Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/227 E. 2021/520 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/227
KARAR NO: 2021/520
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/03/2018
NUMARASI: 2014/606 Esas – 2018/315 Karar
DAVA: Denetçinin Sorumluluğu Nedeniyle Tazminat
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 22/04/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; … A.Ş’nin 18/08/2006 tarihinde; 2002, 2003 ve 2004 faaliyet yıllarına ilişkin Olağan Genel Kurul toplantısında yapılan görüşmeler ve şirket denetim kurulunun geçmiş yılları kapsayan faaliyetleri ile ilgili yapılan incelemelerin gündem maddesi gereği görüşüldüğünü, 20/07/2006 tarihli denetim kurulu raporları içeriği Genel Kurul’un bilgisine sunulup, şirket genel kurulunun 5 nolu kararı ile şirketi zarara uğratan davalılar hakkında “mali sorumluluk” davası açılmasına, bu konuda şirket denetim kuruluna yetki verilmesine karar verildiğini, şirketin 2003 yılında 03/07/2003 tarihli 6 nolu yönetim kurulu kararı ile 74.700,00 TL bedel ile 7.470 adet … A.Ş hisseleri, aynı tarihli 7 nolu yönetim kurulu kararıyla 375,00 TL bedelli 750.000 adet … A.Ş hissesi, 8 nolu kararla 1.800,00 TL bedelle 18 adet … A.Ş hissesi, 9 nolu kararla 21.000,00 TL bedelle 21.000.0000 adet … A.Ş hissesinin diğer grup firması olan …’dan satın alarak 97.875,00 TL zarara uğratıldığını, …’yu ticari teamüllere uygun olarak basiretli bir tacir gibi yönetmesi gereken yöneticilerin, ticari faaliyetlerinin finansmanı için de mevcut borç yükünü azaltacak, kaynaklar sağlayacakları yerde; bir grup bankasından aldıkları kredinin bile faizini ödeyemezken, mali durumunun bozuk olduğunu ve hiç temettü geliri sağlayamayacakları bildikleri, halen TMSF’nin yönetim ve denetiminde bulunan …’nun da dahil olduğu … Grubu’na bağlı kuruluşların iştirak hisselerini satın alma yoluyla firmayı zarara soktuklarını, bu işlemlerin zamanlaması dikkate alındığında, TMSF’den mal kaçırmaya yönelik muvazaalı işlemler olduğunun anlaşılacağını, denetim kurulu üyelerinin 353/3, 354 ve 359. Maddelerinin kendilerine yüklediği uyarın ve konrol görevini yapmadıklarını, bu zararın tahsili için İstanbul 5. ATM’nin 2006/888 esas sayılı dosyasında dava açıldığını ve bu davanın davalılarından olan şirketin denetim kurulu üyesi …’ın dava tarihinden önce vefat ettiğinin öğrenildiğini, bu nedenle yasal mirasçıları olan …, … ve …’a karşı bu davanın açıldığını belirterek, 97.875,00 TL zararın faizi ile birlikte davalılardan -tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla- tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkillerinin esas davada davalı ölü …’ın yasal mirasçıları olduğunu, murisin 08/06/2005 tarihinde vefatı üzerine MK 605. maddesi uyarınca, mirası kayıtsız şartsız reddettiklerini, bu nedenle müvekkillerine karşı açılan davanın pasif husumetten reddini talep ettiğini, … mirasçılarının mirasın reddine ilişkin Şişli 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2005/1252, 1253, 1427 K sayılı kararları ve mirasın reddi üzerine ölü … terekesinin tasfiyesine ilişkin İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/9 tereke sayılı dosyasında tereke memuru atandığı anlaşılmış olup, tereke memuru …’ın yasal denetçi olduğunu ve sorumluluğunun bulunmadığından davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Mahkememiz dosyasının tefrik edildiği İstanbul 25. ATM’nin 2011/27- 2014/99 sayılı kesinleşmiş kararın Yargıtay 11. Hukuk dairesince de onanan gerekçesine göre; şirketin denetim kurulu üyesi olan muris … ın yüklendiği denetçilik görevi nedeniyle; TTK hükümleri çerçevesinde yönetim kurulunca yapılan işlemleri denetlemekle yükümlü olup, bu görevin yerine getirilmemesi halinde sorumlu olduğu açıksa da, dava konusu zararın hisse alımından kaynaklandığı, kanuna ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyen bu hisse alımlarının yönetim kurulu kararına istinaden gerçekleştirildiği, denetim kurulu üyelerinin yönetim kurulu kararlarına müdahale gibi bir yetki ve görevlerinin olmadığı, başka bir deyişle denetçilerin görevlerini gereği gibi yerine getirmemelerinden kaynaklanan bir zararın mevcut bulunmadığı, anlaşılmış olmakla İstanbul 13.SHM nin 2010/9 tereke esasında görülmekte olan muris …ın terekesine yöneltilen davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; denetçilerin vazifelerininin TTK 353 VE 354. Md. ile düzenlendiğini, denetçilerin kanun veya esas sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri hiç veya gereği gibi yerine getirmemelerinden doğan zararlardan müteselsilen sorumlu olduklarını, akdin niteliği itibarı ile vekalet akti olduğunu, borcun sadece kurulmuş bir sözleşmenin ifası sırasında değil aynı zamanda sözleşmenini kurulmasından önce, kurulmasında ve kurulmasından sonra da hükümlerini yürüttüğünü, denetçilerin sorumluluğunun yönetim kurulu üyelerinde olduğu gibi kusur sorumluluğu olduğunu, denetim kurulu üyelerinin kusurlu davranmadıklarına dair görüş ve kanaatlerinin somut bir temeli olmadığını ve zarardan sorumlu olduklarını, davalıların kanuna aykırı eylem ve işlemleri değerlendirilirken yalnızca TTK değil yasal mevzuatın tamamının nazara alınması gerektiğini, davalıların TTK 336.md. Gereğince usulsüz işlemlerden müteselsilen mesul olduklarını, davalı yanın kusursuz olduğunu ispat edemediğini, ispat külfetinin davalıda olduğunu, vekalet ücretinin maktu olup nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, şirket denetim kurulu üyelerinin denetim görevini yapmadıkları iddiası ile şirketin uğradığı zararın tazmini(denetim kurulu üyesinin sorumluluğu) davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, denetim kurulu üyelerinin davaya konu şirketi zararlandırıcı işlemler nedeniyle sorumlu olup olmadıkları noktasındadır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından, 03/07/2003 tarih ve 1085 sayılı kararı ile Türkiye İmar Bankasının yönetim ve denetimi Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu(TMSF)’na devredilmiştir. Ardından Fon Kurulu’nun 13/02/2014 tarih ve 13 sayılı kararı ile … Grubuna ait şirketlerin yönetim ve denetimi TMSF tarafından devralınmıştır. Bu aşamadan sonra Fona devredilen şirketlerden olan … Çimento San. ve Tic. A.Ş.’nin bazı grup firmalarına ait değersiz hisseleri diğer bir grup firması olan …’dan satın alarak şirketi zarara uğrattıklarından bahisle yönetim kurulu üyeleri …, …, … Ve … ile denetim kurulu üyeleri … ve … hakkında İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/27(eski esas: İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2006/888) esas sayılı dosyasında sorumluluk davası açılmıştır. Denetim kurulu üyesi …’ın davadan önce ölü olduğunun anlaşılması üzerine bu kez mirasçıları hakkında eldeki dava(İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/615 esas) açılmıştır. Bu dava önce İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/27 esas sayılı dosyası ile birleştirilmiş, ardından yasal mirasçıların mirası reddettiklerinin anlaşılması üzerine bu kez tefrikle İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/81 esasına kaydedilmiştir. Bu mahkemenin de faaliyetinin durdurulması üzerine yargılamaya eldeki dava dosyası üzerinden devam edilmiştir. İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/27 Esas sayılı dosyasında görülen davanın, yönetim kurulu üyeleri …, …, … ve … yönünden 75.075,00 TL üzerinden kabulüne, denetim kurulu üyesi … yönünden ise “dava konusu zararın hisse alımından kaynaklandığı, kanuna ve esas sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyen bu hisse alımlarının yönetim kurulu kararına istinaden gerçekleştirildiği, denetim kurulu üyelerinin yönetim kurulu kararlarına müdahale gibi bir yetki ve görevlerinin olmadığı, başka bir deyişle denetçilerin görevlerini gereği gibi yerine getirmemelerinden kaynaklanan bir zararın mevcut bulunmadığı, davalı …’ın denetçilik görevi ile zarar arasında doğrudan bir illiyet bağının bulunmadığı ve şirkete TMSF tarafından el konulduğu, hisselerin alımının yasaya ve ana sözleşmeye aykırılık teşkil etmeyip, bu işlemlerin yolsuz olduğu yönetim kurulunca bu kararın alındığı 03/07/2003 tarihi itibarıyla, denetçi olan bu davalının bundan haberdar olduğundan bahsedilemeyeceği, denetçileri her yıl sonunda yönetim kurulunun düzenlediği bilanço ve hesaplara göre yıl içinde faaliyetler hakkında rapor vermekle yükümlü bulundukları, yönetim kurulunun hisse alımına ilişkin 03/07/2003 tarihli kararı ile TMSF tarafından şirkete el konulma tarihi arasındaki kısa zaman aralığı dikkate alındığında, denetçi olan bu davalının kusurlu davranışından söz edilemeyeceği” gerekçesi ile reddine karar verilmiştir. Bu karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 24/06/2015 Tarih ve 2015/1112 – 2015/8659 E-K sayılı kararı ile onanmış ve son olarak karar düzeltme talebinin reddi ile 25/05/2017 tarihinde kesinleşmiştir. Eldeki dava dosyasında denetim kurulu üyesi …’ın sorumluluğuna gidilmiş ise de, yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşin İstanbul 25. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/03/2014 Tarih ve 2011/27 – 2014/99 E-K sayılı kararında, … Çimento San. ve Tic. A.Ş.’nin zararının, bazı grup firmalarına ait hisselerin satın alınmasına ilişkin yönetim kurulu kararı ile meydana geldiği ve denetim kurulu üyelerinin yönetim kurulu kararlarına müdahale gibi bir yetki ve görevlerinin bulunmadığı ve denetçilerin görevlerini gereği gibi yerine getirmemelerinden kaynaklanan bir zararın mevcut bulunmadığı kabul edildiğine ve denetim kurulu üyesi …’ın şirket zararına sebep olduğu da ispatlanamadığına göre Mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Buna karşın dava, … Çimento San. ve Tic. A.Ş.’nin eski denetim kurulu üyesi olan davalının(terekesinin) sorumluluğuna ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, 5411 sayılı Kanun’un 133/son maddesinde yer alan “Bu madde kapsamında açılan veya açılacak davalar ile kanuni halef sıfatıyla takip edilen davalarda, lehine hükmedilen tarafa vekalet ücreti maktu olarak belirlenir.” hükmü uyarınca mahkemece, davada kendisini vekil ile temsil ettiren davalı(terekesi) yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekir(Yargıtay 11. HD’nin 21/06/2017 Tarih ve 2016/393 – 2017/3933 E-K sayılı kararı). Bu nedenle mahkemece davalı taraf yararına maktu yerine nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmamıştır. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; Mahkemece eldeki davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yok ise de, davalı yararına maktu vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken nispi tarife üzerinden vekalet ücretine hükmedilmesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davalı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmek üzere davanın reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın REDDİNE, 2-Davacı harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Davalı tereke tasfiye memuru tarafından yargılama sırasında vekil ile temsil ettirildiğinden hüküm tarihinde yürürlükte olan A.A.Ü.T uyarınca 4.080,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalı terekeye verilmesine, 5-Karar kesinleştiğinde HMK Gider Avansı Tarifesinin 5. maddesi uyarınca artan gider avansının davacıya iadesine, 6-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak; a-Davacı harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, b-İstinaf başvurusu kabul edilmekle birlikte davanın reddine karar verilmesi nedeniyle istinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.22/04/2021