Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1846 E. 2023/1167 K. 02.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1846
KARAR NO: 2023/1167
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/02/2020
NUMARASI: 2018/871 Esas – 2020/264 Karar
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 02/11/2023
Taraflar arasındaki Menfi Tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Bulgaristan’ın Burgaz şehrinde yerleşik olan ve mağazaları bulunan davacı ve davalı arasında sürekli deri ceket alımı yapıldığını, bu nedenle teslim alınmış olan ceketlerin bedellerinin bonolarla davalıya ödenmekte olduğunu ancak dava konusu bononun, davacı tarafından alımdan vazgeçmesi sebebiyle iadesinin istendiğini, verilmediğinden ihtarname keşide edildiğini, davalı, vekili aracılığıyla noterden gönderdiği cevabi ihtarnamede dava konusu bononun uhdesinde olduğunu, taraflar arasında herhangi bir ticari anlaşma ve alışveriş bulunmadığını dolayısıyla senedi iade etmeyeceğini bildirdiğini, bononun keşidecisi davacı, lehdarının ise davalı olduğunu, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu ve bono dolayısıyla davalının davacıdan alacaklı olmadığını, bononun iadesinin gerektiği davacı tarafından ispat edilebileceğini, yargılama sonucuna kadar dava konusu bononun protesto edilmemesini, icraya konu edilmemesini, ciro edilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, 30.11.2017 vade tarihli 5000 USD bedelli senedin iptaliyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya konu senet üzerinde İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğu açıkça yazılmak sureti ile düzenlendiğini, yetki yönünden dosyanın İstanbul mahkemelerine gönderilmesini, davaya konu senedin bizzat davacı tarafından doldurularak borcuna karşılık davalıya teslim edildiğini, bu nedenle bedelinin nakten ahzolunduğu hususu senette özellikle belirtildiğini, davacı yan senet borcunu ödemekten kaçınmak için kötü niyetli olarak sürekli dava konusu senedin ticari anlaşma gereği verildiği izlenimi yaratmaya çalıştığını, dava dilekçesine delil olarak gösterilen whatsapp yazışmasının da bu yönde yazıldığını, tek taraflı olarak yazıldığı iddia edilen gerçekte olup olmadığı dahi bilinmeyen bu yazışmanın taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, davacının, davalının ikametgahının Bulgaristan’ın Burgaz şehrinde olduğu yönündeki iddiasının da doğru olmadığını, ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, davacının haksız davasının reddi ile taraflarına kötü niyet tazminatı ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” ..Davacı vekili, müvekkilinin davalı ile arasında bulunan ticari ilişkisi sebebiyle dava konusu 04/06/2017 düzenleme, 31/10/2017 vade tarihli tarihli, 5.000 USD bedelli, “nakden” kaydı bulunan bonoyu verdiğini, müvekkili tarafından alımdan vazgeçilmesi nedeniyle dava konusu bononun bedelsiz kaldığının iddia etmiş, davalı taraf ise ticari ilişkiyi kabul etmeyerek, bononun borca karşılık davalıya verildiğini savunmuştur. Yerleşik Yargıtay kararlarında ve öğretide de kabul edildiği üzere, bonolara özgü seçimlik unsurlardan biri de, temel borç ilişkisinden kaynaklanan borcun dayandığı nedenin gösterilmesine yönelik “bedel kaydı”dır. Bu kayıt keşidecinin (borçlunun), senedin lehdarından (alacaklıdan) karşı edayı aldığını ispata yarar. Temel borç ilişkisinin bir sözcükle senede yansıtılması şeklinde ortaya çıkan bedel kaydının varlığı ya da yokluğu senedin bono niteliğini etkilemez. Zira bono, bağımsız borç ikrarını içeren bir senettir. Bedel kayıtları daha çok keşideci ile lehdar arasındaki iç ilişki yönünden ve ispat konusunda önem taşır. Kişisel def’i nedenlerinin varlığının kanıtlanmasını kolaylaştırır. Sözü edilen kayıtlar özellikle ispat hukuku açısından ilgilileri bağlayıcı niteliktedir. Bu nedenle her ne kadar davacı dava konusu bononun mal karşılığı verildiğini ve bedelsiz kaldığını iddia etmiş ise de, bonoda nakden kaydının bulunduğu, davalının bononun borç karşılığı verildiğini savunduğu, 6100 sayılı HMK’nın 201. maddesine göre senede karşı ileri sürülen her türlü iddia ve def’inin yazılı delille kanıtlanması zorunlu olup, ispat külfeti kendisinde olan davacının senede karşı ileri sürdüğü iddiaları yazılı delille ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine, davacı borçlu haksız çıkmış olmakla ve alacağın tamamı hakkında tedbir kararı uygulanmış olmakla, İİK 72/4 maddesine göre % 20 nispetinde hesaplanan kötü niyet tazminatının davacıdan alınıp davalıya verilmesine …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davada, geniş inceleme yetkisine sahip Ticaret Mahkemesinin, dosya arasındaki delilleri, olayın oluş biçimini, v.s. araştırmadan ve değerlendirmeden sadece bonodaki “nakden” kaydına dayanarak davacının haklı davasını reddettiğini, taraflar arasındaki yazışmalar ve taraflar arasındaki ilişki göz önüne alındığında davalının davacıya “nakden” para vermesinin mümkün olmadığını, bononun mal karşılığı verilmiş olduğunun hemen anlaşılacağını, davalı tarafından da reddedilmediğini, sadece bononun davacı tarafından doldurulmuş olduğunun iddia edildiğini, taraflar arasında deri ceket alım satımı yapılmakta olduğundan sürekli olarak bir ticari ilişki olduğunu, davacının, davalıdan deri ceketler teslim aldığını, karşılığında da bono verdiğini, dava konusu olayda davacıya teslimi gereken deri ceketler davalı tarafından tedarik edilemediğini, davacı tarafından da alımından vazgeçildiğini ve durumun davalıya ihtarname ile bildirildiğini, senedin iadesinin istendiğini fakat davalı tarafından kötü niyetle taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını, dolayısıyla senedin iade edilmeyeceği bildirildiğini ve senedin icraya vaz edildiğini, olayda kötü niyetli olan tartışmasız davalı olduğu halde taraflar arasındaki ticari ilişkiyi reddettiğini, taraflar arasındaki yazışmaları reddetmiş, senedi tadil ettiğini, davanın reddedilmesinin, davacı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin dosya içeriğine uymadığını, arz edilen ve inceleme sırasında doğrudan bulunacak diğer nedenlerle istinaf kanun yoluna başvurulan hükmün davacı lehine bozulmasına, inceleme sonucuna kadar icranın ertelenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan ve “nakden” kaydı bulunan bono nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmiştir. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, bononun bedelsiz olup olmadığı, senedin ihdas sebebinin talil edilip edilmediği ve ispat külfetinin hangi tarafta olduğu noktasındadır.Davacı, imzası inkar edilmeyen ve düzenleme sebebi olarak “nakden” kaydı bulunan 5000 USD meblağlı bononun, malların tesliminden vazgeçmesi nedeniyle bedelsiz olduğu iddiasına dayalı olarak menfi tespit isteminde bulunmuş, davalı ise davaya konu bononun davacının borcuna karşılık olarak kendisine verildiğini savunmuştur.Genel olarak menfi tespit davalarında ispat yükü davalı alacaklıdadır. Ancak genel kuralın aksine senede dayalı borç ilişkilerinde ispat yükü senet borçlusundadır. Türk Ticaret Kanunu 776/1-b maddesi uyarınca bono kayıtsız ve şartsız bir bedel ödemek vaadini içerir. Bonoda yer alan taahhüdün herhangi bir kayda ve şarta bağlanamaması nedeniyle bono, temel olarak Türk Borçlar Kanunu madde 18 anlamında soyut borç tanıması (ikrarı) içeren bir kambiyo senedidir. Bono senedine karşı ileri sürülecek bedelsizlik iddiasında bulunan borçlu senedin bedelsiz kaldığını ispat etmek zorundadır. İspat yükü borçludadır. Ancak, senede “malen” veya “nakden” kaydı yazılmışsa bu kayıtların aksinin savunulması senedin talili (nedene, illete bağlanması) anlamına gelir ki böyle bir durumda kanıt yükümlülüğü yer değiştirir. Senedi talil eden, iddiasını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. (YHGK’nın 17.12.2003 gün 2003/19-781 esas, 2003/768 karar sayılı ilamı) Somut olayda, bononun ihdas sebebi “nakden” olarak gösterilmiştir. Davalının bono üzerinde senedin ihdas sebebi olarak yazılı “nakden” kaydını talil etmeden davacının borcuna karşılık olarak verildiği yönündeki beyanları, ispat külfetini üzerine alması anlamına gelmediği gibi senedin ihdas nedenini talil olarak da değerlendirilemez. Bu durumda eldeki uyuşmazlıkta ispat külfeti, senedin ihdas sebebini “malen” olarak talil ettiği gibi bedelsiz olduğunu da iddia eden davacıda olup, elinde alacağını ispatlar nitelikte kesin delil niteliğine haiz bono senedi bulunan davalıya karşı, davacı taraf aynı nitelikte delil ile borçlu olmadığını ispatlamak zorundadır. (Emsal Yargıtay 11 HD’nin 2021/8147 – 2022/8705 Esas ve Karar sayılı kararı) Davacının iddiasını kesin delillerle ispatlaması gerekmektedir. Ancak davacı yanca, bu nitelikte bir delil ibraz edilmemiştir. Dava dayanağı bedelsizlik olup, bedelsiz senedi kullanmak TCK nun 156/1 maddesi uyarınca hapis cezasını gerektiren bir suç olduğundan yemin deliline başvurulamayacağı da açıktır.(Yargıtay 19 HD nin 2014/15036 esas-2015/569 karar sayılı kararı da aynı yöndedir.)Bu itibarla, mahkemece ispatlanamayan davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik görülmemiştir.Karar tarihi itibariyle miktar veya değeri yüz bin Türk lirasını geçmeyen ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanacağı ve basit yargılama usulünde sözlü yargılama aşaması bulunmadığı gözetildiğinde eldeki davada, mahkemece, sözlü yargılama aşamasına geçilmeden davanın reddine karar verilmesinde de isabetsizlik görülmemiştir.Mahkemece tensip zaptı ile dava tarihi olan 29/11/2017 tarihinden önce dava konusu 30/11/2017 vadeli 5000 USD bedelli senetle ilgili icra takibine başlanmamış olmak şartıyla, davacı tarafça senet değerinin %15’i oranında nakdi teminat tutarı yatırıldığında 3. kişiler hariç olmak kaydı ile sadece davalı tarafından davacı aleyhine iş bu davadan sonra ileride başlatılması muhtemel icra takibinin İİK. 72/2 maddesi uyarınca tedbiren durdurulmasına karar verilmiş ve yargılamanın sonunda davacı borçlunun haksız çıkması ve alacağın tamamı hakkında tedbir kararı uygulanması nedeniyle davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmiştir.2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 72/4. Maddesinde, davanın alacaklı lehine neticelenmesi halinde ihtiyati tedbir kararının kalkacağı ve buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alacağı, alacaklının uğradığı zararın aynı davada takdir olunarak karara bağlanacağı ve bu zararın herhalde yüzde yirmiden aşağı tayin edilemeyeceği düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere alacaklı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklı aleyhine uygulanmış bir ihtiyati tedbir bulunması gerekir.(Yargıtay 19 HD nin 20.11.2019 tarih 2018/285 – 2019/5221 Esas ve Karar sayılı kararı)Somut olayda mahkemece ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise de bu hususta icra müdürlüğüne herhangi bir yazı yazılmadığı, bu nedenle ihtiyati tedbir kararının uygulanmadığı gözetildiğinde kötüniyet tazminatı şartları oluşmadığından mahkemece davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekirken davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi isabetli olmamıştır.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda;Mahkemece kötüniyet tazminatı yönünden davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, yeniden yargılama yapılmasına gerek bulunmadığından Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle şartları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK.’nın 353(1)b-2 maddesi gereği KALDIRILMASINA,1-Davanın REDDİNE,2-Şartları oluşmadığından davalının kötüniyet tazminatı talebinin reddine,3-492 Sayılı Harçlar Kanunu uyarınca karar tarihi itibariyle alınması gereken 269,85 TL maktu red karar harcının yerel mahkeme veznesine yatırılan 333,02 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 63,17 TL harcın karar kesin olduğundan talep halinde davacıya iadesine,4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5-Davalı tarafından dosyada herhangi bir yargılama gideri yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 6-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 17.900 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa verilmesine,7-Davacı tarafından dosyaya yatırılan gider avansının kullanılmayan kısmının istemi halinde ilgili tarafa iadesine, 8-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Davacı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-Davacı tarafın istinaf istemi kabul edilmekle birlikte davanın reddine karar verilmesi nedeniyle istinaf aşamasında yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 02/11/2023