Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/2137 E. 2020/408 K. 10.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/2137
KARAR NO: 2020/408
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: Derdest Dosyanın İstinafı
NUMARASI: 2020/408 Esas –
DAVA: Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 10/12/2020
Taraflar arasında görülen davada, ilk derece mahkemesince davacılar vekilinin ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin kararının, davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ:
DAVA: Davacılar vekili dilekçesinde özetle; Müvekkillerinin murisinin davalı şirketin görünen ortakları … ve …’e ait tüm payların yönetim kurulu kararına istinaden çıkarılan geçici ilmuhaberi devralmak suretiyle şirketin tek ortağı haline geldiği, bu devrin pay defterine de işlendiği ancak murislerinin vefatından sonra tek pay sahipliğine ilişkin yönetim kurulu kararının sicile bildirilmediğini belirterek davacıların, davalı şirketteki ortaklıklarının tespiti yönetim kurulunun şirket malvarlığı üzerinde tasarrufta bulunmasının tedbiren önlenmesi talep edilmiş daha sonra 23/09/2020 tarihli dilekçesiyle de, davalı şirket hisseleri ve malvarlığı hakkında ihtiyati tedbir verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevabında, husumetin hissedarlara yöneltilmesi gerektiği, dava dışı hissedarlar ile davacıların murisinin bir çok ortaklık kurduğu,, davacıların murisinin vefatından sonra davacılar ili hissedarların bir araya gelerek geçmiş iç ilişkilerini ayrıştırmak bakımından “Sulh ve Feragat Sözleşmesi” yapıldığı ve hisse devir bedeli ödenmediğinden, hisse devrinin geçersiz olduğunun davacılar tarafından ikrar edildiği, daha sonra borç ve alacak durumlarının belirlenmesi için Protokol aktedildiği, davacıların bu sözleşmelerden bahsetmemelerinin kötüniyet göstergesi olduğu, kaldı ki geçici ilmuhaberlerin dava dışı hissedarlar … ve … adına olduğu ve davacıların murisine ciro edilmediği, nama yazılı geçici ilmuhaberlerin davacılar tarafından çalındığı, ve imzalarında hissedarlara ait olmadığı pay defterinin de davacılar elinde olup, usulsüz kayıt yapıldığı ve savcılığa suç duyurusunda bulundukları, davacıların hisselerin pay defterine işlenerek sicile bildirim yapılması istemini içeren ihtarname keşide etmelerinde hemen sonra Sulh ve Feragat Sözleşmesi yapıldığından davanın haksız olduğunu belirterek davanın ve ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece HMK 389 ve 390/3 maddeleri uyarınca, uyuşmazlık konusu konusunda tedbir verilebileceği gibi yaklaşık ispat koşulunun da gerçekleşmediği gerekçesiyle ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar/ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili istinaf dilekçesiyle, HMK 389 maddesindeki yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmesine rağmen tedbir isteminin reddinin zarara neden olacağı, davalı şirket yöneticilerinin müvekkillerinin haklarını talep ettiğini öğrendikleri anda şirkete ait 160 aracı devrettikleri buna göre davalı şirketin diğer malvarlığının ve şirket hisselerinin devredilme olasılığının yüksek olduğu, şirket hisselerinin devrini gösterir hisse devir sözleşmesi, geçici ilmuhaberler, yönetim kurulu karar defteri, pay defterinin mahkemeye sunulduğu, tam ispat ölçüsünde olan bu belgelerin yaklaşık ispatı sağlamadığı gerekçesiyle tedbir isteminin reddedilemeyeceği, davalı şirketin malvarlığı ve hisselerinin kötüniyetli, hukuksuz yöneticileri ve pay sahiplerinin elinde olması davacıların telafisi imkansız zararına neden olabileceği, davalı şirketin malvarlığının neredeyse tamamının yok hükmünde olan olan bir genel kurul kararı ile yönetim kuruluna yetki verilmesi ile devrinin sağlandığı, tedbir verilmesi halinde davalının zarara uğraması durumu ortaya çıkarsa bu zararının tazminini davacılardan istenebileceği aksi durumda davacıların zararının telafisinin mümkün bulunmadığı, nitekim dava neticesinde müvekkillerinin şirketin tek pay sahibi konumuna geleceği ve borçlandırılmış bir şirkete sahip olmalarının kaçınılmaz olduğu belirtilerek ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbirin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, şirket ortaklığının tespiti davasıdır. Talep, esasa ilişkin dava içinde HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca davalı şirketin malvarlığı ve şirket hisselerinin devrinin tedbiren önlenmesi istemini kapsamaktadır. İlk derece mahkemesince tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf konusu, ihtiyati tedbir isteminin reddi kararının kaldırılmasına ilişkindir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 6102 sayılı TTK’nın 486/2 maddesinde pay senedi bastırılıncaya kadar ilmühaber çıkarılabileceği, ilmühaberlere kıyas yoluyla nama yazılı pay senetlerine ilişkin hükümlerin uygulanacağı, aynı Kanun’un 490/2 maddesinde, nama yazılı hisse senetlerinin devrinin, devir ve ciro edilmiş nama yazılı pay senedinin zilyetliğinin devralana geçmesiyle mümkün olduğu açıklanmıştır. Somut olayda, davacılar, dava dışı iki hissedarın şirketteki tüm hisselerini şirket yönetim kurulu kararı ile basılan geçici ilmuhaberlerin pay sahiplerinin cirosu murislerine teslimi ve pay defterine kaydı ile mülkiyetin murislerine ait olup veraseten bu hisselere sahip oldukları iddiası ile davalı şirkete ortak olduklarının tespitini istemiş ve geçici ilmuhaberlerin aslı ile yönetim kurulu kararı ve pay defterine dayanmışlardır. Davalı şirket ise, nama yazılı geçici ilmuhaberlerin davacılar tarafından usulsüz olarak ele geçirildiği ve pay defterindeki kaydın, yine usulsüz şekilde geçmiş tarih atılarak yapıldığı davacılar tarafından yapıldığı, bu konuda savcılık soruşturmasının bulunduğu tüm bunların dışında davacılar ile hissedarlar arasında imzalanan Sulh ve Feragat Sözleşmesinde davacıların hisse devrinin geçersiz olduğunu kabul ettiklerini savunmuş ve delil olarak dayandığı Sulh ve Feragat Sözleşmesi, Protokol ve savcılık soruşturma dosyalarını ibraz etmiştir. Buna karşı, davacılar tarafından, davalının dayandığı sözleşmelerin kendilerine hile ile imzalatıldığı böylece irade sakatlığı nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürüldüğü de anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık, nama yazılı payların devrinin geçerli olup olmadığı, geçerli bir devir varsa hisse devrinin, taraflarca Sulh ve Feragat sözleşmesi ile ortadan kaldırılıp kaldırılmadığı ve bundan önce bu sözleşmenin imzalanmasında, davacıların iradesinin fesada uğratılıp uğratılmadığı konusundadır. Tarafların iddia ve savunması ile uyuşmazlık konularına ve dayanılan delillere göre davacıların tedbir istemi yönünden yaklaşık ispat koşulunun oluştuğundan sözedilemeyecektir. Nitekim, HMK’nın 389/1. maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Dava açılmış olması, mutlak ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirmediği gibi, ihtiyati tedbirin kabulü için de tam ispat şartı da aranmamakla birlikte HMK’nın 390/3 maddesi uyarınca, ihtiyati tedbir talebinin kabul edilebilmesi bakımından, tedbir isteyenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca, dosyaya HMK’nın 389. maddesindeki koşulların oluştuğu yönündeki iddia, mahkemenin gerekçesinde belirttiği gibi HMK’ nın 390. maddesine göre yaklaşık olarak ispatlanmamıştır. Yargılamayı yürütüp uyuşmazlığı esastan karara bağlayacak olan ilk derece mahkemesinin takdirine göre ihtiyati tedbir talebinin reddine ilişkin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacının istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-İhtiyati tedbir talep edenler vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353/(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı ihtiyati tedbir talep eden tarafından başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İhtiyati tedbir talep eden tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.10/12/2020