Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/238 E. 2021/383 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/238
KARAR NO: 2021/383
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/07/2018
NUMARASI: 2016/910 Esas – 2018/752 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili banka ile dava dışı asıl borçlu … Ltd Şti arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığını, müvekkili bankadan kullanıkları krediyle müvekkili banka lehine rehin şerhi tesis edilen … plakalı aracı satın aldıklarını, bu kredi sözleşmesinden doğan borçların verilen süreler içinde ödenmediğinden hesabın kat edilerek, kat tarihi itibariyle business karttan dolayı 22.661,46 TL ve esnek ticari hesabından ise, 22.047,24 TL borcun ödenmesinin noter ihtarnamesi ile borçlulara keşide edildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmediğini, borçlular hakkında taşınır rehnin paraya çevrilmesi yoluyla ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla ilamsız icra takibine girişildiğini, ilamsız icra takibinin davalının itirazı sonucu durduğunu, rehnin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan takibinden dolayı ise, masraflar düşüldükten sonra 15.032,90 TL’nin müvekkiline ödendiğini, bu tutarı borçtan mahsubu sonucunda, müvekkilinin bakiye 29.675,80 TL alacağının bulunduğunu, bu kısım üzerinden itirazın iptalinin istendiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu sonucunda, dava açılırken harca esas değer olarak belirtilen miktar dikkate alınarak davanın kabulüne, davanın kabulüne, İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaliyle 29.675,80-TL asıl alacağın takip talebindeki gibi yıllık %30,24 temerrüt faizi ile faizin %5 gider vergisi yönünden takibin devamına, diğer asıl borçlu ve kefil tarafından yapılan ödemenin resen dikkate alınmasına, asıl alacak üzerinden hesap edilecek %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalının istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin 06.12.2012 tarihinde asıl borçlu şirketin ortağı olduğunu, bu nedenle kredi çekilirken sözleşmede imzasının olduğunu, ancak sonrasında verilen Business karttan müvekkilinin bilgisi ya da onayı olmadığını, sözkonusu işlem tarihinde müvekkilinin şirketteki hisselerini devrederek şirketle hukuki bağını bitirdiğini, … kart ve esnek hesaptan kaynaklı borcun müvekkilinin şirketten ayrıldığı döneme tekabül ettiğini, imzalamış olduğu sözleşmeden dolayı davacı bankaya herhangi bir borcunun olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355 maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacı banka tarafından asıl borçlu şirket ve davalının da aralarında olduğu kefillere yönelik başlatılan dava konusu ilamsız icra takibinde, 44.708,70 TL …-… Kart –Asıl alacak; 1.200 TL çek ödenen garanti tutarı-Asıl alacak; 2.553,76 TL işlemiş temerrüt faizi; 127,68 TL faizin %5 gider vergisi; 176,88 TL noter masrafı olmak üzere, 48.767,02 TL nakit toplamı ve 16.800 TL gayrinakdi depo talep edildiği, davalının yasal süresi içerisinde borca ve ferilere itiraz etmesi üzerinde, takibin davalı yönünden durduğu anlaşılmaktadır. Hal böyleyken, davacı tarafça, eldeki itirazın iptali davasında, esnek ticari hesaptan ve business karttan dolayı 44.708,70 TL alacağından rehin takip dolayısıyla ödenen 15.032,90 TL’nin mahsubunda bakiye 29.675,80 TL alacağının bulunduğunu, bu kısım üzerinden itirazın iptali davasının açıldığını belirtmiş ve nitekim dava harcının da bu tutar üzerinden yatırıldığı anlaşılmış ise de, dava dilekçesinin netice-i talep kısmında, itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesinin istendiği görülmüştür. Somut olay bakımından sağlıklı bir çözüme ulaşılabilmesi için öncelikle davacının talebinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu durumda mahkemece hakimin aydınlatma ödevi (HMK.’nun 31) çerçevesinde, davacıya davası açıklattırılarak davanın harca esas değer bölümünde belirtilen hangi asıl alacağa yönelik olduğunun saptanması gerekir. İlk derece mahkemesince benimsenen ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, esnek hesaptan ve business kart hesabından dolayı davacı bankanın takip tarihi itibari ile toplam asıl alacak tutarı 40.726,58 TL olduğu ve rehinli takipten dolayı davacıya yapılan 15.032,90 TL’nin bu alacaktan mahsubu sonucunda, davacı bankanın 25.693,68 TL alacağının bulunduğu belirtildiği halde ve anılan sözkonusu raporun hükme esas alınmasına rağmen hangi gerekçeyle davacının talebi gibi 29.675,80 TL üzerinden davanın kabulüne karar verildiğinin karar yerinde tartışılmadığı gibi, hükümde hangi asıl alacak kalemi üzerinden itirazın iptaline karar verildiği de gösterilmediğinden infazda tereddüt yaratacak şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiştir. Öte yandan, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu tefhim edilen kısa kararda; “Davanın KABULÜ ile İstanbul …İcra dairesinin … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaliyle 29.675,80 TL asıl alacak ve feriler yönünden takibin devamına.. 2-Asıl alacak üzerinden hesap edilecek %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,..” denilmişken, sonradan yazılan gerekçeli kararda ise; “Davanın KABULÜ ile İstanbul …İcra Dairesi’nin … Esas sayılı takip dosyasına yapılan itirazın kısmen iptaliyle 29.675,80-TL asıl alacağın takip talebindeki gibi yıllık %30,24 temerrüt faizi ile faizin %5 gider vergisi yönünden takibin devamına, diğer asıl borçlu ve kefil tarafından yapılan ödemenin resen dikkate alınmasına, 2-Asıl alacak üzerinden hesap edilecek %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,..” denilmiştir. HMK’nın 294 vd. maddesinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açık yargılamada belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun olması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi, dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK’nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı açıkça gösterilmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır (Yargıtay 11.HD 2017/4371 E 2019/4071 K 22.05.2019 T. Aynı dairenin 2019/639 E 2019/1537 K 25.02.2019 T.). Bu durumda, ilk derece mahkemesinin açık yargılamada tefhim ettiği kısa kararla, sonradan yazdığı gerekçeli karar arasında farklılık bulunduğundan, ilk derece mahkemesinin kararı istinaf denetimine elverişli bir karar değildir. Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararında delillerin değerlendirilerek gerekçeli bir karar verdiğinden söz edilemez. Yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda, HMK 353/1.a.4 ve 6. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353(1)a-4-6 maddesi uyarınca, KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 25/03/2021