sen yapılan hesaplama sonucunda görülmüştür. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ; dosyada toplanacak başkaca delil bulunmadığı ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirir bir hususta bulunmadığından,kararın kaldırılmasına davanın kısmen kabulü ile 16.318,14 TL asıl alacak yönünden itirazın iptaline ve reddedilen kısım yönünden davacı haksız ise de kötüniyetli olduğu dosya kapsamına göre ispatlanamadığından yasal koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı ve fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/(1)-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE; 2-Davalı vekilinin İstinaf isteminin KABULÜ İLE, İstinafa konu mahkeme kararının HMK’nın 353/(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 3-Davanın kısmen kabulü ile, İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı icra dosyasında 16.318,14 -TL asıl alacak yönünden davalı borçlunun İİK 67 Maddesi uyarınca İTİRAZIN İPTALİ ile takibin bu miktar üzerinden son ödeme tarihi olan 06/09/2017 tarihinden itibaren %10,5 oranını geçmemek kaydıyla değişen oranlarda işleyecek avans faizi ile birlikte devamına, 4-Dava tarihinden sonra 07/11/2017 tarihine davalı tarafından yapılan 5000- TL ödemenin infaz aşamasında dikkate alınmasına , 5-İtirazın iptaline karar verilen asıl alacağın %20 si oranında hesaplanan (3263,62-TL) icra inkar tazminatının İİK 67 maddesi uyarınca davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İşlemiş faiz alacağına yönelik itirazın iptali talebinin Reddine 7-Davalı borçlunun yasal koşulları oluşmayan Kötüniyet Tazminatı talebinin Reddine, 8-Alınması gerekli 2.032,22 TL karar harcından peşin alınan 585,08 TL harcın mahsubu ile kalan 1.447,14 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 9-Davacı tarafından yargılama sırasında yapılan 31,40 TL başvurma harcı, 700-TL bilirkişi ücreti ve 39-TL tebligat gideri olmak üzere toplam 770,4-TL yargılama giderinin kabul ve red oranına göre(%55 kabul)toplam 423,720 TL yargılama gideri ve davacı tarafından peşin yatırılan 585,08 TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, 10-Davalı tarafından yargılama sırasında herhangi bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına 11-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan AAÜT gereğince hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 12-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan AAÜT gereğince davanın reddedilen bölümü için hesaplanan 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 13-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde kullanılmayan gider avansının HMK 333 maddesi gereğince yatıran tarafa iadesine, 14-İstinaf aşamasındaki giderler yönünden; a-Davacı tarafça yatırılan 44,40 TL istinaf karar mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcının davacıdan tahsili ile hazine ye irat kaydına, b-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, c-Davalı vekilince yatırılan 508,08-TL istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, d-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan 121,30 TL istinaf başvuru harcı ve 38 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davacıya verilmesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 18/03/2021