Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1887 E. 2020/254 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1887
KARAR NO : 2020/254
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/02/2020
NUMARASI : 2019/392 Esas – 2020/106 Karar
DAVA: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı … arasında 20.01.2014 tarihinde hizmet sözleşmesi akdedildiğini, davalının müvekkili şirket’te direkt satış departmanında farklı zamanlarda sistem danışmanı, güvenlik danışmanı ve araçlı portföy yöneticisi olarak çalıştığını, davalının performans düşüklüğü nedeniyle sözleşmesinin feshedildiğini, müvekkili şirket ile davalı arasında rekabet yasağına ilişkin olarak 16.02.2016 tarihinde “Rekabet Yasağı Sözleşmesi” ve “Gizlilik Sözleşmesi” akdedilmiş olup ilgili yasağa aykırı davranması sebebiyle davalı hakkında huzurdaki işbu davanın açılması zarureti hasıl olduğunu, müvekkili ile davalı arasındaki iş sözleşmesinin feshedilmesinin ardından davalının, davacı ile aynı faaliyet konusunda hizmet veren … Güvenlik Sistemleri A.Ş’de satış ve pazarlama müdürü olarak çalışmaya başladığını, davalının müvekkili şirket’in müşterisine …’in dolandırıcı olduğu ve müşterilerini kandırdığı yönünde birtakım beyanlarda bulunduğunu, bu söylemlerin müvekkilini ticari itibarını zedelediğini, ayrıca davalının, müvekkilinin müşterisine dolandırıldığından bahisle …ile olan sözleşmesinin feshetmesini ima ettiğini, davalının haksız rekabet teşkil eden bir harekette bulunduğunu, davalının bilerek ve isteyerek müvekkili şirket hakkında ticari itibarı zedeleyici beyanlarda bulunması ile beraber müvekkili şirketin kişilik hakkının zedelendiği ve müşterilerini kaybetme tehlikesiyle karşılaştığının aşikâr olduğunu, açıklanan ve sayın mahkemece resen tespit edilecek olan hukuki sebeplerle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla; davalarının kabulü ile davalının. Rekabet Yasağı Sözleşmesi’ne aykırı davranması sebebiyle işbu sözleşmenin 5. maddesinde de belirtildiği üzere davalının son brüt ücreti üzerinden hesaplanan 12 aylık ücret toplamından fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 6 aylık ücret toplamına denk gelen 14.766,00 TL tutarındaki cezai şartın davalıdan tahsili ile müvekkili şirkete ödenmesine, davalının, müvekkili şirketin ticari itibarına saldırıda bulunulması nedeniyle davalı aleyhine 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilme, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkilinin davacı şirket ile 20.01.2014 tarihinden iş akdinin davacı tarafça feshedildiği 30.06.2017 tarihine kadar çalıştığını, davacının haksız uyarılar vererek iş akdini sonlandırdığını, müvekkilinin iş akdi haricinde herhangi bir sözleşmeye imza atmadığını, ne arabuluculuk sürecine ve iş bu davaya konu olan Rekabet Yasağı Sözleşmesi Ve Gizlilik Sözleşmesi’ndeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, mahkemenin iş bu dava da yetkisiz olduğunu, taraflar arasında imzalandığı iddia edilen sözleşmenin 9. Maddesinin yetki sözleşmesi niteliğinde değerlendirilebilmesi için yetki sözleşmesinin unsurlarını taşıması gerektiğini, taraflardan müvekkilinin tacir olmadığı gibi davacı tarafın işçisi olarak çalışmış olup, aralarında işveren-işçi ilişkisi bulunduğunu, müvekkilin iş sözleşmesini akdettiği ve davacı şirketle iş ilişkisini sürdüğü yer, davacı tarafın aralarında akdettiğini iddia ettiği sözleşmenin yapıldığı yer ve yine müvekkilinin yerleşim yerinin Bursa olduğunu, bu nedenle yetkili mahkemelerinde Bursa mahkemeleri olduğunu, alacağının tam ve kesin olarak belirleyebilecek bir durumda olması halinde alacağının tahsili için kısmi dava açılmasının mümkün olmadığını, müvekkilinin, davacı tarafın iddia ettiği üzere … Güvenlik Sistemleri AŞ.’de satış ve pazarlama müdürü olarak çalışmadığını, müvekkilinin…e ait … Bilişim adlı şahıs şirketinde bilgisayar bakım onarımcısı olarak çalışmakta olduğunu, dava konusu uyuşmazlığa konu olan sözleşmenin geçersiz olduğunu, çünkü sözleşmedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını, müvekkilinin davacı şirketin itibarını zedeleyerek çıkar sağlayabileceği bir şirkette çalışmadığı ve işinin mahiyeti bunu gerektirmediği, davacının müvekkilinden manevi tazminat talep etmesinin son derece haksız ve mesnetsiz olduğu, müvekkilinin davacının itibarını zedeleyecek iş ve davranışlarda bulunmadığını, açıklanan sebeplerden dolayı haksız ve mesnetsiz olarak müvekkilinin imzasının ve dahi haberinin bulunmadığı bir sözleşmeye dayanarak açılmış olan iş bu davanın öncelikle yetkisizlik kararı verilerek yetkili mahkemesine gönderilmesini, akabinde davanın gerek konusuz olması gerek hukuka aykırı elde edilen delillere dayanması ve gerekse kısmi dava niteliğinde açılamayacağı hususları gözetilerek, manevi tazminat açısında da müvekkilinin davacı şirketin itibarını zedeleyici şekilde eylemlerde bulunduğu hususunun ispatı mümkün olmadığından nitekim müvekkilinin bu yönde eylemi de olmadığından davanın reddine karar verilmesini yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince dava hakkında “davacı şirket ile davalı arasında arasında 20.01.2014 tarihinde iş sözleşmesi akdedildiği, davalının davacının çalışanı olduğu, taraflar arasında işçi-işveren ilişkisinin olduğu, rekabet yasağı sözleşmesinin taraflar arasında iş akdi devam ederken 16.02.2016 tarihinde akdedildiği ve davacı tarafından davalının iş sözleşmesinin 4857 sayılı iş kanunun 17. ve 18. Maddeleri uyarınca 30.06.2017 tarihinde feshedildiği anlaşılmakla 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi hükmü uyarınca İş Kanunu’na göre işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya İş Kanunu’na dayalı her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözümünde İş Mahkemesi görevlidir. İş mahkemeleri, ticaret mahkemelerine göre daha özel yetkili mahkemeler olduğundan ve yukarıda İstinaf kararında da belirtildiği üzere iş bu davaya bakmaya Mahkememiz görevli olmadığından HMK ‘nun 114/1-c ve 115/2 madde uyarınca Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine, HMK 20 madde uyarınca karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın Görevli İstanbul İş Mahkemesine gönderilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava konusu uyuşmazlığın, davalı ile müvekkili arasında akdedilen iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki rekabet yasağına ilişkin olarak düzenlenmiş olan Rekabet Yasağı Sözleşmesi’ne aykırı davranması nedeni ile davalı …’nun ödemesi gereken cezai şartın ve manevi tazminatın tahsili ile ilgili olduğunu, iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki rekabet yasağına aykırılık nedeniyle ikame edilen davalarda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, beyan ederek, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, rekabet yasağı ve gizlilik sözleşmeleri ile karalaştırılan iş akdinin feshinden sonra işçinin rekabet etmeme yasağına aykırı davranışları iddiasına dayalı cezai şartın tahsiline ilişkin alacak ve manevi tazminat davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde hangi mahkemenin görevli olduğu noktasındadır.Taraflar arasında hizmet sözleşmesi bulunduğu ve bu sözleşmenin 30/06/2017 tarihinde feshedildiği ihtilaf konusu değildir.Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 444/1. maddesinde, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebileceği düzenlenmiştir.Taraflar arasında süresiz iş sözleşmesi akdedilmiş ve bu sözleşme 30/06/2017 tarihinde işveren tarafından feshedilmiş ve aynı tarihte davalı çalışan tarafından tebellüğ edilmiştir. Ayrıca, rekabet yasağı ve gizlilik sözleşmeleri 16/02/2016 tarihinde imzalanmıştır. Ancak bu iki sözleşmedeki imzalar davalı tarafından inkar edilmiştir.25/10/2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğü giren 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki düzenleme ile, (…) 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına ilişkin dava ve işlere iş mahkemelerinin bakacağı hüküm altına alınmıştır. Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümü hizmet sözleşmelerine ilişkin olarak 393 ve 469. maddeler arasındaki düzenlemelerden oluşmaktadır. İşçinin rekabet yasağına ilişkin 444. Madde de bu bölümde düzenlenmiştir. İşçinin hizmet akdinin sonlanmasından sonra oluşan rekabet yasağının, haksız rekabet ve gizlilik yükümlülüklerine aykırılık nedeni ile açılan tazminat davalarının Yargıtay’ın istikrarlı içtihatlarına göre ticaret mahkemelerinin bakmakla görevli olduğu kabul edilmekteydi. Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 4/1-c maddesinde Türk Borçlar Kanununun rekabet yasağına ilişkin 444 ve 447 maddelerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olarak kabul edilmiş ve TTK’nın 5/1. Maddesinde de aksine hüküm bulunmadıkça, tüm ticari davaların asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir. Ancak Mahkemelerin görevi davanın açıldığı durum ve koşullara göre belirlenir. Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesine göre işçinin rekabet yasağının da yer aldığı TBK’nın Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine ilişkin işçi ve işveren arasındaki ilişkiden kaynaklanan davalarda iş mahkemelerinin görevli olduğu düzenlenmiştir. 7036 sayılı yasanın 5. Maddesinin gerekçesinde yapılan değişiklikle, iş mahkemelerinin görev alanının genişletildiği ve böylece iş mahkemelerinin işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edildiği, bu yaklaşımla işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesinin sağlanacağı ve uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edileceği ve yargı yoluna başvuranların haklarının daha iyi korunacağı belirtilmiştir. Taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi her ne kadar iş sözleşmesinden sonraki döneme ilişkin ise de TBK’nın 444/2. Maddesinde açıkça rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olduğu düzenlenmiştir. Buna göre rekabet yasağının konusu işçinin iş ilişkisi içinde öğrendiği işverene ilişkin bilgiler oluşturmaktadır. TBK’nın 446. maddesinde de, rekabet yasağına aykırı davranan işçinin, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlü olduğu ve işçinin kararlaştırılmışsa cezai şarttan da sorumlu olduğu düzenlenmiştir. Yürürlük tarihi Türk Ticaret Kanunundan daha sonra olan ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan özel nitelikteki 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunun 5. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin devamı veya sona ermesinden sonra açılan davalar ayırımı yapılmamıştır.Buna göre olup iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlığın çözümünde asliye ticaret mahkemesi görevli olmayıp, iş mahkemesi görevlidir.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR : Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-İstinaf karar harcı davacı tarafından başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 353(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020