Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1935 E. 2020/327 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1935
KARAR NO : 2020/327
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/08/2020
NUMARASI : 2020/523 Esas
DAVA: Şirkete Kayyım Atanması
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/11/2020
Taraflar arasındaki şirkete kayyım atanması istemli davada talep edilen ihtiyati tedbirin reddine yönelik olarak verilen ara kararına karşı süresi içinde ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması uterine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA : Davacı (İhtiyati tedbir isteyen) vekili, davalı firmanın müvekkili tarafından kurulduğunu ve çok değerli bir yalının maliki olduğunu, müvekkilinin davalı şirketteki hisselerini, şu an boşanma aşamasında olduğu eşi … ve müşterek çocukları …’a, 2005 ve devamı yıllarda devir ettiğini, davalı şirketin 52/100 hissesi …, 48/100 hissesi de … ait olduğunu, … da davalı şirketin tek başına temsil ve ilzama yetkili tek yönetim kurulu üyesi olduğunu, müvekkilinin boşanma aşamasında olduğu eşi … ve müşterek çocuk … müvekkiline borçlarının olduğunu, bu borçlarıyla ilgili olarak bu kişilere karşı açılmış icra takiplerinin bulunduğunu, bu takip dosyalarından dolayı davalı şirkete haciz müzekkereleri ve birinci haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, müvekkilinin borçlusu olan …, haciz müzekkeresi ve birinci haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği davalı şirketin imzaya yetkili tek yöneticisi olduğundan, kendisi ve müşterek çocuğun menfaatini ilgilendiren ve davalı şirket ile menfaat çatışması oluşturan, haciz müzekkeresi ve birinci haciz ihbarnamelerinin gereğini yerine getirmediğini, temsil ve ilzam yetkisini açıkça kötüye kullandığını davalı şirketin içini boşaltmak ve müvekkile olan borçlarının tahsilini imkansız kılmak için şirketin oldukça değerli olan bu yalısını satılığa çıkardığını, dolayısıyla davalı şirket yönetim kurulu ile şirket arasında menfaat çatışması doğduğunu ileri sürerek müvekkilin borçlusu …; tek başına temsil ve ilzama yetkili olduğu davalı şirketin içini boşaltmak amacıyla yapacağı temsil ve ilzama yönelik işlemlerin durdurulması için öncelikle ihtiyati tedbir kararı verilmesine ve davalı şirkete yönetim ve temsil kayyum atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince, 24.08.2020 tarihli arar kararıyla, yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmediği, ayrıca davanın esasını çözer mahiyette tedbire hükmedilemeyeceği gerekçesiyle ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.Bu ara kararına karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkilinin borçlusu ve davalı firmanın tek başına temsil ve ilzama yetkilisi olan … şirkete gönderilen haciz müzekkerelerinin ve ihbarnamelerinin gereğini yerine getirmediğini, ayrıca şirketin tek malını da satılığa çıkardığını, dolayısıyla temsil yetkisinin kısıtlanmaması halinde davalı firmanın içini boşaltacağı ve müvekkilin alacaklarını tahsil etmesinin imkansız hale geleceğini belirterek ilk derece mahkemesinin ara kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Talep, davalı şirkete temsil kayyımı atanması istemli davada, ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, davacının tedbir talebinin reddine karar verilmiş, bu ara kararına karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. HMK 355 maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Davacı, kurucusu olduğu davalı şirketteki tüm hisselerini şu an boşanma davası bulunan eşi … ve müşterek çocukları … devrettiğini, ancak bu kişilerden alacaklarının olduğunu, bunlarla ilgili icra takiplerinin bulunduğunu, bu takip dosyalarından dolayı davalı şirkete haciz müzekkereleri ve birinci haciz ihbarnamelerinin gönderildiğini, ancak davalı şirketin imzaya yetkili tek yöneticisi olan … bunların gereğini yerine getirmediği gibi, şirketin tek mal varlığı olan taşınmazı elden çıkarmaya çalıştığını iddia ederek davalı şirkete temsil kayyımı atanmasını talep etmiştir.HMK’nun 389/(1). maddesine göre, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle bir hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak ya da tamamen imkansız hale gelecek ise veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.Aynı Yasa’nın 390/3 maddesine göre ise, tedbir talep eden taraf dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebi ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Somut olayda, ileri sürülen iddia, dosyanın bulunduğu aşama, davacının, davalı şirketin ortağı olmadığı hususları birlikte değerlendirildiğinde yasanın aradığı yaklaşık ispat olgusunun gerçekleşmediği gibi, davalı şirketin yönetim organının mevcut olduğu, şirketin herhangi bir organsız kalma durumunun bulunmadığı, davacının talep ettiği ihtiyati tedbirin yasal koşullarının oluşmadığı anlaşılmakla davacı yanın, davalı şirkete kayyım atanmasına ilişkin talebinin reddine dair ilk derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur. Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesi ara kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine,2-Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin harcın mahsubuyla yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK.’nun 362-(f), HMK’nın 391-(3) maddeleri uyarınca kesin olmak üzere, oy birliği ile karar verildi.