Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1707 E. 2023/1107 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1707
KARAR NO: 2023/1107
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/12/2016
NUMARASI: 2014/526 Esas – 2016/860 Karar
DAVA: Alacak (İtibar Mektubu Ve İtibar Emrinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/10/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı … A.Ş. Kütahya Şubesi nezdinde bulunan … no.lu hesabında bulunan 19.000,00 Amerikan Doları hesabının, davalı kurum tarafından” 11.11.2003 tarihli bildirim mektubunda 19.000,-Amerikan Doları borçlu olduğunu ve işbu borcunu taksitler halinde ödemek istediği hususunu taahhüt ettiğini, 18.11.2003 tarihinde … Kütahya Şubesinden 417.715.802 TL. yi yani 417,715 TL.yi çektiğini, davalı kurum 18.12.2003 tarihinde ödemesi gereken ikinci taksiti ödemediğini, 04.12.2013 tarihinde Üsküdar …Noterliği’nin … yevmiye numarası ile 19.000,-Amerikan Doları hesabının bu güne kadar işlemiş faizi ile birlikte ödenmesi konusunda ihtarname çektiklerini, Davalı Kurumun 11.11.2003 tarihinde davacıya gönderdiği yazıda “davalının şartsız bir borç ikrarı bu ikrar üzerine yapmış olduğu ödeme mevcut” olduğunu, davacının alacağının “Kar ve zarara Katılma” hakkı veren hesaplardan kaynaklanmadığını, daha önce kabul ve ikrar etmiş olduğu borcu bu sefer ”kar ve zarar” iddiası adı altında ödemekten kurtulmaya çalıştığını, bu nedenle dava açmak zorunda olduğunu belirterek, davalı kurumdan … ve … numaralı hesaplara ait tüm kayıt hesap hareketleri ve sözleşmelerin istenmesini, 19.000,00 Amerikan Doları karşılığı 38.640,30 TL. alacağının işlemiş ve işleyecek olan ticari temerrüt faizi ile tahsil edilmesini, Yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinde alacaklı olarak bildirilen davacının, davalı şirket nezdinde hesabı “kar ve zarara katılım akdine” dayanmakta olup, bu hesabına yönelik olarak henüz kesinleşmiş muaccel ve likit bir alacağı bulunmadığını,Taraflar arasında bir “Kar ve Zarara Katılma Aktı” mevcut olduğunu, Bu akit kurum ile kar ve zarara katılma hesabına para yatıran hesap sahipleri arasında hukuki ve mali ilişkileri düzenleyen yazılı bir akit olduğunu, Bu hesaplar “Kar ve Zarara katılma hakkı veren hesaplar olarak nitelendirilmekte olup,19.12.1983 tarih ve 16256 sayılı resmi gazetede yayınlanan 16.12.1983 gün ve 83/7506 sayılı Kararnamenin 2.maddesi (d) bendinde “Katılma Hesabı: Kurum’a Kar ve Zarara Katılma Hesabı Akdi karşılığında yatırılan ve bu fonların kullandırılmasından doğacak kar ve zararlara katılma sonucunu doğuran gerçek ve tüzel kişilerce yatırılan fonlardır” hükmü bulunduğunu,“Kar ve zarara katılma Hesap Cüzdanı’nın arkasında yer alan açıklamanın 1 maddesinde “Hesap sahibi aynı vadeli fonların işletilmesi sonucu doğacak kar ve zarara katılacaktır.” ve 4.maddesinde de “bu hesaba kar ve zarar dışında her ne nam altında olursa olsun Kurum tarafından başka bir menfaat sağlanamaz “denmektedir. Bütün bunlardan da anlaşılacağı üzere davalı şirket ile alacaklı arasında kar ve zarar katılma sonucunu doğuran bir akit yapıldığını,“Kar ve Zarara Katılma Hesabı akti” müvekkil şirket ile hesap sahipleri arasında yapılan ve sonuca katılmalı ödünç akdt unsurlarının bir araya geldiği karma bir akıttır. Aktin niteliği gereği hesap sahibi dönem sonunda varsa kara katılır. Ancak akit gereği zarar halinde kar almama ve zarara katlanma zorunluluğu bulunduğunu,Kar ve zarara katılma hesabına müsteniden açılmış benzer alacak davalarında muhtelif Mahkemelerden davanın reddi yönünde kararlar verilmiş ve bu kararlar da Yargıtay ile ilgili hukuk dairelerin tarafında onandığını,11/02/2011 tarih ve 24315 sayılı resmi gazetede yayınlanan Bankacılık düzenleme ve denetleme kurulunun 171 numaralı kararı ile müvekkil şirketin faaliyet izninin kaldırıldığını, tasfiye ili ilgili hesaplamalar ve bilanço çalışmaları yapılmadan şirket mevcudunun borçlarından fazla olduğu tespit edilmeden herhangi bir ödeme yapılmadığını,dava tarihi itibariyle muaccel ve talep edilebilir likit bir alacak olmadığından bu alacağı ilişkin herhangi bir faiz de talep edilemeyeceğini, davacının hukuki mesnetten yoksun davasının reddine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “tasfiyenin tamamlanmamış olduğundan Yargıtay 8.Hukuk Dairesi’nin kararı da göz önüne alınarak alınan son bilirkişi raporuna göre açılan davanın reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının 18.11.2003 tarihli müvekkiline gönderdiği yazı ile müvekkilinin davalı … kuruluşundan 19.000,00 USD alacaklı olduğuna dair beyanının mahkeme dışı bir borç ikrarı olduğunu, davalı tarafından verilmiş bir borç ikrarı ve ödeme taahhüdü varken daha önceki hukuki ilişkinin ne olduğunun, açılan hesaplarının isminin ya da niteliğinin bir öneminin bulunmadığını, zira 18.11.2003 tarihi itibari ile davalı … kurumunun tüm bunları bilerek borç ikrarında ve ödeme taahhüdünde bulunduğunu, gerek tüketicinin korunmasına ilişkin yasal düzenleme gerek bankacılık faaliyetlerinin düzenlendiği regülasyonlar ve gerekse de B.K. Ve TTK. İlgili hükümleri gereğince banka ve/veya finans kuruluşlarında hesap açılışlarında hesap sahibinin bilgilendirilmesi, hangi amaç ile hesap açıldığının belirtilmesi ve sözleşmenin bir suretinin hesap sahibine verilmesinin emredildiğini, müvekkiline hesap açılış sözleşmesi örneğinin verilmediğini, davalı kurum dahi davacı müvekkili ile arasında kar-zarar katılım hesabı bulunduğuna dair bir sözleşme veya kayıt sunamadığını, bu durumda olmayan bir sözleşmeye dayanılarak 3. Bilirkişi raporu hazırlandığını ve bu rapora dayalı hüküm kurulduğunu, …nun 2001 yılında bankacılık faaliyetlerinin durdurulduğunu, 11.11.2003 tarihinde davalı kurumun davacı tarafa banka nezdinde 19.000 USD karşılığı 38.640,30 TL bakiye alacağının bulunduğunu beyan ettiğini, yine aynı yazıda bu tutarın davacıya taksitler halinde yatırılacağının beyan edildiğini, 18.11.2003 tarihinde … A.Ş. Kütahya Şubesine 417,71 TL’nin ilk taksit miktarı olarak ödendiğini, diğer taksitler ödenmediği için huzurdaki davanın açıldığını, dosyaya sunulan son bilirkişi raporunun gerekçesinde davacı müvekkili ile davalı … kurumu arasındaki ilişkinin kar-zarar katılım hesaba ilişkisi olduğu ve bu tür hesaplarda mudinin istediği zaman hesabından para çekemediği ve yatıramadığı kar-zarar dönemlerinde finans kurumu tarafından hesaplama yapılması gerektiğinin belirtildiğini, bu tespitin hatalı olduğunu, zira bizzat davalı … kurumu kayıtlarında davacı müvekkilinin 23.03.2000 tarihinde hesap açtığı ve hesabından 20 den fazla para alış-verişi olduğunun açıkça belirtildiğini, davalının müvekkili ile aralarındaki hukuki ilişkiyi farklı isimler ile adlandırmak sureti ile ödemek ile yükümlü olduğu bedeli ödemekten imtina ettiğini, davacı müvekkilinin 2000 yılında açtığı ve 2001 yılı itibari ile davalının faaliyetlerini durdurması sebebi ile davalı … kurumu uhdesinde olan 19.000 USD paranın halen müvekkiline iade edilmediğini, müvekkili gibi binlerce hesap sahibinin mağdur edildiğini ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, davalı … kurumundan olan alacağın tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davaya konu alacağın istenebilir olup olmadığı noktasındadır. Davalı … Kurumu tarafından davacıya gönderilen 11/11/2003 tarihli yazıda, tasfiye halinde olun kurumda hesap sahiplerine küçükten büyüğe ödeme yapıldığı, davacı adına yer alan hesap dökümünün ve bu dökümden davacı adına yatırılacak tutarın gösterildiği belirtildikten sonra …’a yatırılan paranın alınabilmesi için nüfus ve hesap cüzdanları ile müracaat edilmesi bildirilmiştir. Davacı tarafından, 11/11/2003 tarihli dökümde 244,91 € karşılığı olarak gösterilen 417,71 TL …’a yatırılmış ve 18/11/2003 tarihinde davacı tarafından çekilmiştir. Davacı tarafça, anılan yazı ile borcun ikrar edildiği ileri sürülerek dökümde yer alan USD cinsinden alacağın tahsiline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Davalı … kurumunun BDDK’nın 10/02/2001 tarih ve 171 sayılı kararı ile faaliyetin sona erdirilmesine karar verilmiştir. Faaliyet izni kaldırılan şirketin tasfiye haline girmesine ve tasfiye işlemlerinin 6762 sayılı kanun gereği yapılmasına fon kurulunca karar verilmiş olup, tasfiye işlemleri anonim şirketin tasfiyesi hükümlerine göre devam etmektedir. Kar ve zarara katılma hesabı akdi çerçevesinde açılan hesaplara katılma hesabı adı verilir. Tasarrufunu faizsiz bankaya yatırarak katılma hesabı açtıran kişi vade sonunda ne miktarda kar payı alacağını önceden bilemez. Hatta karın yanında anaparanın da aynen ödeneceği garantisi verilmemektedir. Katılma hesaplarında biriken para, aynı vade ve döviz türündekilerle birleşerek bir havuz oluşturur ve katılım bankası tarafından çeşitli kredi usûlleriyle işletilir. Bir kredi kârla sonuçlanırsa havuza kâr gelir. Zararla sonuçlanırsa da havuz bu ölçüde zarar etmiş olur. Havuz kendi dönemini kârla kapatırsa banka hesap sahibine anapara ile birlikte kâr dağıtır. Banka dönemi zararla kapatırsa dönem sonunda hesap sahibinin anaparasının bir kısmı eksilmiş olur. Zaten işlemin niteliği kâr kadar zarar riskinin de varlığıdır. Bilirkişi tarafından yapılan incelemede, dolar hesabının 23/03/2020 tarihinde 18.681,00 USD olarak açıldığı ve 141,00 USD faiz/kar getirisi ile 19.000,00 USD olduğu tespit edilmiştir. Davalı da, kar ve zarar ortaklığı esasına göre faaliyetlerini sürdürmüş olup, mevduat kabul yetkisi bulunmamaktadır. Gerek bankacı bilirkişinin tespit ettiği gibi davacının dava konusu alacağına konu tutarın bir hesapta bulunması ve gerekse davacının 23.03.2000 tarihinde hesap açtığı ve hesabından 20 den fazla para alış-verişi olduğunu beyan etmesi karşısında söz konusu tutarın kar-zarar ortaklığı hesabında bulunduğu anlaşılmaktadır. 16/08/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da, Bakanlar Kurulunun 16/12/1983 tarih ve 83/7506 sayılı Kararnamesine uygun olarak davalı … Kurumunun davacı adına açtığı hesaba yatırılan parayı kar zarar katılma hesabı şeklinde yatırıma yönlendirmiş olduğu ifade edilmiştir. Kar ve zarara katılım hesaplarının tasfiye sonucu beklenmeden talep edilmesi mümkün değildir. Bu durumda, yatırım hesabının tasfiyesinin beklenmesi gerekir. Ancak, somut olayda, henüz tasfiyenin neticelenmediği bilirkişi heyeti tarafından tespit edilmiştir. Zaten tasfiyenin sonuçlandığına yönelik bir iddia da bulunmamaktadır. Bundan dolayı davacının hesabı muaccel hale gelmemiştir. Davacı tarafça, 11/11/2003 tarihli belgenin ikrar niteliğinde olduğu ve taksitle ödeme taahhüdü içerdiği ileri sürülmüş ise de, bu belgede ödeneceği belirtilen tutar 244,91 € karşılığı 417,71 TL’ye ilişkin olup, dava konusu 19.000,00 USD yönünden para yatırılması ve taksitle ödeme taahhüdü içermemekte olup, tasfiyenin beklenmesini gerektirmeyecek bir durum söz konusu değildir. Bu nedenle, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.. 26/10/2023