Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/229 E. 2021/378 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/229
KARAR NO: 2021/378
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/12/2016
NUMARASI: 2015/561 Esas – 2016/916 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, davalı şirketin müvekkili bankanın müşterisi olup, taraflar arasında 23.05.2012 tarihli personel maaşının ödenmesi sözleşmesinin imzalandığını, buna göre, davalı şirkette çalışan 24 personelin maaşlarının banka aracılığı ile ödenmesi hususunda mutabakata varıldığını, sözleşmenin 1. maddesinde, 24 personelin tamamının maaş ödemelerinin 30.05.2012 tarihinden itibaren banka aracılığı ile ödeneceğini, bu tarihten sonra kuruma katılan personel maaşları da sözleşme kapsamına dahil edilmeleri için yapılması zorunlu bildirimin kurum tarafından bankaya yapılmasını izleyen aybaşından itibaren banka aracılığı ile ödeneceğinin hükme bağlandığını, 8. Maddede; “Kurum, İşbu sözleşme yürürlükte olduğu sürece bir başka Kamu/Özel kurum veya kuruluşu ile İşbu sözleşme kapsamındaki işlemleri gerçekleştirmeyeceğini, personel maaşlarını sadece ve sadece banka aracılığı ile ödeyeceğini ve aksine davranışların sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğini kabul, beyan ve taahhüt eder.” hükmü gereğince, davalı şirketin sadece müvekkili banka aracılığı ile personel maaş ödemelerini yapması gerekirken ödemelerin 31.03.2014 tarihinden bu yana yapılmadığının anlaşıldığını, davalı şirketin sözleşmede yer alan 1. ve 8. maddelerine aykırı davranmasından dolayı müvekkili tarafından sözleşmenin feshedildiğini, sözleşme gereğince, müvekkil bankaya 14.000 TL cezai şart bedelinin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek 14.000,00 TL. tutarındaki cezai şart bedelinin temerrüt tarihi itibariyle avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin sözleşmeye aykırı davranmadığını, davacının sözleşmeyi feshinde haksız olduğunu, müvekkili şirketin davacı banka dışında herhangi bir banka ile maaş ödemesi gerçekleştirdiğine dair kanıt bulunmadığını, mali zorluk içinde olan müvekkilinin bütün çalışanlarının işine son verdiğini, bu nedenle maaş ödemesi yapmadığını, dolayısıyla sözleşmenin 8.maddesine göre feshedilemeyeceğini ve yine sözleşmenin 7.3 maddesi gereğince cezai şart istenemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları sonucunda, davacı bankanın davalı tarafça sözleşme hükümlerini hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi nedeniyle sözleşmeyi fesih hakkının doğduğu, sözleşmeye göre, davacının ödediği 15.000 TL promosyon bedelinden kıstelyevm esasına göre 5.000 TL’nin %20’si oranında hesaplanan 1.000 TL cezai şart alacağından davalının sorumlu olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 1.000 TL cezai şartın davalıdan 16/01/2015 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiziyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili bankanın sözleşmeyi feshinde haklı olduğunu, ilgili birimi tarafından yapılan hesaplamada cezai şart alacağının 14.000 TL olarak hesaplandığını, buna ilişkin hesaplama tablosu sunulduğu halde rapora karşı itirazları da karşılanmadan eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, davalı şirketin çalışanlarının maaşlarının müvekkili banka aracılığıyla ödenmesi konusunda, taraflar arasında personel maaşının ödenmesi sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşme uyarınca davalıya promosyon ödemesi yapıldığını, ancak davalının sözleşmeye aykırı olarak maaş ödemelerini müvekkili bankadan yapmadığından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini ileri sürerek sözleşmede öngörülen cezai şart alacağının davalıdan tahsilini istemiş, davalı ise, sözleşmenin haklı neden olmaksızın feshedildiğini, müvekkili şirketin içinde bulunduğu mali sıkıntılar nedeniyle çalışanlarının işine son verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmenin davacı tarafça feshedildiği sabit olup uyuşmazlık cezai şart alacağından kaynaklanmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 7. Maddesinde; “Kurum, sözleşmeyi tek taraflı olarak feshederse veya sözleşmeye aykırı hareket etmesi ya da sözleşme hükümlerini hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi nedeni ile banka tarafından feshedilirse, bankanın fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla, fesih tarihinden sonraki döneme karşılık gelen meblağı ( Sözleşmenin tüm süresi için ödenen promosyon meblağı üzerinden, sözleşmenin kalan süresi için kıstelyevm esasına göre yapılacak hesaplama sonucunda bulunacak olan meblağ), ve cezai şart bedeli olarak da işbu meblağın %20 (yüzde yirmi) fazlası kadar tutarı Banka’ya ödemeyi kabul, beyan ve taahhüt eder.” hükmü yer almaktadır. Dosya kapsamında yer alan ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, taraflar arasındaki sözleşmenin 30.05.2012 tarihinden itibaren 4 yıl süreli yani 29.04.2016 tarihine kadar 48 aylık yapıldığı, bu süre bütünü için de 27.06.2012 tarihinde davacı banka tarafından davalı firmaya 15.000,00 TL. promosyon ödendiği, öncelikle sözleşme fesih tarihinden sözleşme bitim tarihine kadar olan süreye kıstelyevm esasına göre, promosyonu iade etmesi gerektiğinden; 15.000,00 TL’nın 4 yıl (48 ay) süreli olduğundan, 1 aylık kıstelyevm ödemesinin (15.000,00 TL. / 48 Ay = ) 1 ay karşılığı 312,50 TL’ya tekabül ettiği, sözleşmenin feshi tarihi Ocak 2015 ile sözleşmenin bitim tarihi 30. Nisan 2016 arasındaki süre; 16 aylık bir süreye tekabül etmekle 16 Ay X 312,50 TL/Ay = 5.000,00 TL olarak belirlendiği, davacı bankanın kıstelyevm esasına göre talep edebileceği promosyon iade tutarının 5.000,00 TL. olarak tespit edildiği, cezai şart alacağı ise, sözleşmenin 7. Maddesinde yer alan; “fesih tarihinden sonraki döneme karşılık gelen meblağı (…) ve cezai şart bedeli olarak da işbu meblağın %20 (yüzde yirmi) fazlası kadar tutarı Banka’ya ödemevi kabul, beyan ve taahhüt eder.” hükmü gereğince, 5.000,00 TL. promosyon iade bedelinin %20’si olan 1.000 TL’nin cezai şart olarak belirlenmiştir. Hal böyle olunca, davacı tarafça, dava dilekçesinde, promosyon iadesine yönelik dava ve talep hakları saklı tutularak yalnızca sözleşmeden kaynaklı cezai şart alacağı eldeki davaya konu edilmiş olup, yukarıda anılan sözleşme hükmüne göre, hesaplama yapan gerekçeli ve denetime elverişli bilirkişi raporuna dayalı karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden davacının yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu nedenlerle davacının istinaf sebeplerinin tümünün reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca, esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.