Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/21 E. 2020/268 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/21
KARAR NO: 2020/268
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2018
NUMARASI: 2015/139 Esas – 2018/599 Karar
ASIL DAVADA
DAVA: Ortaklıktan Çıkma
DAVA TARİHİ:16/02/2015
BİRLEŞEN BAKIRKÖY 3 . ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ 2016/920 E. SAYILI DOSYASINDA
DAVA:Ortaklıktan Çıkma
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen ortaklıktan çıkma davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde asıl davanın davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL DAVA: Davacılar … ve … vekili, müvekkillerinin davalı şirketin ortaklarından olup, diğer ortakların ise, …, … ve aynı zamanada şirket müdürü olan …’den ibaret olduğunu, müvekkilleri ortaklar ile diğer ortaklar arasında, 2009 yılından buyana süregelen uyuşmazlıkların bulunduğunu, davalı şirket müdürü …’in şirketin sürekli paraya ihtiyaçı olduğunu belirterek müvekkillerinden borç paralar aldığını, 08/08/2007-31/07/2008 tarihleri arasında yaklaşık bir yıllık süreçte toplam 1.860.000TL tutarında para gönderildiğini, daha sonradan kandırıldıklarını anlayan müvekkillerinin yaptıkları ödemeyi sermaye payları toplamından düşerek kalan kısmın tahsili için icra takibi başlattığını, takibin itiraz sonucu durması üzerine, Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/74 E. Sayılı dosyasından itirazın iptali davası açıldığını, davalı şirket müdürü …’in yine müdürü ve ortağı olduğu … Ltd Şti tarafından işbu davanın davalısı … Ltd Şti aleyhine icra takibine girişilerek şirketin menkul malları ve tescilli markasını haczettirildiğini, yani yetkilisi olduğu başka bir şirket adına, yine yetkilisi ve ortağı olduğu şirket aleyhine işlem yapıldığını, yine müvekkkili … tarafından davalı şirketin nakit ihtiyaçları için şirket müdürü …’e gönderilen 50.000 TL’nin şirkete aktarılmayıp, müdürün kendi mal varlığına aktarıldığını, bununla ilgili olarak görülen itirazın iptali davasının Büyükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/1159 E., 2013/960 K. sayılı kararı müvekkili lehine sonuçlandığını, kararın temyiz aşamasında olduğunu, dolayısıyla davalı şirketin kuruluşundan beri normal bir faaliyet göstermediğini, ortaklar arasında anlaşmazlık bulunduğunu ileri sürerek davacıların ortaklıktan çıkmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davacıların iddilarına dayanak davaların henüz kesinleşmediğini, müvekkili şirketin iç piyasaya ticari borcunun yanısıra vergi borcunun da bulunduğunu, senelerdir herhangi bir faaliyette bulunmayan şirketin bir kazancının olmadığını, halihazırda masrafların müvekkili şirket müdürü … tarafından karşılandığını, bu ödemelerle ilgili müvekkili şirket aleyhine takip yaptığını, davacıların iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkili şirketin iç ilişkilerinin ve işlerin bu hale gelmesinde bizzat davacıların kusurlu olduğunu, haklı sebeplerin ispata muhtaç olduğunu, davacıların amacının şirketten çıkarak şirketin kamu borçlarından kurtulmak olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN DAVADA: Davacılar … ve … vekili, müvekkillerinin davalı şirketin ortağı olduklarını, şirketin aktif olarak faaliyette olmadığını, senelerdir herhangi bir faaliyet olmayan şirketin kazancı yada karının da bulunmadığını belirterek davacılar … ve …’in şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı şirketin uzun süreden beri kar payı dağıtmaması ve zarar etmesi hususları dikkate alındığında, TTK. m. 636/3 hükmünde öngörülen haklı sebeple fesih şartlarının oluştuğu, TTK. m. 633 ve 634 hükümlerinin yollamasıyla uygulama alanı bulan TTK. m. 376/2 hükmü uyarınca, son yıllık bilançoya göre, sermaye ile kanuni yedek akçeler toplamının üçte ikisinin zarar sebebiyle karşılıksız kaldığı anlaşıldığı takdirde, derhâl toplantıya çağrılan genel kurul, sermayenin üçte biri ile yetinme veya sermayenin tamamlanmasına karar vermediği takdirde şirket kendiliğinden sona ereceğinin hükme bağlandığı, buna göre, davalı şirketin kanun gereği (YTK. m. 636/3) münfesih hale geldiğinin kabulü gerektiği, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini talep etmediği, bu durumda davacıların, şirket hissedarlığından çıkmasına ilişkin talebin konusuz kaldığından asıl dava ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl davanın davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Asıl davanın davacılar vekili istinaf sebeplerinde özetle; davanın yasal dayanağını oluşturan 6102 sayılı Kanun’un 636/2.maddesinde, “her ortağın, haklı sebeplerin varlığı halinde ortaklıktan çıkmasına karar verilmesi için dava açabileceği” emredici bir düzenleme olarak belirtidiğini, bu nedenle ilk derece mahkemesinin talepten farklı başka bir karar almasına (şirketin tasfiyesine hükmetmesine) imkân tanınmadığını, nitekim bu hususun Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 03.02.2015 tarihli, 2014/15047 E., 2015/1168 K. ve yine aynı Dairenin 18.07.2011 tarihli, 2010/603 E., 2011/8981 K. sayılı kararlarında iredelendiğini, dolayısıyla, davalı şirketin hukuki kişiliği halen devam etmekte olup, şirketin feshini İstemeye de zorlanamayacağına göre, davanın konusuz kalmadığını, haklı nedenler mevcut olup, “ortaklıktan çıkma talebine” ilişkin davanın kabulü gerektiğini, birleşen davada ileri sürülen nedenler farklı olup, birleştirme kararının doğru olmadığını, birleştirilen davanın davacılarının niyetinin “ortaklıktan çıkma talebinin kabulünü” engellemeye yönelik olduğunu, bunun için de şirketin tasfiyesi kararının çıkmasını zorladıklarını, bu nedenle birleşen davanın asıl davadab tefrik edilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle TTK.’nın 638/2.maddesi uyarınca haklı sebeplerle limited şirket ortaklığından çıkma isteğine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, şirketin borca batık olduğundan dolayı yasa gereğince, münfesih hale geldiği, bu durumda davacıların, şirket hissedarlığından çıkmasına ilişkin talebin konusuz kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacılar vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur. HMK 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olmak üzere istinaf incelemesi yapılmıştır. Davalı şirket, 5 ortaklı olup, davacılar …, …, … ve …’in % 22,5 oranında, …’ın ise %10 oranında şirket hissedarı oldukları, ilk 10 yıl süre için şirket ortaklarından … ve …’in şirket müdürü seçildikleri, şirket müdürlerinin, şirketi borç taahhüt ve tasarruf altına sokabilecek, 15.000,00 TL’ sini aşan tüm işlemlerde şirket kaşesi veya ünvanı altında müştereken atacakları imzaları ile temsil ve ilzam edeceklerinin, bu tutarın altındaki tüm işlemlerde şirket kaşesi veya unvanı altında münferiden atacakları imzaları ile temsil ve ilzam edeceklerinin ana sözleşmede belirlendiği, asıl davada, şirketin iki müdüründen biri olan … davacı sıfatına haiz ise de, şirketin diğer müdürü tarafından davalı şirketin asıl davada temsil edilerek savunma hakkının kullanıldığı gözetildiğinde davalı şirketin aktif husumet ehliyetinin bulunduğunun kabulü gerekmiştir. TTK 638/2 m. “Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. “ şeklinde, aynı Yasanın 636/3 m “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir. “ şeklinde düzenlenmiştir. Davacının çıkma talebi TTK.’nın 638/2.maddesine dayalı olup, davacılar, çıkma için haklı sebeplerin mevcut olduğunu kanıtlamakla yükümlüdür. Anılan maddede haklı sebeplerin neler olduğu tanımlanmamış ve sayılmamıştır. Hangi sebeplerin haklı sebep olduğu konusunda kollektif şirketlere ilişkin TTK.’nın 245. maddesindeki tanımdan kıyasen yararlanmak mümkündür. Anılan maddedeki tanımlamaya göre, haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır. Aynı maddede örnek kabilinden bazı haklı sebep halleri sayılmış olmakla birlikte bunlar sınırlı değildir. Burada sayılan örneklere göre, bir ortağın şirketin yönetim işlerinde veya hesaplarının çıkarılmasında şirkete ihanet etmiş olması, kişisel menfaatleri uğruna şirketin ticaret unvanını veya mallarını kötüye kullanması, bir ortağın uğradığı sürekli bir hastalık veya diğer bir sebepten dolayı üstüne aldığı şirket işlerini yapamayacak duruma gelmesi gibi haller haklı sebepler olarak sayılmıştır. Ancak asıl tanım yukarıda açıklandığı şekilde birinci fıkrada yapılmıştır. Bu hukuki açıklama ışığında, somut olayda, davalı şirketin 2009 yılından buyana herhangi bir faaliyetinin bulunmadığı, ortaklar arasında şirket işleyişinden kaynaklanan ihtilafların olduğu, bu hukuki ihtilafların yargıya yansıdığı, bir kısım davaların sonuçlandığı, bir kısmının ise, halen derdest olduğu, sürekli zarar eden şirketin borca batık olduğu dosya kapsamı ile sabit olduğuna göre, davacı ortaklar yararına haklı çıkma sebeplerinin somut olayda oluştuğunun kabulü gerekir. Bu durumda, davalı şirketin borca batık olması ortaklıktan çıkmaya engel teşkil etmeyeceği gibi, münfesih durumda olan bir şirket ortağının haklı sebep olmasına rağmen yasanın kendisine tanıdığı şirketten çıkmaya izin isteme hakkından imtina ederek şirketin feshini talep etmeye zorlanamayacağı, HMK 33. maddesi uyarınca hukuki değerlendirme mahkemeye ait olduğundan ve aynı Yasanın 282. maddesi uyarınca mahkeme bilirkişinin oy ve görüşüyle bağlı olmadığı gözetildiğinde, asıl dava bakımından subüt bulan davanın kabulü ile davacıların davalı şirketten çıkma istemlerinin kabulüne karar vermek gerekmiştir. Asıl davanın davacılar vekili tarafından birleşen davaya yönelik istinaf sebepleri ileri sürülmüş ise de, davacıların birleşen davada taraf olmadıkları gibi, birleşen davanın taraflarınca birleşen davadaki karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmadığından birleşen davanın reddine ilişkin ilam kesinleşmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, asıl davanın davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile, HMK 353(1)b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının asıl dava yönünden kaldırılarak asıl davanın kabulüne karar verilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Asıl davanın davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, istinafa konu ilk derece mahkemesinin asıl davaya yönelik kararının HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2- Asıl Davanın KABULÜNE, davacılar … ve …’in … ortaklığından çıkarılmasına, 3-Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 27,70 TL harcın mahsubu ile eksik kalan 26,70 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 4-Davacılar tarafından ilk derece yargılamasında yapılan posta, tebligat ve bilirkişi masrafı olmak üzere toplam 2.780,00 TL’nin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, 5-Davalı tarafından yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davacılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 3.400,00 TL’nin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, 7-HMK m.333 düzenlemesi gereğince, avansın kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 8- Birleşen davanın reddine ilişkin Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/139- 2018/599 Karar sayılı ve 19/06/2018 tarihli kararı istinaf edilmemiş olup kesinleştiğinden, birleşen dava hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine yer olmadığına, 9-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Asıl davanın davacılar vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 35,90 TL peşin maktu istinaf harcının talep halinde davacılara iadesine, b-Davacılar tarafından sarfedilen 98,10 TL istinaf başvuru harcı ve 35,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 133,10 TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c-Artan gider avanslarının, karar kesinleştikten sonra iadesine, 10-Gerekçeli kararın, HMK.’nun 359-(4) maddesi uyarınca, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda,HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren (2) iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi