Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/171 E. 2020/476 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/171
KARAR NO: 2020/476
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2018
NUMARASI: 2016/720 Esas – 2018/854 Karar
DAVA: Genel Kurul Kararının İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/12/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacının 135.630.817 adet paya sahip bulunduğunu, 5. ve 11. gündem maddelerinde alınan kararların kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyi niyet kurallarına aykırılık teşkil ettiğini, … Şirketi’ nin 30.03.2016 tarihinde yapılan 2015 yılı olağan genel kurul toplantısının 5. ve 11. gündem maddelerinde alınan kararların iptaline, yargılama masraflarının ve vekâlet ücretinin davalı şirkete yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davalı şirket ile …’ün ayrı ve bağımsız tüzel kişilikleri olan ayrı şirket olduğunu, zikredilen kişiler hakkındaki ceza davaları … A.Ş yönetim kurulu üyesi sıfatıyla açılmadığını, yönetim kurulu üyeleri hakkında ikame edilen ceza davalarına dayanak savcılık iddianamelerinin tümünün hukuka aykırı olduğunu, uzurdaki davanın 30.06.2016 tarihinde yani İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesinin beraat kararından (17.06.2016) sonra ikame edilmiş olmasına rağmen davacının kötü niyetli olarak dilekçesinde anılan ceza davasında beraat kararı verildiğini açıklamadığını, diğer yandan, İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlanacak olan kamu davasında …’ın “sanık” olarak yer almadığını, bilinçli bir şekilde mahkemeden saklanmaya çalışıldığını, Türk Ticaret Kanunu (TTK) “Bilançonun Onaylanmasına İlişkin Karar” başlıklı 424. Maddesi;”Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur” hükmünü amir olduğunu, Müvekkil şirketin 30.03.2016 tarihînde yapılan 2015 yılına ilişkin Olağan Genel Kurul Toplantısında gündemin 4. maddesine istinaden davacı taraf temsilcisinin tüm sorularının yanıtlandığı ve pay sahiplerince uzun müzakereler neticesinde finansal tabloların, davacının oylarından ibaret 135.630.817 olumsuz oya karşı 3479.904.824 olumlu oy ile ve çok ciddi bir farkla pay sahiplerince tasdik edildiğini, finansal tabloların müvekkil şirket pay sahiplerince tasdik edilmesi ile TTK’nın yukarıda bahsedilen amir hükmü uyarınca tüm Yönelim Kurulu üyelerinin ibra edilmiş sayıldığını, diğer yandan, yine anılan genel kurul toplantısında gündemin 5. maddesine istinaden her bir Yönetim Kurulu Üyesi pay sahiplerince alınan kararların ayrı ayrı ibra edildiğini, davacı tarafça dava konusu yapılan gündemin 5. maddesine istinaden alınan ibra kararları incelendiğinde görüleceği üzere, …, … ve …’nun davacının oylarından ibaret 135.630.817 olumsuz oya karşı 3.055.634.685 oy gibi ciddi bir oy farkıyla ibra edildiğini, TTK’nun “Kararların Etkisi” başlıklı 423. maddesinde : “Genel Kurul tarafından verilen kararlann toplantıda hazır bulunmayan veya olumsuz oy veren pay sahipleri hakkında da geçerlidir” hükmünü amir olup …, … ve …’nun ayrı ayrı ibrasına dair genel kurul kararının davacı bakımından da bağlayıcı olduğunu, yukarıda yer verilen izahat karşısında davacının …, … ve …’nun müvekkil şirket dışında ayrı zamanda … Yönetim Kurulu Üyesi olduğu ve … Yönetim Kurulu Üyesi sıfatıyla haklarında ceza davaları bulunduğu ve bu gerekçeye dayalı olarak müvekkil şirketin genel kurulunda pay sahiplerince bu kişilerle ilgili alınan ibra kararlarının iyinet kurallarına aykırı olduğu iddiasının tümüyle hukuka aykırı olduğunu, …’ün müvekkil şirketin hakim şirketi, müvekkilin ise …’ün bağlı ortaklığı olmadığını, …’den ayrı ve bağımsız bir tüzel kişiliği olan müvekkil şirketin pay sahiplerince anılan kişiler hakkında alınan ibra kararlarının, kanuna, esas sözleşmeye ve iyi niyet kurallarına uygun olduğunu, davacının kanuni hiçbir dayanağı olmayan iddialarının esasen tümüyle şahsi husumetten kaynaklandığını, …, … ve … hakkında ikame edilen kamu davalarının, kendilerinin … Yönetim Kurulu Üyesi sıfatına istinaden ikame edildiğini, ancak kendileri hakkındaki ceza davalarının … Yönetim Kurulu Üyesi sıfatıyla açılmış olsaydı dahi ceza davalarının genel kurulda pay sahiplerince alınan ibra kararlarını ve bu kararların sıhhatini hiçbir şekilde sakatlamayacağını ve etkilemeyeceğini, zira, bir yönetim kurulu üyesî hakkında ceza davası ikame ediliş olmasının tek başına bu yönetim kurulu üyesinin pay sahiplerince ibra edilemeyeceği anlamına gelmeyeceğini Yargıtay 11. HD’nin 09.10.2000 tarih, 2000/6145 E. 2000/7640 K, sayılı kararında hakkında kamu davası açılan yöneticilerin ibrasına dair genel kurul kararında bir usulsüzlük veya butlan nedeni olmadığı belirtilerek iptal davasının reddine dair Yerel Mahkeme Kararı’nın onanmasma karar verildiğini, …, … ve … hakkında kendilerinin … Yönetim Kurulu Üyesi sıfatıyla ve bu görevlerine istinaden kamu davası açılmış olması ile …’den tamamen ayrı ve bağımsız, bir tüzel kişiliği haiz müvekkil Şirket Yönetim Kurulu Üyesi olarak müvekkil şirketin genel kurulunda pay sahiplerince ibra edilmeleri arasında uzaktan yakından bir ilgi bulunmadığı ve alınan ibra kararlarında hiçbir hukuka aykırılık olmadığını, davacı yanın … Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında açıldığını belirttiği ceza davaları ile müvekkil şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin Genel Kurulda pay sahiplerince ibra edilmesi arasında hiçbir alaka ve bağlantı bulunmamasına ve anılan ceza davalarının işbu davada “Delil Vasfını” haiz olmamasına rağmen, dava dilekçesinde yer verildiği için söz konusu ceza davaları ve davalara dayanak usul ve yasaya aykırı soruşturmalar ve neticesinde hakkında verdikleri bilgilerde; ayrı bir tüzel kişiliği haiz müvekkil şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin … ile Yönetim Kurulu üyesi sıfatıyla ve bu görevlerine istinaden haklarında ikame edilen ceza davalarının usul ve yasaya aykırı soruşturma ve neticesindeki hukuka aykırı iddianamelere dayanılarak ikame edildiğini, nitekim, … Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında güveni kötüye kullanma iddiasıyla İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesinde ikame edilen kamu davasında (dosya no: 2015/413 E.) mahkemece davanın 17.06.2016 tarihli duruşmasında tüm yönetim kurulu üyelerinin beraatlerine karar verildiğini, ancak iş bu dava beraat kararından sonraki bir tarih olan 30.06.2016 tarihinde açıldığı halde dava dilekçesinde kötü niyetli olarak karardan söz edilmediğini, söz konusu ceza davalarının usul ve yasaya açıkça aykırı soruşturmalara istinaden açıldığını davacının da çok iyi bildiğini, aynı şekilde yine … Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesinde ikame edilen dava (Dosya No:2016/181 E.) ile … Holding ve … Holding A Ş. Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında İstanbul 37. Asliye Mahkemesi’nde ikame edilen dava (Dosya no: 2016/208 E.) da usul ve yasaya aykırı soruşturmalar neticesinde düzenlenen iddianamelere dayanılarak açıldığını, Netice itibariyle …, … ve … haklarında ikame edilen ceza davalarının, anılan kişilerin müvekkil şirketteki yönetim kurulu üyelikleri sıfatıyla genel kurulda ibra edilmelerini hiçbir şekilde hukuka aykırı kılmayacağından aksi yöndeki dayanaksız iddialara dayalı işbu davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, huzurdaki davaya dayanak gösterilen ceza davaları ile işbu dava arasında bir ilgi ve alaka bulunmamasına rağmen davacı yanın dilekçesinde bütün iddialarını anılan ceza davalarına bağladığı için esasen gerekmemesine rağmen, söz konusu ceza davaları hakkında açıklama yapma zorunluluğu doğduğunu; … Yönetim Kurulu üyeleri hakkında İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesinde ikame edilen ve davanın 17.06.2016 tarihli duruşmasında “Beraat Kararı” ile neticelenen dava: …’ün 31.10.2013 tarihinde Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı’nda pay sahiplerince alınan sermaye artırım kararından sonra Yönetim Kurulu sermaye artırımına katılan pay sahiplerinin bakiye sermaye borcunu ödemesi hususuyla ilgili 31.10.2013 tarihli ve 27 sayılı bir karar aldığını, Davacı … ve sahibi olduğu … Holding A. Ş. tarafından İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesi ( Dosya No.2014/ 1115) nezdindc 31.10.2013 tarihli ve 27 sayılı bu yönetim kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ve uygulanmasının tedbiren durdurulması istemli bir dava ikame edildiğini ve kararın uygulanmasının durdurulması yönünde ihtiyati tedbir talebinde bulunulduğunu, mahkemenin 16.12.2013 tarihli tedbir kararı ile dava konusu YK kararının uygulanmasının durdurulduğunu, söz konusu tedbir kararı gereği, önce bakiye sermaye ödemelerini yapan pay sahiplerine ödedikleri tutarın iade edildiğini, bunun üzerine … ve … Holding A.Ş.’nin, ihtiyati tedbîr kararının sadece kendileri hakkında hüküm ifade ettiği, ihtiyati tedbir kararına rağmen ödenmiş sermayenin iade edilemeyeceği gerekçesiyle YK Üyeleri hakkında güveni kötüye kullanma” suçlamasıyla şikâyette bulunduğunu, Savcılık soruşturması kapsamında hazırlanan 31.05.2015 tarihli Bilirkişi Raporu ile YK üyelerinin güveni kötüye kullanma suçunun ne basit ne de nitelikli halini işlemedikleri, İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.12.2013 tarihli ihtiyati tedbir kararının hukuka uygunluk nedeni olduğunun belirtilmesine rağmen Savcılığın iddianame hazırlayarak kamu davasını ikame ettiğini, İstanbul 42. Asliye Cera Mahkemesinin 2015/413 Esas no.lu dosyasına dayanak 10.08.2015 tarihli Savcılık İddianamesindeki tek gerekçenin ” Mahkemenin 16.12.2013 tarihli ihtiyati tedbir kararının sadece … île … Holding A.Ş.’ni bağlayacağı” şeklindeki hukuka aykırı tespit olduğunu, Savcılığın bu tespiti üzerine İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesine tavzih başvurusunda bulunduklarını, anılan mahkemenin 17.09.2015 tarihli Ara Kararı ( “…. TTK’nun 357. maddesinde pay sahipleri eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulacağı belirtildiğinden hu maddeye göre mahkememizce verilen ihtiyati tedbirin diğer pay sahiplerini de bağlayacağı konusunda karar verilmesi cihetine gidilmiştir.” şeklinde ihtiyati tedbirin kapsamını açıkladığını, TTK’nun 357. ve HMK’nun 39l/c maddesine göre pay sahiplerinin eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulduğundan, ihtiyati tedbir kararının davalı … Holding A.Ş.’nin taraflarını, yani … Holding A.Ş.’nin Yönetim Kurulu Üyeleri ile sermaye artırımına iştirak ederek eklemelerini yapan diğer pay sahiplerini bağlayacağının açıkça teyit edildiğini, böylelikle 10.08.2015 tarihli Savcılık iddianamesinin tek gerekçesinin bu şekilde çürütüldüğünü, İstanbul 42. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapılan yargılama neticesinde verilen 17.06.2016 tarihli 2015/413 E. 2016/325 K. sayılı karar ile de : İstanbul 34 Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 17.09.2015 tarihli ara kararı ile de Mahkemelerince verilen 16.12.2013 tarihli ihtiyati tedbir kararının, TTK 357 ve HMK 391/c maddelerine göre pay sahipleri eşit şartlarda eşit işleme tabi tutulduğundan davanın taraflarını bağlayacağına” karar verildiği, ayrıca istanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/549 Esas sayılı dosyasında şirket genel kurul kararının iptali istemiyle açılan davada yapılan yargılama sonunda, “Davanın kabulüne, davalı şirketin 31/10/2013 tarihli genel kurulunun sermaye artırımına ilişkin kararının iptaline’ karar verildiği anlaşılmış, bütün bu duruma göre de, sanıklarda suç kastının bulunmadığı, atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varılmış olmakla, sanıkların atılı suçtan beraatlerine…” karar verildiğini, beraatle sonuçlanan söz konusu davanın ne müvekkil şirket île ne de işbu davanın konusu genel kurulda alınan ibra kararları ile yakından uzaktan ilgisinin bulunmadığını: … Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesinde ikame edilen (Dosya No: 2016/181 E,) (duruşması 29 Eylül 2016’da olduğundan o tarihte henüz duruşması yapılmamıs olan ) dava; Bu davanın da … Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında açılmış olup müvekkil şirket ve yönetim kurulu üyeleri ile bir ilgisi ve alakası olmadığını, ancak dava dilekçesinde anılan kamu davasına da sanki işbu davada delil vasfını haizmiş gibi yer verildiğini, Davacı kötü niyetli olarak İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesinde ikame edilen kamu davasının … dışındaki … Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında açıldığını belirtmiş ise de bu bilginin doğru olmadığını, anılan mahkemede görülecek kamu davasının diğer yönetim kurulu üyeleri ile avnı zamanda Prof. Dr. … hakkında da idame edildiğini, davacının anılan kamu davasının kimi hakkında açılıp kimin hakkında açılmadığına dair verdiği bilginin dahi doğru olmadığını, …’ün 31.10.2013 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında pay sahiplerince alınan sermaye artırım kararı sonrasında pay sahiplerince taahhüt edilen sermayenin Ödenmesinin … ve … Holding A.Ş.’nin kötü niyetli başvurulan neticesinde yukarıda bahsedilen İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1115 E. sayılı dosyasından verilen ihtiyati tedbir kararı nedeniyle engellendiğinden ve diğer taraftan …’ün likidite oranlarını ve rasyolarını tutturma zorunluluğu sebebiyle acil nakit ihtiyacı bulunduğundan şirketin üç büyük hissedarı olan … Holding A.Ş., … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş.’den borç istenmesine karar verildiğini, ortaklardan borç alınması halinde önerilebilecek adil ve makul faiz oranlarının tespiti için … A.Ş. den emsal faiz oranlarına ilişkin bir rapor (… Raporu) düzenlemesi islendiğini ve düzenlenen Bağımsız Rapor’da ver alan faiz aralığında olmak üzere borcun geri ödenmesinde uygulanacak faiz oranının tespit edildiğini, …, Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş.’nin hissedarı oldukları Şirkete borç vermeyi kabul etmişler, … Holding A.Ş.’nin ise borç vermeyi kabul etmediğini, nitekim … tarafından borç alınmasından sonra Şirket’in konsolide cari oranının 1,2 oranının üzerine çıkabildiğini, hal böyle iken, müvekkil şirketin … Grubu Şirketleri ve bu şirketlerin yönetim kurulu üyelerine karşı hasmane bir tutum içerisinde olan, hukuk davalarında istediği sonucu elde edemeyen … vc .. Holding A.Ş.’nin, Tümüyle gerçek dışı iddia ve ithamlarla, …’ün pay sahiplerinden borç talebinin üzerinden 1,5 yılı aşkın bir süre geçtikten sonra, 02.12.2015 tarihli şikayetleri ile ortaklardan yapılan borçlanma dolayısıyla, sözde zarara uğratıldığından bahisle, Yönetim Kurulu üyeleri hakkında yine güveni kötüye kullanma suçlamasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Dosya No: 2015/ 147322 Sor.) şikayetle bulunmuş olduklarını, Savcılığın 29.12.2015 ve 11.02.2016 tarihli kararları ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildiğini ve kararlarda inceleme kapsamının belirlendiğini, buna rağmen bilirkişilerin Savcılık talimatını adeta hiçe sayarak yanlı bir rapor hazırladıklarını ve neticesinde Savcılık tarafından YK üyeleri aleyhinde İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesi’nde ( Dosya No: 2016/181 E.) haksız bir kamu davası ikame edildiğini, esasen İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesinde ikame edilen kamu davasının tümüyle ‘”hukuki bir uyuşmazlık” olduğunu ve bu ceza davasına konu YK kararlarının butlanının tespiti davasının İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinde ( Dosya No: 2014/959 E.) görülmeye devam edilmekte olduğunu, anılan mahkemeye sunulan 20.07.2015 tarihli Bilirkişi Raporu’nda : ” Yönetim Kurulunun 12 ve 14 sayılı kararlarının TTK 391 madde a-d bentleri veya TBK 27. maddesi anlamında batıl olduğundan söz edilemez: Karar eşit eylem ilkesine aykırı değildir. Çünkü, şirkete borç vermek ortaksal bir yüküm değil, üçüncü kişi sıfatıyla rızai olarak oluşan bir işlemdir. Öneri aynı çap ve nitelikteki üç tüzel kişi ortağa yapılmıştır. Kuşkusuz önerilen şartları cazip bulup şirkete borç vermek isteyen gerçek kişi ortakların ortakların da bu işleme talip olmaları mümkündür. Dosya içeriğinde bu konuda bilgi yoktur. Davacı tarafından dosyaya sunulan bazı bankaların kredi önerileri her ne kadar yönetim kurulunun ortaklara önerdiği faiz oranlarının altında ise de kredinin şirkete nihai maliyetini göstermemektedir. Daha önemlisi banka kredilerinin tümü teminat taleplidir, yönetim kurulunun banka kredilerini tercih etmemesinin bir nedeni olarak da fınans pazarındaki kredi limitlerinin dolmasını arzu etmemiş ve bu verilere gore yönetim kurulu kredi istemiyle ortaklara başvurmayı uygun görmüş olabilir (…) Sonuç Açıklanan gerekçelerle, davalı şirket yönetim kurulunun 12 ve 14 sayılı kararlarının TTK 391. maddesi uyarınca batıl olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını sonucuna ulaşıldığı şeklindeki tespitlerle davaya konu YK kararlarının TTK 391. maddesi uyarınca batıl olarak nitelendirilemeyeceğinin açıkça ifade edildiğini, ayrıca, davacının/müştekinin söz konusu kamu davalarına dayanak şikayet dilekçesindeki … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş. tarafından …’e borçlanılması ile …’ün sözde kredi kullandığı ve bu durumun hukuka aykırılığı iddiasının da herhangi bir mesnedinin olmadığını, Bankacılık Kanunu’nun 48. maddesi ile tanımlandığı üzere, bankalarca verilen nakdi krediler ile teminat mektupları, kontrgarantiler, kefaletler, aval, ciro, kabul gibi gayrinakdi krediler ve bu niteliği haiz taahhütler gibi işlemlerin kredi sayıldığını, … ise kredi kullanılmadığından, sadece banka ve fınans kuruluşları aracılığı ile yapılması hukuken zorunlu olan bir işleminin de olmadığını, esasen Türk Borçlar Kanunu’nda ( “TBK”) düzenlenen karşılıklı borç akitleri yapılması suretiyle işlem yapılabileceği ifade edildiğini, bu çerçevede hukuken geçerli, mevzuata uygun bir borç alma işlemi yapıldığını, anılan kamu davasının da işbu dava ile uzaktan yakından bir ilgisinin bulunmadığını, bu davanın da …’den ayrı ve bağımsız bir tüzel kişiliği haiz müvekkil Şirket Yönetim Kurulu Üyelerinin genel kurulda pay sahiplerince ibra edilmesi kararının sakatlanmayacağını, … Holding A.Ş. ve .. Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesinde ikame edilen ( Dosya No: 2016/208 E.) (duruşması 03 Kasım 2016’da olduğundan o tarihte henüz duruşması yapılmamış olan ) dava; Anılan mahkemede açılan kamu davasının İstanbul 62. Asliye Ceza Mahkemesi nezdindeki kamu davasına konu eyleme ilişkin faıklı bir suçlamaya dayandığını yukarıda açıkladıkları üzere …’ün 31.10.2013 tarihli sermaye artırım kararı sonrasında verilen tedbir kararı sebebiyle, pay sahiplerinin bakiye sermaye borçlarını (3/4’lük kısmı) ödeyemediklerini, ancak …’ün nakit ihtiyacı devam ettiğinden, Şirket’in üç büyük ortağından borç alınmasına karar verildiğini, ortaklardan … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş/nin borç vermeyi kabul ettiğini, davacılardan … Holding A.Ş.’nin ise borç vermeyi kabul etmediğini, bunun üzerine … ve … Holding A.Ş./nin, … Holding A.Ş. ve … Holding A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeleri aleyhinde “Şirket kredibilitesiyle uyumsuz vc yüksek oranlarla kazanç karşılığı/ faiz karşılığı ödünç para verildiği ve bu durumun tefecilik suçunu teşkil ettiği iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Dosya NO: 2015/ 125373 Sor.) nezdinde haksız bir şikayette bulunduklarını, Savcılığın 22.03.2016 tarihli Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Kararının Başsavcılıkça onaylanmadığını, nihayetinde tanzim edilen iddianameye istinaden İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/208 E. sayılı dosyası ile ceza davasının ikame edildiğini, yapılan soruşturma ve sonrasında düzenlenen iddianamenin usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkil şirket yönetim kurulu üyelerinden …’ın İstanbul 37.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/208 E sayılı dosyasında sanık dahî olmadığını, davacının haksız ve hukuki dayanaktan yoksun dava dilekçesinde ifade edilen ccza davalarının mahkemeyi yanlış yönlendirmek amacıyla bilinçli olarak, olduğundan farklı bir biçimde aktarıldığını ve işbu davaya dayanak yapılmaya çalışıldığını, Davacı yanın, tamamen genel kurulun (pay sahiplerinin) tasarrufunda olmak üzere son olarak 03.03.2011 tarihli olağan Genel Kurul Toplantısında …’ün Yönetim Kurulu Üyeliğine seçildiğini, yine tamamen genel kurulun ( pay sahiplerinin) tasarrufunda olmak üzere 27.06.2012 tarihli Olağan Genel Kurul Toplantısında yapılan oylama neticesinde ise şirket hissedarlartnca yeniden Yönetim Kurulu Üyeliğine seçilmediğini, bu tarihten sonra kardeşleri … ve ..’ye karşı cephe aldığını, bu tarihten önce açılmış tek bir dava yokken sürekli olarak davalar açtığını, bu şekilde … hissedarları üzerinde baskı kurarak yeniden YK. üyesi seçilme çabası içinde olduğunu, … ve/veya sahibi bulunduğu … Holding A. Ş. tarafından ikame edilen davaların tamamına yakınının reddedildiğini, davaların bir listesini ekle sunduklarını, Yukarıda açıklanan ve re’sen gözetilecek nedenlerle davacının 30.06.2016 tarihli dava dilekçesine karşı cevap ve itirazlarını sunduklarını, hiçbir somut delile dayanmayan, salt şahsi husumet sebebiyle kötü niyetli olarak ikame edilen haksız ve hukuka aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince dava hakkında, “Davacı, … AŞ’nin 135.630.187 adet payına sahip hissedarı olduğunu, davalı şirketin 30.03.2016 tarihli 2015 yılı Olağan Genel Kurul toplantısının 5. ve 11. Gündem maddelerinin kanuna, ana sözleşmeye ve objektif iyiniyet kurallarına aykırı olması sebebiyle iptalini talep ettiği, Davanın konusu, davalı şirketin 2015 yılı Olağan Genen Kurul Toplantısının 5. Ve 11. Maddelerinin iptali istemi olduğu, Davacı 30.03.2016 tarihli Olağan Genen Kurul Toplantısının iptaline ilişkin iptal davasını 3 aylık süresi içerisinde açtığı, Yine davacı iptalini istediği gündemin 5. ve 11. Maddelelerine olumsuz oy kullanıp muhalefet şerhini toplantı tutanağına işlettirdiği, Bu itibarla davası şekli manada dinlenebilir nitelik olduğu, Gündemin 5. Maddesi, Yönetim Kurulu Üyelerinin ibrasına ilişkindir. Davacı, Yönetim Kurulu Üyelerinden …, … ve …’nun davalı şirketin hakim ortağı … Holding AŞ.’deki eylemlerinden ceza davası açıldığından, ibra kararının iptalini talep etmişse de, … Holding A.Ş. farklı bir tüzel kişilik olduğundan … Holding’ten dolayı açılan ceza davası, dosyamız konusunu etkilemeyeceği gibi, yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamasındaki oyları düşüldükten sonra da ibra için gerekli nisap/olumlu oy oranı tuttuğundan davacının Gündemin 5. Maddesinin iptaline yönelik talebinin reddine; davacı, gündemin 11. Maddesi ile Yönetim Kurulu Üyelerine TTK’nun 396. Madesi uyarınca izin verilmesinin iptalinin gerektiğini belirtmişse de Yönetim Kurulu üyelerinin … Holdingin de Yönetim Kurulu Üyesi olmaları rekabet yasağından istisna edilmelerini engellemeyeceğinden ve Yönetim Kurulu Üyelerinin oyları da hesaplamaya katılmadığında 11. Maddenin kabulü yönünde nisap tuttuğundan davacının bu talebininde reddine,” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle her ne kadar davalı şirket ile … holding A.Ş’nin iki ayrı tüzel kişiliğe sahip olduklarını belirtse de … Holding A.Ş &39,6 pay ile davalı şirketin hakim ortağı konumunda olduğunu, davalı şirketin yönetim kurulu üyeleri ile hakim şirketin yönetim kurulu üyelerinin aynı kişilerden oluştuğunu, ileri sürülen iddianın pay sahibi olan yönetim kurulu üyesinin oyları ile sınırlı değil; oydan yoksun pay sahiplerinin oy kullanmaması durumuna ilişkin olduğunu, 5. Ve 11. Gündem maddeleri uyarınca alınan genel kurul kararlarının iptaline karar verilmesi gerekirken talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, emsal kararlar sunduğunu, bu nedenlerle kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini arz ve talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı anonim şirketin olağan genel kurulunda alınan 5 ve 11 nolu kararların afaki iyiniyet ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiası ile iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, genel kurul kararlarının iptali şartlarının bulunup bulunmadığı noktasındadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 445. Maddesinde, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği, düzenlenmiştir. Davalı … A.Ş.’nin 30 Mart 2016 tarihinde yapılan 2015 yılına ait olağan genel kurul toplantısında gündemin beşinci maddesinin görüşülmesinde, Şirketin 2015 yılı faaliyetlerinde dolayı tüm yönetim kurulu üyelerinin ayrı ayrı ibrasına, davacı ortak … vekilinin 135.630.817 adet olumsuz oyuna karşılık 3,055,634.685 olumlu oy ile oy çokluğuyla karar verilmiştir. Ayrıca Türk Ticaret Kanununun 436/2. Maddesi uyarınca oylamada, pay sahibi Yönetim Kurulu Üyesi Davit Braunştayn ile yönetimde görevli imza yetkisini haiz pay sahiplerinden … vc …’va ait toplam 42.384.323.850 adet paydan doğan oy haklarının kullanılmadığı belirtilmiştir. Gündemin maddesinin görüşülmesinde ise, Yönetim Kurulu üyelerine Türk Ticaret Kanunu’nun 396. maddesinde belirtilen izin ve yetkilerin verilmesine, … vekilinin 135.630.817 adet olumsuz oyuna karşılık 3,055,634.685 olumlu oy ile oy çokluğuyla karar verilmiştir. Ayrıca Türk Ticaret Kanununun 436/2. Maddesi uyarınca oylamada, pay sahibi Yönetim Kurulu Üyesi … ile pay sahiplerinden …, … ve …’e ait toplam 47.468.657.100 adet paydan doğan oy haklarının kullanılmadığı belirtilmiştir. Oy kullanmayan pay sahibi … (C) grubu payları temsilen, pay sahiplerinden …, … ve …’in ise (A) grubu payları temsilen genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeliğine seçilmişlerdir. Davacı vekilince genel kurulca gündemin 5 ve 11 nolu gündem maddelerine ilişkin kararların, şirket yönetim kurulu üyelerinden …, … ve … hakkında davalı şirketin hakim ortağı olan … Holding A.Ş.’de yönetim kurulu üyesi olarak yapmış oldukları 3 farklı eylem nedeniyle haklarında açılmış ceza davası bulunduğundan bahisle TTK’nın 445 vd. Maddeleri uyarınca iptali talep edişmiş ise de, bu kişiler hakkında kesinleşmiş bir mahkumiyet hükmü bulunmadığı gibi dava dilekçesinde bahsi geçen ceza davalarınında beraatle sonuçlandığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki bahsi geçen ceza davaları da davalı şirketteki yönetim kurulu üyeliğine ilişkin eylemlerden kaynaklanmayıp, dava dışı ortak … Holding A.Ş.’deki yönetim kurulu üyeliğine ilişkin eylemlere dayanmaktadır. Dolayısıyla davacının dayandığı bir kısım yönetim kurulu üyeleri hakkında ceza davaları bulunmasının davaya konu gündemim 5 ve 11. Maddesi yönünden iptal sebebi olarak kabulü mümkün değildir. TTK’nın 436/1. Maddesinde, pay sahibinin kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamayacağı, 2. Fıkrasında ise, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları düzenlenmiştir. Davalı şirkete 4.071.956,28 (A) grubu, 818.943,72 (D) grubu pay ile ortak olan … Holding A.Ş.’yi genel kurulda yönetim kurulu üyesi … temsil etmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin ibrası yönünden … kendine ait paylardan doğan oy hakkından yoksun olup, temsil edilen … Holding A.Ş.’nin herhangi bir oy yoksunluğu bulunmamaktadır. TTK’nın 396. Maddesi uyarınca verilen izin yönünden ise bu kararın … Holding A.Ş.’nin ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe ilişkin olmaması nedeniyle yine … Holding A.Ş.’nin herhangi bir oy yoksunluğu bulunmamaktadır. Bunların yanı sıra iptal istemine konu her iki genel kurul kararı yönünden oy yoksunluğu bulunmayan dava dışı … Holding A.Ş.’nin genel kurulda kendisini oy yoksunluğu bulunan … ile temsil ettirmesine herhangi bir engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla mahkemece davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 18,5‬0 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- Karardan sonra davalı yan gider avansından karşılanan 78,00 TL posta ve tebligat giderlerinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine 5-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemizce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 24/12/2020