Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/228 E. 2021/387 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/228
KARAR NO: 2021/387
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2017
NUMARASI: 2015/12 Esas – 2017/727 Karar
DAVA: Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, Müvekkili tarafından … Ltd Şti aleyhine Ankara 6. As.Tic.Mahk.nin 2009/810 E. sayılı dosyası üzerinden 30.12.2009 tarihinde ihtiyati hacız talepli olarak alacak davası açıldığını, anılan mahkemenin 12/12/2011 tarihli ve 2009/810 E., 2011/549 K. sayılı kararı ile müvekkilinin alacaklı olduğuna karar verildiğini, bunun üzerine, mahkeme ilamının icraya konulması için hazırlıklar yapılırken, şirketin tasfiye halinde olduğunun ve tasfiye memuru olarak şirket ortağı ve müdürü olan davalı …’ın atandığının öğrenildiğini, davalı tasafiye memurunun sürekli adres değiştirmesinden dolayı icra ve haciz işlemlerinin yapılamadığını, şirketin tüm mal varlığı hak ve alacakları üzerine haciz konulmuş olmasına rağmen davalını icra dosyasına hiç bir beyanda bulunmadığını, ancak bizzatihi bu tebliğlerden ve haciz işlemlerinden kendisinin de haberdar olduğunu, davalı hakkında, İİK m.331’e muhalafetten şikayette bulunulduğunu, Ankara 13.İcra Ceza Mahkemesinin 2012/308 E. sayılı dosyası üzerinden görülen davada, davalının beraat ettiğini, dosyanın temyiz incelemesinde olduğunu, haciz kararına rağmen müvekkilinin alacağı için herhangi bir teminat ayırmadan veyahut ödeme yapmadan tasfiye tamamlanmadığı halde şirketi sicilden terkin ettiğini, bu nedenle Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/88 E sayılı dosyasında şirketin ihyasına karar verildiğini, icraya konulan ve fakat tahsil edilemeyen müvekkili alacağından kanundan doğan yükümlülüklerini ihlal eden davalı tasfiye memurunun sorumlu olduğunu ileri sürerek Ankara 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2009/810 esa 2011/549 karar sayılı ilamında belirtilen alacağın eklentileri ile birlikte olmak üzere toplam 456.084,04 TL ‘nin 12/12/2011 karar tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte tasfiye memuru olan davalıdan tahsilne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davaya cevap dilekçesi sunmamış, bilirkişi raporuna karşı beyanlarında, müvekkilinin tasfiye memuru olarak şirketin iddia edilen borçlarından şahsi malvarlığı ile sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, davacının tazminat talebinin yerinde olmadığını, ispata muhtaç olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları doğrultusunda, borçlu şirket hakkında yürütülen tasfiye işlemlerinin halen devam ettiği, şirketin tasfiyesinin sona erdiğine dair dosyasına intikal eden sicil kaydının bulunmadığı, borçlu şirketin tüzel kişiliği devam etmekte olup halen tasfiye halinde bulunduğu ve tasfiyenin henüz sonlandırılmadığı sicil dosyası kapsamı ile belirlendiği, tasfiye memuru olan davalının bu sıfatla yapması gereken işlemleri aksattığı yönünde bilirkişi raporunda görüş belirtilmiş ise de; bu durumun dava ile doğrudan bir ilgisi bulunmadığı, davacının dava dışı borçlu şirketten alacağının tahsil edilememesi ile davalı tasfiye memurunun eylemi arasında doğrudan bir illiyet bağının bulunmadığı, davacı zararından davalının sorumlu tutulması gerektiği yolunda kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmişir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; tasfiye memurunun hiç bir sorumluluğunu yerine getirmediğini, mahkeme tarafından talep edilmiş olmasına rağmen ticari defterlerini sunmadığını, dolayısıyla şirketin parasını şirket ortağı olarak kendi hesabına geçirip geçirmediği yolunda herhangi bir tespit de yapılamadığını, müvekkili tarafından şirket hesabına ihale sonucu ödenen paranın akıbetinin araştırılmadığını, bu ihale bedelinin şirket tarafından mı tasfiye memuru ve şirket ortağı tarafından şahsi olarak mı kullanıldığını açıklığa kavuşturulmadığını, somut olayda davalı tasfiye memurunun yükümlülüklerinin ihlal ettiğini, haciz kararından haberdar olmasına rağmen hiçbir işlem yapmadığını, davanın görülmesi sırasında davalı avukatının hiç bir emek sarf etmemesi sebebiyle lehine vekalet ücreti takdirinin doğru olmadığın belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE: Dava, tasfiye sürecindeki limited şirkete atanmış olan tasfiye memurunun sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda, davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355 maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacı tarafça, alacaklısı olduğu borçlu şirketin tasfiye memuru olan davalının, borçlu şirket hakkında başlatılan icra ve haciz işlemlerinde yükümlülüklerini yerine getirmediği, sürekli adres değiştirdiği, alacağa kavuşulmasına engel olduğu gibi, tasfiye sürecini usulsüz olarak kapattığından, davacının alacağından şahsen sorumluluğu bulunduğu iddia edilerek 6102 sayılı TTK’nun 644.maddesi uyarınca, limited şirketlerde de uygulanması gereken TTK’nun 553.maddesindeki kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu kapsamında eldeki tazminat davası açılmış, davalı ise, davaya cevap vermemiş, bilirkişi raporuna karşı beyanında, davanın reddini savunmuştur. Somut olayda, tasfiye sürecindeki borçlu şirketin tasfiyesi kapatılarak sicilden terkin edilmediği ve halihazırda tüzel kişiliğinin devam ettiği, Ankara 13.İcra Ceza Mahkemesinin 2012/308 esas sayılı dosyasında “alacakları zarara uğratmak için mevcudu eksiltmek” suçundan dolayı açılan davada davalının beraatine karar verildiği, kararın temyiz incelemesinden geçmek suretiyle kesinleştiği, tasfiye memuru olan davalının ihtara rağmen borçlu şirket ticari deftelerini ibraz etmediği gibi, bilanço ve defter tutma yükümlülüğünü yerine getirmediğini ispat edememiş ise de, bu durumun davacı alacağının davalıdan tahsilini talep hakkını doğurmayacağı, TTK’nun 541/4 maddesi gereğince tasfiye memurunun alacaklılara karşı şirket borcu kapsamındaki sorumluluğunun haksız ödediği paralarla sınırlı olduğu, somut olayda böyle bir ödemenin bulunduğu ileri sürülmediği, davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücreti takdirinde isabetsizlik bulunmadığı, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerinde ise de, karar başlığında, borçlu şirketin davalı olarak gösterilmesi doğru değil ise de, bu hususun maddi hatadan kaynaklandığı ve karar yerinde düzeltilebileceğinden bu hususa değinilmekle yetinilmiştir. Açıklanan bu nedenlerle davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın HMK.’nun 359-(4) maddesi uyarınca taraflara tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.25/03/2021