Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/202 E. 2020/450 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/202
KARAR NO : 2020/450
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/04/2018
NUMARASI 2014/206 Esas – 2018/466 Karar
DAVA : Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ : 17.12.2020
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi … 29.05.2007 tarihinde vefat ettiğini, geriye mirasçısı olarak davalı eşi … ve müvekkillerinin kaldığını, ancak davalı eşinin murisin taşınmazları ve banka hesaplarına ilişkin olarak müvekkillerine bilgi vermekten kaçındığını, terekenin tespitine ilişkin olarak İstanbul 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2013/67 E. sayılı davanın halen derdest olduğunu, tereke dosyasına gelen cevabi yazılarla murisin davalı bankada bulunan hesabı üzerinde usulsüzlükler yapıldığının öğrenildiğini, murisin davalı bankadaki hesaplarının davalı eşi … ile ortak hesap olduğu ileri sürülmüş ise de, buna ilişkin bankacılık sözleşmesinin sunulamadığını, ayrıca, davalı bankanın sunmuş olduğu hesap sözleşmesindeki imzanın da murise ait olmadığını, murisin ölümünden sonra da, otomatik ödeme adıyla hesaptan davalı eşinin tüketiminde olan elektrik ve telekom hizmet bedellerinin tahsil edildiğini, davalı eşi tarafından farklı tarihlerde çok yüklü miktarlarda paranın yetkisiz olarak hesaptan çekildiğini, davalı bankanın sözleşme ve mevzuat hükümlerine aykırı davranması nedeniyle ağır kusurlu olduğunu ve diğer davalıya ödenen paralardan sorumlu olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak, alacağın miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesi mümkün olduğu anda artırılmak üzere müvekkillerinin miras paylarının karşılığı olarak davalı … uhdesinde kalan 1.000-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren yürütülecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacılar vekili 26.04.2016 tarihli ıslah dilekçesinde, tereke mevcudu henüz kesinleşmediğinden mirasçılar arasında iştirak halinde mülkiyetin devam ettiğini, tüm mirasçıların davada taraf olarak temsil edildiği için terekeye mümessil tayini gerekmediğini belirterek murisin mirasından usul, yasa ve bankacılık hizmet sözleşmelerine aykırı olarak çıkarılmış olan 95.833,85 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalı mirasçı … ve davalı bankadan müştereken ve müteselsilen tahsili ile murisin terekesine ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı müteveffa … vekili, tereke tespitine ilişkin davanın halen derdest olduğunu, taraflar arasında iştirak halinde mülkiyet durumu olduğunu, davacıların bu davayı açamayacaklarını, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerektiğini, iddiaların dayanaksız ve haksız olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.Davalı müteveffa … mirasçısı … vekili, davacıların aktif husumetlerinin bulunmadığını, zira tereke dosyası devam ederken iştirak halinde mülkiyet durumunda bu davayı açamayacaklarını, alacağın zamanaşımına uğradığını, ayrıca iddiaların haksız ve mesnetsiz olduğunu, ıslah talebinin reddi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiş, davaya dahil edilen diğer mirasçılar ise, mirası reddettiklerini belirtmişlerdir. Davalı banka vekili, müvekkili bankanın işlemlerin sözleşmeye ve yasal mevzuata uygun olduğunu, herhangi bir kusurunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, muris …’in terekesinin tasfiye edilmediği, iştirak halinde olduğu, davanın davacılar miras paylarına yönelik olarak açıldığı ve dava tarihi itibariyle davanın tüm mirasçılara açılması, mahkememiz dosyasında olduğu gibi bu mümkün olmadığı takdirde tereke mümessil tayini suretiyle tereke adına dava açılması gerekirken iştirak halinde mülkiyetin devam ettiği sürece mirasçıların terekeyi ilgilendiren hususlarda miras payına ilişkin doğrudan talepte bulunamayacağından ve dava açma ehliyetine sahip olmadığından davanın aktif husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalı müteveffanın yasal mirasçılarından … altsoyu için TMK 611 maddesi çerçevesindeki mirası ret süreçleri tamamlanmamış iken, henüz taraf teşkili yapılmaksızın dosyanın karara çıkartılmasının usule aykırı olduğunu, terekenin birlikte temsilinin mümkün olmadığını, iki grup mirasçıdan birinin davada davalı sıfatıyla yer almış olması dolayısıyla terekeye mümessil tayininin gerekmediğini, paydaşların terekeye dâhil olan hakları kendi miras payları oranında değil, tereke lehine talep edebileceğinden davada aktif husumet ehliyetlerinin bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, davalı banka nezdinde bulunan tarafların murisine ait mevduat hesabındaki paranın usulsüz olarak ödendiği iddiasına dayalı alacak istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiştir.HMK 355 maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır.Dava tarihinde yürürlükte bulunan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2. maddesi gereğince kapsamını her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları oluşturmaktadır. Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (k) bendinde Tüketici “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, (l) bendinde ise Tüketici İşlemi “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Yasa koyucu, bu hükümle, tüketicinin taraf olduğu bankacılık sözleşmelerini tüketici işlemi olarak kabul etmiştir. Aynı Kanun’un 73. maddesinde, bu Kanun’dan kaynaklanan uyuşmazlıkların tüketici mahkemesinin görevine girdiği düzenlenmiş, 83. maddesinde ise, taraflardan birinin tüketici olduğu işlemler ile ilgili diğer Kanun’larda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda, tarafların murisi ile davalı banka arasında akdedilen bireysel bankacılık hizmet sözleşmesi gereğince murisin davalı banka nezdinde mevduat hesabının bulunduğu ihtilafsız olup, davalı banka nezdindeki murise ait hesaptan usulsüz para ödendiğinden dolayı zarara uğranıldığı iddia edilmiş olup, davanın 28.05.2014 tarihinden sonra açılmış bulunmasına ve davanın bankacılık işleminden doğan zararın tahsiline yönelik olmasına göre, tüketici işleminden kaynaklanan dava konusu uyuşmazlıkta, tüketici mahkemesi görevli olduğunun gözden kaçılarak işin esasına girilerek yazılı şekilde karar tesisi doğru görülmemiştir. O halde ilk derece mahkemesince davada görevli olmadığı dikkate alınarak davanın usulden reddi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin diğer istinaf sebepleri şimdilik incelenmeksizin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353(1)a-3 m. uyarınca hükmün kaldırılmasına, davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, istinaf konu ilk derece mahkemesinin kararının, HMK.’nun 353(1)a-3 maddesi gereğince, KALDIRILMASINA; 2-Davanın HMK 114/1-c bendinde düzenlenen mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu nedeniyle aynı yasanın 115/2 fıkrası gereğince usulden REDDİNE, 3-HMK. 20.maddesi gereğince Dairemiz gerekçeli kararının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde taraflardan birinin başvurusu halinde dosyanın görevli bulunan Nöbetçi İstanbul Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine, 2 haftalık kesin süre içinde ilk derece mahkemesinden, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesi talep edilmediği takdirde, davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,4-HMK.’nun 331/2 maddesi uyarınca harç, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi halinde ise yargılama giderlerinin davanın açıldığı mahkemece dava dosyası üzerinden karara bağlanmasına,5-İstinaf yoluna başvuran davacılar tarafından yatırılan 35,90- TL peşin istinaf karar harcının talep halinde kendilerine iadesine,6-Kararın ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğ işlemleri tamamlanmak üzere dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi