Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2291
KARAR NO : 2021/177
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/10/2020
NUMARASI : 2019/228 Esas – 2020/660 Karar
DAVA: Tapu İptali Ve Tescil (Satış Vaadi SözleşmesindenKaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24.02.2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davalı …. vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, İstanbul İli … İlçesi, … Köyünde kaim, tapuda … ada, … Parsel olarak kayıtlı villa niteliğinde olan 293 nolu bağımsız bölüm numaralı taşınmazı Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi ile satın aldığını, bağımsız bölümün kendisine teslim edilmiş olmasına rağmen halen tapu devrinin üzerine geçirilmediğini, sözleşmeden kaynaklanan tüm edimlerin yerine getirildiğini, söz konusu villanın içindeki bulunduğu projenin davalıların resmi internet sitelerinde “… Vadisi” isimli proje olarak isimlendirildiğini ve … Vadisi 3. Fazla ilgili olarak birtakım görüntülerin yer aldığını ve projenin ” … ve … Yapı iş birliği ile hayata geçiyor” şeklinde tanıtım yapıldığını, bu tanıtıma güvenen davacının projeden dava konusu bağımsız bölümü edindiğini, teminatsız tedbir verilmesini öncelikle 218bağımsız bölüm numaralı taşınmazın davacı adına tapuya kayıt ve tesciline ya da terditli olarak dava konusu villa için ödenen bedelin ödeme tarihinden işleyecek ticari faiziyle avans faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; davacının müvekkiline karşı maddi hukuka dayalı hiçbir alacağının ve talep hakkının bulunmadığını, müvekkilinin “davalı sıfatının” bulunmadığı ve müvekkili … A.Ş. aleyhine tescil veya tazminata karar verilmesinin hukuken mümkün bulunmadığını, davacı ile diğer davalı … A.Ş.arasında yapılan satış vaadi sözleşmesinin tarafı olmayan, arsa maliki müvekkili aleyhine cebrî tescil veya tazminat talebini içeren bir dava açılması hukuken mümkün bulunmayıp, müvekkilinin davalı sıfatı bulunmadığını, sözleşmenin, hiçbir şekilde adi ortaklık sözleşmesi niteliğinde olmadığını, müvekkili ile davalı … arasında bir adi ortaklık sözleşmesi yapma ve müşterek gayeye birlikte ulaşma konusunda ortak irade mevcut olmadığını, müvekkiline ait arsa üzerinde fuzuli şâgil konumunda bulunan davacıya karşı tüm yasal haklarımız saklı olmak üzere öncelikle husumet açısından ve müvekkiline karşı davacının herhangi bir maddî hakkının da bulunmaması nedeniyle haksız ve hukukî temelden yoksun nitelikteki davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı … San. Ticaret A.Ş. vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin diğer davalı … A. Ş ile yapmış olduğu sözleşme çerçevesinde davacıya İstanbul İli … İlçesi, … Köyünde Kaim, Tapuda … Ada, … Parsel olarak kayıtlı Villa Niteliğinde olan 218 Bağımsız Bölümü Sattığını, yer teslimini de davacıya yaptığını, ancak diğer davalı … A. Ş.’nin yarattığı haksız ve mesnetsiz muaraza nedeni ile tapu devir işlemini gerçekleştiremediğini, Kadıköy …. Noterliğinin 19.06.2014 tarih … yevmiye numarası ile “Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesinin inşaat, ruhsat, kat irtifakı, hasılat paylaşımı, arsa sahibi olan diğer davalı … şirketine ödemelerin projeden yapılacak satışlara bağlanmış olması, sözleşmeler eklerinde projede üretilecek olan villaların satış fiyatlarının diğer davalı … şirket ile birlikte kararlaştırılması, iskân, ruhsat vesair hükümleri nazara alındığında taraflar arasında kurulması amaçlanan akdi ilişkinin bir taşınmaz satışı olmadığını belirterek müvekkili şirket üzerine düşen edimleri yerine getirmiş, inşaatı bitirip davacı tarafa teslim etmiş olup; davacı taraf dava konusu villayı kullanmakta olduğundan, müvekkil aleyhine ileri sürülen davacı taleplerinin müvekkil şirket yönünden reddine, müvekkili şirket dava açılmasına sebebiyet vermediğinden her halükarda yargılama gideri ve vekalet ücretinin müvekkili şirkete yüklenilmemesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “TKHK’ya göre tüketici, TKHK m. 3/k’da “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmıştır. Bu sebeple ticari veya mesleki amaç dışında yapılan tüm işlemlerin, TKHK’nın kapsamına girdiği açık olup sadece TKHK’nın tüketici kavramına ilişkin ilgili düzenlemesi dikkate alındığında, tüzelkişi tacirlerin ticari veya mesleki amaç dışında hareket ettikleri tüm işlemler bakımından tüketici sıfatına sahip olması gerektiği mahkememizce bu şekilde uygulanması gerektiği kanaatine varılmıştır.Her ne kadar davanın tarafları ticaret şirketi ise de bir işin ticari iş olmasını bu konudaki uyuşmazlığın da ticaret mahkemesinde görülmesine yeterli olmadığı, davacının taşınmazı satın alma amacının dosya kapsamında belirli bulunmadığı, ancak davacı vekilinin duruşmadaki beyanında; taşınmazın yönetim kurulu ve ailesine tahsis etmek amacıyla konut amaçlı olarak ve lojman ihtiyacını karşılamak için alındığını beyan ettiği, Somut olayda, davacının tüketici konumunda bulunduğu, söz konusu uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan sözleşmeye dayalı olarak tapu iptal tescil noktasında toplandığı, haliyle taşınmazın aynına ilişkin davalarda söz konusu işlemin tüketici işlemi olduğu dikkate tüketim amaçlı mesleki veya ticari olmayan amaçla satın alındığı gibi villa niteliğindeki taşınmazın işyeri olmadığı taşınmazın cinsi de dikkate alınarak yapılacak yargılamada tüketici mahkemesinin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.Somut olayda, davacının tüketici konumunda bulunduğu, söz konusu uyuşmazlığın taraflar arasında imzalanan sözleşmeye dayalı olarak tapu iptal tescil noktasında toplandığı, haliyle taşınmazın aynına ilişkin davalarda söz konusu işlemin tüketici işlemi olduğu dikkate alınarak yapılacak yargılamada tüketici mahkemesinin görevli olduğu kanaatine varılmıştır.Tüm dosya kapsamından; somut uyuşmazlık 6502 sayılı Kanunun 3.maddesine göre tüketici işlemi veya tüketiciye yönelik uygulamalardan doğmuş olup, aynı kanunun 73.maddesi gereği davaya bakmak görevi tüketici mahkemesine aittir. Davanın açıldığı tarih itibarı ile 6502 sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir. Bu kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir .(İstanbul 9.BAM 2018/2349 Esas, 2018/939 Karar ilamı, İstanbul BAM 7.Hukuk Dairesinin 2020/183 Esas, 2020/269 Karar sayılı kararı ile 2020/356 Esas, 2020/633 Karar sayılı kararları da bu doğrultudadır.)HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca görev dava şartıdır ve aynı kanunun 115.maddesine göre mahkemeler dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Bu durumda davaya bakmaya Tüketici Mahkemesinin görevli olması nedeniyle mahkememizin görevsizliğine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı …. vekili istinaf dilekçesinde özetle; tüzel kişi tacirin adi işi olamayacağını, davacı şirketin taşınmazı edinme gayesinin şirketin kazancını ve karlılığını arttırmaya yönelik olduğunu, müvekkili davalı ile davacı arasında hiçbir tüketici işlemi ve ilişkisi bulunmadığını, davacının müvekkili bakımından tüketici olarak kabul edilemeyeceğini, verilen kararın müvekkili yönünden haksız ve hukuka aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE :Dava, gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptal tescil, olmadığı takdirde ödenen bedelin iadesi davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, uyuşmazlığın çözümünde hangi mahkemenin görevli olduğu noktasındadır.Davacı-alıcı ile davalı-satıcı … San. Ve Tic. A.Ş. Arasında Bakırköy …. Noterliğinin 28/06/2018 tarih ve … YN’lu gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davalı … adına kayıtlı olan … İlçesi … Mahallesi … ada …parsel sayılı taşınmazdaki 218 nolu villanın satışı vaad edilmiştir. Ancak değer tespiti için alınan bilirkişi raporundan anlaşıldığı kadarıyla taşınmaz halen davalı …. adına kayıtlıdır. 6502 sayılı TKHK 3/1. Maddesinin k bendinde, tüketici, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, olarak; ı bendinde tüketici işlemi ise, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan ( … ) her türlü sözleşme ve hukuki işlemini ifade eder şeklinde tanımlanmış ve Kanunun 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. Buna göre, bir davanın tüketici mahkemesinde görülebilmesi için taraflardan birinin satıcı-sağlayıcı, karşı tarafın ise tüketici olması ve uyuşmazlığında tüketici işleminden kaynaklanması gerekir.Açıklanan tanım gereği tüketici sıfatının kazanılabilmesi ticari ve mesleki olmayan amaçlarla hareket edilmesine bağlıdır ve bu tanımdan kanun koyucunun tüketici hukukunun uygulama alanının belirlenmesinde temel olarak “amaç” esaslı işlevsellik ölçütünü kullandığı sonucuna varılmaktadır. Nitekim hukuki işlemin karşı tarafı olan satıcı ve sağlayıcılara ilişkin tanımlarda da (TKHK., m. 3/f-g) “ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden” denilmek suretiyle aynı ölçüte vurgu yapılmıştır. Bu temel ölçüt dikkate alındığında; tüketici işleminden söz edebilmek için hukuki işleme konu olan mal veya hizmetin, tüketici olan alıcının uhdesinde kalması, malın ticari hayata geri dönmemesi, ödenen maliyetin geri kazanılmaması, başka bir malın ham maddesi veya yarı mamul maddesi olarak kullanılmaması gerekir (Aslan, İ.Y.; Tüketici Hukuk Dersleri, Bursa 2015, s.5, 32; atıf yapan; Bahtiyar, M./Biçer, L.; Adi İş-Ticari İş-Tüketici İşlemi Ayrımı ve Bu Ayrımın Önemi, Cevdet Yavuz’a Armağan, s.401, s. 412, http://….gov.tr/download/article-file/333513, erişim 26.11.2018). Böyle olunca, bir malı olduğu gibi ya da işleyerek bir başkasına satmak veya çıkar karşılığı devretmek üzere satın alan, yani kendisi de satıcı konumuna girecek olan kişiler tüketici sayılmazlar (Zevkliler, A./ Aydoğdu, M.; Tüketicinin Korunması Hukuku, Ankara 2004, s. 83). Başka bir anlatımla tüketici işlemi yönünden belirleyici olan, satın alınan mal veya hizmetin sayısı veya bedeli değil, tüketicinin, mal veya hizmeti satın alırken ticari veya mesleki amaç ile hareket etmemesi ve yine, kendi ihtiyacı için kullanması ya da tüketmesidir. Bu durum, hukuki işlemin yapılmasında gözetilen amaç olup, bu çerçevede kanun uygulayıcısı, önüne gelen uyuşmazlık yönünden alıcının tüketici sıfatını taşıyıp taşımadığını değerlendirmek ve kamu düzenine ilişkin görevle ilgili normları uygulamak zorundadır. (Yargıtay HGK’nın 22.11.2018 tarih ve 2017/13-1982 – 2018/1752 E-K) dolayısıyla davacı vekilinin dava konusu taşınmazı lojman olarak alındığı beyanı davacıyı tüketici konumuna getirmez. Kaldı ki taşınmazı lojman olarak kullanılacak olması başlı başına ticari faaliyete ilişkindir.Davacı taraf ise anonim şirket olup bu vasfı itibariyle 6102 sayılı TTK’nın 124. Maddesi uyarınca sermaye şirketi olan bir ticaret şirketidir. TTK’nın 16. maddesi uyarınca ticaret şirketleri tacir sayılırlar. TTK’nın 19/1. Maddesine göre ise, bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır. Görüldüğü üzere maddede getirilen istisna gerçek kişi tacirlere ilişkin olup, tüzel kişi tacirlere ilişkin bir istisna tanınmamıştır. Anonim şirketler, kanunen yasaklanmamış her türlü ekonomik amaç ve konular için kurulabilir(TTK m. 331). Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur(TTK m. 365/1) ve Yönetim kurulu, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir(TTK m. 374/1). Davaya konu sözleşme davacı adına yönetim kurulunu temsile yetkili olanların verdiği yetkiyle imzalanmıştır. Yönetim kurulunun amacı şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmek olduğuna göre, söz konusu sözleşmenin de bu amaçla imzalandığının kabulü gerekir. Zira Yönetim kurulunun amacı şirketin işletme konusunun gerçekleştirilme işinin ticari olmayan adi bir iş olduğunu kabul etmek mümkün değildir.Tüm bunların yanı sıra (e.TTK. m. 20/II -TTK m. 18/II) tacirin, ticari işletmesiyle ilgili tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranması gerekir. Bu cümleden olarak, ticari işletmesiyle ilgili sözleşmeleri yaparken ve bu sözleşmelerden doğan borçlarını yerine getirirken basiretli bir iş adamı gibi davranmak zorunda olan tacirler, tüketiciler için düzenlenen yasa hükümleri kapsamına alınamazlar(Yargıtay HGK’nın 09.07.2020 tarih ve 2017/19-913 – 2020/568 E/K)6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1. Maddesinde, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın, Ticaret Kanunu’nda (… ) öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava sayılacağı düzenlenmiştir. TTK’nın 5/1. Maddesine göre de, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalara bakmakla görevlidir. Davacı genel kurul, yönetim kurulu ve denetim kurulu olarak organize olmuş sermaye şirketi niteliğinde bir ticaret şirketi olup, tüketici vasfında olmasına olanak bulunmadığından eldeki davanın anılan kanuni düzenlemeler uyarınca asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerekir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece hatalı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı …. vekilinin istinaf talebinin kabulü ile İlk Derece Mahkemesi’nin kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı …. vekilinin istinaf isteminin KABULÜ İLE, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK ‘nın 362(1)g.. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 24.02.2021