Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/208 E. 2021/370 K. 25.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/208
KARAR NO : 2021/370
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2018
NUMARASI 2016/939 Esas – 2018/465 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 25/03/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalının ticari ilişki içerisinde olduğunu, davacının muhtelif tarihlerde davalıya mal satışı ve teslimi yaptığını, tüm satışların faturalandığını ve tarafların ticari defterlerine kaydedildiğini, davacı ile davalının arasındaki takibe müspet irsaliye faturalarında oluşan cari hesap ekstresinde davalının borcunun takip tarihi itibariyle 26.022,54 TL olduğunu, davalının borcu ödememesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyası marifetiyle 16.08.2016 tarihinde icra takibi yapıldığını beyanla vaki itirazın iptaline yönelik huzurdaki davayı ikame etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacı taraf ile davalı arasında ticari alışveriş olduğunu davalının ödemelerini yaptığını, davalı borcun sadece davalıdaki kayıtlara göre 6.000 TL si kaldığını, davacının kötü niyetli bir biçimde daha fazlasını talep ettiğini, dava açıldıktan sonra davalı yetkilileri ile görüşme sonrası alacağının 6.000 TL olduğunu kabul ettiğini, ancak avukat ücretinin yüksek takip miktarında hesaplandığını ve dava avukat ücretinin de talep edildiğini ve yüksek miktarda hesaplandığını bu sebeple anlaşma sağlanamadığını ve davanın devam ettiğini belirterek davanın reddini ve bu mümkün olmadığı takdirde sadece 6.000 TL üzerinden borçlu olduğunun kabulüne karar verilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava dışı firmanın yapılarının ve yönetimlerinin birbirinden tamamen farklı olduğu, karşılıklı iştiraklerinin bulunmadığı ödeme beyanına dair somut ve kesin bir delile de rastlanmadığından itibar edilmediği ,tarafların birbirini doğrulayan ticari defter ve kayıtlarına göre davacının davalıdan 26.022,54 TL alacaklı olduğu gerekçesiyle davanı kabulü ile harçlandırılan bu asıl alacak bedeli üzerinden itirazın iptaline , fatura alacağı kapsamında kabul edilen miktar likit ve belirlenebilir olduğundan (emsal için bknz. Yargıtay 19. H.D. 2016/5503 E. 2017/3917 K. Sayılı ilamı) ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemece benimsenen bilirkişi raporunda salt her iki şirketin sahibinin ve faaliyet alanlarının farklı olması nedeniyle her iki şirketin grup şirketi olmadığı yönünde değerlendirme yapıldığını, oysa ki davalı şirket ile dava dışı şirket sahibinin baba oğul oldukları, davalı şirket ile dava dışı şirketin ortak yöneticisinin … olduğu, davacı şirketin ticari defter kayıtlarında verilen 20.000,00 TL paranın sipariş avansı olarak kayıt edildiği, dava dışı şirketin 20.000,00 TL alacaklı durumda olduğu, EFT açıklamasında ‘‘Enesler-Destek Mek ’’ olarak paranın gönderildiği dolayısıyla bu paranın davacı şirket ile dava dışı şirket arasında gerçek bir ticari faaliyet kapsamında değil davacı şirket ile davalı şirket arasındaki ticari faaliyet kapsamında verildiğini, taraflar arasında gerçekleşen hiç bir ticari ilişki bulunmadığını, iştigal alanları nedeniyle bir ticari faaliyetin gerçekleşmeyeceğini, taraflar arasında gerçekleşen ticari faaliyet kapsamında 20.000,00 TL paranın verildiği anlaşılmakla, davalı şirketin davacı şirkete 6.000,00 TL bakiye borcu bulunduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığını, İİK’nın 67. maddesinin ikinci fıkrasına göre “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu;…diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre,…hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere uygun bir tazminatla mahkûm edilir” öngörüldüğünü, takibe konu alacağın likit olması gerektiğini, alacağın likit olduğunun kabulü için borçlu tarafından borç tutarının araştırılarak belirlenmesi olanağının varlığı arandığını, likit bir alacağın varlığından bahsedilemeyeceğini, yargılama giderleri miktar ve kalemlerinin açıkça belirtilmemiş olmasının doğru olmadığını, aleyhine hükmedilen yargılama giderinin fahiş olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: davalı tarafın dayanmış olduğu tek istinaf gerekçesinin 20.000,00 tl ödemeye ilişkin olup bununla ilgili dava dışı şirket tarafından, iş bu davada karar verilmesi üzerine, davacı alacaklı aleyhinde icra takibi başlatılmış ve icra dosyasının tahsil edilmiş olduğunu, davalı tarafın 20.000,00 TL ödeme ile ilgili İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyası ile ilgili 20.000,00 TL asıl alacak üzerinden icra takibi başlatmış ve itirazın iptali davasına konu icra dosyasındaki alacak üzerine haciz tatbik ederek alacağını tahsil etmiş olduğunu, böylece davalının istinaf sebeplerinin de tamamen ortadan kalktığını, kaldı ki, ortada böyle bir icra takibi olmasa idi bile bidayet mahkemesi kararının usul ve yasalara uygun olduğunu, gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, ortada likit bir alacak bulunduğunun kabul edilmesi gerektiğini beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE :Dava, cari hesaba dayalı alacağın tahsili istemi ile başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, dava dışı …. A.Ş. Tarafından davacıya gönderilen 20.000,00 TL’nin davacının davalıdan olan alacağından mahsubunun gerekip gerekmediği noktasındadır.Davacı-takip alacaklısı tarafından İstanbul …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasında davalı-takip borçlusu hakkında cari hesap alacağı nedenine dayalı olarak ilamsız takip başlatılmış, itiraz edilmesi üzerine icra takibi durmuştur.Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda, davacının kendi ticari defterlerine göre takip tarihi itibariyle davalıdan 26.022,54 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerine göre ise takip tarihi itibariyle davacıya 26.022,54 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Taraf ticari defterleri tam bir mutabakat halindedir. Dava dışı …. A.Ş.’nin 20.000,00 TL’lik EFT’si davacı defterinde sipariş olarak kayıtlı olup, dava dışı …. A.Ş.’nin defterinde ise ödeme olarak kayıtlıdır.6100 sayılı HMK’nın 222/3. Maddesine göre, usulüne uygun tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Dava dışı …. A.Ş. tarafından davacıya banka EFT’si yoluyla 22.04.2016 tarihinde “….” açıklaması ile 20.000,00 TL gönderilmiştir. Yapılan EFT işlemi açıklamasında, gönderilen paranın davalının borcuna mahsuben yapıldığına ilişkin bir kayıt bulunmadığı gibi davalının ticari defterlerinde dahi bu EFT işleminin kendi borçlarına mahsuben yapıldığına ilişkin bir kayıt veya virman bulunmamaktadır. Dolayısıyla bahse konu para transferinin davalının borcundan mahsubu mümkün değildir. Hal böyle olunca Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.İcra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için takibe konu alacağın likit olması zorunludur. Her uyuşmazlığın kendine özgü özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut olduğunda ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir. Eldeki davada, dava konusu cari hesap alacağı likit (belirlenebilir) olup, mahkemece hükme esas alınan miktar üzerinden davacı yararına ayrıca icra inkar tazminatına hükmedilmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmamaktadır. HMK 332 maddesi uyarınca yargılama giderinin dökümü hüküm altında gösterilmesi gerekli olduğu halde gösterilmemiş ise de yargılama sırasında 29,20 TL peşin harç, 4.30 vekalet harcı, 311,59 TL peşin harç, 600,00 TL bilirkişi ücreti ve 102,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere 1.047,09 TL’ yargılama gideri yapıldığı ve mahkemece bu tutarın hüküm altına alındığı görülmüştür.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Davalı tarafından başlangıçta peşin olarak yatırılan istinaf karar harcı 445,00 TL’nin alınması gerekli olan 1.777,59 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.332,59 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 25/03/2021