Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1903 E. 2020/249 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1903
KARAR NO: 2020/249
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 19. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/01/2020
NUMARASI: 2018/429 Esas 2020/50 Karar
DAVA: Menfi Tespit
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesiyle, Müvekkilinin 03/03/2010 tarihinde davalı … acenteliğine kabul edildiği ve bu tarihten itibaren uçak bileti düzenleme yetkisine sahip olduğu ve BSP ( Fatura ve Hesap Planlama sistemi) elektronik platformu kullanmaya başladığı, havayolu şirketlerine karşı olası borçlarının teminatı için Garanti bankasının 23/02/2010 tarihli 261.000 USD bedelli teminat mektubunun …ya verildiği, müvekkilinin …nın acentesi olduğu tarihten itibaren nakit kabul etmek suretiyle bilet satışı yaptığı, kredi kartı ödemesi ile biletlendirme işlemi yapmadığı ancak 20/08/2018 – 25/08/2018 tarihleri arasında müvekkilinin bilgisi ve onayı olmadan kredi kartı ile işlem yapıldığının tespit edildiği ve bu işlemler nedeniyle cari hesabına 86.102,65 TL borç kaydedildiği ayrıca BSP sistemi üzerinden Acente borç dekontu düzenlendiği, haksız borç dekontu nedeniyle davalı …nın sistem üzerinden gönderdiği 06/11/2018 tarihli bildirim ile bilet satış yetkisinin sonlandırıldığı ve … üyeliğinin askıya alındığı, müvekkiline cari hesap farkının kapatılması için 31/12/2018 tarihine kadar süre tanındığı ve teminat mektubunun paraya çevrileceğinin belirtildiğini ileri sürerek davalılara, cari hesaptan 19.336,63 TL tutarında borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, Davacı ile müvekkili arasında imzalanan 03/03/2010 tarihli Yolcu Bilet Satış Acentesi Sözleşmesinin 2.1 maddesine göre, … tarafından yayınlanan Seyahat Acentesi El Kitabının sözleşmenin ayrılmaz parçası olduğu ve 2.2. maddesinde de, seyahat acentesi ile havayolu şirketleri arasında çıkabilecek uyuşmazlıklarda münhasır yetkili olanın … Arabuluculuk Komiserliği olduğunun kabul edildiği, sözleşmenin eki olan Seyahat Acentesi El kitabında da, üye havayolu şirketleri ile seyahat acentesi ve … arasında çıkan uyuşmazlıklarda zorunlu arabuluculuğun kabul edildiği, uzun yıllardır bu sistemin uygulandığı, arabulucu tarafından verilen karara karşı da tahkime başvurulabileceğinin yazılı olduğu, El Kitabının 12.2.3 bölümündeki düzenlemeye göre Türkiyede ki acenteler için Cenevre veya İsviçre tahkim merkezinin yetkisinin belirtildiği dolayısıyla mahkemenin bu davaya bakma yetkisinin olmayıp davanın öncelikle arabulucu komiseri tarafından, onun vereceği karara karşı da tahkim mahkemesi tarafından bakılabileceği ileri sürülerek davanın öncelikle tahkim itirazı nedeniyle usulden reddi olmadığı takdirde haksız olan davanın esastan da reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesiyle, Taraflar arasındaki sözleşme ve eki olan Seyahat Acentesi El Kitabındaki düzenlemeye göre, ihtilafın, Seyahat Acentesi Komiseri tarafından çözümlenmesi gerektiği sonrasında komiserin kararına karşı tahkime gidilebileceği, Türkiye de ki acenteler için Cenevre, İsviçre Tahkim Mahkemesinin yetkisinin kabul edildiği dolayısıyla tahkim ilk itirazı nedeniyle davanın usulden reddi gerektiği, esas yönünden de, davacının bizzat kendi işletmesi tarafından kendi sisteminden yapılan satışlar nedeniyle müvekkili şirketin ve diğer davalının kusurlu olduğunu iddia ederek dava açmasının kabul edilebilir olmadığı belirterek davanın esastan da reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 03/03/2010 tarihli sözleşmenin 2.1, 2.2 maddeleri ve 31/05/2018 tarihli Seyahat Acenteleri El kitabının 1, 4.1,4.2,4.3 maddelerine göre, uyuşmazlığın tahkimde çözümlenmesi gerektiği, tahkim şartının bulunduğu sözleşmeyle yazılılık koşulu yerine getirildiği gibi tahkim yerinin belirli olması şartının somut olayda bulunduğu, davalıların süresinde ilk itiraz niteliğindeki tahkim itirazını ileri sürmüş olmaları nedeniyle tahkim itirazı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesiyle, tahkim şartına dayanak gösterilen 03/03/2010 tarihli sözleşmesindeki imzanın sahte olup, müvekkili şirketin temsilcisine ait olmadığı, Sahtelik iddiasının kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında ileri sürülebileceği, Davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı olduğunun ilk derece mahkemesince de kabul edildiği zira davalı …in düzenlediği tüm biletlerin, davalı …nın sistemi üzerinden kesildiği ve verilen teminat mektubunun da yine …nın tasarrufunda bulunduğu, düzenlenen biletlerin davalı havayolu şirketine ait olduğu gibi davaya konu cezaların … tarafından kesildiği, bu davanın her iki davalı bakımından birlikte görülmesi gerektiği, davalı havayolu şirketinin sözleşmede taraf olmadığı dolayısıyla bu davalının tahkim itirazının dinlenemeyeceği, taraf olmadığı bir sözleşmedeki tahkim şartından yararlanma imkanının olmadığından ve davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan davalı …nın tahkim itirazının reddi ile davanın görülmeye devam edilmesi gerektiği, Davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığının bulunmadığı kanaatine varılması halinde davaların ayrılmasına ve davalı havayolu şirket için sözleşmede taraf olmaması nedeniyle tahkim itirazının reddine karar verilmesi gerektiği, Taraflardan birinin yabancı diğerinin Türk olması halinde yabancı dilde hazırlanın tahkim şartına dayanılamayacağının ayrıca 805 sayılı İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında Kanunun 1. ve 4. maddelerine atıf yapılarak Türkiye Cumhuriyeti şirket ve müesseselerin ülke içindeki her türlü sözleşme, hesap ve defterlerini Türkçe düzenlemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uymadan yapılan sözleşmelerin geçersiz olduğunun Yargıtay 11.Hukuk Dairesi kararlarında ifade edildiği belirtilerek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, zorunlu dava arkadaşlığı nedeniyle ve davalı havayolu şirketinin sözleşmeye taraf olmadığı gözetilerek bu davalının tahkim itirazının reddiyle davaya devam olunmasına, aksi kanaat hasıl olursa davaların tefrikine ve havayolu şirketinin tahkim itirazının reddine, ihtiyati tedbirin hukuka aykırı olarak kaldırılması nedeniyle yeniden ihtiyati tedbir verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, Yolcu Bileti Satış Acentesi Anlaşması kapsamında düzenlenen acente borç dekontları nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, tahkim ilk itirazı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karar, davacı vekilince istinaf edilmiştir. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf nedenleri ile bağlı kalınarak bunun dışında kamu düzenine aykırılık yönünden re’sen yapılmıştır. Davacı ile davalı … arasında akdedilen 03/03/2010 tarihli Yolcu Bileti Satış Acentesi Anlaşması incelendiğinde, davacının acente olarak, acenteyi tayin eden ve … üyesi adına ve namına hareket eden, … Genel Müdürü tarafından temsil edilen her bir … üyesinin ise taşımacı olarak anılacağı belirtilmiştir. Anlaşmanın “Yürürlük ” başlıklı 1.maddesinde, bu anlaşmanın, acentenin faaliyet gösterdiği ülkelerde geçerli olan satış acentesi kurallarına göre taşımacı tarafından acentenin tayin edilmesi üzerine acente ve taşımacı arasında yürürlüğe girdiği, yapılan tadilatları ile birlikte yürürlüğe girmesinden sonra bu anlaşmanın taşımacı ve acente arasında isimleri anlaşmada özellikle belirtilmiş ve her ikisi de anlaşmanın tarafları olarak isimlerini anlaşmaya koymuşlar gibi geçerli olacağının kararlaştırıldığı görülmektedir. Bu durumda havayolu şirketi olup, … üyesi olan davalı …’ın da bu Anlaşmanın tarafı olduğu kabul edilmiştir. Yine anılan Anlaşmanın 14.maddesi ile, bir konunun Satış Acentesi Kuralları uyarınca tahkime götürülmek istenmesi durumunda, acentenin bu kurallar uyarınca tahkime başvurmayı ve tahkim prosedürlerine uygun davranmayı ve ayrıca verilen tahkim kararına bağlı kalmayı kabul ettiği hüküm altına alınmış, 2.1.a maddesi ile, taşımacı ve acente arasındaki ilişkide geçerli olan şartlar ve koşulların, acente idarecisinin yetkisi altında zaman zaman yayınlanan ve bu anlaşmaya da eklenen Seyahat Acentesi El Kitabında yer verilen kararlarda (ve bu el kitabından alınan diğer hükümlerde) belirtildiği, 2.1.b maddesi, bu kuralların, kararların ve zaman zaman tadil edilen haliyle diğer hükümlerin bu anlaşmanın bir parçası kılındığının kabul edileceği, taşımacı ve acentenin bunlara uymayı kabul ettiği kararlaştırılmıştır. Seyahat Acentesi El Kitabı’nda yer alan 820 e numaralı Karar uyarınca, taraflar arasında çıkan ihtilafların nihai çözüme kavuşturulmasının tahkim yoluyla inceleme bağlı olmak kaydıyla seyahat acentesi komiseri tarafından gerçekleştirileceği ve devamında hangi uyuşmazlıkları çözeceği kararlaştırılmış, El Kitabı’nın 12.2.1 maddesinde ise, seyahat acentesi komiserinin aldığı bir karardan doğan veya o kararla bağlantılı olarak ortaya çıkan tüm ihtilafların, nihai olarak Uluslararası Ticaret Odası Tahkim Kuralları çerçevesinde ve bu Kurallara göre atanan bir veya daha fazla hakemce çözüme kavuşturulacağı ve hakemlerin kararının yetkili herhangi bir mahkemede onaylatılıp kayda geçirilebileceği, 12.2.3. maddesi ile, tahkim yerinin taraflar aksi üzerinde mutabık kalmadıkça onaylanmış lokasyonun bulunduğu ülkede veya başvuruya konu lokasyonun bulunduğu ülkede olacağı, yukarıdaki hükme bakılmaksızın o ülkenin kanunları madde 12.2.5 hükmüyle çelişiyorsa,…2.bölge olarak verilmiş bir karar söz konusu ise tahkim yerinin Cenevre/İsviçre olacağı, 12.2.5. maddesinde ise, hakem kararının taraflar açısından kesin ve nihai surette bağlayıcı olacağı ve karara içerdiği koşullara göre riayet edileceğinin kararlaştırıldığı görülmüştür. Ülkemiz hukuk sisteminde ise (HMK m.439.) hakem kararlarına karşı iptal davası açılabildiğinden, Ülkemiz kanunlarının El Kitabının 12.2.5 m. hükmüyle çeliştiği, dolayısıyla somut uyuşmazlık açısından tahkim yerinin Cenevre İşviçre olduğu kabul edilmiştir. Tahkim iradesi tahkim sözleşmesinin kurucu unsuru olup, tahkim iradesinin bulunmadığı uyuşmazlıkların tahkime elverişli olduğunu kabul edebilmek mümkün değildir. Ayrıca uyuşmazlığın belirli olması gerekir. Somut olayda uyuşmazlığın öncelikle seyahat acentesi komiseri tarafından çözümlenmesi, aksi halde tahkim yoluyla çözümlenmesi kabul edilmiş olup tahkime başvurulmadan önce komisere başvurulması tahkim iradesini ortadan kaldırmaz, tahkimden vazgeçildiği anlamına gelmez. Yukarıda açıklandığı üzere, seyahat acentesi komiserinin hangi uyuşmazlıkları çözeceği açıklanmış olup, komiserin aldığı bir karardan doğan veya onunla bağlantılı olarak ortaya çıkacak tüm ihtilaflar için tahkime gidilebileceğinden, tahkime ilişkin uyuşmazlıkların da belirli olduğu kabul edilmelidir. O halde tahkim sözleşmesi geçerli bir sözleşmedir. Öte yandan davacı taraf İktisadi Müesseselerde Mecburi Türkçe Kullanılması Hakkında 805 sayılı Yasanın 1.maddesine dayanmakta, İngilizce dilinde yapılan tahkim sözleşmesinin hükümsüz olduğunu savunmaktadır. 805 sayılı Yasanın 1.maddesine göre “Türk tabiiyetindeki her nevi şirket ve müesseseler, Türkiye dahilindeki her nevi muamele, mukavele, muhabere, hesap ve defterlerini Türkçe tutmağa mecburdurlar”. Anılan Yasanın 2.maddesine göre ise bu zorunluluk, yabancı şirket ve müesseseler için, Türk müesseseleri ile Türkiye uyruğunda olan kişiler ile muhabere, muamele ve temaslarına ve devlet kurumlarına ibraz zorunluluğunda bulundukları evrak ve defterlerine hasredilmiştir. Somut olaya döndüğümüzde, tahkim şartını içeren sözleşmenin bir tarafının yabancı şirket olması nedeniyle 805 sayılı Yasanın 1.maddesini uygulama olanağının bulunmadığı kanaatine varıldığından, davacının bu konudaki itirazı yerinde görülmediği gibi yargılama sırasında dilekçeler teatisi aşamasında dile getirilmeyen 03/03/2010 tarihli Anlaşmadaki imzaya itirazına ilişkin istinaf nedeni de yerinde değildir. İlk derece mahkemesince, yasal sürede yapılan tahkim ilk itirazlarının kabulü ile davanın usulden reddi yönünde verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olup, açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK ‘nun 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40- TL istinaf karar harcından davacı tarafından peşin harcın mahsubuyla yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK 362(1)-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 05/11/2020