Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/162 E. 2021/240 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/162
KARAR NO: 2021/240
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/06/2018
NUMARASI: 2016/1280 Esas – 2018/809 Karar
DAVA: Alacak
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 04/03/2021
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili, müvekkili şirket ile davalı bayii arasında 15.05.2013 tarihli otogaz bayiilik sözleşmesi imzalandığını, sözleşmeye eki olarak düzenlenen ürün alım taahhütnamesi ile anlaşmanın yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere 7.220 ton otogaz almayı, eksik kalan ton üzerinden 20 USD tutarında kar mahrumiyeti ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, davalı tarafça bayiilik sözleşmesinden doğan edimlerin doğrudan ya da dolaylı olarak yerine getirilmediğini öne sürerek sözleşmenin tek taraflı olarak 13.10.2015 tarihli noter ihtarnamesi ile feshedildiğini, davalı bayiinin sözleşme süresince toplam 2.266 ton ürün alımında bulunduğunu, eksik alınan 4.954 ton ürün için 99.083 USD kar kaybının doğduğunu ileri sürerek kar mahrumiyeti alacağının şimdilik 1.000 USD sinin temerrüt tarihinden itibaren yabancı paraya işleyecek en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, davaya cevap dilekçesi sunmamış, bilirkişi raporuna karşı beyanlarında, yargı kararlarında, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçlu da, “ceza koşulu istenmeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceği şeklinde içtihat birliğinin bulunduğunu, kaldı ki, dava tarihi itibari ile sözleşmenin süresinin henüz dolmadığı gibi sözleşmenin de feshedilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında otogaz bayilik sözleşmesi imzalandığı ve iş bu sözleşmeye ek olarak davalının “ürün alım taahhütnamesi” adı altında bir yıllık dönemler itibariyle 1.444 ton olmak üzere toplam 7.220 ton otogaz almayı taahhüt ettiği, iş bu taahhüt ifaya ekli ceza niteliğinde olduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 179/ II. Maddesi uyarınca alacaklı çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifa etmeye devam etmiş ise bu artık cezai şart isteyebilme imkanı bulunmadığının kabulü gerektiği, somut uyuşmazlıkta, davalı bayiinin yıllık asgari alım taahhüdüne uymamasına rağmen, davacı tedarikçinin takip eden yıllarda davalıya mal vermeye devam ettiği, davalıyı uyarmadığı, herhangi bir ihtirazi kayıt ileri sürmediği bu surette davalı borçluda ceza koşulu istenemeyeceğine dair güven oluşmasına neden olduğu, bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıllara ait kar mahrumiyeti ve feshe bağlı cezai şart talep edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; ürün alım taahhütnamesinde, anlaşma süresi sonunda toplam olarak talep edilmesine davalı bayiinin muvafakat ettiğinin, ayrıca, feragatname verilmedikçe …’ın herhangi bir hak ve alacağından feragat etmiş sayılmayacağının hükme bağlandığını, dolayısıyla davalı bayiinin, sözleşme süresinin sonunda dava konusu borcu ödemekle yükümlü olup, hukuken geçerli olarak kararlaştırılan bu şartlar doğrultusunda ayrıca ihtar göndermeye gerek olmadığının açık olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekilinin istinafa cevap dilekçesinde özetle; yargıtay içtihatları doğrultusunda, çekince konulmadığı için davacının kar mahrumiyeti talep edemeyeceğini belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE: Davacı, taraflar arasında otogaz bayilik sözleşmesinin akdedildiğini, sözleşmenin eki niteliğindeki ürün alım taahhüdünün davalı bayii tarafından yerine getirilmediğini iddia ederek sözleşmede eksik alınan ürün karşılığında öngörülen cezai şart alacağının tahsilini istemiştir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. HMK 355 maddesi gereğince ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeni nedenleri ile sınırlı olarak kararın istinaf incelemesi yapılmıştır. Taraflar arasında imzalanan 15.05.2013 tarihli “Standart Otogaz Bayilik” Sözleşmesinin “Müddet” başlıklı 12. maddesinde; “ İşbu bayilik sözleşmesi, imza tarihinden itibaren başlamak ve 5 (beş) yıl süreyle geçerli olmak üzere imzalanmış olup, süresi hitamında kendiliğinden sona erecektir. Bayinin, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan bayilik lisansını temin ederek, … markası altındaki satış faaliyetini imza tarihinden sonra başlaması halinde ise, işbu sözleşmenin süresi, istasyonda fiilen satışa başlama tarihinden itibaren 5 (beş) yıldır. Fiilen satışa başlama tarihi, taraflarca müştereken tanzim oluncak tutanakla tespit edilecektir. Tutanağın hazırlanamaması ve/veya mevcut olmaması halinde, bayinin ilk ürün alımına dair … tarafından düzenlenen faturanın tarihi işbu sözleşmenin başlangıç tarihi olarak kabul edilecektir.” denilmiştir. “Feshin Sonuçları” başlıklı 15. maddede ise; “..ayrıca bayinin feshe sebebiyet vermesinden dolayı maruz kaldığı zarar ve satış kaybından dolayı mahrum kaldığı karı da bayi … gazın ilk talebi üzerine derhal ve hernagi bir mahkeme hükmü gerekmeksizin ödemeyi kabul ve taahhüt eder…” denilmiştir. Yine taraflar arasındaki “Ürün Alım Taahütnamesi”nde; “…birinci yıldan başlamak ve anılan anlaşmaların yürürlüğü süresince geçerli olmak üzere, yıllık asgari 1.444 (bindöryüzkırkdört)ton (anlaşmanın süresince toplam 7.220 (yedibinikiyüzyirmi) ton otogaz ürününü mühasıran … AŞ’den veya … AŞ’den yazılı olarak göstereceği ikmal kaynaklarından satın almayı kabul/ve taahhüt ederiz. Yukarıda beyan ettiğimiz satın alma taahhdümüzü her bir yıllık anlaşma dönemine ilişkin olarak yerine getirmediğimiz takdirde, (a) anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına 20 Usd tutarının ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası döviz satış kuru üzerinden hesaplanacak Türk Lirası karşılığında kar mahrumiyetini ödemeyi, (b) işbu taahhütnameye aykırılığın münakit anlaşmalarında ihlali olarak değerlendirilebileceğini, ( c) sözkonusu kar mahrumiyetin miktarının … AŞ tarafından her bir yıllık anlaşma döneminde veya bizzat belirleceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla birikte talep edilebileceğini veya, (d) anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sonaermesini müteakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edilebileceğini..” denilmiştir. Davalı bayii tarafından davacıya keşide edilen 13.10.2015 tarihli noter ihtarnamesi ile bayiilik sözleşmesinden doğan edimlerin doğrudan ya da dolaylı olarak yerine getirilmediği gerekçesiyle sözleşmenin feshedildiği bildirilmiştir. Akaryakıt bayilik sözleşmelerinde yer alan ”yıllık asgari alım taahhüdü” ‘ ne uymama halinde öngörülen ceza koşulu (cezai şart) hükümleri 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158/11. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 179/11.) maddesindeki ifaya ekli ceza koşulu (cezai şart) niteliğindedir. Alacaklı iki halde ceza koşulu isteyemez. Eğer alacaklı ceza koşulunu isteme hakkından açıkça vazgeçmişse artık bu yönde talepte bulunamaz. Ayrıca alacaklı, çekince koymadan ifayı kabul etmiş veya sözleşmeden doğan edimlerini ifaya devam etmişse bu takdirde de ceza koşulunu isteyemez. Örneğin; beş yıl süreli bir akaryakıt sözleşmesinde (veya eki taahhütnamede) bayinin yıllık asgari ürün alımı taahhüdü bulunmasına rağmen yıllar itibariyle bu taahhüde uyulmamış ise tedarikçi (sağlayıcı) firmanın B.K’nun 158/11. (TBK 179/11.) maddesi uyarınca hem ifayı hem de ceza koşulunu talep edebilmesi için takip eden yılda henüz bakiye mal vermeden önce ceza koşulu ile ilgili ”çekince (ihtirazi kayıt) ” bildirmesi ya da bu konuda bayiye noterden ihtarname göndermesi gerekir. Çekince için bir şekil şartı getirilmemiştir. Tedarikçi, taahhüde aykırı davranılmış olan yılı takip eden yeni yıldaki ilk fatura ve irsaliyeye koyacağı bir açıklama (şerh) ile bu koşulu yerine getirebilir. Bu şekilde bir çekince (ihtirazi kayıt) konulduktan veya ihtar çekildikten sonra tedarikçi (sağlayıcı) firma mal vermeye (ifaya) devam etse bile önceki yıla ilişkin ceza koşulu alacağını sözleşme zamanaşımı süresi içinde her zaman talep edebilir. Sonraki yıllarda da aynı kural geçerlidir. Yani, her yıl sonunda bir önceki yıla dair ceza koşulunun istenebilmesi, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince (ihtirazi kayıt) bildirilmesi veya ihtar çekilmesine bağlıdır. Bunlar yapılmadan müteakip yılın ifası gerçekleşmişse artık bir önceki yıla ait ceza koşulu istenemez. Çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza koşulu istenebilecektir. Yargıtay HGK’nun 20.01.2013 gün 2012/19-670 E. 2013/171 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, sözleşme süresi içinde çekince konmadan uzun süre ifaya devam edilmesi üzerine borçluda ”ceza koşulu istenemeyeceği” ne dair haklı bir güven oluşmuş ise oluşan bu haklı güven ve dürüstlük ilkesi nedeniyle önceki yıla veya yıllara ait ceza koşullarının talep edilemeyeceğinin kabulü gerekir.” şeklindedir ( Bkz. Yargıtay 19 HD, 25.12.2014 tarih, 2014/13097 -2014/18715; 24.12.2015 tarih, 2015/11021 -2015/17584 E.K sayılı ilamları). Taraflar arasındaki taahhütnamede, her bir yıllık alım taahhüdünün yerine getirilmemiş olması halinde, “…anlaşma süresinin hitamında ve/veya her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda hesaplanacak eksik kalan miktar üzerinden ton başına …kar mahrumiyetini ödemeyi” kabul eden (a) fıkrası ve “..kar mahrumiyetin miktarının … AŞ tarafından her bir yıllık anlaşma döneminde veya bizzat belirleceği dönemlerde anlaşmanın ifasıyla birikte talep edilebileceğini..”şeklindeki ( c ) fıkrası ve “anlaşmanın hitamında veya anlaşmanın her ne sebeple olursa olsun sonaermesini müteakip … tarafından aynı ticari bölgede yeni bir bayilik tesis edilip edilmeyeceğine bakılmaksızın talep edilebileceğini”’ içeren (d) fıkrası hep birlikte değerlendirildiğinde, az yukarıda yer alan Yerleşik Yargıtay uygulamalarında belirtildiği gibi, davacı tedarikçinin her yıl sonunda, takip eden yılda henüz ifaya başlanmadan önce çekince veya ihtar bildirme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayıp, bu şekilde çekince konmuş veya ihtar çekilmiş olan yıllarla ilgili ceza şartı alacağının anlaşmanın hitamında ya da her ne sebeple olursa olsun sona ermesi durumunda davalı bayiiden talep etme hakkı tanımaktadır. Başka bir ifadeyle, anılan sözleşme hükümleri gereği, davacıya, yıllık asgari alım taahhüdüne ihlalden doğan her bir yıla ilişkin muaccel cezai şart alacağını anlaşma süresinin sonunda ve/veya her ne sebeple olursa olsun sona ermesinde ya da her bir yıllık anlaşma süresinin sonunda isteme hakkı vermektedir. Dosyada alınan bilirkişi raporunda, 15.05.2013 – 14.05.2014 tarihindeki 1. yılda davalı bayiinin 1.444 ton ürün alması gerekirken sadece 679,533 ton ürün aldığı eksik satış tonunun 764,467 ton olduğu; 2. sözleşme yılı olan 15.05.2014 -14.05.2015 tarihleri arasında 1.228,57 ton ürün aldığı, 215.430 ton eksik ürün alışının bulunduğu, 3. sözleşme dönemi olan 15.05.2015 döneminden sözleşmenin fesih edildiği 13.10.2015 tarihine kadar geçen 5 aylık süreçte yıllık 1.444 ton alım taahhüt olan davalının 5 aylık sürece tekamül eden 1.444 x 5 /12 = 601,66 ton ürün alması gerektiği, davalının ise bu dönemdeki ürün alımının ise 357,982 olduğu dolayısıyla 5 aylık dönem için davalının eksik ürün alım miktarının 243.684 ton olduğu, son yıla ilişkin eksik ürün alımı konusunda 5 aylık ürün taahhüdü yerine son yıl ürün alımı bir tam yıl kabul edilecek olursa davalının 15.05.2015 tarihi ile 15.05.2016 tarihi arasındaki dönemde almayı üstlendiği 1.444 ton ürün yerine 357,982 ton ürün aldığı eksik alınan ürün miktarın 1.086,018 olduğu, buna göre, bu yıla ilişkin cezai şart olarak 21.720,36 Usd olduğu belirtilmiştir. Bu açıklamalar ışığında, somut olayda, sözleşmenin 15.05.2013- 14.05.2014 arasındaki birinci ve 15.05.2014-14.05.2015 arasındaki ikinci bir yıllık dönemin hitamında, eksik alıma ilişkin ihtarnamenin yada ikinci dönem başlangıcında ilk mal alış faturası üzerine geçmiş döneme yönelik eksik alınan ürün miktarından dolayı doğan cezai şartın saklı tutulduğuna ilişkin şerhin bulunmadığı ihtilafsız olduğundan davacının birinci ve ikinci döneme ilişkin cezai şart alacağının bulunmadığı, davalı bayii tarafından sözleşmenin 13.10.2015 tarihinde feshedildiği sabit ise de, bu yıla ilişkin alım taahhüdünün bir tam yıl kabulü gerektiği, zira davalı tarafça sözleşmenin feshinin haklı nedenlerinin ortaya konulamadığı, davalının 15.05.2015 tarihi ile 15.05.2016 tarihi arasındaki dönemde almayı üstlendiği 1.444 ton ürün yerine 357,982 ton ürün aldığı eksik alınan ürün miktarın 1.086,018 olduğu, buna göre, bu yıla ilişkin cezai şart alacağının 1.086,18 x 20 Usd= 21.720,36 Usd olduğu, bu cezai şart alacağının istenebileceği sonuç ve kanaatine varılmakla davacının talebi ile bağlı kalınarak 1.000 Usd alacağa hükmedilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, HMK.353/(1)b-2 maddesi uyarınca, kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne, istinafa konu ilk derece mahkemesinin kararının HMK.’nun 353(1)b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Davanın kabulü ile, 1.000,00 USD cezai şart alacağının dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4a maddesi uyarınca kamu bankalarının USD cinsine uygulanacak en yüksek 1 yıl vadeli mevduat faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 3-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 242,00 TL karar harcının, peşin alınan 60,54 TL’den mahsubu ile 181,46 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T gereğince, 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından yapılan 60,54 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-Davacı tarafından yapılan, 29,20 başvuru harcı, 600,00 TL bilirkişi ücreti, 33,00 TL tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam toplam 662,20 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Taraflarca yatırılan ve kullanılmayan gider/delil avansının talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilgilisine İADESİNE,8- İstinaf yargılaması yönünden; a)Davacı tarafından yatırılan 35,90 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde talep halinde davacıya ilk derece mahkemesince iadesine, b)Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, c)Davacı tarafından istinaf aşamasında sarf edilen 98,10 TL istinaf başvuru harcı, dosyanın posta ve tebligat masrafları 51,50 TL olmak üzere toplam 149,60 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9- Gerekçeli kararın, HMK.’nun 359-(4) maddesi uyarınca, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce, taraflara tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK ‘nun 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 ( iki) haftalık süre içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.