Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/215 E. 2021/312 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/215
KARAR NO : 2021/312
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİH: 17/10/2018
NUMARASI : 2015/1177 Esas – 2018/1009 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 18/03/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün taraflar vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili davalı firma ile müvekkili şirket arasında akdedilen 5 yıl süreli 03/04/2012 tarihli otogaz bayilik sözleşmesine binaen müvekkili tarafından 11/08/2014 tarihli ihtarname ile haklı nedenlerle feshedildiğini, davalı firmanın bakiye asıl alacak, vade farkı, KDV borcunun bulunduğunu, diğer davalının ise ipotek veren 3.şahıs olduğunu, bu şahsa da ihtarname gönderildiğini, ancak takibi haksız yere itiraz ettiklerini belirterek bakiye cari hesap borcunun tahsili için başlatılan hipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe itirazın iptaline ve asgari %20 inkar tazminatına hükmonulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekilleri, mahkemenin yetkili olmadığını, benzin istasyonunun bulunduğu yerde duble yol inşaatının başladığını, bu yüzden istasyonun çalışmasının ve satışlarının tamamen durması nedeniyle gaz alımını bıraktıklarını, bu durumun müvekkil şirketin insiyatifi dışında mücbir sebeple gerçekleştiğini, istasyon önündeki yol çalışmalarının fazlalaştığı 20/12/2012 tarihine kadar muntazam bir şekilde alımlar yapıldığını, yol çalışması tamamlanınca alımlara devam edileceğini, ayrıca ödeme emri ekinde hiçbir belge sunulmadığını beyanla davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında, “Davacının fesih ihtarnamesi ve sebepleri dikkate alındığında davalı tarafın alım yapmayı bıraktığı, LPG bedelini ödemeyerek temerrüre düştüğü, sözleşmeyi ihlal ettiği, davacı tarafın da haklı nedenlerle sözleşmeyi sonlandırdığı anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 44 ve 46.maddeleri uyarınca davacı defter ve kayıtları kesin delil niteliğinde olup davacı defterinin incelenmesinde alım yapılmadığı sabittir.Davalı taraf yol yapım çalışmaları nedeniyle istasyon faaliyetinin durduğunu savunmuş ise de, gelen yazı cevapları uyarınca sözleşme tarihinden önce yol çalışmaları başlamış olup, davalılar bu yol çalışmalarının artmasının ön görülemeyecek şekilde faaliyetinin durma noktasına geldiğini ispat edememektedir. Davalılar 2012 yılından beri alım yapmadığı gibi sonradan keşide ettikleri ihtarnameler de iyi niyetli değildir. Davacı 11/08/2014’te ihtarname gönderdikten sonra 10. ve 8. aylarda davalılar cevabi ihtarname göndermişlerdir. Bayinin bu yöndeki savunmaları haksız görülmüştür. Raporda İnkişaf bedelinin kıstelyvm hesabına göre yapılması doğrudur, zira sözleşmede fesih halinde ödenen katkı bedelinin tamamen iade edileceğine dair düzenleme bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı vekili vade farkı ve vade farkının KDV’sini istemiş ise de, vade farkı istenebilmesi için taraflar arasında süregelen bir teamül ya da sözleşmede vade farkı talep edilebileceğine ilişkin açık bir hüküm bulunması zorunludur. Bunun haricinde vade farkı talebi mümkün değildir. Dolayısı ile vade farkı ile KDV alacağı kaleminin reddi gerekmiştir. Öte yandan bakiye süreye tekabül eden intifa hakkı alacağının bilinebilir,öngörülebilir, likit alacak olmasına göre davacı yararına ayrıca inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiştir.(Yargıtay 19. HD, 2016/13861 Esas, 2017/7875 Karar, 11/12/2017 Tarih)” gerekçesi ile davanın 38.329,43 TL yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece tesis edilen gerekçeli karardaki vade farkı ile KDV alacağı yönündeki kısma ilişkin olarak istinaf talebinin bulunduğunu, satış bedelinin belli bir süre sonra ödeneceği ve ödenmeyen alacak için vade farkı uygulanacağı kararlaştırılmışsa, vade farkıhı, satış bedeli ile ödeme yapılacak tarih arasındaki bedel farkını ifade ettiğini, bu anlamıyla vade farkının aslında bir temerrüt faizi olduğunu, temerrüt faizi istemi bakımından da davalı ile müvekkili şirket arasında 3.4.2012 tarihinde akdedilen Otogaz Bayilik Sözleşmesinin 33. maddesinde ödemelerin gecikmesi halinde davalının temerrüt faizi ödeyeceğine ilişkin ibarenin yer aldığını, dolayısıyla gerekçeli karardaki “davacının davalıdan temerrüt faizi ve/veya vade farkı (ve KDV’si) alacağına hak kazanamadığı” yönündeki tespite katılmanın mümkün olmadığını, vade farkının da hukuken aslında temerrüt faizi olduğu dikkate alındığında müvekkili şirket tarafından talep edilen vade farkı alacağının ödenmesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın aleyhe olan kısımlarının kaldırılmasını ve lehe olan kısımlarının onanmasını talep ve istinaf etmiştir.Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; reddedilen miktar yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiş olması ve ayrıca davalı müvekkilinin %20 tazminat talebi hakkında karar verilmemiş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın reddedilen miktar üzerinden vekalet ücreti ve %20 tazminat yönünden düzeltilerek onanmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE :Dava, cari hesap borcuna dayalı olarak başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalı tarafın vade farkı ve bunun KDV’sinden sorumlu olup olmadığı ile reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti ve %20 tazminata hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasındadır.Vade farkı, taraflar arasında, borcun vadesinde ödenmemesi halinde mal ve hizmet bedeline belirlenen oranda ekleme yapılmak suretiyle borcun ulaştığı miktarı belirleyen bir unsurdur. Başka bir deyişle mal ve hizmet bedelinin ödenmesi gereken günde ödenmemesi halinde, alacağın gecikmesi nedeniyle ulaştığı miktar, yani mal ve hizmetin yeni fiyatıdır. Bu yönüyle vade farkını faizden ayırt etmek büyük önem arz etmektedir. Dolayısıyla, vade farkı istemi faiz niteliğinde olmayıp, geç ödemeden doğan fiyat farkıdır.Temerrüt faizi ise, borçlunun ifası mümkün ve muaccel olan bir borcu zamanında ifa etmemesi ile birlikte, gecikmiş duruma düşmesi halinde talep edilebien bir faiz çeşididir. Başka bir deyişle; temerrüt faizi, borçlunun ifada nitelikli bir gecikmesi halinde, zamanında ödenmeyen borç için ödenmesi gereken faizdir. Ayrıca, yine belirtmek gerekir ki, temerrüt faizinin hukuki varlığı doğrudan kanun hükümlerine dayanmaktadır.Vade farkı istenebilmesi için, yanlar arasında bu yönde yazılı bir sözleşmenin ya da bu doğrultuda oluşmuş bir teamülün bulunması şarttır (Y.İ.B.K.’nun 27.6.2003 gün ve E:2001/1, K:2003/1 Sayılı ilamı). Teamülün mevcut olduğunun kabulü için ise en az iki ya da daha fazla vade farkı faturasının davalı tarafça itirazsız olarak ödenmiş olması gerekmektedir.(HGK’nın 2004/19-470 E. 2004/462 K. Sayılı Kararı)Vade farkının mal ve hizmet bedelinin ödenmesi gereken günde ödenmemesi halinde alacağın gecikmesi nedeniyle ulaştığı miktar yani mal veya hizmetin yeni fiyatıdır. Temerrüt faizi ise, ödemenin süresinde yapılmaması halinde, doğrudan kanuni düzenlemeler ile ortaya çıkan feri nitelikte olan bir alacaktır. Bu nedenle taraflar arasında bu yönde bir teamül bulunmadığı da nazara alındığında, sözleşmede vade farkına ilişkin açık bir düzenleme bulunmadan, sözleşmedeki temerrüt faizi düzenlemesine atıfla vade farkına karar verilmesi mümkün değildir. Kaldı ki takip cari hesap borcuna dayalı olarak başlatılmıştır. Ancak bilirkişi raporuna göre, talep edilen vade farkı ve KDV’si için fatura düzenlenmediği ve davacının ticari defterinde bu konuda kayıt olmadığı tespit edilmiştir. İtirazın iptali davaları takibe sıkı sıkıya bağlı davalar olup icra takibinde talep edilmeyen bir alacak kaleminin dava sırasında itirazın iptali yoluyla talep edilmesi mümkün değildir. Bu nedenle davacının cari hesabında yer almayan vade farkı ve KDV’si için talepte bulunulması mümkün değildir. Hal böyle olunca Mahkemece vade farkı ve KDV’si yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.6100 sayılı HMK’nın 323(1)ğ maddesinde, vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti yargılama giderleri arasında sayılmıştır. HMK’nın 326. Maddesinde ise, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği, davada iki taraftan her birinin kısmen haklı çıkması halinde ise, mahkemenin, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştıracağı düzenlenmiştir. Davalılar yargılama sırasında kendisine vekille temsil ettirdiğine göre, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davalı taraf lehine avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekir. Davalı taraf cevap dilekçesinde davanın reddiyle birlikte, davacının %20 den aşağıda olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. 2004 sayılı İİK’nın 67/2. Maddesine göre, takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red olunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir. Davanın reddedilen kısmı yönünden Mahkemece davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebi hakkında herhangi bir karar verilmemiştir. Ancak reddedilen kısım yönünden takip haksız olmakla birlikte davacının takibinde kötüniyetli olduğu ispatlanabilmiş değildir. Bu nedenle davalının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddi gerekir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; davanın reddedilen kısmı yönünden mahkeme kararında herhangi bir usul ve yasaya aykırılık görülmediğinden davacı vekilinin yerinde olmayan istinaf başvurusunun reddine; buna karşın Mahkemece reddedilen kısım yönünden davalı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi ve kötüniyet tazminatı talebi hakkında karar verilmemesi isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne, davalı lehine vekalet ücreti takdir edilerek kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalılar vekilinin İstinaf talebinin KABULÜ İLE; İstinaf incelemesine konu mahkeme kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, 1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasına davalılar tarafından vaki olmuş itirazların İİK’nın 67/1 maddesi uyarınca kısmen iptali ile; 38.329,43 TL alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek ve hesaplanacak yasal faiziyle birlikte ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle tahsili için takibin devamına, fazlaya dair istemin reddine, 2-Alacak niteliği itibariyle likit ve davadan önce borçlu tarafça belirlenebilir nitelikte olduğundan hükmolunan alacak üzerinden belirlenen %20 icra inkar tazminatı 7.655,88 TL’nin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,3-Reddedilen kısım yönünden davalı tarafın şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,4-Davacı tarafından sarfedilen 27.70 TL başvuru harcı, 4.10 TL vekalet harcı, 1.565,38 TL peşin harç olmak üzere cem’an 1.597,18 TL’den ibaret harcın davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,5-Alınması gereken 2.618,28 TL harçtan peşin alınan ve icra veznesine yatan toplam 2.213,38 TL harçtan mahsubu ile bakiye 404,90 TL’nin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,6-Davacı tarafından yargılama sırasında sarfedilen, 2.400 TL Bilirkişi, 477.60 posta tebligat ve sair talimat giderleri olmak üzere cem’an 2.877,60 TL’den ibaret yargılama giderinin giderinin kabul ve ret oranları nazara alınarak 851,00 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, bakiye miktarın davacı üzerinde bırakılmasına,7-Davacı yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 4.566,24 TL nisbi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine,8-Davalılar yargılama sırasında kendilerini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca reddeilen kısım üzerinden hesaplanan 12.621,41 TL’nin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,9-Karar kesinleştiğinde, HMK Gider Avansı Tarifesi’nin 5. Maddesi uyarınca artan gider avansının davacıya; davalı tarafça yatırılan avanstan artan kısmın kendilerine iadesine,10-İstinaf yargılamasına ilişkin olarak;a-Davacı tarafça istinaf başvurusu sırasında yatırılan 654,57 TL karar harcının, işin hitamında alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan fazla olduğu anlaşıldığından, fazla alınan 595,27 TL’nin istemi halinde davacıya ödenmesine, b-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,c-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,d-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 98,10 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,11-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 18/03/2021