Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1705 E. 2023/1123 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1705
KARAR NO: 2023/1123
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 21. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/02/2020
NUMARASI: 2019/1196 Esas – 2020/107 Karar
DAVA: Tazminat (Rücuen Tazminat)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/10/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2 nolu davalı ile dava dışı … Bankası AŞ’nin imzaladığı destek kredisi sözleşmelerine teminat olarak taşınmazlarını ipotek ettirdiğini ancak kredi borçlusu şirketin borçlarını ödememesi nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesini engellemek isteyen müvekkili tarafından ödemelerin yapıldığını, müvekkilinin Sakarya ili Hendek İlçesi … Mevki … parsel ile İzmit ilindeki gayrimenkullerini teminat olarak verdiğini, müvekkilinin davalı şirketin ortağı iken krediye ilişkin ödemelerini düzenli olarak yaptığını, 19/10/2012 tarihinde 2 nolu davalı şirketteki hissesinin tüm aktif ve pasiflerinin 1 nolu davalıya devredildiğini ve bu doğrultuda sözleşme imzalandığını, ancak 1 nolu şirketin ödemelerini yapmaması üzerine şirkete ihtarname gönderildiğini, ihtarnamenin tebellüğ edilmesi sonrasında müvekkilinin borcu ödemek zorunda kaldığını belirterek davalı şirketin borcuna karşılık olarak alacaklı bankaya yapılan 61.112,00TL ‘nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ve temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının yalnızca diğer şirketin borçlarını kapattığını, müvekkilinin herhangi bir borcuna kefil olmadığı gibi ödeme de yapmadığını, 11/07/2013 tarihinde söz konusu 2 nolu davalı şirketin Alman yatırımcıya satıldığını, sadece 6 ay kadar bir süre müvekkilinin diğer davalının hisselerini elinde bulundurduğunu, dolayısıyla müvekkilinin diğer davalının borçlarından sorumlu tutulamayacağını, müvekkilinin şirkette halen alacaklı konumunda olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Ticaret Limited Şirketi ise davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “davacının İstanbul … Noterliğinin 25 Aralık 2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesine istinaden … Bankası Laleli Şubesi’nin 30/12/2013 tarihinde ödediği 61.112,00 TL ödemeye dair dekontu dikkate alındığında, davacının … bankasına asıl borç miktarı olan 61.111,37 TL’ için halef olduğu, ödemenin yapıldığı 30/12/2013 tarihi itibariyle alacağın muaccel olması nedeni ile bu tarihten itibaren faiz hakkı kazandığı anlaşılmış ve davanın … Ürn. Tic. Ltd. Şti. Yönünden kabulüne karar vermek gerekmiştir. (…) Taraflar arasında akdedilen Beyoğlu … Noterliğinin 19 Ekim 2012 tarih ve … yevmiye nolu davacının davalı … nezdindeki hisselerini diğer davalı … adlı şirkete devretmesine dair limited şirket pay devir sözleşmesi maddeleri değerlendirildiğinde yukarıda belirtilen hallerden herhangi birisinin şartlarının oluşmadığı, davalı … AŞ’nin dava dışı bankaya olan borcu üstlendiği ya da bu borca katıldığı anlamına gelecek bir ibarenin bulunmadığı, kaldı ki alacaklı bankaya bu yönde herhangi bir bildirim ya da öneride de bulunulmadığı, banka tarafından davalı …’in TBK kapsamında borcu üstlenmesine ya da borca katılmasına dair kabulün yapılmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim dosya kapsamından davalı … AŞ’nin, ne … Ltd Şti’nin asıl borçlu sıfatından kaynaklanan borçlarından, ne de davacının müşterek ve müteselsil kefil sıfatından kaynaklanan borçlarından sorumluluğunu gerektirecek bir sözleşme ya da anlaşma bulunmamaktadır. Son olarak; her ne kadar huzurdaki yargılama ile aynı taraflar arasında görülmekte olan ve başka bir bankadan kullanılan kredi için yapılan ödemeden dolayı ikame edilen alacak davasında İstanbul 14. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce aldırılan 02/06/2015 tarihli raporun sonuç kısmında davacının her iki davalıdan dava değerinin tamamını isteyebileceği kanaati bildirilmiş ve bu kanaate pay devir sözleşmesinin 12. Maddesi gerekçe gösterilmiş ise de; sözleşmenin 12. Maddesinde satıcının (huzurdaki davada davacı) tüm alacaklarını alıcıya (davalı … AŞ) devretmesinden bahsedildiği, davalı …’e değil davacıya yükümlülük getiren bir madde olduğu anlaşılan bu maddeden davalı …’in kefaletten kaynaklanan borcu üstlendiğine dair sonuç çıkarmak mümkün olmadığından bu yöndeki bilirkişi raporuna itibar edilmemiştir.Diğer yandan huzurdaki davada aldırılan bilirkişi raporunun sonuç kısmında davalı …’in bu davada taraf sıfatının bulunmadığına dair; dava şartı olmayan husumet ile dava şartı olan taraf sıfatı kavramlarının karıştırıldığının anlaşıldığı değerlendirmeler yönünden de rapora itibar edilmemiştir. Son tahlilde davacının TBK’nun halefiyet kuralları gereği davanın kısmen kabulüne; kısmen reddine, davacının davasının … Ticaret Limited Şirketi yönünden kabulü ile 61.111,37 TL’nin 30.12.2013 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte bu davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının davasının … yönünden reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı … Ticaret A.Ş ile müvekkili arasında imza edilen 19 Ekim 2012 tarihli devir sözleşmesinin 6. Maddesinin 1.h bendi ile “İmza tarihinde , Bilanço’da yer alan yükümlülükler haricinde Şirket’in doğrudan veya dolaylı, bilinen veya bilinmeyen, vadesi gelmiş veya gelmemiş, tahakkuk etmiş, kesinleşmiş, muhtemel veya başka türlü ve mali tablolara yansıtılması gerekli veya gerekli olmayan hiçbir borcu ve/veya başka türlü ve mali tablolara yansıtılması gerekli veya gerekli olmayan hiç bir borcu ve /veya üçüncü kişi lehine verilmiş bir kefalet veya sair garanti yükümlülüğü bulunmamaktadır.” denildiğini, müvekkilinin ödemek zorunda kalmış olduğu banka borcunun bu madde belirtilen bilançoda belirtilmiş olan borçlar olduğunun, ayrıca taraflar arasında imzalanan hisse devir sözleşmesinin 12 madde 2. Fıkrasında “Bununla birlikte Satıcı, iş bu sözleşme tarihine kadar Şirkete vermiş olduğu (Mizanda belirtilmiş veya belirtilmemiş) borçlardan kaynaklanan ve tüm alacaklarını, ivazsız ve gayrikabili rücu olarak Alıcı’ya temlik etmektedir.” denildiğini, bu maddede belirtildiği üzere borçların ve alacakların alıcı olan davalı …’e temlik edildiğini, yani mizanda belirtilen borçlardan davalı …’in sorumlu olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, kefalet ve ipotek borcu nedeniyle bankaya yapılan kredi ödemesinin kredi borçlusu şirket ve ortağından rücuen tahsili davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, şirket hisselerini davacıdan devralan davalı …’in kredi borcundan sorumlu olup olmadığı ve davacıya karşı bir sorumluluk üstlenip üstlenmediği noktasındadır. Davalı … Limited Şirketi’nin dava dışı … Bankasından kullandığı krediye davacının kefil olduğu ve ayrıca taşınmazlarını ipotek verdiği, daha sonra da şirketin kredi borcunu ödediği hususları ihtilaf konusu değildir. Davacı tarafça ipoteklerin paraya çevrilmesinin önlenmesi amacıyla kredi borcunun ödendiği, pay devir sözleşmesi hükümleri gereğince …’e karşı bankaya halef olunduğu iddiasıyla yapılan ödemenin tahsiline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Tararflar arasındaki hisse devir sözleşmesinin 6.2 maddesi, “satıcı şirket’in garantörü sıfatıyla, alıcıya sunulan mizan ve bilançoların birebir şirketim gerçek durumunu yansıttığını, işbu sözleşmenin imza tarihi itibarıyla kayıtlardan herhangi bir sapma olmadığını, şirketten toplam 235.030.- TL alacaklı olduğunu, mizanın kapsadığı dönemin sonrasında da şirket’in toplam aktif ve pasifinde %10’dan fazla bir değişim yaşanmadığını şirketin herhangi bir vergisel, idari veya, herhangi bir kamu otoritesi tarafından başlatılan adli/idari soruşturmaya konu olmadığını, herhangi bir üçüncü (gerçek/tüzel) şahıs ya da grup şirketine ayni ve şahsi kefalet ya da garanti verilmediğini, mevcut sözleşmelerinin aynen korunduğunu, çalışanlara ve 3. kişilere ekli borç tablosunda yer alandan başka herhangi bir borç bulunmadığını şahsen kabul ve taahhüt eder. Söz konusu taahhüt, işbu sözleşme tarihinden önceki olaylara dayalı olup da henüz soruşturması/davası açılmamış hukuki ve vergisel olayları da kapsar.” şeklinde düzenlenmiştir. Sözleşmenin 12.1 maddesinin ikinci fıkrası da, “satıcı, işbu sözleşme tarihine kadar şirket’e vermiş olduğu (mizanda belirtilmiş veya belirtilmemiş) borçlardan kaynaklanan ve tüm alacaklarını, ivazsız ve gayrikabili rücu olarak alıcıya temlik etmektedir.” şeklindedir. Görüldüğü üzere, davacının dayandığı sözleşme maddeleri davacı satıcının yükümlülüklerine ilişkin olup, davalı alıcının şirketin borçlarını veya davacının şirket borçlarını ödemesi halinde bundan sorumlu olacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Sözleşmenin 12.1 maddesinin ikinci fıkrası ise davacı satıcının şirkete verdiği borçlarla ilgili olup, somut olaya uygulanma imkanı yoktur. Bunun dışında, davalı …’nin, davaya konu borçtan sorumlu olacağına ilişkin herhangi bir hukuki sebep de iddia ve ispat edilmemiştir. İlk derece mahkemesince gerekçeli kararda ayrıntılı olarak değerlendirildiği üzere, davacının şahsi ve ayni teminatı kapsamında asıl kredi borçlusu şirketin kredi borcunu ödemesi nedeniyle davalı …’nin davacıya karşı bir sorumluluğu bulunmamaktadır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince davalı … Yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Hükümden sonra davalı yan gider avansından karşılanan 36,10 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.26/10/2023