Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1939 E. 2020/261 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1939
KARAR NO: 2020/261
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/07/2020
NUMARASI: 2020/82 D.iş – 2020/101 Karar
TALEP: İhtiyati Hacze İtiraz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün ihtiyati haciz talep eden vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
TALEP: İhtiyati hacze itiraz eden vekili itiraz dilekçesinde özetle; İhtiyati hacze konu bononun tarihsiz olarak ve teminat olarak imzalatılmış olduğunu, müvekkilinin sözleşme ekinde sanki sözleşmenin bir parçasıymış gibi kendisinden gizlenerek imza ettirilen evrakın aslında bir teminat bonosu olduğunu, bu ihtiyati haciz kararı ile bankanın kendisine böyle bir teminat bonosu imzalattığını öğrenmiş olduğunu, ihtiyati hacze konu bono başlı başına mücerret bir borçtan bağımsız bir evrak olarak değil sözleşmenin teminatı mahiyetinde imzalanmış olup müvekkilinin senedin tanzim tarihinde ve öncesinde alacaklı bankaya 15.000.000,00 -TL bedelli bir borcu olmamış olduğunu, 15.000.000,00-TL bedelli bir genel kredi sözleşmesi aslı ve ekleri ilgili bankadan talep edilip bono aslı ile birlikte değerlendirildiğinde ve ihtiyati haciz talep eden bankaya bu bono sebebiyle geçmişte hiçbir ödeme yapılamamış olduğunu, dikkate alındığında itirazlarının haklılığının ortaya çıkacağını, söz konusu kredi sözleşmesinden kaynaklı borçların ihtiyati haciz talep eden banka tarafından rehinle teminat altına alınmış olduğunu, ihtiyati haciz kararı verilebilmesi şartının olmadığını, rehinle teminat altına alınmış kredi sözleşmesine konu borçlardan dolayı kredi sözleşmenin teminatı niteliğindeki bonodan kaynaklı ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, alacaklı banka ile müvekkil arasında imzalanan kredi sözleşmesi rehinle teminat altına alınmış olduğunu, bankanın rehinleri paraya çevirmeden kambiyo takibi yapması mümkün olmadığını ve bu konuda ihtiyati haciz kararı da verilemeyeceğini, ihtiyati haciz kararına dayanak bono da yetkili mahkeme olarak İstanbul mahkemeleri kararlaştırılmışsa da bono üzerinde yazılı olan ve sadece tacirler arasında geçerli olacak bu yetki sözleşmesi bono da avalist olan ve tacir olmayan şahıs olan müvekkilini bağlamayacağını, müvekkili yönünden ihtiyati haciz kararı vermeye yetkili olmadığını, yetkili mahkemenin HMK 390/1 maddesi gereği müvekkili hakkında icra takibin açılması noktasında yetkili icra dairesi olan ihtiyati haciz kararının uygulanacağı Bakırköy İcra Dairelerinin bulunduğu yerdeki Bakırköy Asliye Ticaret mahkemeleri olduğunu, yetki yönünden de ihtiyati haciz kararına itiraz ettiklerini, ihtiyati haczin kaldırılmasını talep etmiştir.
CEVAP: İhtiyati haciz talep eden vekili ihtiyati hacze itiraza cevap dilekçesinde özetle; genel kredi sözleşmesi ile İstanbul mahkemelerinin yetkili kılındığını, borçlunun yetkiye ilişkin itirazının hiçbir geçerliliğinin bulunmamakta olduğunu, itiraz eden borçlu … bononun keşide edildiği tarih itibari ile bono keşidecisi … firmasınını şirket yetkilisi olarak ve ortağı olması hasebiyle TTK m. 12 gereğinde tacir olarak kabul edileceğini, bu haliyle itiraz eden borçlunun yetki şartı ile bağlı olacağı her türlü olacağı her türlü izahtan vareste olduğunu, ihtiyati haciz sebeplerinin İİK m.265 de tahdidi olarak sayılmış olduğunu, borçlunun maddede sayılanlar kapsamında olmayan gerekçelere dayalı itirazların reddinin gerektiğini, itiraz eden borçlunun başka davaların konusu olabilecek iddiaların ihtiyati haciz veren mahkeme tarafından incelenmesinin mümkün olmadığını, müvekkil bankaya borçlu olunmadığını, iddiasının doğru olmadığını, ihtiyati haciz talebine dayanak bonoda … firmasının keşideci itiraz eden …’ nın avalist konumunda olduğunu, itiraz eden borçlu …’nın mezkur bonoyu hem kendi adına hemde yetkilisi olduğu firma … adına imzalamış olduğunu, bu süreçte kendisinden gizlenerek imzalatılmış bir evrakın bulunmamakta olduğunu, müvekkil banka ile itiraz eden borçlu arasındaki temel kredi ilişkisi olduğunu, borcun da imzalanan genel kredi sözleşmesi çerçevesinde borçlulardan …’ e kullandırılan kredilerden doğmakta olduğunu, davaya konu olan ve icra takibinin dayanağı olan bononun imzalanan genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan borçların ödemesi amacıyla müvekkil bankaya verilmiş olduğunu, yasal unsurları taşımakta olduğunu, itiraz eden borçlunun ihtiyati haczin şartlarının oluşmadığı , alacağın rehinle temin edilmiş bir alacağın olduğunu, bu anlamda ihtiyati haciz kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu beyan ederek, ihtiyati hacze itirazlarının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İhtiyati haciz talep eden tarafından, 02/03/2018 düzenleme tarihli 06/01/2020 vade tarihli 15.000.000,00-TL bedelli senedin ödenmediğinden bahisle, ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiş, Mahkemece ihtiyati haciz kararı verilmesinin ardından aleyhine ihtiyati haciz talep edilen vekilinin ihtiyati hacze itirazı üzerine, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince itiraz hakkında; “İtiraz eden taleplerinden biri mahkememizin yetkisine yöneliktir. Buna göre taraflar arasında varlığı tartışmasız olan bono da İstanbul ( Çağlayan ) mahkemeleri ve icra daireleri yetkili kılınmıştır. Bonoyu düzenleyen ile lehtar ise şirket konumundadır. 6100 sayılı HMK’nın 17. maddesinde “Tacirler veya kamu tüzel kişileri aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşme ile belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmü düzenlenmiştir. Anılan yasal düzenleme karşısında yetki sözleşmesi tacirler veya kamu tüzel kişileri arasında yapıldığı takdirde geçerlidir. Hal böyle olunca alacaklının bonodaki yetki şartı gereği asıl borçlu şirket yönünden ihtiyati haczi, mahkememizden talep etmesi ve mahkememizce bu yönde karar verilmesi usule uygun olduğu gibi 6102 sayılı TTK m.7 hükmü nedeniyle, mahkememiz kefiller aleyhine verilen ihtiyati haciz yönünden dahi yetkilidir. Bu çerçevede mahkememizin yetkisine yönelik itirazda bulunan kefil borçlunun itirazının reddi gerekmiştir. İtiraz eden vekili dayanak bononun teminat bonosu olarak düzenlendiğini ve bonodan doğan bir alacağın bulunmadığını belirtmiş ise de bu iddia kanunda sayılan ihtiyati haciz sebeplerinden kabul edilemez. Bu nedenle menfi tespit davasında ileri sürülmesi gerekli ve mümkün olan bu hususun itiraz olarak kabulü mümkün değildir. Kanun koyucunun İİK m.265 hükmünde sınırlı olarak belirtmiş olduğu nedenler dışında ileri sürülen nedenlerin itiraz olarak kabulü mümkün değildir. Esasen konuya ilişkin Yargıtay uygulaması dahi bu noktada yerleşiktir. Yine rehinle teminat altına alınmış borç nedeni ile dayanak bono ile ilgili ihtiyati haciz talep edilemeyeceği iddiasının kabulü de mümkün değildir. Zira yerleşik Yargıtay 11. H.D kararlarında belirtildiği üzere “alacaklının ihtiyati haciz istemi emre muharrer senede (bonoya) dayalı olup, İİK’nın 167. maddesi gereğince alacağı emre muharrer senede müstenit olan alacaklının, alacak rehinle temin edilmiş olsa bile kambiyo senetlerine mahsus icra takibinde bulunabileceği belirtilmiş olup bu husus İİK’nın 45. maddesinin istisnasını teşkil etmektedir. Bu nedenle, her ne kadar asıl borçlu bakımından kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacak rehinle temin edilmiş ise de, aynı alacak için kambiyo senedi düzenlenmiş olması halinde, rehin paraya çevrilmeden, kambiyo senedine dayalı olarak takip yapılmasında yasaya bir aykırılık bulunmamaktadır. Öte yandan, düzenlenen bonoda kefil sıfatıyla imza koymuş borçlu bakımından, kefalet borcunun rehinle teminat altına alındığına ilişkin dosyada herhangi bir bilgi-belge bulunmamaktadır. Keza kefillerin birlikte kefalette bulunmaları nedeniyle müteselsil kefil oldukları anlaşılmakta olup alacaklının, TBK’nın 586. maddesi uyarınca, asıl borç için verilen ipoteği paraya çevirmeden de kefil aleyhine her türlü takip işlemini yapabileceği açıktır. Şu halde, itiraz eden kefil bakımından verilen ihtiyati haciz kararında usule bir aykırılık söz konusu değildir. ” Yine taşınmaz ile ilgili ipotek tesis etmiş olması nedeniyle dahi ihtiyati hacze yönelik itirazların kabulü mümkün değildir. Yargıtay uygulamasında dahi kabul olunduğu üzere ” İİK’nın 257/1. maddesi gereğince rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklarıyla diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Aynı Kanun’un 45. maddesi hükmüne göre, rehinle temin edilmiş bir alacağın borçlusu iflasa tabi şahıslardan olsa bile alacaklı, yalnız rehnin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapabilir. 6098 sayılı TBK’nın 586. maddesi uyarınca da kefil, müteselsil kefil sıfatıyla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girmeyi kabul etmişse alacaklı, borçluyu takip etmeden veya taşınmaz rehnini paraya çevirmeden kefili takip edebilir. Ancak, bunun için borçlunun, ifada gecikmesi ve ihtarın sonuçsuz kalması veya açıkça ödeme güçsüzlüğü içinde olması gerekir. Bu çerçevede verilen ipotekler ancak hangi borçlu için verilmiş ise o borçludan talep olunan alacak miktarı açısından düşümü yapılarak bu çerçevede ihtiyati haciz kararının verilmesi gerekli ve mümkündür. Bu yönü ile somut olay itibari ile itiraz eden kefil borçlu, kredi borcunu kefil sıfatıyla üstlenen kişi konumunda olduğunda dahi kefilin borcunu teminat altına alan ipotek mevcut olmadığından talep edilen alacak miktarının tamamından itiraz eden sorumlu olduğu gibi İİK m.45 hükmü de kefil yönünden ihtiyati haciz talep edilmesine engel oluşturan bir düzenleme değildir. Zira bu düzenleme ancak, asıl borçlu yönünden şartlar oluştuğu takdirde ihtiyati haciz kararı verilmesine engel olabilecektir. O halde bu yöne ilişkin tüm itirazların dahi reddi gerekmektedir. Yine ihtiyati haciz nedeni ile alınan teminatın iadesine yönelik dahi itiraz mevcuttur. İhtiyati haciz nedeniyle alınan teminatın iadesi pozitif hukukumuzda açık ve kesin şekilde düzenlenmemiş olmakla, birlikte kıyasen bu hususun diğer hükümler ile birlikte değerlendirilmesi gereklidir. (Bkz. Güler AKIN; Mustafa AKIN, İhtiyati Haciz Nedeni İle Alınan Teminatın İadesi, İstanbul Barosu Dergisi, 2016 Eylül- Ekim, İSTANBUL Sayfa 46-41) Ne var ki ihtiyati haciz nedeniyle alınan teminatın iadesi İİK m.265 hükmünde belirtilen bir itiraz nedeni değildir ve bu konuda verilecek karar ise kesin nitelik taşır. Bu nedenle bu yöne ilişkin itirazın dahi reddi gerekmiştir.” gerekçesiyle ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: İhtiyati hacze itiraz eden vekili istinaf dilekçesinde özetle; Müvekkilinin eski ortağı bulunduğu … A.Ş. şirketi ile ihtiyati haciz talep eden alacaklı bankanın Trakya Kurumsal şubesi arasında geçmişte (08.02.2018 tarihli ) 15.000.000,00 TL bedelli bir genel kredi sözleşmesi imzalanmış olup, iş bu kredi sözleşmesinin teminatı olarak ihtiyati haciz talep eden banka kredi sözleşmesinin eki şeklinde ihtiyati hacze konu bonoyu tarihsiz olarak teminat olsun diye imzalatıldığını,, müvekkilinin bonodan haberdar olmayıp karar ile teminat senedi imzalatıldığını öğrendiğini, ihtiyati hacze konu bono başlı başına mücerret bir borçtan bağımsız bir evrak olarak değil, sözleşmenin teminatı mahiyetinde imzalanmış olup , müvekkilinin senedin tanzim tarihinde ve öncesinde alacaklı bankaya 15.000,000,00 TL bedelli bir borcu olmadığını, bononun üzerinde yazan borç tutarı ile ilgili bankanın kredi sözleşmesindeki 15.000.000,00 TL’lik rakamın birebir örtüşmekte olması ve bono üzerine sonradan farklı kalem ve yazıyla atıldığı aşikar olan tanzim ve vade tarihleri, müvekkilinin veya müvekkilinin eski ortağı olduğu şirketin bu güne kadar bu bonoya istinaden geçmişte hiçbir ödeme yapmamış olması gibi gerçekler ve ihtiyati haciz talep eden şirketin bono rakamı değilde sanki geçmişte bu bonoya ilişkin sanki bir ödeme yapılmış gibi kısmi şekilde bonodan kaynaklı ihtiyati haciz talep etmiş olmasının, ihtiyati hacze konu bononun kredi sözleşmesinin eki niteliğinde teminat olarak alındığını açıkça ispat ettiğini, her ne kadar Mahkemece kefil konumunda gösterilen müvekkil için herhangi bir teminat altına alınmış olan mal veya evrak olmadığından bahsetse de borcu kabul anlamına gelmemekle birlikte asıl alacaktan bağımsız bir borç olmadığından ayrıca bir teminata da gerek bulunmadığını, alacaklı banka ile müvekkili arasında imzalanan kredi sözleşmesi rehinle teminat altına alınmış olup, bankanın rehinleri paraya çevirmeden kambiyo takibi yapmasının mümkün olmadığını ve bu konuda ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğini, ihtiyati haciz talep eden şirketin Üsküdar …Noterliğinin 30.12.2019 tarih ve … sayılı hesap kat ihtarnamesine müvekkilince Büyükçekmece … Noterliğinin 06.01.2020 Tarih, … Yevmiye numaralı ihtarnamesi ile itiraz edilmiş olup ortada muaccel bir borcun varlığından da bahsetmenin mümkün olmadığını, bu nokta da ihtiyati haciz karar verilebilmesinin şartlarının oluşmadığını, yapılan yetki itirazı müvekkilinin tacir olduğundan bahisle reddedilmiş olup şuan için tacir olmayan müvekkili için geçerli olmadığını, müvekkilinin adresinin “Başakşehir/İSTANBUL” adresi olup müvekkilinin adresi itibariyle bağlı bulunduğu yargı çevresi gereği yetkili mahkemelerin Bakırköy Asliye Ticaret Mahkemeleri olduğunu beyan ederek, ilk derece Mahkemesincz verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Talep, bonoya dayalı olarak verilen ihtiyati haczin itirazen kaldırılması, istemidir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, ihtiyati haciz kararı veren mahkemenin yetkili olup olmadığı ve ihtiyati haciz şartlarının bulunup bulunmadığı noktasındadır. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 257/1. Maddesine göre, rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. İİK’nın 258/1. Maddesine göre de ihtiyati hacze İİK’nın 50. maddesi atfı ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun yetkiye dair hükümlerine göre yetkili mahkeme tarafından karar verilir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 778/3. Maddesi atfı ile bonolar hakkında da uygulanacağı düzenlenen TTK’nın 700/1. maddesinde, Poliçede bedelin ödenmesi, aval suretiyle tamamen veya kısmen teminat altına alınabileceği düzenlenmiştir. TTK’nın 702/1. maddesine göre, aval veren kişi, kimin için taahhüt altına girmişse aynen onun gibi sorumlu olur. Maddenin 2. Fıkrasına göre de, aval veren kişinin teminat altına aldığı borç, şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir. … A.Ş. tarafından … lehine 02/03/2018 tarihinde, 06/01/2020 vadeli ve 28.000,00 TL bedelli olarak keşide edilmiş bonoyu ihtiyati hacze itiraz eden … avalist olarak keşideci yararına imzalamıştır. Avalistin, lehine aval verdiği keşideci gibi sorumlu olması nedeniyle HMK’nın 17. maddesine gereğince tacirler arasında düzenlenen bonodaki yetki sözleşmesi kapsamında, kambiyo senetlerinin özelliği de gözetildiğinde yetki sözleşmesinin avalisti de bağlayacağı kuşkusuzdur. Buna göre talebe konu bononun İstanbul (Merkez/Çağlayan) Mahkemeleri’nin yetkisine dair yetki şartı içermesi sebebiyle ihtiyati haciz kararı veren mahkeme yetkilidir. Borçlu tarafından kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati hacze karşı İİK’nın 265/1. maddesine uyarınca, ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzurunda yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edilebilir. İİK’nın 265/3. Maddesinde ise, Mahkemenin, gösterilen sebeplere hasren tetkikat yaparak itirazı kabul veya reddedeceği, düzenlenmiştir. Dolayısıyla Mahkemece, Kanunda sayılan ve bunlardan da itiraz dilekçesinde gösterilen sebeplerle inceleme yapılacaktır. İhtiyati hacze itiraz edenin bononun teminat olarak verildiği iddiasının menfi tespit davasına konu olabilecek nitelikte olup, kanunda sayılan ihtiyati hacze itiraz nedenleri arasında sayılmadığı değerlendirildiğinde teminat iddiasının ihtiyati hacze itiraz aşamasında değerlendirilmesi mümkün değildir. Talep konusu bonoda ihtiyati hacze itiraz eden avalist, ihtiyati haciz talep eden ise lehtar konumundadır. 6102 sayılı TTK’nın 702/2. maddesinde düzenlenen “aval veren kişinin teminat altına aldığı borç şekle ait noksandan başka bir sebepten dolayı batıl olsa da aval verenin taahhüdü geçerlidir” hükmü gereğince aval veren davacı şekle ait noksanlık dışında borçlu bulunmadığı yönünde herhangi bir itirazda bulunamaz. Bu sebeple alacaklı banka ile imzalanan kredi sözleşmesinin rehinle teminat altına alınmış olduğu ve bankanın rehinleri paraya çevirmeden kambiyo takibi yapmasının mümkün olmadığı savunması, ihtiyati hacze itiraz eden hakkında kefil sıfatıyla değil avalist olarak talepte bulunulmuş olması karşısında, keşideciye ait def’i olup bu def’iden ihtiyati hacze itiraz edenin yaralanması söz konusu değildir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından ihtiyati hacze itiraz eden vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-İhtiyati hacze itiraz eden vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı ihtiyati hacze itiraz eden tarafından başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-İhtiyati hacze itiraz eden tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-f maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020