Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1878 E. 2020/255 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1878
KARAR NO: 2020/255
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİH VE NO’SU: 26/06/2018 Tarih, 2017/1375 Esas ve 2018/701 Karar
DAVA: Tazminat (Sözleşmenin Haksız Feshinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 05/11/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirkete ait “…” markasının Şanlıurfa bayiliğini Eylül 2011 yılında aldığını, müvekkilinin baba mesleğinden gelen müşteri portföyü ve kişisel itibarını kullanarak şahsi gayretleri ile markayı bayiliğini yaptığı bölgede tanıttığını, davalının müvekkilinin taleplerini karşılayamadığını, müvekkilinin satışını yaptığı traktörleri temin etmekte zorlandığını, davalı şirketin hiç bir haklı gerekçe göstermeden taraflar arasındaki bayilik sözleşmesini feshettiğini, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin oluşan zararlarının tahsili için İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1159 E. Sayılı dosyası ile tazminat talebine ilişkin dava açtıklarını, davanın reddine karar verildiğini, karar Yargıtay’a taşındığını, Yargıtayca temyizin süresinde yapılmadığından bahisle başvurunun reddedildiğini, gerekçeli kararın taraflarına usulsüz tebliğ edildiğini, tebliğ memuru hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, bayilik sözleşmesi feshedilirken müvekkiline önel süresi verilmediğini, yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek uygun önel süresi için kar kaybı talebinde bulunabileceği belirtildiğini beyanla müvekkilinin uğradığı kar kaybının tazmini için şimdilik 5.000,00 TL maddi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacının taleplerine ilişkin açmış olduğu davanın İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1159 E. Sayılı dosyası ile karara bağlandığını, taleplerin reddedildiğini, kararın kesinleştiğini, iş bu davanın kesin hüküm gerekçesiyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu ilk derece Mahkemesince dava hakkında “İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1159E-2015/712 K. Sayılı dosyasında, davacı tarafından davalı hakkında konusu aynı nitelikte tazminat davası açtığı davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2016/307 E-19 K sayılı ilamı ile HMK 432 maddesinde belirlenen 15 günlük süreden sonra temyiz edilmiş olması nedeni ile temyiz isteminin reddine karar verildiği, işbu kararın Mahkememizde açılan dava için tarafları, dava sebepleri, ilk davanın hüküm kısmı ve talebin aynı olduğu, kesin hüküm niteliğinde olduğu, davacı tarafından her ne kadar ilk davadaki tebligatın usulsüz yapıldığına ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığına şikayet dilekçesi verdiklerini bildirmiş ise de bu hususun ilk dava için HMK 375 maddesi gereğince yargılamanın iadesi sebebi olacağı Mahkememizde açılan davanın Kesin Hüküm nedeni ile reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2015 tarih, 2014/1159 esas ve 2015/712 sayılı kararının Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19/12/2019 tarih, 2019/1244 esas ve 2019/5612 Karar sayılı ilamı ile bozulduğunu, bozma nedeni ile kararın kesin hüküm teşkil etmediğini, Mahkeme tarafından davanın reddine dair verilen kararın esas ve usul bakımından hukuka aykırı olduğunu beyan ederek, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davacının uğramış olduğu kar kaybının tahsiline karar verilmesine talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi iddiasına dayalı kar kaybı tazminatı, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, İstanbul Anadolu 3. Asliye ticaret Mahkemesinin 06/10/2015 tarih, 2015/712 sayılı kararının eldeki dava yönünden kesin hüküm teşkil edip etmediği noktasındadır. İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2015 tarih, 2014/1159 esas ve 2015/712 karar sayılı dosyasında, davacı … vekili tarafından davalı … A.Ş. hakkında açılan davada bayilik sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedildiği iddiası ile reklam ve tanıtım giderlerinin tazmini, yedek parça alımından kaynaklanan zararların tazmini, davacının önerilen satış fiyatının altında traktörleri satması nedeniyle oluşan kar kaybı ile davalının tutum ve davranışları nedeniyle gerçekleştirilemeyen traktör satışlarından kaynaklanan kar kaybı ve portföy tazminatının tahsilinin talep edilmiş, Mahkemece maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmesi ve hükmün davacı vekilince temyizi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19/12/2019 tarih, 2019/1244 esas ve 2019/5612 Karar sayılı ilamı ile davalının davacı bayisine bayilik ilişkisinin makul bir süre devamı imkanı vermesinin gerektiği, davacının, belirlenen makul süre için yapacağı traktör satışlarından mahrum kaldığı karı talep edebileceği, davacının yapacağı traktör satışının en az bayilik ilişkisinin sürdüğü sürede yapılan traktör satışı performansı kadar olduğunun kabul edilmesi gerektiği, Mahkemece bilirkişiden bu yönde rapor alınıp yukarıda açıklanan makul süre için kar mahrumiyeti hesaplaması yaptırılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekçesi ile mahkeme kararı bozulmuştur. Eldeki dava da ise, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi feshedilirken davacıya önel verilmediği, yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporunda davacının sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek uygun önel için kar kaybı talebinde bulunabileceğinin belirtildiğini beyanla davacının uğradığı kar kaybının tazmini dava edilmiştir. Davacı vekilince sunulan cevaba cevap dilekçesinde de İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1159E sayılı dosyasındaki 04.05.2015 tarihli bilirkişi raporundan hemde yerel mahkemenin 06/10/2015 tarihli gerekçeli kararında da müvekkilin sözleşmenin fesih tarihinden itibaren işleyecek uygun önel süresi için kar kaybı talebinde bulunabileceğinin belirtildiğini, bu nedenle davalı tarafından bayilik sözleşmesinin haksız feshinden dolayı fesih tarihinden itibaren işleyecek uygun önel süresi için uğranılan kar kaybının davalıdan tahsili için eldeki davanın açıldığı beyan edilmiştir. İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2015 tarih, 2014/1159 esas ve 2015/712 karar sayılı dosyasında verilen karar Yargıtay tarafından avalının davacı bayisine bayilik ilişkisinin makul bir süre devamı imkanı vermesinin gerektiği, davalı bunu yapmadığı için davacının, belirlenen makul süre için yapacağı traktör satışlarından mahrum kaldığı karı talep edebileceği ve davacının yapacağı traktör satışının en az bayilik ilişkisinin sürdüğü sürede yapılan traktör satışı performansı kadar olduğunun kabul edilmesi gerektiği, Mahkemece bilirkişiden bu yönde rapor alınıp karar verilmesi gerektiğine dair karar verilerek hükmün bozulması ve eldeki davada da İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2015 tarih, 2014/1159 esas ve 2015/712 karar sayılı dosyası ve bu dosyada alınan bilirkişi raporuna atıf yapılarak sözleşmesinin haksız feshinden dolayı fesih tarihinden itibaren işleyecek uygun önel süresi için uğranılan kar kaybı alacağının tahsili talep edilmiş olması karşısında her iki dava kar kaybı istemi yönünden aynı mahiyettedir. 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri(HMK)’nin 114/1. Maddesinde, aynı davanın, daha önceden açılmış ve hâlen görülmekte olmaması ve aynı davanın, daha önceden kesin hükme bağlanmamış olması dava şartı olarak düzenlenmiştir. Her ne kadar dava tarihi itibariyle İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06.10.2015 tarih, 2014/1159 esas ve 2015/712 sayılı kararına karşı yapılan temyiz istemi Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2016/307 esas ve 2016/19 karar sayılı ve 11.01.2016 tarihli ilamı ile reddine karar verilmiş, karar düzeltme talebi de 2016/11748 esas ve 2017/5015 karar sayılı ve 15.06.2017 tarihli ilamı ile reddedilmiş olduğundan 15.06.2017 tarihinde karar kesinleşmiş görünse de, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 19/12/2019 tarih, 2019/1244 esas ve 2019/5612 Karar sayılı ilamında gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğinin usulsüz olduğu ve davacı vekilinin temyizinin süresinde olduğu, bu sebeple davacının temyiz ve karar düzeltme taleplerinin reddine dair kararların maddi hataya dayalı verildiği kabul edilerek bu kararlar kaldırılmak suretiyle esastan temyiz incelemesi sonucunda karar bozulduğuna göre davaya konu kar kaybı istemi yönünden kesinleşmiş bir karar bulunmamaktadır. Buna karşın aynı davanın, daha önce İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1159 esas sayılı dosyasında açılmış ve hâlen görülmekte olduğundan HMK’nın 115/2. maddesindeki Mahkemenin, dava şartı noksanlığını tespit etmesi halinde davanın usulden reddine karar vereceği şeklindeki düzenlemeye göre davanın derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekir. Buna karşın karar tarihi itibariyle, İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/1159 esas sayılı dosyasında verilen karar Yargıtay tarafından henüz bozulmadığı ve Yargıtay’a maddi hata dilekçesi sunulduğuna ilişkin Mahkemeye herhangi bir bildirimde bulunulmadığı değerlendirildiğinde ilk derece mahkemesinin istinaf inceleme konu kararında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Sonuç itibariyle derdestlikte dava şartı olup Mahkeme tarafından dava da, dava şartı yokluğundan reddedildiğinden davacı tarafın istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı davacı tarafından başlangıçta peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)-a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 05/11/2020