Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1701 E. 2023/1105 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1701
KARAR NO: 2023/1105
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/12/2019
NUMARASI: 2015/814 Esas – 2019/1623 Karar
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 26/10/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı ve davalı vekillerince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında 25/02/2011 tarihinden Bayilik Sözleşmesi akdettiklerini, bununla birlikte 21/03/2011 tarihinde ayrıca protokol imzaladıklarını, bu sözleşmeler kapsamında davalı şirkete teslim edildiğini, 17/3/2015 tarihinde EPDK bayilik lisansını, Petrol piyasası lisans yöntemliğinin 17. Maddesinin birinci fıkrasının c bendi uyarınca davalı şirket talebi doğrultusunda sonlandırıldığının tespit edildiğini, ayrıca davalı şirketçe keşide edilen İzmir … Noterliği 13/03/2015 tarih ve … yevmiye nolu ihtarnamesi ile taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin, herhangi bir haklı gerekçe gösterilmeksizin, bitiş süresinden 345 gün önce sona erdirildiğini belirterek fazlaya/hataya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili şirketin ilişkinin başlangıçta öngörülen süre kadar devam edeceğini nazara alarak yapmış olduğu işletme yatırım destek bedelinin geçersiz ve müvekkili şirket tarafından kullanılmayacak süresine karşılık gelen KDV hariç 8.638,38-TL’si ile KDV dahil toplam 10.193,28-TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren TCMB’nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranında faizi ve faizin KDV’si ile birlikte davalı şirketten tahsilini, fazlaya ve hataya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile mahrum kalınan kara karşılık gelen 162.755,87-TL + KDV/KDV dahil toplam 192.051,92-TL’nin ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 21.05.2015 tarihinden itibaren TCMB’nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranında faizi ve faizin KDV’si ile birlikte davalı şirketten tahsilini, 21/03/2011 tarihli protokolün 7. Maddesi uyarınca 25.000,00-USD + KDV cezai şart alacaklarının ihtarnamenin tebliğ tarihi olan 21/05/2015 tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının ABD doları ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesaplarına uyguladığı en yüksek faizi ile birlikte davalı şirketten tahsilini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı şirkete yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf dilekçesinde taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesinin müvekkili tarafından haklı bir gerekçe göstermeksizin sözleşme bitim tarihinden önce sonlandırıldığı beyan ettiklerini, ancak davacının bu iddialarının taraflarınca kabul edilmesi mümkün olmadığını, davacı tarafından cezai şart talep edilmesi mümkün olmadığını, müvekkilinin davacı taraf herhangi bir borcunun bulunmadığı vekili edene ait ticari defterler incelendiğinde tespit edilecek olduğunu, davacı taraf yatırım yaptığını ve bunun iadesini talep etmiş olduğunu, ancak bunun kabulü mümkün olmadığını, davacı taraf müvekkili aleyhine zenginleşmeye çalışmakta olduğunu, davacı tarafın beyan ve iddialarına göre sözleşme geçersiz kaldığını, bu sözleşme boycuna elde ettiği edim ve kazançları da tüm faiz ve ferileri ile birlikte müvekkile iade etmesi ondan sonra müvekkilden verdiğini geri istemesi gerekmekte olduğunu, bunun yanında yapılan sözleşme gereği davacı taraf ile müvekkili arasında herhangi bir faiz düzenlenmesi öngörülmemiş olduğunu ve kararlaştırılmamış olduğunu, müvekkili şirketin davacıya cari hesaplardan kalan hiçbiri borcu bulunmamakta olduğunu, davacının iddia ettiği borç ve faturaların taraflarınca kabulünün mümkün olmadığını, tüm bu nedenlerle davacının iddiaları gerçeklikten uzak, haksız ve kötü niyetli olduğunu, usule yasaya ve hukuka aykırı olduğunu, davanın reddinin gerektiğini, yukarıda açıklanan nedenlerle ve fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile beyanlarının ve toplanacak deliller neticesinde yasal dayanaktan yoksun ve haksız açılan işbu davanın reddini, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Davalı tarafından keşide edilen, İzmir … Noterliğinin … yevmiye numaralı 13/03/2015 tarihli ihbarname ile, “…görülen lüzum üzerine sözleşmeyi tek taraflı fesih ettiğini…” belirtilerek ve süre verilmeksizin tek yanlı olarak sözleşme feshedilmiştir. Süreli bir borç sözleşmesinde sözleşmeye aykırılık durumunda, BK.nun 106.maddesi hükmü gereğince (TBK.nun 123.) karşı yanın önce bir ihtarname göndererek ifa için uygun bir süre vermesi, aykırılığın bu sürede giderilmemesi durumunda sözleşmeyi feshetmesi gerekmektedir. Somut olayda davalı tarafça davacıyı temerrüde düşürecek herhangi bir ihtarname gönderilmeksizin sözleşme doğrudan feshedilmiştir. Dosya içeriği delillere göre, davalı bayii tarafından süre tayini olmadan yapılan feshin haklı sayılmayacağı kabul edilmiştir. Başka bir anlatımla davalı tarafça yapılan fesih haksız fesih niteliğindedir. Davalının fesih beyanı haksız kabul edildiğinden, davacı tarafından fesih nedeniyle talep edilen işletme yatırım destek bedeli, cezai şart ve kâr mahrumiyeti alacakları, sözleşme ve protokol hükümleri kapsamında değerlendirilerek sonuçlandırılmalıdır. Taraflar arasındaki Bayilik Sözleşmesi ve Protokol davalı tarafından haksız olarak ve süresinden önce feshedildiğinden bu kapsamda, davacı mahrum kalınan kâra ilişkin istemde bulunabilecektir. Davacının bu sözleşmenin feshi sonrasında aynı bölgede 3 aylık makul bir süre sonucunda yeni bayilik anlaşması yapabileceği kabul edilerek mahrum kalınan kâr kaybı tutarının 3.195,24-TL olduğu sonucuna varılmıştır. Bu taleple ilgili olarak KDV isteminde bulunulmuş ise de, bu konuda davacı tarafından herhangi bir faturanın düzenlenmemesi nedeniyle istemi yerinde görülmemiştir. Taraflar arasındaki protokolün 7. maddesinde, belirtilen koşullarda davalının 25.000-USD tutarında cezai şart ödemesi kararlaştırılmıştır. Davalının sözleşmeyi feshinde haksız bulunduğu kabul edildiğinden protokolün 7. maddesinde öngörülen cezai şartın istenebileceği sonucuna varılmıştır. Kararlaştırılan cezai şart miktarının, ekonomik yönden tacirin mahrumuna sebebiyet verebilecek derecede fahiş olmadığı ve davalı şirketin belirlenen ticaret hacmine göre kararlaştırılan cezai şart tutarı ekonomik yönden mahvına sebebiyet verebilecek nitelikte olmadığı anlaşıldığından, 25.000-USD. tutarındaki cezai şartın makul bir seviyede olduğu ve bu miktara hükmedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu taleple ilgili olarak KDV isteminde bulunulmuş ise de, bu konuda davacı tarafından herhangi bir faturanın düzenlenmemesi nedeniyle istemi yerinde görülmemiştir. Davacı tarafından talep edilen, işletme yatırım destek bedelinin ödendiğine dair herhangi bir delil sunmadığından, davacının bu yöndeki talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı, alacağı ile ilgili olarak Üsküdar …Noterliğinin 14/04/2015 tarih … yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide edilmiş olup, ihtarnamenin tebliği ve verilen süreye göre davalının 25/05/2015 tarihinde temerrüde düştüğü sonucuna varılmış ve bu tarihten itibaren temerrüt faizi yürütülmesine karar verilmiştir. İddia, savunma, dosya içeriği deliller ve alınan bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında 25/02/2011 Tarihli Bayilik Sözleşmesi, 21/03/2011 tarihli protokol imzalandığı ve 5 yıl süre ile davalı şirketin davacının bayiliğini üstlendiği, davalının, tek yanlı ve haksız olarak 13/03/2015 tarihli ihbarname ile sözleşmeyi fesih ettiği, davacının sözleşme kapsamında cezai şart ve hesaplanan oranda kâr kaybı talep edebileceği ancak davacının dava işletme yatırım destek bedelinin ödendiğine dair herhangi bir delil sunmadığı anlaşıldığından, davacının davasının kısmen kabulü ile, kâr mahrumiyeti alacağına ilişkin davasının 3.195,24-TL. üzerinden kabulü ile, 25.05.2015 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, cezai şart alacağına ilişkin davasının, 25.000-USD. üzerinden kabulü ile 25.05.2015 temerrüt tarihinden itibaren fiili ödeme tarihine kadar 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi gereğince USD cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle, davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, KDV istemi ile birlikte fazlaya ilişkin taleplerinin reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davanın fazlaya dair talepleri yönünden reddine dair kararın hukuki dayanağının bulunmadığını, davalı şirketin Protokol ve Bayilik Sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediği ve Bayilik Sözleşmesinin davalı şirket tarafından süresinden önce haksız olarak feshedildiğini, dava konusu işletme yatırım destek bedelinin davacı şirket ticari defterlerinde 8.638,38 TL+KDV olarak tespit edildiğini, davacı tarafından belirtilen tutarda kurumsal kimlik masrafı yapılmış olup bu harcamanın işletme yatırım destek bedeli içerisinde değerlendirilmesi gereken bir kalem olduğunu, davalının bu yatırıma karşılık sözleşmeyi süresinden önce feshetmiş ve kurumsal kimlik yatırımın davacı şirkete iade etmediğini, bu yatırım davacıya iade de edilmemiş olup, oluşa göre bu masrafın davalı tarafından davacı şirkete ödenmesi gerektiğini, kar mahrumiyeti alacağına dair yapılan hesaplamanın hatalı olduğunu, hesaplama yapılırken davalı şirket tarafından aktif çalışılan döneme ait satışlar esas alınarak bir belirleme yapılması gerekirken davalı şirketin istasyonu çalıştırmadığı dönemin de esas alınarak satış ortalamalarının tüm zamana yayılarak oranın düşük hesaplanmasının hatalı olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın talep gibi kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Kararda taraflar arasındaki sözleşmenin davalı tarafından haksız olarak feshedildiği belirtilmişse de sözleşme haksız olarak feshedilmemiş olup davacı lehine hükmedilen bedellerin tazmininin hukuka aykırı sonuçlar doğuracağını, ülkenin içinde bulunduğu koşullara bağlı olarak ticari hayatta meydana gelen olumsuzluklarla birlikte dövizde meydana gelen olağanüstü artış, kararlaştırılan cezai şartın menfaatler açısından orantısız ve hakkaniyetsiz bir sonuç oluşturmasına sebep olmuştur. Neticede taraflar arasında protokolün imzalandığı tarih olan 21.03.2011 tarihinde döviz merkez bankası kurunda 1,81- USD/TL; ihtarname tebliğ tarihi olan 21.05.2015 tarihinde ise 2,5 USD/TL olup, günümüzde ise Dolar, Türk Lirası karşısında 6,00-6,20 aralığında seyrettiğini, T.C. Merkez Bankası’nın yıllara göre döviz tahminlerine bakıldığında dövizdeki bu artışların tahmin edilemediğinin görüleceğini, TCMB’nin bile öngöremediği durumları davalıdan sırf tacir olduğundan bahisle öngörmesini beklemek, tacir olmanın sonuçları ile bağdaşmamakta olup bu sebeple davalının basiretli davranmadığının düşünülemeyeceğini, tespit edilmesi gereken hususun, cezai şartın ödenmesi durumunda davalı üzerinde meydana gelecek iktisadi zararlar olup bunun için davalının ekonomik durumunun kapsamlıca araştırılması ve bunun sonucunda hüküm kurulması gerekeceğini, mahkemenin 25.000-USD tutarındaki kaybın davalının ekonomik yönden mahvına sebep olmayacağı sonucuna nasıl ulaştığının bilinmediğini, dövizin değerinde meydana gelen artışlar sonucu hükmedilen cezai şartın, günümüz ülke şartları açısından oldukça önemli bir tutar olup üstelik bu miktara USD cinsinden 1 yıl vadeli mevduata uygulanan en yüksek faiz oranının da ekleneceği düşünüldüğünde bu bedelin ödenmesi durumunda davalının ekonomik hayattan silinmesi mevcut olup bu ihtimalin görmezden gelinmemesi gerektiğini, davacı tarafından keşide edilen ve dosyaya sunulan ihtarnamenin davalıya 21.05.2015 tarihinde tebliğ olunduğu iddia edilmiş olsa da tebliğ mazbatasında da görüleceği gibi ihtarnamenin, … isimli kişiye tebliğ edildiğini, bu kişinin, davalı şirketin yetkilisi veya çalışanı olmadığı için yapılan tebligatın usulsüz olduğunu ve ihtarnamenin, davalı açısından sonuç doğurmadığını, buna rağmen temerrüt tarihinin, usulsüz tebligata konu ihtarnamenin dikkate alınarak belirlenmesinin hukuka aykırı olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalının temerrüde düşme tarihinin dava tarihi olarak belirlenmesi ve faizin bu tarihe göre esas alınması gerektiğini beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE:Dava, bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle uygulanmayan süreye tekabül eden yatırım destek bedeli, kar kaybı ve cezai şart alacağının tahsili davasıdır.İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, sözleşmenin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı ve talebe konu alacakların istenebilmesinin şartlarının oluşup oluşmadığı ve cezai şartın fahiş olup olmadığı noktasındadır.Taraflar arasında 25/02/2011 tarihinde 5 yıl süreli “bayilik sözleşmesi” ve 21/03/2011 tarihli protokol imzalanmıştır.Davalı tarafından davacı muhatabına çekilen, İzmir … Noterliğinin 13/03/2015 tarih ve … YN’lu tarihli ihtarnamesi ile, bayilik sözleşmesinin feshedildiği ihbar ve ihtar edilmiştir. Davacı tarafça, bayilik sözleşmesinin haksız feshedildiğinden bahisle uygulanmayan süreye tekabül eden yatırım destek bedeli, cezai şart ve kar kaybı alacağının tahsili istemiyle eldeki davayı açılmıştır.Bayilik sözleşmesi ve protokolde bayi yönünden bir fesih sebebi öngörülmemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 123. maddesinde, karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğerinin, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebileceği veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebileceği düzenlenmiştir.Davalı fesih ihbarında herhangi bir sebep bildirmeksizin “gördüğüm lüzum üzerine aramızdaki bu sözleşmeyi tek taraflı olarak fesih ediyorum” gerekçesiyle bayilik sözleşmesini feshetmiştir. Bayi tarafından sözleşme herhangi bir sebep bildirilmeksizin feshedildiğine göre bayilik sözleşmesinin haklı yere feshedildiğinin kabulü mümkün olmayıp, fesih haksızdır. Bu sebeplerle davalı, bayilik sözleşmesinin haksız feshine bağlanan sonuçlardan davacıya karşı sorumludur.Davacı tarafça, erken fesih nedeniyle yatırım destek bedelinin sözleşmenin uygulanmayan süresine tekabül eden kısmı bakımından istirdatı talep edilmiş ise de, dosya kapsamı itibariyle davalıya yatırım destek bedeli ödendiği ispatlanamamıştır. Davacı tarafça, istinaf dilekçesinde bahsi geçen alacağın kurumsal kimlik masrafına ilişkin olduğu ve yatırım destek bedeli olarak değerlendirilmesi gerektiği ileri sürülmüş ise de, kurumsal kimlik ariyet niteliğinde olup yatırım destek bedeli olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. TBK’nın 126/1. Maddesine göre, ifasına başlanmış sürekli edimli sözleşmelerde, borçlunun temerrüdü hâlinde alacaklı, ifa ve gecikme tazminatı isteyebileceği gibi, sözleşmeyi feshederek, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi yüzünden uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir. Kar mahrumiyeti müspet zararlardan olup sözleşmede aksine hüküm bulunmaması halinde aktin feshinden sonra talep edilemez. Yani ancak sözleşmede kararlaştırılmış olması halinde, sözleşmenin haksız feshinde kar kaybı zararı da istenebilir.21/03/2011 tarihli protokolün 7. Maddesinde, bayinin, işbu protokoldeki maddelerden herhangi birine uymaması ya da yükümlülüklerinden herhangi birini yerine getirmemesi veya bayilik sözleşmesinin bayinin herhangi bir kusuruyla … tarafından süresinden önce önce feshedilmesi durumunda, … protokolü tek taraflı olarak fesih hakkına sahip olduğu, böyle bir durumda bayinin, … İşbu protokole istinaden yaptığı tüm ödemeleri (yatırım bedelleri dahil) faizleriyle birlikte geri ödemeyi ve … verdiği tüm ariyet malzemelerini normal kullanımından doğan yıpranma hariç kullanılabilir ve bakımlı bir halde … iade etmeyi ve … 25 000,00-USD (YirmibeşbinAmerikandoları) cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, ayrıca protokol ve bayilik sözleşmesi hükümlerinin yerine getirilmemesinden kaynaklanan kar mahrumiyeti ve cezai şarta ilişkin dava haklarının saklı olduğu düzenlenmiştir. Anılan düzenlemeler ve TBK’nın 126/1 maddesi uyarınca, bayilik sözleşmesini haksız fesheden davalı, davacının sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle oluşan kar mahrumiyeti zararından sorumludur.Taraflar arasında imzalanan sözleşme 25/02/2016 tarihinde sona erecek iken 13/03/2015 tarihinde fesihle sona ermiş olduğundan davacının 13/03/2015-25/02/2016 tarihleri arasında o bölgede bayisiz kaldığı düşünülerek davacının davalı ile yaptığı sözleşmedeki miktarda akaryakıt satışından mahrum kaldığı varsayımı ile davacının kar mahrumiyeti talebinin bulunması mümkündür. Ancak bu halde, kar mahrumiyeti miktarı hesaplanırken davacının, yeni bir bayilik tesisi için ne kadar süre gerektiği konusunda bilirkişiye inceleme ve tespit yaptırılması ve davacının o bölgede yeni bir bayi tesis etmesi için gerekli makul süre kadar davalının hizmetinden mahrum kalacağı değerlendirilip sadece bu miktar için kar mahrumiyetine hükmedilmesi gerekir. Yaptırılan bilirkişi incelemesinde, davacının yeni bir bayilik tesis etmesi için gerekli olan makul sürenin 3 ay olduğu ve bu süreye tekabül eden kar kaybının 3.195,24 TL olduğu tespit edilmiştir. Davacı tarafça, kar kaybının hesabında ilk mal alımı ile son mal alımı arasındaki satışların esas alınarak kar kaybının hesaplanması gerektiği yönünde rapora itiraz edilmiş ise de, son mal alım tarihi olan 02/04/2013 tarihi ile fesih tarihi olan 13/03/2015 tarihi arasında sözleşme geçerli olup, son mal alım tarihinde sözleşme sona ermediğinden sözleşmenin geçerli olduğu döneme ilişkin verilerin esas alınmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Sözleşmenin süresinden önce veya sözleşmede feshe imkan tanıyan nedenler dışında sözleşmeyi fesheden tarafın cezai şart ödemesi kararlaştırılabilir.21/03/2011 tarihli protokolün 5/H maddesinde, bayinin, bayilik sözleşmesi süresince akaryakıt istasyonunun kapanmayacağını ve akaryakıt istasyonu faaliyetinin inkitaa uğramayacağını kabul ve taahhüt ettiği ve akaryakıt istasyonunun bayinin herhangi bir kusuru ile kapanması, faaliyetinin inkitaa uğraması halinde, bayinin, …’e bila itiraz 25.000.- USD * KDV cezai şart ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği düzenlenmiştir. Yukarıda anıldığı gibi Protokolün 7. Maddesinde de cezai şarta ilişkin düzenleme mevcuttur. Davalı sözleşmeyi haksız feshettiğine göre kararlaştırılan cezai şarttan sorumludur.Davalının dilekçelerinde cezai şartın fahiş olduğunu ve indirilmesi gerektiğini savunması karşısında cezai şarttan indirim yapılması gerekip gerekmediği, gerekiyorsa indirimin neye göre yapılacağının üzerinde durulması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 22 maddesi uyarınca; “Tacir sıfatını haiz bir borçlu Borçlar Kanunu’nun 161. maddesinin 3. fıkrasında yazılı hallerde, fahiş olduğu iddiasıyla cezai şarttan indirim yapılmasını mahkemeden isteyemez.” Ancak, kararlaştırılan cezai şart miktarının ekonomik yönden borçlunun mahvına sebebiyet verecek ölçüde yüksek olduğunun saptanması ve borçlunun bu yönde savunmasının bulunması durumunda cezai şarttan makul oranda indirim yapılabileceği Yargıtay uygulamalarında kabul edilmektedir. Ne var ki, bu şekilde bir indirime gidilebilmesi için borçlunun ekonomik durumu yönünden ayrıntılı bir inceleme yapılması ve kararlaştırılan cezai şart ödemesinin ekonomik yönden mahvına sebep olup olmayacağı hususunun belirlenmesi gerekmektedir.Bilirkişiler tarafından yapılan incelemede cezai şartın davalı bayinin faaliyet konusu ve büyüklüğü itibariyle ekonomik mahvına neden olmayacağı rapor edilmiştir. Ancak bu tespitin gerekçeleri raporda açıklanmadığı gibi davalının ticari defterlerinin ve vergi beyannameleri de incelenmemiştir. Bu durum karşısında söz konusu bilirkişi raporu, cezai şartın davalının ekonomik mahvına neden olup olmayacağının tespiti için yeterli değildir. Davalı şirketin ekonomik durumu yönünden talep edilen cezai şart alacağının davalının ekonomik mahvına yol açıp açmayacağının, tenkisine gerek olup olmadığının tespiti bakımından konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bir heyet marifetiyle davalının ticari defter ve kayıtları, güncel bilançoları, verilen vergi beyannameleri, şirket sicil dosyası vs. gibi başka bir deyişle ekonomik ve mali durumuna ilişkin belge ve kayıtlar üzerinde inceleme yaptırılarak yukarıda belirtilen indirim koşullarının bulunup bulunmadığı konusunda ayrıntılı ve denetime elverişli rapor alınıp varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine; buna karşın, Mahkemece eksik inceleme ile davanın sonuçlandırılması isabetli görülmemiş ve bu nedenle davalı vekilinin istinaf başvurusunun cezai şart yönünden kabulü kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE, istinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesi kararının HMK’nın 353(1)a-6 maddesi uyarınca USULDEN KALDIRILMASINA, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine,2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafça yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,4-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin İlk Derece Mahkemesince yapılacak yargılama sırasında değerlendirilmesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362(1)g maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.26/10/2023