Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1967 E. 2021/47 K. 21.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1967
KARAR NO : 2021/47
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2020
NUMARASI: 2017/475 Esas – 2020/224 Karar
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 21.01.2021
Taraflar arasındaki tanıma ve tenfiz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA:Davacı vekili, müvekkili şirketin davalı aleyhine Almanya Mayen Asliye Mahkemesine (ortak ihtar mahkemesine) başvurarak alacak takibi (davası) açmış olduğunu, 14.04.2011 tarihinde düzenlenen ödeme emrinin 20.04.2011 tarihinde tebliğ edildiğini, akabinde mahkemece verilen kararın davalıya 25.05.2011 tarihinde tebliğ edildiğini ve verilen kararın 26.05.2014 tarihinde kesinleştiğini, 26.05.2014 tarihinde kesinleşen karar gereği esas alacağın 11.04.2011 tarihli ve 2864200 sayılı kefaletnameye istinaden 109.027,88 EURO, harç masrafın 428 EURO, faizin 98,37 EURO olmak üzere genel toplamın 109.558,03 olduğunu, 5718 sayılı MÖHUK ve yasal düzenlemeler gereği, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya arasında mütekabiliyetin olduğunu, ilamın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olduğunu ve alacağa müteallik olup TC yasalarınca kamu düzenine aykırı bulunmadığını, tenfızi talep edilen kararın verildiği Almanya Mayen Asliye Mahkemesince yasalara uygun şekilde tebligat yapılarak davalının haberdar edildiğini ve MÖHUK m.54/1 (ç) bendi şartının da yerine getirildiğini dolayısıyla tenfizde yasal bir sakınca bulunmadığını belirterek Almanya Mayen Asliye Mahkemesi (Rheinland-Pfalz ve Saarland eyaletleri ortak ihtar mahkemesine) (11-0215042-0-0 N Sayılı 28642/101811 Ukto.-l INSO) ilamının tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkilinin Türkiye’deki yerleşim yerini Sakarya olarak göstermesine rağmen davayı İstanbul Mahkemelerinde ikame ettiğini, dolayısıyla yetkili mahkemenin Sakarya Mahkemeleri olduğunu, mahkemenin görevsiz olup, tenfiz kararı için Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğunu, tenfize konu kararın icra emri niteliğinde bir karar olup, yabancı mahkeme tarafından verilmiş bir ilam mahiyetinde olmadığı gibi, kararda müvekkilinin savunmasının alındığına dair bir açıklamanın bulunmadığını, kaldı ki dava konusu kararda gösterilen adresin müvekkilinin gerçek adresi olmadığını, dolayısıyla savunma hakkının ihlal edildiğini, tenfiz şartlarının bulunmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, tenfiz talebine konu alacağın niteliği dikkate alındığında tenfiz isteminde görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu, tenfiz talepli dava basit yargılama usulüne tabi olup, yetki itirazının süresinde olmadığı, tenfizi istenen ilamın davalının müteselsil kefaletinden kaynaklanan sorumluluğu kapsamında Alman Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu 700. Maddesi uyarınca Alman Mahkemesince verilmiş ilam niteliğinde olduğu, bu düzenleme kapsamında davalı yana 20.04.2011 ve 09.05.2014 tarihlerinde iki kez tebligat yapıldığı, davalı tarafça buna karşın yargılamaya herhangi bir savunma ve karşı kanıt sunulmadığı, davalının kefalet sözleşmesi kapsamında yükümlülüklerini ifa etmediği gerekçesiyle davacı tarafça Almanya Eyalet Mahkemesinde dava açılmış ve mahkemece davalı yana tebligat yapılmak suretiyle yargılama yapılıp, verilen kararın usulüne uygun şekilde kesinleştiği saptandığı, bu itibarla tenfiz istemine konu ilamın hukuk davasına ilişkin bir yabancı mahkeme ilamı olduğunun açık olduğu, tenfiz istemine konu mahkeme kararı sözleşmeden kaynaklanan bir alacağa ilişkin olup, Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmediği, kamu düzenini ihlal etmediği, davalıya resmi tebligatın yapılması suretiyle yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğu, iki ülke arasında Mahkeme kararlarının tenfizi bakımından tenfize konu kararın verildiği ülke hukukuna göre benzer nitelikteki Türk Mahkemesi kararlarının (Türk Hukukundakine eşit veya yakın şartlarla) hukuken tenfizinin mümkün olması halinde hukuki mütekabiliyetin gerçekleştiğinin kabulü gerektiği, kararın kesinleştiğinin anlaşıldığı, tenfiz koşullarının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile; Almanya Mayen Asliye Mahkemesi’nin 11.0215042-0-0 N sayılı (28642/101811 Ukto.-1 Inso Dosya no’lu), 25.05.2011 tarihli kararının tanınmasına ve tenfizine karar verilmiştir.Davalı vekili tarafından bu karara karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davalı vekili istinaf sebeplerinde özetle; Tanıma ve tenfizi istenen kararın takip hukuku ilgili olup, hukuki ihtilafı karara bağlayan yabancı mahkeme tarafından verilmiş bir ilam niteliğinde olmadığını, ayrıca, kararda müvekkkilinin savunmasının alındığı yönünden bir açıklamanın yer almadığını, usulüne uygun kesinleşmediğini, savunma hakkının ihlal edildiğini, dosyada alınan bilirkişi raporunda müvekkili lehine tespit edilen hususların aksine karar verildiği halde bunun gerekçelerinin kararda gösterilmediğini, mahkemenin görevli ve yetkili olmadığını belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacının tenfiz talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE :Dava, yabancı mahkeme kararının tanınması ve tenfizi istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalı vekilince süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355 maddesi gereği, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır.MÖHUK 51/1.maddesi “Tenfiz kararları hakkında görevli mahkeme Asliye Mahkemesidir.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm uygulama ve doktrinde farklı görüşlere neden olmuş ise de, hükümde sözü edilen “Asliye Mahkemesi” ifadesinin Asliye Hukuk Mahkemeleri ile sınırlı olarak yorumlanmaması, Asliye Mahkemelerinden olan İş, Tüketici, Ticaret vb. gibi özel görevli mahkemelerin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekir. Kaldı ki tenfiz şartlarının uyuşmazlık konusunda ihtisaslaşmış mahkemelerce daha sağlıklı biçimde değerlendirileceği izahtan varestedir. Somut olayda, uyuşmazlık tacir olan davacı şirketin alacağına kefalet sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davanın ticaret mahkeemesince karara bağlanmasında isabetsizlik olmadığı gibi, davalıya dava dilekçesinin 14.07.2017 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ve fakat yetki itirazına havi cevap dilekçesinin adli tatil bitiminden itibaren 1 haftalık süre geçtikten sonra 14.09.2017 tarihinde ibraz edildiğinden süresinde olmayan yetki itirazının reddinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir. Somut olayda, uyuşmazlık esasen, tenfize konu kararın yabancı mahkeme ilamı niteliğinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Dosyada alınan bilirkişi raporunda atıf yapılan Yargıtay İçtihatı Birleştirme kararı, yabancı mahkeme kararlarının salt gerekçesinin bulunmamasının kesinleşmiş yabancı mahkeme kararının tenfizine engel olmayacağına ilişkin olup, somut olaydaki uyuşmazlıkla ilgili değildir.MÖHUK. madde 50 “(I) Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır. (2) Yabancı mahkemelerin ceza ilâmlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler hakkında da lenfiz kararı istenebilir. ” Bahsi geçen kanun hükmü gereğince, tenfızi istenen kararın özel hukuk ilişkilerinden doğan bir uyuşmazlığı çözmek için verilmiş hukuk davalarına ait bir karar olması gerekmektedir. Bu bağlamda, icra emri, maddi hukuk anlamında taraflar arasındaki hukuki ihtilafı çözmeyen, takip hukukunu ilgilendiren bir karar niteliğinde olup, tenfızi mümkün bir hükme sahip yabancı mahkeme ilamı niteliğinde değildir. Bu sebeple tenfiz kararı verilebilmesi için öncelikle yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin verilen kesinleşmiş bir ilamın bulunması gerekir.Somut olayda ise, tenfiz isteyen tarafça mahkemeye başvurulmuş, Almanya Mayen Asliye Mahkemesi tarafından davalıya ödeme emri (ihtar) çıkartılarak, iki hafta içinde itirazda bulunulabileceği ihtar edilmiştir. Tenfiz istemi de ödeme emrine rağmen iki hafta içinde itirazda bulunulmaması nedeniyle hâkimlikçe çıkarılan ödeme emrinin kesinleştiği yönündeki iddiaya dayanmaktadır. Açıklanan bu çerçeve içerisinde Almanya Mayen Asliye Mahkemesi hakimliğince çıkarılan ödeme emrinin kesinleşmiş olması, bu kararı teknik anlamda tenfizi kabil (yargılama sonucu verilmiş) bir ilam olarak nitelendirmeye yeterli değildir. İhtar usulüne göre verilmiş bir kararın adli karar olarak kabul edilmesi, kamu düzenine aykırıdır (Emsal Bkz. Yagıtay 19 HD, 13.02.2020 tarihli, 2018/3154 E, 2020/455 K.sayılı ilamı).Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, Dairemizce, yukarıda belirtilen hukuki gerekçe doğrultusunda, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davalı vekilinin İstinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ İLE; istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,1-Davanın REDDİNE,2-Alınması gereken 59,30 TL maktu harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubunda eksik 27,90 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından karşılanan yargılama giderinin davacı üzerinden bırakılmasına, 4-Davalı davada kendini vekille temsil ettirmiş olmakla; karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 4.080,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp, davalıya verilmesine,5-Karar kesinleştiğinde, artan gider avansın davacı tarafa iadesine,6-İstinaf yargılamasından sarf edilen harç ve giderler yönünden;a-Davalı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf başvuru harcının hazineye irad kaydına, 54,40 TL istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-İstinaf aşamasındaki tebligat ve posta masraflarının davacının gider hesabından karşılanmış olduğundan, davaı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,7-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.