Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/255 E. 2021/326 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/255
KARAR NO: 2021/326
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/05/2018
NUMARASI: 2014/1541 Esas – 2018/554 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkillerden … Limited Şirketi’nin (… Ltd. Şti.) et ve döner mamulleri alanında restoran ve döner satış yeri işletmeciliği yapan bir şirket olduğunu, … Limited Şirketi’nin de kardeş şirket olup, aynı alanda faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirketlerin … (…) adında markaları bulunup, bu marka altında bir çok bayiiliklerinin bulunduğunu, müvekkili …’nun … Ltd. Şti.’nin yetkilisi, …’nun ise şirket ortağı olduğunu, davalı ile müvekkilleri arasında evveliyattan süregelen hukuklarının ve ticari ilişkilerinin olduğunu, davalının müvekkillere ait … markasından bayiilik almak isteyen bir girişimci olduğunu, davalının Kadıköy şubesi olarak bilinen … markası altında faaliyet gösteren restoranın bayiiliğini almak istemesi üzerine, tarafların biraraya gelerek müzakerede bulunduklarını, ayrıca davalının ortağı ve yöneticisi olduğu … Ltd. Şti. adında bir şirketi bulunduğunu, müvekkiler ile davalı arasındaki ticari borç ve alacaklarda uzlaşmak ve hem de Kadıköy şubesinin bayiiliğini davalıya devretmek üzere, yazılı mutabakata varıldığını, bu suretle 12.02.2014 tarihli protokolün düzenlendiğini, bu protokolün bir tarafını müvekkiller oluştururken diğer tarafını ise davalı ve ortağı/yönetici olduğu …Ltd Şti ve bu şirketin ortağı dava dışı …’ın oluşturduğunu, protokolde, taraflar arasındaki cari hesap, banka teminat mektupları, krediler ve devam eden icra takipleri gibi bir çok konuda düzenleme bulunduğunu, nitekim protokol’ün 3. Maddesinde davalının … Ltd. Şti.’nin ortağı olduğu için bu paylarını davacılara devretmesinin kararlaştırıldığını, hisse devrine ilişkin olarak müvekkillerinin borçlusu olduğu 3 adet bono olmak üzere toplam 150.000 TL ödeme yapılacağını, bu maddeye binaen üç adet bononun düzenlenerek davalıya verildiğini, protokolün imzalanmasından sonra Kadıköy şubesinin davalıya bayii olarak verildiğini ve protokolün uygulanmaya başladığını, ancak davalının ihtarname göndererek protokolü feshettiğini beyan ettiğini ve kendisine verilen bonolardan vadesi gelen iki adedini de takibe koyduğunu, protokol feshedildiğine göre protokole dayalı tanzim edilmiş olan bonoların da sebebini ve dayanaklarını yitirdiğini ileri sürerek icra takibine konulan 01.09.2014 ve 01.11.2014 vadeli 50.000 TL’şer bedelli olmak üzere 2 adet bonodan ve henüz icra takibine konu olmayan 01.01.2015 vadeli 50.000 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacılara göndermiş oldukları ihtarnamede, hiçbir biçimde sözleşmeden geri döndüklerine veya sözleşmeyi feshettiklerine dair bir ibare ya da bu anlam çıkarılacak bir söylemin bulunmadığını, protokol gereğince, müvekkilinin, … Ltd. Şti. nezdindeki %50 tutarındaki … hissesinin …’na devrini sağladığını, devir işleminin ticaret siciline tescil edilerek Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiğini, bunun karşılığında alınan işbu davaya konu bono bedellerini davacıların ödemediklerini belirterek davanın reddine ve %20 tazminata karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında imzalanan protokolün 3. Maddesi ile davalının evvelinde …’e devrettiği şirketteki hak ve hisselerini davacılar … veya …’nun kendisine veya gösterecekleri başka kişilere devretmeyi üstlendiği, davaya konu senetlerin söz konusu madde uyarınca hisse devri için verildiğine ve dosya içerisinde bulunan Ticaret Sicil Gazetesinin nüshasına göre protokolde kararlaştırılan hisselerin devredildiğine ilişkin bir uyuşmazlık bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, sözleşmenin davalı tarafça feshedilip feshedilmediği ve fesih nedeniyle senetlerin bedelsiz kalıp kalmadığı hususunda olduğu, davalı tarafça gönderilen ihtarnamede, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere sözleşmenin feshedildiğine ilişkin herhangi bir herhangi bir ibare bulunmadığı, aksine dava konusu senetlerin bedelinin ödenmesinin istenildiği, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının ihtar edildiği, dolayısıyla sözleşmenin davalı tarafça feshedilmediği gibi davacı taraf her ne kadar edimlerin iadesi istenilmiş ise de karşı tarafın sözleşmeyi feshettiği iradesine dayandığı, oysa ki taraflar arasında yapılan ve karşılıklı edim yükleyen protokol bakımından her iki taraf bakımından da geçerli bir fesih iradesi bulunmadığı, bu hali ile hali ile protokol uyarınca davalının üzerine düşen hisse devrini gerçekleştirdiği, ancak davalıların hisse devir bedeline ilişkin dava konusu senetleri ödemediği, kendi edimini ifa eden davalının, karşı edimin ifası için senetleri takibe koymasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, senetler hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesi nedeniyle tazminat koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın reddine ve dava değeri 150.000,00 TL nin %20 si oranında belirlenen tazminatının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya ödenmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalının müvekkillerine keşide ettiği ihtarnamede açıkça olmasa bile fesih iradesini zımnen ortaya koyduğunu, nitekin bu ihtardan sonra protokolden önce başlatılmış takiplere devam ederek haciz işlemlerini başlattığını, fesih nedeniyle protokol kapsamında düzenlenen bonoların bedelsiz kaldığını, müvekkillerine iadesi gerektiği halde iade edilmediğini, dava açmakta hukuki yararlarının olduğunu, davanın kabulü gerektiğini, kötü niyet tazminatı koşullarının oluşmadığı halde müvekilleri aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedildiğini, ayrıca müvekkillerinin her biri aleyhine davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin de doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, icra takibine konu edilen bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Somut olayda, taraflar arasında akdedilen 12.02.2014 tarihli protokol kapsamında düzenlenen bonoların davalıya verildiğini, davalının protokolü feshettiğinden bahisle bedelsiz kalan bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istenmiş, davalı ise, protokolün feshedilmediğini, protokol gereğince, … Ltd. Şti. nezdindeki %50 tutarındaki … hissesinin …’na devrini sağladığını, bunun karşılığında alınan davaya konu bonoların bedelsiz kalmadığını, bono bedellerinin ödenmediğinden bonoların icra takibine konu yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355. Maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak istinaf incelemesi yapılmıştır. Dava ve icra takibine dayanak keşidecisi davacı …, aval verenleri davacı …, … Ltd Şti, … Ltd Şti, lehtarı … olan herbiri 12.02.2014 tanzim, 01.09.2014 vadeli 50.000 TL; 01.11.2014 vadeli 50.000 TL ve 01.01.2015 vadeli 50.000 TL bedelli bonolar olduğu görülmüştür. Taraflar arasında akdedilen 12.02.2014 tarihli Protokolde, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisi, işletmenin ve bayiilik hakkının devri, kefaletler gibi konularda mutabakata varıldığı, porokolün 2. Maddesinin 3. bendinde, işletmenin devrinin prokolün geçerlilik koşulu olarak belirlendiği, anılan protokolün 3. maddesinde ise; “…, daha önce …’e devrettiği şirketteki hak ve hisselerinin, …/… veya göstereceği bir kişiye hisse devri biçiminde resmi olarak devredilmesini sağlayacaktır…Hisse devrine ilişkin olarak … tarafından …’a 150.000.TL (yüzellibinlira) ödeme yapılacaktır. Bu bedel 01.09.2014 tarihinde 50.000.TL, 01.11.2014 tarihinde 50.000.TL, 01.01.2015 tarihinde 50.000.TL olmak üzere 3 eşit taksitte tediye edilecek, bu amaçla …, …, … Ltd. Şti., … Ltd. Şti.’ nin müşterek borçlu olduğu 3 adet senet düzenlenerek …’ a teslim edilecektir.” denilmektedir. Somut olayda, protokolde geçerlilik şartı olarak öngörülen işletme devrinin sağlandığı tarafların kabulünde olup, davalı tarafça, dava konusu bonoların verilme nedeni olan … Ltd. Şti. nezdindeki %50 tutarındaki … hissesinin …’na devrinin sağlandığı, devir işleminin 26.02.2014 tarihinde ticaret siciline tescil edilerek 04 Mart 2014 tarihli Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde, 478. Sayfada ilan edilmiş olduğu dosya kapsamından sabit olmakla birlikte davalının davacılara gönderdiği ihtarname içeriğinden açık ya da zımnen fesih iradesinin çıkarılamayacağı, anılan ihtarnamenin, davacıların protokoldeki edimlerinin ifasına ve protokole aykırılıklarına son vermesine yönelik bir ihtar olarak kabulü gerektiği, fesih olarak görülse dahi, hisse devrine ilişkin edim ifa edilmiş olduğundan karşılığı olan dava konusu bonoların bedelsiz kaldığından sözedilemeyeceği gözetildiğinde, ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve kararı yerinde olduğundan bu yöndeki istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Dava konusu bonolardan 01.11.2014 vadeli 50.000 TL bedelli olanının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından; 01.09.2014 vadeli 50.000 TL bedelli bononun İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından; 01.01.2015 vadeli 50.000 TL bedelli bononun ise İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından icra takibine konu yapıldığı, ilk derece mahkemesinin 05.12.2014 tarihli tensip tutanağının 7 nolu ara kararında, İİK m.72/2 maddesi gereğince, her bir bonoya dayalı icra takibi hakkında verilmiş bir tedbir kararı bulunsa da, davacılar vekilince yalnızca 01.01.2015 vadeli 50.000 TL bedelli bonoya dayalı icra takibinden dolayı belirlenen teminatı dosyaya yatırarak anılan tedbir kararını sözkonusu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında infaz ettirdiği, diğer dava konusu bonolara dayalı başlatılan icra takipleri hakkında verilen tedbir kararının infaz edilmediği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. İİK’nın 72/4. maddesi hükmü uyarınca tazminata hükmolunabilmesi için menfi tespit davasına konu icra takibinin ihtiyati tedbir talebi ile durdurulmuş olması ve alacaklının alacağını geç almış olması gerekir. Bu durumda, ilk derece mahkemesince verilen tedbir kararının dava konusu İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından infaz edilmiş olduğundan, 50.000 TL üzerinden %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerekirken dava değerinin tümü olan 150.000 TL üzerinden %20 tazminata hükmedilmesi doğru değildir. Davacıların dava konusu bonoların keşidecisi ve aval vereni olduğu ve davanın da bonolardan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olmasına göre, davanın reddi durumunda davalı yararına tek bir vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken her bir davacı yönünden davalı lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının düzeltilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA, 2-Davanın REDDİNE, 3-Tedbir kararının 01.01.2015 vadeli 50.000-TL bedelli bonoya dayalı İstanbul Anadolu 4. İcra Müdürlüğünün 2015/3749 E sayılı dosyasında infaz edilmiş olduğundan 50.000-TL nin %20 si oranında belirlenen tazminatının davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davalıya verilmesine, 4- Alınması gereken karar ve ilam harcı 59,30 TL olduğundan peşin alınan 2.561,65 TL mahsubu ile arta kalan 2.502,35 TL harcın karar kesinleştiğinde istek halinde davacılara iadesine, 5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 18.200,00-TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 6-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin davacı yan üzerinde bırakılmasına, 7-Davacılar tarafından yatırılan gider avansından kararın tebliğ gideri karşılandıktan sonra arta kalan kısmının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a)Davacılar tarafından yatırılan 44,94 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, b)Davacılar tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, c)Davacılar tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 121,30 TL istinaf başvuru harcı, tebligat ve dosyanın posta masrafı toplamı 54,50 TL olmak üzere toplam 175,80 TL’nin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.