Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1663 E. 2020/58 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1663
KARAR NO: 2020/58
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2018
NUMARASI: 2018/213 2018/783
DAVANIN KONUSU: Ticaret Sicil Müdürlüğü Kararına İtiraz
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 24/09/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ :
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin dava dışı kollektif şirket ortağı olduğunu kar payı alacağı için şirket aleyhine Çatalca İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, dava dışı şirketin söz konusu takibin yapılması üzerine müvekkiline geçmiş dönem alacaklı ile 2016 yılına ait kar payını ödemek yerine ticaret sicilinde tescil ve ilana konu edilen 13/10/2017 tarihli 2017/3 sayılı Ortaklar Kurulu kararını alarak müvekkilinin TTK 260 ve 261.maddelerine göre şirketten çıkarılmasına karar verdiklerini, bu kararın müvekkiline 18/10/2017 tarihinde tebliğ edildiğini, ancak bu kararın TTK usullerine uygun olarak alınmadığını, ortaklar kurulu kararının yok hükmünde bulunduğunu, ticaret sicil müdürlüğünün kararın oy nisabına uygun alınıp alınmadığının denetlemek zorunda olduğunu, oy nisabına aykırı kararın tescil ve ilanının usul ve yasaya aykırı olduğunu, anılan ortaklar kurulu kararının kesinleşmediğini, müvekkilinin ortaklar kurulu kararının iptali için Bakırköy 2 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1001 esas sayılı dosyası ile dava açtığını ve davanın halen derdest olduğunu, ortaklar kurulu kararının kesinleşmesine kadar tescilin askıda bırakılması/ durdurulması yönünde ihtiyati tedbir taleplerinin bulunduğunu bildirerek; öncelikle ve ivedilikle ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, netice olarak TTK 34 madde uyarınca itirazlarının kabulü ile hukuka aykırı olan 01/03/2018 tarihli 9527 sayılı tescil ve ilan kararının iptali ve terkinine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın, davacının iddia ettiğinden farklı olarak 6102 sayılı TTK.nun 34.maddesi kapsamında açılabilecek bir dava mahiyetinde bulunmadığından, davanın müvekkili açısından husumet nedeniyle reddi gerektiğini, davanın şirkete karşı açılması gerektiğini, müvekkili kurumun TTK 32.madde hükmü çerçevesinde işlem yaptığını ve yapılan işlemin mevzuata uygun olduğunu, mevzuata uygun işlem yapan ve davanın açılmasına neden olmayan müvekkilinin yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını bildirerek; davanın reddiyle yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana yükletilmesine karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ: Mahkemece; davacının ortağı bulunduğu kollektif şirketten çıkartılmasına yönelik karar diğer iki ortağın katılımıyla alınmış olup TTK.255/1 maddesindeki çıkarılan ortağın katılımı olmaksızın diğer ortakların tümünün o ortağın şirketten çıkarılmasına ve şirketin devamına karar verilebileceği hükmüne uygun olduğu, TTK.nun 259/1.maddesinde de bir ortağın şirketten çıkması veya çıkarılması halinde diğer ortakların bunu tescil ve ilan ettirmekle yükümlü olduğunun düzenlendiği, ortaklıktan çıkarılma kararının TTK.nun 259/1 maddesi uyarınca ticaret sicilinde tescil ve ilan ettirildiği, ticaret sicilinin TTK.nun 32.maddesine göre tescil ve ilanı istenen kararın kanuni şartlarının varolup olmadığını incelemekle yükümlü olduğunu, bu kapsamda şirket sözleşmesinin emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin kanunun bulunmasını zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri içerip içermediğinin incelenebileceği, ayrıca tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, 3.kişilere yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmama şartlarının yerine gelip gelmediğinin incelenmesi gerektiği düzenleme konusu yapılmış olup, ortaklıktan çıkarılma kararının TTK.nun 253 ve 259.maddelerine göre alınıp tescil ve ilan edildiği, TTK.nun 32.maddesinde belirlenmiş olan ilkelere aykırılık taşımadığı, çıkarılan ortağın şirkete karşı çıkarılmanın iptali davasını açabilme hakkına sahip olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf başvurusu dilekçesinde; Ortaklıktan çıkarma kararlarının kesinleşmedikçe sonuç doğurmayacağı,müvekkilinin şirketten çıkarılmasına ilişkin karara karşı iptal davası açtığı ve davanın derdest olduğu dolayısıyla kesinleşmemiş bir çıkarma kararının tescilinin mümkün bulunmadığı, TTK 255.maddesine göre ,bir ortağın, kollekif şirket ortaklığından çıkarılmasına ilişkin karara karşı dava açma hakkının bulunduğu ve davacı tarafından bu hakkın kullanılarak yasal üç aylık sürede Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1001 E.sayısında kayıtlı davanın açıldığı,böylece çıkarma kararının kesinleşmediği ve TTK 459.maddesine göre de sicil tarafından tescil edilmesinin hukuka aykırı bulunduğu, Yargıtayın yerleşik kararlarında, kollektif şirketlerde çıkma veya çıkarılma kararının kesinleşmesine kadar çıkarılan ortağın sorumluluğu devam ettiğinden,kar payı alacağı veya ayrılma akçesinin hesabında çıkarılma kararının kesinleşmesi tarihinin esas alınması gerektiğinin belirtildiği, bu durumda çıkarılma kararına karşı açılan davanın neticesinde verilecek kararın kesinleşmesinden sonra sicilde tescil ve ilan yapılması gerekirken,dava sonucunu beklemeden anılan kararın sicil tarafından tescil ve ilan edildiği buna göre ilk derece mahkemesince davanın reddine ilişkin kararının kaldırılması ile 01/03/2018 tarihli 9527 sayılı tescil ve ilan kararının iptaline karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Dava, ticaret sicil müdürlüğünün kararına itiraza ilişkindir. Davacı, ortağı olduğu kollektif şirketten çıkarılmasına ilişkin karara karşı açılan ve devam eden dava olmasına ve buna göre şirketin ortaklıktan çıkarma kararının kesinleşmemesine rağmen sicilin, çıkarma kararını tescil ve ilan etmesinin yasaya aykırı olduğunu, tescil ve ilan işleminin iptali gerektiğini ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekiline karşı yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. Maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık nedeniyle sınırlı olarak yapılmıştır. Ticaret sicil memurluğu kararlarına itiraz TTK 34.maddesinde tanımlanmış ve ilgililerin, tescil, değişiklik veya silinme istemleri ile ilgili olarak, sicil müdürlüğünce verilecek kararlara karşı, tebliğlerinden itibaren sekiz gün içinde, sicilin bulunduğu yerde ticari davalara bakmakla görevli asliye ticaret mahkemesine dilekçe ile itiraz edebilecekleri itirazın mahkemece dosya üzerinden incelenerek karara bağlanacağı,ancak sicil müdürünün kararı, üçüncü kişilerin sicilde kayıtlı bulunan hususlara ilişkin menfaatlerine aykırı olduğu takdirde, itiraz edenle üçüncü kişinin de dinlenmesi gerektiği bunların mahkemeye gelmemeleri halinde dosya üzerinden karar verileceği belirtilmiştir. TTK 32.maddesinde sicil müdürünün görevleri açıklanmış ve tescil için aranan kanuni şartların var olup olmadığını incelemekle yükümlü olduğu belirtilmiştir.Anılan düzenlemede, Tüzel kişilerin tescilinde, özellikle şirket sözleşmesinin, emredici hükümlere aykırı olup olmadığı ve söz konusu sözleşmenin kanunun bulunmasını zorunluluk olarak öngördüğü hükümleri içerip içermediği, tescil edilecek hususların gerçeği tam olarak yansıtmaları, üçüncü kişilerde yanlış izlenim yaratacak nitelik taşımamaları ve kamu düzenine aykırı olmamalarının şart olduğu ve sicilin bu konuları resen gözetmesi gerektiği belirtilmiştir. Bunun dışında Ticaret sicil Yönetmeliğinin 34.maddesinde benzer düzenleme yapılmıştır.Yönetmeliğin 34.maddesinde,müdür ve müdür yardımcıları ile tescile yetkili personelin, tescili istenen olgunun kanuni olarak sicile kaydı gerekli bir olgu olup olmadığını,tescil isteminin Kanun ve bu Yönetmelikte öngörüldüğü şekilde ve ilgililer tarafından yapılıp yapılmadığını, Kanun, bu Yönetmelik ve ilgili diğer mevzuatta öngörülen belgelerin ve harç makbuzunun bulunup bulunmadığını, tescil edilecek olgunun şirket sözleşmesine ve kanunun emredici hükümlerine aykırı bulunup bulunmadığını tetkik edeceği, tescil edilecek olgu bir ticaret şirketinin organ kararına dayanmakta ise, kararın şirket sözleşmesine ve kanunun emredici hükümlerine uygun alınıp alınmadığını ,tescil edilecek olguların gerçeği tam olarak yansıtıp yansıtmadığını,üçüncü kişilerde yanlış bir izlenim yaratacak nitelik taşıyıp taşımadığı ve kamu düzenine aykırı olup olmadığını,ticaret şirketinin tescilinde, özellikle şirket sözleşmesinin, kanunun emredici hükümlerine aykırı olup olmadığı ve kanunun bulunmasını zorunlu kıldığı hükümleri içerip içermediğini,tescil edilecek olgunun Bakanlığın veya diğer resmi kurumların iznine ya da uygun görüşüne tabi olması halinde, söz konusu iznin veya uygun görüşün alınıp alınmadığını da incelemekle yükümlü oldukları ifade edilmiştir. TTK 255.maddesine de,”Ortakların şirketten Ayrılmasına” ilişkin ana başlık altında yer verilmiş ve anılan maddede,bir ortağın kendisinden kaynaklanan sebeplerden dolayı şirketin feshinin istenebileceği durumlarda,diğer ortakların tümü o ortağın şirketten çıkarılmasına ve şirketin devamına karar verebileceği ancak şirket sözleşmesinde bu kararın çoğunlukla alınmasının öngörülebileceği açıklanmıştır.Ayrıca çıkarılan ortağın,bu kararın noter aracılığı ile kendisine tebliğinden itibaren üç aylık hak düşürücü sürede şirkete karşı çıkarılmanın iptali davası açabilecektir.Yine TTK 259.maddesine göre,çıkarmaya ilişkin kararın, bu kararı alan ortaklarca tescil ve ilan ettirilmesi zorunlu olup ,çıkarma veya çıkma kararı tescil ve ilan tarihinden itibaren üçüncü kişilere karşı geçerli olacaktır.Esasında bu hüküm hem çıkarılan ortağı hem de üçüncü kişileri koruyucu niteliktedir.ifade edilmiştir. Dava dışı … Şirketi davacı ile birlikte üç ortaklı bir şirket olup, Şirketin 13/10/2017 tarihli ortaklar kurulu kararıyla, davacı ortağın,TTK 245/1-a,b.maddesi uyarınca şirket ortaklığından çıkarıldığı,kararda, çıkarılan davacı ortak dışındaki diğer iki ortağın imzasının bulunduğu, bu kararın İstanbul 4.noterliğinden keşide edilen 16/10/2017 tarihli ihtarname ile davacıya 18/10/2017 tarihinde tebliğ edildiği ve davacı tarafından TTK 255/2.maddesi uyarınca bu kararının iptali için Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1001 E.sayılı dosyasında dava açıldığı ve davaya konu 13.10.2017 tarihli kararın TTK 259.maddesi uyarınca sicile 23.02.2018 de tescil ettirildiği ve 01.03.2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde de ilanın sağlandığı anlaşılmıştır. Davaya konu 13.10.2017 tarihli kararın TTK 259.maddesi uyarınca sicile 23.02.2018 de tescil ettirildiği ve 01.03.2018 tarihli ticaret sicil gazetesinde de ilanın sağlanmasına göre davanın süresinde açıldığı tespit edilmiştir. Davacının ortaklıktan çıkarılmasına ilişkin 13/10/2017 tarihli karar davacı ortak dışında şirketin diğer iki ortağının imzasını taşıdığı ve davacıya noter vasıtasıyla tebliğ edildiği buna göre şekil bakımından TTK255. maddesine uygun olduğu görülmüştür. Kollektif şirketlerde ortaklıktan çıkarma kararının,kararı alan ortaklarca tescil ve ilanının sağlanması gerekmekte olup, talep üzerine davalı sicil memurluğu TTK 32.maddesi ve yönetmeliğin 34.maddesi doğrultusundan işlem yapacaktır. Tescili talep edilen bir karar hakkında iptal davası açılması tescil engeli oluşturmamaktadır Buna göre şekil bakımından TTK255. maddesine uygun ,kamu düzenine aykırı olmayan ve tescile tabi olan davaya konu çıkarma kararının sicil tarafından tescil ve ilan edilmesinin yasa ve yönetmeliğe uygun olduğunun kabulü gerekmiş,davacı vekilinin çıkarma kararına karşı iptal davası açıldığı ve bu kararın henüz kesinleşmediği bu nedenle ortaklar kurulu kararının tescil ve ilan edilmeyeceğine ilişkin iddiası ve istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE 2-Peşin harcın karar harcına mahsubuna başkaca harç alınmasına ilk derece yargılamasına ilişkin olarak; YER OLMADIĞINA, 3-İstinaf yargı giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 361(1) maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Yargıtay ilgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 24/09/2020