Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/264 E. 2021/303 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/264
KARAR NO : 2021/303
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/10/2018
NUMARASI: 2013/257 Esas – 2018/1110 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Taraflar arasındaki Menfi Tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalı banka ile dava dışı.Ltd.Şti arasında aktedilen Ticari Taşıt ve Rehin Sözleşmesini müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, bankanın kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağını tahsil için asıl borçlu şirkete karşı İstanbul Anadolu 6. İcra Dairesinin (eski Kadıköy 6. İcra müdürlüğü) … E. Sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibi yaptığı ve araçların satılarak alacağın tahsil edilmesine rağmen aynı alacak için, aynı tarihte, aynı icra dairesinin 2011/23064 E. Sayılı dosyasıyla da davacıya karşı takibe geçildiği, rehin takibinde yapılan tahsilatların davalı bankaya bildirilmesine rağmen 2011/23064 E. sayılı takip dosyasında tenzil edilmediği, oysa borcun kapatıldığı ve istenen faizin de fahiş olduğunu belirterek İstanbul Anadolu 6. İcra dairesinin … E. Sayılı dosyasından davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının Ticari Taşıt Kredisi ve Rehin Sözleşmesinde müteselsil kefil olduğu, tahsilde tekerrür olmamak üzere rehinli takipten ayrı olarak kefile karşı da takip yapılabileceği, borcun ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek gönderilen ihtarın davacıya tebliğ edilmesine rağmen ödeme yapılmaması nedeniyle İstanbul Anadolu 6. İcra dairesinin … E sayılı dosyasıyla takip yapıldığını belirterek haksız davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:Mahkemece, TBK 586. maddesi uyarınca, alacağın teslime bağlı olmayan taşınır rehni veya alacak rehni ile teminat altına alınması halinde rehin takibi yapılmadan evvel kefile başvurulamayacağı gibi benimsenen 19/02/2018 tarihli bilirkişi raporunda, dava tarihi itibarıyla davacının bankaya borcunun olmadığı zira rehin takip dosyasında yapılan tahsilatlarla borcun kapatıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu karar, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesiyle, TBK 586. maddesi gereği, alacağın tam olarak karşılanacağının belli olmaması nedeniyle asıl borçluya karşı rehin takibi, müteselsil kefile karşı da ilamsız takip yapılabileceği, sözleşmeden kaynaklanan borcun ödenmemesi nedeniyle hesabın kat edilerek keşide edilen 15/11/2011 tarihli ihtarnameye rağmen ödeme yapılmadığından, İst. Anadolu 6. İcra Dairesinin …e sayılı dosyasıyla, ihtardan sonra yapılan ödemelerin tenzil edilerek müteselsil kefil davacıya karşı takibe geçildiği, takip tarihi ile davacının bankaya borçlu olduğu sabit olduğundan davanın usul yönünden reddi gerektiği,Dosyada bulunan bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden hüküm kurulduğu, hükme esas alınan raporda aleyhe olan kısmının esas alındığı gibi bu raporda icra takip masraflarının eksik hesaplandığı bu nedenle borcun olmadığı sonucuna ulaşıldığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, İİK 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır.Davacı taraf, müteselsil kefil olduğu kredi sözleşmesinden kaynaklanan banka alacağının tahsili için asıl borçluya karşı rehin takibi yapılarak alacağın tahsil edilmesine rağmen aynı alacak için kendisine de ilamsız takip yapıldığı ve rehinli takip dosyasındaki tahsilatların ilamsız takip dosyasında borçtan düşülmediği oysa yapılan tahsilatla borcun sona erdiğini belirterek ilamsız takip dosyasından borçlu olmadığını ileri sürmüş, davalı ise aynı alacak için tahsilde tekerrür olmamak üzere rehin takibi ve ilamsız takip yapılabileceği gibi rehin takibine ilişkin dosyada alacağın tam olarak tahsil edilemediğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık bakımından re’sen yapılmıştır.Davalı banka ile dava dışı şirket arasında 13/09/2010 tarihli ve 28.000,00 TL bedelli Ticari Taşıt ve Rehin sözleşmesi aktedilmiş ve davacı bu sözleşmeyi müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır.Sözleşmenin imzalandığı tarih 13/09/2010 olduğundan, 818 sayılı BK nın kefalete ilişkin hükümlerine göre, davacının müteselsil kefaletinin geçerli olduğu görülmektedir. Anılan sözleşmeye göre kullandırılan taksitli kredinin geri ödemesinin yapılmaması nedeniyle banka tarafından hesap kat edilerek Kartal 9. Noterliğininden keşide edilen 15/11/2011 tarihli ihtarnamesiyle borcun ödenmesi talep edilmiştir. Kredi borçluları tarafından ödeme yapılmadığından, banka tarafından tahsilde tekerrür olmamak üzere dava dışı asıl borçlu şirkete karşı 24.076,24 TL asıl, 951,21 TL işlemiş faiz, 47,55 TL BSMV, 2.175,8 TL masraf olmak üzere toplam 27.250,83 TL üzerinden İstanbul Anadolu 6. İcra dairesinin … E.sayılı dosyası ile rehnin paraya çevrilmesi yoluyla, davacıya ve diğer müteselsil kefillere karşı aynı icra dairesinin 2011/23064 E. sayılı dosyasıyla da ilamsız icra takibi yapılmıştır6098 sayılı TBK 586. maddesi, ” kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir.Alacak, teslime bağlı taşınır rehni veya alacak rehni ile güvenceye alınmışsa, rehnin paraya çevrilmesinden önce kefile başvurulamaz. Ancak, alacağın rehnin paraya çevrilmesi yoluyla tamamen karşılanamayacağının önceden hâkim tarafından belirlenmesi veya borçlunun iflas etmesi ya da konkordato mehli verilmesi hâllerinde, rehnin paraya çevrilmesinden önce de kefile başvurulabilir.” hükmüne göre, asıl borçlunun ifada gecikmesi ve ihtara rağmen ödeme yapmaması veya açıkça ödeme güçlüğü içinde olması halinde rehin paraya çevrilmeden müteselsil kefile gidilebilecektir. Rehin konusu “teslime bağlı taşınır rehni” ise alacaklı ancak 2. fıkrada öngörülen durumlarda rehni paraya çevirmeden müteselsil kefile gidebilir.6098 sayılı TBK 589.maddesi (818 sayılı 490.maddesi) uyarınca, kefil, asıl borçlunun borcu ve temerrüdünün sonuçlarından kefalet limiti dahilinde, kendi temerrüdünün sonuçlarından ise ayrıca sorumludur.
Somut olayda, rehin konusu araç olup, araç rehni teslime bağlı olmadığından, trafik kaydı üzerine “rehin” kaydının işlenmesi ile tesis edilebilecektir. Dolayısıyla teslime bağlı taşınır rehni için öngörülen TBK 586/2 maddesinin olayda uygulanma imkanı bulunmadığı gibi “tahsilde tekerrür olmamak üzere” rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip ile birlikte müteselsil kefile karşı ilamsız takip yapılması da TBK 586. maddesine aykırılık teşkil etmez.HMK 266. maddesi uyarınca, mahkeme, çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Banka kayıtlarının incelenmesi özel ve teknik bilgiyi gerektirdiğinden ilk derece mahkemesince konusunda uzman bilirkişilerden rapor alınmış olup, icra takip masraflarının farklı miktarda alınması nedeniyle çelişki bulunduğu düşünülse de, mahkemece benimsenen tarihli rapor da dahil olmak üzere dosyada mevcut tüm raporlarda, bankanın dava tarihi itibarıyla halen alacaklı olduğu bildirilmiş olduğuna göre esasen hukuki değerlendirmenin mahkemeye ait olması ve HMK 282. maddesi, “hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir”, hükmü gereği raporlar arasındaki çelişkinin giderilmeden hüküm kurulduğundan da sözedilemeyecektir.İİK 72. maddesinde düzenlenen menfi tespit davasında borç- alacak miktarı dava tarihi itibarıyla belirlenir.Öncelikle, kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun takip tarihi itibarıyla belirlenmesi ve takipten sonra dava tarihine kadar olan ödemelerin tenzili ile dava tarihi itibarıyla borç miktarının tespiti gerekmektedir. Ödemeler tenzil edilirken TBK 100. maddesi hükmü gözönüne alınmalıdır. Ne var ki mahkemece hükme esas alınan 19/02/2018 tarihli kök raporda, TBK 100. maddesi dikkate alınmaksızın hesaplama yapılmış ve davacının icra vekalet ücreti hariç 78.71 TL fazla ödeme yaptığı açıklanmıştır. Aynı bilirkişi tarafından düzenlenen 27/06/2018 tarihli ek raporda ise, TBK 100. maddesine uygun olarak ödemelerin önce faizden indirilmesi sonucu davalı bankanın asıl alacak ve faiz alacağının sona erdiği ancak 2.802,81 TL icra masrafları da eklendiğinde bankanın bu kez 797,76 TL alacaklı olduğu ifade edilmiştir. Bu durumda esasen her iki raporda da dosya borcunun kapanmadığı sonucuna ulaşıldığı görülmektedir. Zira mahkemece itibar edilen raporda 78,71 TL fazla ödeme tespitinde icra vekalet ücretinin hariç tutulduğu açıkça belirtilmiştir.Davalı bankanın davaya esas icra dosyasından takip tarihi itibarıyla 24.076,24 TL asıl, işlemiş faiz ve fer’ileri ve 2.175,83 TL masraf ile birlikte toplam 26.825,08 TL alacağı bulunduğunun ihtilafsız olduğu, taraflar arasındaki ihtilafın, takip tarihinden sonra dava konusu olmayan rehnin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan icra takibinde araç satışından elde edilen tahsilatlarla davacıya karşı yapılan ilamsız takip dosyasındaki borcun kapanıp kapanmadığı konusundan kaynaklandığı, bu durumda her bir tahsilat tarihine kadar faiz ve %5 faizin gider vergisi uygulanarak ödemenin öncelikle faiz ve ferilerinden tenzili ayrıca icra vekalet ücreti ve masrafların da eklenerek dava tarihi itibarıyla borç olup olmadığının belirlenmesi gerekmekte olup, dosyada mübrez 26/06/2018 tarihli ek raporda, TBK 100. maddesi ve açıklanan diğer hususlar dikkate alınarak yapılan hesaplama sonucu dava tarihinde davalının icra vekalet ücreti dahi olmadan halen 797,76 TL alacaklı olduğunun saptandığı, davanın da, takipten önceki bir nedene dayalı olarak değil, takipten sonraki tahsilatların borcu kapattığı iddiasına dayandığı ve dava tarihi itibarıyla icra dosya borcunun sona ermeyip halen davalı bankanın alacaklı olmasına göre davanın reddi gerekirken, kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının HMK 353 (b)-2 maddesi uyarınca kaldırılmasına, aynı maddede belirtildiği üzere yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapmadan karar verilebileceğinden, kararın kaldırılmasına davanın ve İİK’nun 72/4 maddesi kapsamında yasal koşulları oluşmayan davalı bankanın kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE; ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353(1)b-2 uyarınca KALDIRILMASINA;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalı bankanın İİK’nun 72/4 maddesi kapsamında yasal koşulları oluşmayan Kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gereken 59,30 TL maktu harçtan peşin alınan 512,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 453,60 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davalı vekil ile temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT tarifesi uyarınca, davalı yararına taktir olunan 4.088,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
5-Davacının yaptığı yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından herhangi bir masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından artan tutarların hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili taraflara iadesine,
8-İstinaf yargılaması yönünden;
a-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, istinaf peşin karar harcının istek halinde kendisine iadesine,
b-Davalı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 98,10 TL istinaf başvuru harcı ve tebligat posta masrafı 14,00 TL olmak üzere toplam 112,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.