Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1934 E. 2022/67 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1934
KARAR NO: 2022/67
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/06/2017
NUMARASI: 2016/762 Esas – 2017/474 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 27/01/2022
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının müvekkiliyle akdetmiş olduğu Belirsiz Süreli İş Sözleşmesinde yer alan Rekabet Yasağı 7.h maddesi hükmünün ihlali nedeniyle fazlaya dair talep, beyan ve ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla 1 yıllık brüt ücreti olan 19.800 TL cezai şart tutarının şimdilik 5.000 TL’lik kısmının yasağın ihlal edildiği tarihten itibaren işletilecek yasal ticari faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın sıfat yokluğu nedeniyle müvekkiline husumet yöneltmesi mümkün olmadığından davanın sıfat yokluğundan reddine, cezai şartın bölünemeyeceğini kısmi dava açılamayacağından sözleşmede miktar açıkça belirlendiğinden yasaya aykırı olarak açılan davanın reddine ve ayrıca dilekçede açıklanan sebeplerle davacı tarafın hukuki dayanaktan yoksun davasının esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Dava; davalının iş sözleşmesi ve rekabet yasağına aykırı davranmama taahhüdüne rağmen aynı alanda faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başlaması nedeniyle rekabet yasağına aykırı davrandığından dolayı açılan tazminat istemine ilişkindir. Taraflar arasında işçi-işveren ilişkisi bulunmamaktadır. Davanın TBK 444 ve 447.maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir ve TTK 4.maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliğindedir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2011/13747 Esas, 2012/356 Karar sayılı kararındada belirtildiği gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48 ve devamı maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu bildirilmiş, BK 19/1.maddesinde (TBK 26) bir aktin mevzunu kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunacağı belirtilmiş, BK 20.maddesinde (TBK 27) ise kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğu düzenlenmiştir. Sözleşmenin tarafları sözleşme özgürlüğü ilkesi çerçevesinde sözleşmenin konusunu belirlemekte özgür iseler de bu özgürlüğün sınırsız ve sonsuz olduğu söylenemeyecektir. Buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 8. Maddesi hükmü Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olması ve tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek herhangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle geçersizdir. Açıklanan bu nedenlerle yerinde görülmeyen davanın reddine,” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Türk Borçlar Kanunu’nun ilgili maddeleri uyarınca ve bu maddelerde belirtilen şartlara uygun olarak, müvekkilş işveren ile davalı işçi arasında, yazılı bir rekabet yasağı sözleşmesi yapıldığını, taraflar arasında düzenlenen Belirsiz Süreli İş Sözleşmesi’nin 7.h. maddesinin “Çalışan, iş sözleşmesi her ne şekilde sona ererse ersin, işten ayrıldığı tarihten itibaren 1 (bir) yıl için İşveren’e rakip şirketlerde Marmara Bölgesi sınırları içerisinde işe giremez. Aksi halde İşveren’e bir yıllık brüt ücreti tutarında nakdi tazminatı ayrıca bir ihtara lüzum kalmaksızın cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder. İşveren’in uğrayacağı zararlardan dolayı kanuni hakları saklıdır” hükmünü içerdiğini, davalının, müvekkili şirket nezdinde çalıştığı süre boyunca, iş akışları ile iş sırlarına vakıf olduğunu, 07.01.2016 tarihinde müvekkili şirketten çıkışı yapılan davalının, sözleşmesinde belirtilen 1 yıllık süre gözetilmeksizin 04.01.2016 tarihinde, aynı sektörde ve İstanbul’da faaliyet gösteren rakip varlık yönetim şirketinde, aynı pozisyonda çalışmaya başladığını, mahkemenin Anayasa Mahkemesi gibi hareket ederek, T. Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin 444 ve devamı maddelerini yok hükmünde kabul ettiğini, oysa söz konusu kanun maddelerinin geçerli ve yürürlükte olduğunu, davalının SGK kayıtlarının celbi talep edilmiş, tanık ve bilirkişi incelemesine dayanılmış, son celsede de tanıkları bildirmek üzere süre verilmesi, tanıklarımızın dinlenilmesi ve müvekkili şirket adresinde yapılacak keşif ile rekabet hukuku konusunda uzman bilirkişi marifetiyle bilirkişi raporu alınması hususlarının talep edilmiş olduğunu, ancak bu taleplerin karşılanmadığını, davalının müvekkili şirketten ayrılarak çalışmaya başladığı iş yeri ve bu iş yerindeki görevinin, rekabet yasağını ihlal edip etmediğinin tespit edilmediğini, davanın konusunu, müvekkili şirketin iş sırrına haiz personelinin, rekabet yasağını ihlal ederek rakip varlık yönetim şirketinde çalışması oluşturduğunu, davalının cevap dilekçesinde de ikrar edildiği üzere, müvekkili şirketten kendi iradesi ile ayrıldığını, ayrıca, şirketteki pozisyonunun “…” elemanı olmaktan ibaret olduğunu iddia eden davalının bu iddiasının kabulü halinde de, yine bir … elemanı olarak çalışabileceği iş alanı sınırsız iken rakip varlık yönetim şirketinde çalışmayı tercih ettiğini, dolayısıyla Anayasa’nın 48. maddesine aykırılık iddialarına ilişkin beyanları, somut olay ve davalının da ikrarı neticesinde reddi gerekirken, bu gerekçe ile davanın reddedilmesinin hatalı olduğunu, taraflar arasında düzenlenmiş olan belirsiz süreli iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin hükmünün davalı tarafından ihlal edilmiş olduğunu ve cezai şart tutarının müvekkili şirkete ödenmesi gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekabet yasağı sözleşmesi ile karalaştırılan iş akdinin feshinden sonra işçinin rekabet etmeme yasağına aykırı davranışları iddiasına dayalı cezai şartın tahsiline ilişkin alacak davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, rekabet etme yasağı kaydının geçerli olup olmadığı ve davalının eylemlerinin rekabet yasağını ihlal niteliğinde olup olmadığı noktasındadır. Taraflar arasında 16.03.2015 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanmıştır. Davalı 30.12.2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere istifa etmek suretiyle iş akdini feshetmiştir. Daha sonra davacı tarafından davalı muhataba çekilen Beyoğlu … Noterliği’nin 05.05.2016 tarih ve …’lu ihtarnamesi ile, rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesi ihlal edilerek … A.Ş.’de çalışılmaya başlanılması nedeniyle sözleşmeyle kararlaştırılan cezai şartın ödenmesi ihtar olunmuştur. Davalı tarafça davacı muhatabına çekilen Beşiktaş … Noterliği’nin 12.05.2016 tarih ve …’lu cevabi ihtarnamesi ile davacının iddia ve taleplerinin reddedildiği bildirilmiştir. Bunun üzerine davacı taraf, işçinin iş sözleşmesiyle kararlaştırılan rekabet yasağına aykırı davrandığından bahisle kararlaştırılan cezai şartın tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçinin, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği, aynı maddenin 444/2. maddesinde ise, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağı kaydının geçerliliği için zararın gerçekleşmesi şart olmayıp, işçinin edindiği bilgilerin iş verenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olması yeterlidir. Taraflar arasında imzalanan iş sözleşmesinin 7/h maddesi, “Çalışan, iş sözleşmesi her ne şekilde sona ererse ersin, işten ayrıldığı tarihten itibaren 1 (bir) yıl için İşveren’e rakip şirketlerde Marmara Bölgesi sınırları içerisinde işe giremez. Aksi halde İşveren’e bir yıllık brüt ücreti tutarında nakdi tazminatı ayrıca bir ihtara lüzum kalmaksızın cezai şart olarak ödemeyi kabul ve taahhüt eder. İşveren’in uğrayacağı zararlardan dolayı kanuni hakları saklıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Somut olayda, taraflar arasındaki sözleşmede 1 yıllık rekabet yasağı süresi öngörülmüş, rekabet yasağının geçerli olacağı yer Marmara Bölgesi olarak belirlenmiştir. TBK’nın 445/1 fıkrasında bu tür sözleşmeler bakımından yer ve zaman sınırlaması öngörüldüğü gibi, aynı maddenin ikinci fıkrasında da mahkemece aşırı nitelikteki rekabet yasağı hükümlerinin kapsamı veya süresi bakımından sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Bu durumda TBK.’nın 445. maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 16.06.2016 Tarih ve 2015/12450 E – 2016/6672 K. Sayılı Kararı).Gerek 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesi ve gerekse de mülga 818 sayılı BK’nın 348. maddesi ile mer’i hukuk düzeni içerisinde yerini bulan ve kısaca rekabet yasağı olarak adlandırılan davaya konu sözleşme, kanun ile düzenlenmiş bir sözleşme olup içeriğinin sınırlandırılması da yine kanun hükmü ile sağlanmış, 6098 sayılı Kanun’un 445. ve 818 sayılı Kanun’un 349. maddelerinde bu yolda hükümlere yer verilmiştir.Bu bağlamda, içeriği ve sınırları kanunla düzenlenmiş bir sözleşmenin, doğrudan, Anayasa’nın çalışma hürriyetine ilişkin hükümleri ile bağdaşmadığı şeklinde bir değerlendirme yapılmak suretiyle geçersiz addedilmesi mümkün değildir. Bu yöndeki bir değerlendirme, ancak, bu hususun Anayasanın 152. maddesi uyarınca Anayasa Mahkemesi’nde yöntemince ileri sürülmesi, anılan mahkemece bu yönde bir karar verilmesi ve Anayasanın 153. maddesi çerçevesinde mümkündür. Şu halde, mahkemenin taraflar arasındaki rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin Anayasaya ve buna dayalı olarak BK’nın 19 ve 20.(TBK’nın 26 ve 27.) maddelerine aykırı olduğu yolundaki gerekçesinde isabet bulunmamaktadır(Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 04/12/2019 Tarih ve 2019/508 E – 2019/7805 K. Sayılı Kararı). Bu nedenle, mahkemece, taraf delillerinin tümüyle toplanarak ve gerektiği takdirde TBK’nın 445/2. maddesinde hakime tanınan takdir hakkı da kullanılmak suretiyle uyuşmazlıkla ilgili bir karar verilmesi gerekirken iş sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinin Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olması ve sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal edecek düzenleme yapılamayacağı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi isabetli olmamıştır.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, Mahkemece yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, 2-Davacı taraf harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 3-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 27/01/2022