Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1621 E. 2023/1058 K. 19.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1621
KARAR NO: 2023/1058
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/01/2020
NUMARASI: 2016/938 Esas – 2020/21 Karar
DAVA: İtirazın İptali
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 19/10/2023
Taraflar arasındaki İtirazın İptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, Davalı borçlu şirketin icra takibinin anaparasının 7.460,00 TL’lik kısmına ve takip öncesi işleyen faiz olan 2.124,88 TL’ye itiraz ettiğini, borçlunun itirazının gerçeği yansıtmadığını, davalı borçlu şirketin davacı şirketin mağazasından beyaz eşya ve elektronik eşya satın aldığını, satılan ürünlerin davalı şirkete sağlam ve çalışır vaziyette teslim edildiğini, ürün bedellerine dair faturaların düzenlenerek davalı şirkete tebliğ edildiğini, buna rağmen davalı şirketin ürün bedellerinin bakiyesi olan 13.832,40 TL’sini ödemediğini, bunun üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında davalı borçlu şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını beyan ederek davalı borçlunun itirazın iptali ile takibin devamına, davalı hakkında haksız ve kötü niyetli itirazı nedeniyle %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı cevap dilekçesinin sunmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda “..Davacının 25/03/2016 takip tarihi itibariyle 12.182,40 TL asıl yasal faiz oranı üzerinden 1.547,99 TL işlemiş faiz olmak üzere (12.182,40+1.547,99=13.790,39 TL) davacıdan alacağı olduğunun tespit edildiği görülmüş olup davalı tarafından dava dosyasına ödendiğini iddia edilen … nolu 2.950,00 TL – … nolu 3.520,00 TL bedelli faturaların 02/10/2014 tarihinde davacı firmanın hesabına havale edilen 10.190,00 TL içerisinde olduğu bu ödemeden sonra 2.990,00 TL daha bakiye kaldığı savunmasının dinlenemeyeceği çünkü davacının dosyaya sunduğu faturaların bu ödemeden sonra olduğu yani takibe konu edildiği anlaşılmıştır. Davacının teknik değerlendirme ile asıl alacak ve yasal faizle toplam 13.730,39 TL alacaklı olduğu, davacı tarafından dava dosyasına ibraz edilen 2014-2015 yevmiye defterinin Türk Ticaret Kanununun 64. Maddesi gereği açılış ve kapanış tasdikinin mevcut olduğu, davacının 2014-2015 yasal defterlerin kanunun aradığı şartları haiz olduğu anlaşılmıştır. Saptanan ve hukuksal durum karşısında; davacının alacağının varlığını yasal delillerle ispatladığı, davalının takibe kısmen itirazında haksız olduğu çünkü takibe konu edilen alacağın ödendiğine dair bilgi ve belge bulunmadığı gibi önceki başkaca ödemelerin bu dava konusu alacağın ödendiğine dair delil gösterilemeyeceği, faturaların iade edildiğine dair de dosya kapsamında bilgi ve belgeye rastlanmadığı görülmüştür. Alacağın varlığı, miktarı ve faiz taraflar arasındaki sözleşme gereğince ve kayıtlar gereğince değerlendirilmiştir. ”… Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir. Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır. ” hükmü karşısında ve taraflar arasındaki sözleşmeye dikkat edilerek TTK kapsamında bulunan aralarındaki ticari işin değerlendirilmesi sonucu; davalının ticari satım sözleşmesi gereğince davacı tarafa borçlu olduğu, aksine ilişkin bilgi ve belge bulunmadığına kanunen kanaat getirilmiştir. Sonuç olarak davacı talebinin 6100 Sayılı HMK m. 26 kapsamında kısmi itirazın iptaline ilişkin olduğu ve kısmen itiraz edilen miktar kadar alacağının bulunduğu olduğu hesaplanmıştır. Davacı tarafın özel ve teknik olarak incelenen kayıtları gereğince aşağıda belirlendiği şekilde davalı taraftan mevzuat ve sözleşme gereğince alacağının bulunduğu, davalı tarafın yukarıda açıklamalar ışığında hesaplanan miktar kadar sorumlu olduğu, davacının davasını ispatladığı değerlendirilerek davalı tarafın itirazında haksız olduğu ve sorumlu olduğu, alacağın ticari satım sözleşmesine dayandığı ve likit olduğu ve tazminata hükmolunması gerektiği, ödemeye dair bilgi ve belgeye rastlanmadığı, davacının talebi dikkate alındığında davanın kabulüne” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı taraf huzurdaki davada İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosya kapsamında müvekkili şirket aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine yapılan kısmi itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğunu, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesinin talep edildiğini, Mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verildiğini, Mahkeme tarafından verilen kararın haksız ve hukuka aykırı olup, mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava dilekçesi, tensip zaptı ile dosya kapsamında Tebligat Kanunu’nun 35.maddesine göre tebliğ edilen tüm tebligatların, tebliğe çıkarıldığı ve tebliğ olduğu tarih itihariyle müvekkili şirketin adresinin değiştiğini ve adres değişikliğinin Ticaret Sicil Gazetesinde ilan edildiğini, bu sebeple dava dilekçesi de dahil olmak üzere, dosya kapsamında Tebligat Kanımu’nun 35. maddesine göre yapılan tüm tebligatların müvekkili şirketin adreş değişikliğinden sonra yapılmış olduğundan usulsüz olduğunu, davacı tarafça İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası kapsamında müvekkili şirket aleyhine ilamsız icra takibi başlatıldığını, müvekkili şirket tarafından davaya konu icra dosyasına 7.575,54 TL ödeme yapıldığını, İcra dosyasının 7.460,00 TL’lik kısmına ise müvekkili şirketin davacı şirkete herhangi bir borcu bulunmaması sebebiyle itiraz edildiğini, müvekkili şirket tarafından kısmi itiraza konu faturaların tamamının davacı şirkete ödendiğinden müvekkili şirketin davacıya borcu bulunmadığını, davacı tarafça ikame edilen itirazın iptali davasının reddi gerekmekte olup, mahkeme tarafından davanın kabulüne karar verilmesinin haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça icra takibine konu borcun müvekkili şirket tarafından ödendiği bilinmesine rağmen kötüniyetle icra takibi başlatılmış olması sebebiyle davacı aleyhine itiraz edilen kısım üzerinden kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı cari (açık) hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır.Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasında 13.832,40 TL asıl alacak ile 2.124,88 TL işlemiş faizin tahsili istemiyle ilamsız icra takibi başlatılmış, 6.372,40 TL’lik kısım yönünden takibe itiraz edilmemiş ve itiraz edilmeyen miktar , harç ve masrafları ile birlikte 7.575,54 TL olarak icra dosyasına yatırılmış, bakiye kalan asıl alacak 7.460,00 TL, işlemiş faiz 2.124,88 TL yönünden takip durmuştur. İş bu itirazın iptali davası 22/09/2016 tarihinde açılmıştır. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır.Davalı taraf, tebligatların usulüne uygun olmadığını, icra takibine konu olan borcun ödendiğini, davacıya borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.Davalı vekilince, istinaf dilekçesinde, davalı şirketin adresinin 06/06/2017 tarihli kararıyla adres değişikliği yapıldığı, kararın 09/06/2017 tarihinde sicil gazetesinde ilan edildiği, dava dilekçesi ve tensip zaptının 06.07.2017 tarihinde tebliğe çıkarıldığı, 11.07.2017 tarihinde ise müvekkil şirketin eski adresine Tebligat Kanunu’nun 35. Maddesine göre tebliğ edildiği belirtilmiş ve savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülmüştür.Mahkemece davalı şirketin takip dosyasında ve dava dilekçesinde davalı adresi olarak belirtilen ayrıca davalı vekilince icra dosyasında takibe itiraz dilekçesinde bildirilen ” … sokak no:… Çankaya/ ANKARA” adresine dava dilekçesi ve ekleri tebliğ için gönderilmiş ancak davalının adreste bulunmaması nedeniyle tebligatın yapılamayarak 30/09/2016 tarihinde tebligat parçasının iade edildiği tespit edilmiştir. Sonrasında mahkemece Ankara Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazılarak ticaret sicilde kayıtlı adresi sorulmuş, dava dilekçesinde belirtilen adresin 05/06/2017 tarihi itibariyle halen kayıtlı adres olduğu bildirildiğinden ve bila dönen tebligattaki adresle sicil adresi aynı olduğundan bu kez dava dilekçesi ve ekleri ile duruşma günü 7201 sayı Kanun’un 35 nci maddesine göre tebliğe çıkartılmış ve 11/07/2017 tarihinde tebliğ edilmiştir.Her ne kadar davalı vekilince usulsüz tebligat nedeniyle savunma hakkının kısıtlandığı ileri sürülmüş ise davalının istinaf dilekçesi ile bütün savunmalarını yaptığı, başlangıçta yapılan usuli eksikliğin sırf bu sebeple kaldırma sebebi sayılamayacağı gözetildiğinde davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf nedeni yerinde değildir. Taraflar arasında ticari satım ilişki bulunduğu, bu ilişki kapsamında cari hesaba konu olan faturaya konu ürünlerin teslim edildiği ihtilafsız olup, esasen uyuşmazlık ödeme nedeniyle borcun sona erip ermediği noktasında toplanmaktadır.Somut olayda, icra takip tarihi 25/03/2016, eldeki davanın dava tarihi ise 22/09/2016 dır. Davacının 25/03/2016 takip tarihi itibariyle, ticari defterlerine göre davalıdan 12.182,40 TL alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafından yapılan 10.190,00 TL tutarında ödemeden sonra taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam ettiği ve takibe konu edilen bir kısım faturaların bu ödemeden sonraki tarihli faturalar olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili istinaf dilekçesinde 7.575,54 TL tutarında ödemeye ilişkin dekont sunmuş olup, bu ödeme, icra dosyasına yapılan ve dava konusu dışında kalan bir ödemedir. Ancak davalı vekili istinaf dilekçesinde 12.01.2015 tarihli 3.360,00 TL tutarındaki faturanın 17/06/2016 tarihinde davacı şirkete ödendiğini belirtmiş ve ilgili ödeme dekontunu istinaf dilekçesine eklemiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 102/1. Maddesine göre kanunen geçerli bir açıklama yapılmadığı veya makbuzda bir açıklık bulunmadığı durumda ödeme, muaccel borç için yapılmış sayılır. Davacının takibe konu cari hesaba ilişkin faturaları arasında 3.360,00 TL tutarında fatura bulunmakta olup, davalının ödemesinin bu faturaya ilişkin olduğunun kabulü gerekmiştir. Ödeme belgesi, borcu söndüren nitelikte belge mahiyetinde olduğundan yargılamanın her aşamasında dikkate alınması gerekir. Davalı vekilinin istinaf aşamasında sunduğu 3.360,00 TL tutarındaki ödeme, takip tarihinden sonra dava tarihinden önce yapılmıştır. Yapılan ödemenin TBK 100 maddesi gereği öncelikle faiz ve masraflara mahsubu bakiye kalması halinde asıl alacaktan mahsup edilerek dava tarihi itibariyle davacının asıl alacak ve işlemiş faiz alacağının belirlenmesi, belirlenen bu miktar esas alınarak hüküm kurulması, icra inkâr tazminatının da bu miktar üzerinden belirlenmesi gerekmektedir. (emsal Yargıtay 23.HD 2014/2255 E. 2014/7493 K. sayılı ilamı). Ancak bu durum yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyip dosyada toplanan deliller ile karar verilmesinin mümkün olduğu görülmektedir.Bu durumda takip talebinde yasal faiz talep edilmiş olup, 25/03/2016 takip tarihi ile kısmi ödemenin yapıldığı 17/06/2016 tarihleri arasında geçen 84 günlük süre için Dairemizce 7.460,00 TL x 84 gün x 9/36.500 =154,51 TL faiz hesaplanmıştır. Yapılan 3.360,00 TL tutarındaki kısmi ödemenin öncelikle faiz alacağından mahsubu gerekmiş, bakiye 3.205,49 TLnin 7.460,00 TL asıl alacaktan mahsubu ile 17/06/2016 tarihi itibarıyla 4.254,51 TL asıl alacak hesaplanmıştır.Takipten sonra yapılan 3.360 TL tahsilatın müddeabihe dahil olan asıl alacaktan mahsup edilen 3.205,49 TL kısmı yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Takip tarihinden sonra işleyen faizden mahsup edilen kısım yönünden ise bu kısım müddeabihe dahil olmadığından hesaplamada mahsup işlemi yapmakla yetinilmiştir. Davaya konu takip dosyasında işlemiş faiz talep edilmiş olup, icra takip tarihinden önceki dönem için faize hükmedilmesi TBK’nın 117.maddesi ve TTK’ nın 18/3.maddesine göre ihtar edilmesi koşullarına bağlı olduğundan, takip tarihinden önce borçluya temerrüt ihtarı gönderilmesi gerekir. Ancak somut olayda davacının, davalıyı takipten önce temerrüde düşürdüğünü ispat edemediği gibi taraflar arasında ödeme günü kararlaştırıldığı da ileri sürülmediği dikkate alındığında davacı, icra takip tarihinden önceki dönem için işlemiş faiz talebinde bulunamayacağından mahkemece takip öncesi işlemiş faize ilişkin talebin kabulüne karar verilmesi isabetsiz olmuştur. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda, yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına ancak yeniden yargılama yapılmasına gerek olmadığından dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmek suretiyle davanın kısmen kabulü ile 4.254,51 TL alacak yönünden itirazın iptali ile takibin son ödeme tarihi olan 17/06/2016 tarihinden itibaren talep gibi yasal faiz ile devamına, fazlaya ilişkin asıl alacak ve işlemiş faiz isteminin reddine , takibe konu cari açık hesaptan kaynaklanan likit ve belirlenebilir alacağın %20 si oranında davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, hukuki yarar bulunmayan asıl alacak kısmı yönünden davacının kötü niyeti ispat edilmediğinden istinaf dilekçesi ile talep edilen davalının kötü niyet tazminatı talebin reddine dair aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir
HÜKÜM: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle;Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ İLE; istinaf incelemesine konu İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/140 Esas – 2019/747 Karar sayılı kararının HMK’nın 353(1)b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA 1-Davanın kısmen kabulü ile; davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 4.254,51 TL asıl alacak yönünden iptali ile takibin bu miktar üzerinden son ödeme tarihi olan 17/06/2016 tarihinden itibaren taleple bağlı kalınarak yasal faizi ile devamına, fazlaya ilişkin asıl alacak ve işlemiş faiz isteminin reddine 2-İtirazın iptaline karar verilen alacağın %20’si olan 850,90 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,3-Davalının şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine,4-Başlangıçta peşin olarak alınan 163,69 TL harç ile icraya yatan 79,79 TL harcın, alınması gerekli olan 290,63 TL harçtan mahsubu ile bakiye 47,15 TL karar ve ilam harcının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,5-Davacı tarafından yatkırılan 163,69 TL peşin harç ile 29,20 TL başvurma harcı olmak üzere toplam 192,89 TL harç giderinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 6-Davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılan bilirkişi ücreti, tebligat gideri, posta masrafı olan 3.277,53 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine,yargılama masrafının davanın kabul ve red oranı (%44,38) dikkate alınarak 1.454,56 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına, 7-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. Hükümlerine göre belirlenen 4.254,51 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,8-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. Hükümlerine göre belirlenen 5.330,37 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,9-6100 sayılı HMK m. 333 uyarınca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesin olduğundan yatıran tarafa iadesine,10-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından masraf yapılmadığı anlaşıldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 11-İstinaf Yargılamasına İlişkin Olarak;a-Davalı vekilince yatırılan istinaf karar harcının istemi halinde kendisine iadesine,b-Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan istinaf başvuru harcı 148,60 TL, posta ve tebligat gideri 31,50 TL olmak üzere toplam 180,10 TL yargılama masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a. maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi.19/10/2023