Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1556 E. 2023/1005 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1556
KARAR NO: 2023/1005
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/03/2018
NUMARASI: 2016/756 Esas – 2018/190 Karar
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 12/10/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin 15.06.2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında hazirun cetvelinin TTK. 445. maddesine aykırı teşekkül ettirildiğini, zira şirketin sermayesinin 7.600.000,00 TL olduğunu, 2010 yılına ilişkin 23.06.2011 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağında 7.600.000,00 TL’lik hisse senedinin tamamının ihraç edildiğini ve hamiline yazılı hisse senetlerinin tamamına sahip hissedarların toplantıya iştirak ettiklerinin bildirildiğini, şirketin 2011-2012 ve 2013 yılına ilişkin 19.06.2014 tarihli olağan genel kurul toplantı tutanağında da aynı hususların yazılı olduğunu, müvekkilinin şirket ortağı olduğu halde ihraç edilen hisse senetlerinin kendisine teslim edilmediğini, şirketin yönetim kurulu başkanı ve müvekkilinin babası olan …’nın 18.08.2015 tarihinde vefat ettiğini, Bodrum 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/28 tereke sayılı dosyasında terekenin tespiti davasının devam ettiğini, bu dosyadan yazılan talimat sonucu Bursa 1. Sulh Hukuk mahkemesinin 2016/132 talimat sayılı dosyasında … Fomara Şubesindeki kasanın açıldığını ve kasada davalı şirkete ait hisse senetlerinin çıktığını ve buna göre hisse senetlerinin kime ait olduğuna bakılmaksızın … ve …ya fiilen teslim edildiğinin anlaşıldığını, mükerrer bastırılan hisse senetleriyle yapılan devrin hukuka aykırı olduğunu ve geçersiz devre istinaden ortaklık haklarının kullandırılamayacağı, hamile yazılı hisse senetleri ihraç edildiğinde pay defterinde buna ilişkin şerh düşülerek hamiline yazılı hisse senedi teslim edilen kişilerin ortaklık sayfalarının kapatılması gerektiğini, hisse senetlerinin daha önceden bastırılmış olduğunu, daha önce yapılan genel kurul toplantı tutanaklarından anlaşıldığını, genel kurul toplantısı hamiline yazılı hisse senedi ibraz edilmeden yaptırıldığı gibi hazır bulunanlar listesinin de geçersiz olduğunu, şirketin 2016/1-2 ve 3 nolu 11.01.2016 tarihli yönetim kurulu kararının ve 08.02.2016 tarihli kararlarının geçersiz olduğunu, ayrıca 15.02.2016 tarihli devre ilişkin yönetim kurulu kararının da gerçeği yansıtmadığını, genel kurulda şirketin faaliyet raporu, bilanço ve gelir tablolarının incelettirilmediğini, özel denetçi atanma talebinin reddedildiğini, yönetim kurulunun ibrasının geçerli olmadığını, ayrıca yönetim kurulu seçiminin de geçersiz olup, tereke temsilcisine ücret takdir edilmesinin yerinde bulunmadığını belirterek davalı şirketin 15.06.2016 tarihli genel kurulunda alınan tüm kararların iptaline, şirket organsız olduğundan yönetim kurulu teşekkül ettirilinceye kadar şirkete kayyum atanmasına ve TTK. 439. madde uyarınca şirkete özel denetçi tayin edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin bir aile şirketi olduğunu, şirket yönetim kurulu başkanı …nın 18.08.2015 tarihinde vefatı üzerine çocukları …, … ve …nın kaldığını ve murisin vasiyetname ile kızı olan davacıya %20, diğer iki kızına ise %40’ar oranında hisse düşecek şekilde mirasını taksim ettiğini, bunun üzerine davacının Bodrum Sulh Hukuk Mahkemesinde vasiyetnamenin iptali ve terekenin tespitine ilişkin davalar açtığını, terekeye tasfiye memuru atanınca vefat eden …nın hisselerini temsil etmek tereke yararına oy kullanmak ve şirket organlarında görev almak isteğinde bulunduğundan erken genel kurulun yapılmasına karar verildiğini ve dava konusu 15.06.2016 tarihli genel kurulun gerçekleştirildiğini, şirket sermayesinin 7.000.000,00 TL iken hamiline yazılı hisse senetlerinin yönetim kurulu üyesi … ve …ya diğer ortaklara teslim edilmek üzere teslim edildiğini, hamiline yazılı hisselerin ilgililerine teslim edildiğinin genel kurul tutanaklarından anlaşıldığı üzere davacı dahil tüm hissedarlara teslim edildiğinin sabit olduğunu, zira genel kurulda tüm hisse sahiplerinin hazır bulunduğunu, hisse senetlerini teslim alarak genel kurula iştirak eden davacının vefat eden babası …dan bu senetleri teslim almadığını ileri sürmesinin iyiniyete aykırı olduğunu, müvekkili şirketteki … hisselerine mahkeme kararıyla tereke temsilcisinin vaziyet ettiğini, tereke temsilcisinin mahkeme kararıyla temsil hakkını elinde bulundurdurduğu şirketin %50’sine yakın hisse senetlerini ibraz etmesine gerek olmadığını, yönetim kurulu üyeleri … ve …nın kendilerine ait hisseleri vaziyet eden kişiler olduğunu, dava konusu genel kurulda tüm hissedarların asaleten ya da vekaleten temsilinin gerçekleştirildiğini, dışarıda da hiçbir hisse kalmadığından genel kurula katılanların meşruiyetiyle ilgili bir sorun olmadığını, davacının hisse senetlerinin 600.000,00 TL’lik kısmının mükerrer bastırıldığı iddiasının gerçeklikle bir ilgisinin olmadığını, şirketin sermayesinin 600.000,00 TL arttırılıp 7.600.000,00 TL’ye çıkarıldığı ve ana sözleşmenin sermayeye ilişkin 5. maddesinin 25.06.2010 tarihli sicil gazetesinde ilan edilen genel kurul kararıyla sabit olduğunu, sermaye artışından kaynaklanan 1.844 TL’lik hissenin davacı adına davacıya basıldığını, hamiline olduğu ilan edilen 1.844 adet hissenin basımına ise 22.02.2016 tarihli yönetim kurulu kararıyla karar verildiğini, ortada mükerrer basılan bir hisse senedi olmadığını, …’nın kasasında çıkan hisse senetleriyle diğer ortaklara ait hisse senetleri ve sermaye artışıyla oluşan hisse senetlerinin toplamının zaten şirketin 7.600.000,00 TL tutarlı sermayesine denk geldiğini, genel kurul hazirun cetvelinde gösterilen temsilin şirket kayıtlarına uygun bulunduğunu, mükerrer basılan hisse senedi olmadığını, tüm pay sahiplerinin toplantıda asaleten ya da vekaleten hazır bulunduklarını, genel kurulda alınan tüm kararların yasaya ve ana sözleşmeye uygun olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, ” davalı şirketin dava konusu 15.06.2016 tarihli genel kurulunda şirket sermayesinin tamamen asaleten veya vekaleten sağlandığı, davacının 23.356 adet paya sahip olduğu, genel kurulda vekaleten temsil edildiği, iptal davası açılabilmesi için karara karşı olumsuz oy kullanmanın yeterli olmayıp ayrıca olumsuz oy kullanılmasına dayanak muhalefetin gerekçelerinin kararın oylanmasından sonra yazılı olarak sunulması veya sözle tutanağa geçirtilmesinin zorunlu olduğu, dava konusu genel kurulun 1 ve 6 nolu maddeleri dışında davacının muhalefet şerhini yazdırmadığı veya yazılı olarak muhalefetini divan başkanına ibraz etmediği, 7 nolu kararın oybirliği ile alındığı, bu karara karşı olumsuz oy dahi kullanılmadığı, davacının davasına dayanak teşkil eden 600.000,00 TL’lik sermaye karşılığında 600.000,00 adet hisse senedinin mükerrer basıldığı iddiasının gerçeği yansıtmadığı, şirket sermayesinin 7.000.000,00 TL’den 7.600.000,00 TL’ye çıkarıldığı, 15.06.2010 tarihli genel kurulda bu arttırımın yapıldığı, sicile tescil ve ilanının yapıldığı, davacının 7.600.000,00 TL şirket sermayesinde toplam 23.517 hisse sahibi olup arttırılan 600.000,00 TL tutarındaki sermayeye isabet eden 1.844 adet hissenin de 23.517 adet hissenin içinde olduğu, alınan kararların yasaya ve ana sözleşmeye aykırı olmadığı gibi dürüstlük kuralına aykırılık teşkil edecek herhangi bir yönde içermediği anlaşılmakla şirketin 15.06.2016 tarihli genel kurulunda alınan kararların iptali isteminin yerinde olmadığı, davacının şirkete kayyum tayini isteminin de yerinde görülmediği, zira şirketin organlarının mevcut olup kayyum tayini koşullarının oluşmadığı, bunun dışında özel denetçi tayini isteminde bulunulduğu anlaşılsa da, TTK. 439. maddesine göre, pay sahibinin genel kurulda özel denetçi isteminin reddedilmesi halinde mahkemeye başvurarak özel denetçi tayini isteminde bulunabilecek olan pay sahiplerinin şirketteki payının en az %10’a tekabül etmesi gerektiği oysa davacının şirketteki hissesinin %0,3’e tekabül edip yasada öngörülen %10’luk hisse sahibi olma koşulunun bulunmadığı açık olduğundan bu talebi de yerinde görülmemiş, davasının reddine , …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; 01.12.2015 tarihinde Tereke Mahkemesince davalı şirkete müzekkere gönderilerek müzekkerenin 4. ve 5. Maddelerinde şirkete ait hisse senetlerinin bastırılıp bastırılmadığı , bastırılmış ise teslim edilip edilmediği ve bunlara ilişkin bilgilerin istenmiş olup davalı şirketin Tereke Mahkemesinin müzekkeresine hemen cevap vermediğini, Tereke Mahkemesine müzekkere cevabı vermek yerine ivedilikle şirket tereke aleyhine ortaklık yapısını değiştirmeye yönelik işlemlere başladığını, 08.02.2016 tarihinde Davalı şirket Yönetim Kurulunun 2016/2 sayılı toplantısına Muris …’nın kızı ve Yönetim Kurulu Üyesi bulunan …’nın çağrılmadığını, …, oğlu … ve kızı … ile birlikte daha önce bastırılıp ihraç edilmiş bulunan şirket sermayesinin tamamını teşkil eden 7.600.00,00 TL ‘lik hamiline yazılı hisse senedinin 600.000,00 TL kısmının yeniden (mükerrer) basılmasına karar verdiklerini, bu hisse senetlerinin de hatalı hisse dağılımı çerçevesinde dağıtılmasına karar vererek, şirket ortaklık yapısına yapılacak itirazları engellemeye çalıştıklarını, 15.02.2016 tarihinde Davalı şirket Yönetim Kurulu tarafından mükerrer basımına karar verilen hisse senedine ilişkin tescil ve ilan yapılmadan 2016/03 sayılı karar ile güya … Kip hissesine düşen 1.844 adet hamiline yazılı hisse senedi …’ya devredilmiş gibi gösterildiğini, bu yolla davalı şirketin çoğunluğu dolaylı olarak … ve çocuklarında olacak şekilde devrin pay defterine işlenmesi kabul edilmiş bu karar ise tescil edilmeksizin ilan edilmiş olup tescilden önce çıkartılan pay senetlerinin geçersiz olduğu da açıkça TTK 486. Maddede belli edildiğini, butlan kamu düzenine ilişkin olduğundan butlanın tespiti talep edilmese bile davaya bakmakta olan hakim tarafından kamu düzeninin korunması bakımından resen yapılabildiğini, 03.03.2016 tarihli yazılı ile Davalı şirket tarafından TTK 391. Maddesi gereğince açıkça batıl olan işlemler yapıldıktan sonra Tereke Mahkemesine müzekkere cevabı 3 (üç) ay sonra ve yanıltıcı bilgilerle verildiğini, 01.06.2016 tarihinde davacının yasal mirasçısı olan terekeye el birliği ile mülkiyet geçerli olduğundan Tereke Mahkemesine tereke memurunun dava konusu genel kurul toplantısında yapamayacağı/muvafakatinin bulunmadığı hususlara ilişkin beyanda bulunulduğunu, tereke memurunca rızası hilafına kararlara iştirak edildiğini, tereke memurunun elbirliği ile mülkiyet kurallarını dikkate almadan tereke adına yapmış olduğu işlemlerin geçersiz olduğunu, 07.06.2016 tarihinde Tereke Mahkemesinde davalı şirkete ait 3.500.000 TL nominal bedelli hisse senedi bulunmasına karşın tereke memuruna sadece 520.881 TL nominal bedelli paylar için yetki verildiğini, dava konusu genel kurulda terekeye ait olduğu halde temsil edilmediği belli olan 2.979.119 TL nominal bedelli hisse senedi temsil edilmemiş olduğu da gözardı edildiğini, 11.11.2016 tarihli dilekçesi ile davalı şirket de 2.040 TL bugünkü nominal değerli hisse senedinin varlığını kabul ederek, son bastırılan hisse senetlerinin mükerrer olduğunu da tevilli olarak ikrar ettiğini, olaylar sırasında Tereke Mahkemesinin celse açmadığını, Tereke Mahkemesi hakiminin 4 defa değiştiğini, şirket tarafından mali tablolar ve faaliyet raporu davacının incelemesine sunulmadığını, itiraz üzerine toplantı sırasında verilen mali tabloları inceleme için süre talebinin de reddedildiğini, davacı Müteveffa …’nın yasal mirasçısı olup, TMK 599 gereğince müvekkil …’nın 18.08.2015 tarihinde vefatından itibaren miras payı oranında …’nın hisselerine sahip olduğunu, davacının doğrudan, dolaylı olarak, daha evvelden kendisine ait ve kendisine veraseten intikal eden hisseler ile TTK 439. maddesinde belirtilen nisabın üzerinde hisseye sahip olduğunu, mahkemece 1/10 luk hisse hesabı yapılır iken davacıya veraseten intikal eden hisselerin dahil edilmemiş olup tüm bu ve resen gözetilecek sebeplerle hukuka aykırı genel kurulun ve genel kurulda alınan kararların iptali gerektiğini, sonuç olarak; Genel Kurul toplantısında alınan kararların tümünün iptali, ortaklık yapısı tespit edilerek kayyumun yeniden Genel Kurul toplantısı yapması, davalı şirketin mal varlıklarının korunması ve yetkisiz devrinin engellenmesi için araç ve gayrimenkuller üzerine tedbir konulması, Davalı şirketin iyi yönetilmediği de dikkate alınarak TTK 439. maddesi gereğince özel denetçi tayin edilmesi, hukukun ve hakkaniyetin gereği olduğunu beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle: dosyada mübrez bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi 1-6 maddeleri dışında davacı tarafın gündemle ilgili her hangi bir olumsuz açıklaması olmadığını, genel kurul maddelerinin görüşülmesi sırasında olumsuz yönde açıklama yapılması ve olumsuz oy verilmesi muhalefet şerhi manasına gelmediğini, davanın açılmasına neden olan olayın davacıya müteveffa … tarafından mirasından diğer iki kardeşine %40ar pay verirken kendisine %20 pay verilmesinden kaynaklı olup davacı aile şirketleri aleyhine dava açarak ailenin diğer yarısını teşkil eden amcası ve yeğenlerini kendisine destek olmasını amaçlamakta olup davalı şirketin sermayesinin önceden 7.000.000,00 TL’si iken hamiline yazılı bu hisse ilmühaberleri yönetim kurulu üyesi … ve …ya diğer ortaklara tevdi edilmek üzere eşit olarak teslim edildiğini, eski TTKda pay senedi ve ilmühaber çıkartılmasının zorunlu olduğuna dair bir hüküm bulunmadığı gibi pay senedi bastırılır ise bunun tescili ve ilanı için de bir zorunluluk bulunmadığını, bu nedenle 7.000.000,00 TL.lik sermaye ile ilgili pay senetlerinin tescil ve ilan zorunluluğu olmadığını, keza 600.000,00 TL.lik sermaye artışı da eski TTK yürürlük zamanında yapılmış olup bu tarihte pay senedi bastırılması zorunluluğu olmadığını, 2011 yılında yürürlüğe giren yeni TTKda ilan ve tescil zorunluluğu getirildiğinden bu pay senetlerinin yeni TTKnın yürürlüğü zamanında bastırıldığı için bunlar zaten ilan ve tescil ettirildiğini, davacı tarafın “şirket yönetiminin şirketi fiilen yöneten …nın vefat etmesi sonucunda şirketi ele geçirmeye çalıştığını, davalı şirketin merhum …nın yasal mirasçısı olan yönetim kurulu üyelerinden …nın yokluğunda daha önce bastırılıp ihraç edilmiş olan 600.000,00 TL.lik hisse senetlerinin ortaya çıkmayacağı inancı ile hareket edildiği anlaşılmaktadır” yollu beyanının ileri tutar bir yanı olmadığını, Altı yüz bin TL tutarlı hisse senedinin basımına ise merhum …nın vefatından sonra yönetim kurulu 22.02.2016 tarihinde karar vermiş ve bu husus Ticaret Sicil gazetesinde de ilan edildiğini, takiben 600.000 TL lik hisse senedi … ve … ile çocuklarına hisseleri oranında dağıtılmak üzere bastırıldığını, buna göre davacıya ait olan 21.513 adet hisseye sermaye artışından kaynaklanan 1.844 hisse ilave edilerek davacının şirketteki hissesinin 23.357 ye tekabül ettiğini, davacı dahil bütün hissedarlara hissesi oranlarında hisse senetleri dağıtılmış olup davacıya ait hisse senedi ise şirketten halen alınmadığını, dolayısıyla hisselerin ne mevcudiyeti ne de aidiyetinde bir kuşku olmadığını, ortada mükerrer basılmış herhangi bir hisse senedi olmadığını, davacı tarafın tereke memurunun 520.881 TL lik hissesi üzerinden yetkilendirme istediği ve terekenin tamamını temsil etmediği itirazınında yersiz olduğunu, … A.Ş. nin % 84.16 oranındaki hisseleri, ½ oranında … ve … ailelerine ait olan … Holding tüzel kişisine ait olup … A.Ş.deki … Holding hisselerini ise … Holding tüzel kişisinin belirlediği vekil temsil ettiğini, dolayısıyla gerek …nın … A.Ş. deki şahsına ait hisseler gerekse …nın … Holdingteki hisselerinin tamamı … A.Ş.nin genel kurulunda temsil edildiğini, hamiline yazılı hisse senetlerinin tamamına yakınını temsil eden ortaklar genel kurula katılmış ve yönetim kurulunun bu şekilde seçildiğini dolayısıyla yönetim kurulu seçiminin geçersiz olduğu iddiasının da yersiz olduğunu, uzun yıllar davacının babası müteveffa … ile kardeşi … bütün aile şirketlerini olduğu gibi davaya konu şirketi de hiçbir çekişmeye konu etmeden uyumlu bir şekilde idare ettiklerini, davaya konu şirket aile şirketi olduğundan taraflar cüzi de olsa aile fertlerinin şahıslarına da hisse vermiş ve bu güne kadarki bütün genel kurullarda kararlar ortakların oybirliği ile alındığını, bu güne kadar olduğu gibi bundan sonra da şirketin, hak ve hukuka riayet edilerek idare edileceğinden kimsenin kuşkusu olmadığını, nitekim menfaatleri ortak olduğu halde vasiyete itiraz etmeyen davacının diğer kardeşleri alınan kararlara, pay defterine, hazirun cetveline itiraz etme gereği duymadığı gibi bizzat davacı da payının hazirun cetvelinde doğru olarak gösterildiğini beyan ettiğini ve istinaf talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, anonim şirket genel kurul kararların iptali, davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davaya konu genel kurul kararlarının butlanla malül olup olmadığı ya da kararların iptali sebebinin bulunup bulunmadığı noktasındadır. Davalı şirketin, 2014-2015 yılı olağan genel kurulu, davacının katılımı ile 15/06/2016 tarihinde yapılmıştır. Davacı tarafça, davalı şirketin 2014-2015 yılı olağan genel kurulunda alınan bir kısım kararların iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 445. Maddesinde, toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten kişilerin, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabileceği, düzenlenmiştir. TTK’nın 447. Maddesine göre de, genel kurulun, özellikle; (…) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,(…) kararlarının batıl olduğu hüküm altına alınmıştır. Davaya konu genel kurul kararlarında ise anılan madde kapsamında alınmış herhangi bir karar bulunmamaktadır. Bunun dışında başkaca bir butlan sebebinin bulunduğu da iddia ve ispat edilmiş değildir. Davacı taraf, iptal istemine konu genel kurul kararlarına muhalefetini bildirmiş ve eldeki davayı 21/05/2018 tarihinde üç aylık süre içerisinde açmıştır. Butlan istemi ise bir süreye bağlı değildir. Genel kurul kararlarının iptali davasına konu, … Ürünler Ticaret Anonim Şirketi’nin 15/06/2016 tarihinde yapılan 2014-2015 yılı olağan genel kurul toplantı tutanağının; 1. maddesinde, divan bakanlığına, oy toplama memurluğuna ve katipliğe seçim kararı davacının 23.357 olumsuz oyuna karşılık 7.555.130 olumlu oy ile oy çokluğu ile kabul edilmiştir. 2. maddesinde ise, umumi heyet başkanlık divanına genel kurul tutanağını hissedarlar adına imzalama yetkisi verilmesi davacının 23.357 olumsuz oyuna karşılık 7.555.130 olumlu oy ile oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Davacı taraf, şirkette hamiline yazılı hisse senetleri ihraç edildiği halde pay defterinin kapatılmayarak hazirun cetvelinin pay defterine göre hazırlanmasının ve hamiline yazılı hisse senetleri ibraz edilmeden toplantı yapılmasının hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Ayrıca, 2010-2011-2012-2013 yıllarına ilişkin genel kurul toplantı tutanaklarında sermayenini tamamına ilişkin hisse senetlerinin bastırılıp ihraç edildiği belirtilmesine rağmen daha sonra 600.000 paya ilişkin hisse senedi basılmasının mükerrer olduğu beyan edilmiştir. Dosyada mevcut hazirun cetveline göre, davalı şirketin sermayesi 7.600.000,00 TL’dir. Şirket sermayesi 7.000.000,00 iken 15/06/2010 tarihli genel kurul ile sermaye 600.000,00 TL arttırılarak 7.600.000,00 TL’ye yükseltilmiştir. 2010 yılına ilişkin genel kurul 23/06/2011 tarihinde, 2011-2012-2013 yıllarına ait genel kurul 19/06/2014 tarihinde arttırılan sermayeye göre yapılmıştır. 08/02/2016 tarih ve 2 sayılı yönetim kurulu kararı ile de, sermaye arttırımına konu 600.000 TL’ye ilişkin hisse senedi basımına karar verilmiş ve bu karar 25/02/2016 tarihinde ticaret siciline tescil edilmiştir. Davalı şirketin sermaye artışından önceki paylarına(7.000.000,00 TL) ilişkin hisse senetleri ortaklar muris … ve …’ya tutanak karşılığı teslim edilmiştir. Davacı, 2010 yılına ilişkin 23/06/2011 tarihli ve 2011-2012-2013 yıllarına ilişkin 19/06/2014 tarihli genel kurul toplantı tutanaklarında sermayenini tamamına ilişkin hisse senetlerinin bastırılıp ihraç edildiğinin belirtiltildiğini ancak kendisine hisse senetlerinin teslim edilmediğini beyan etmiş olup, esasen sermaye arttırımından önceki hisse senetlerinin tamamının muris … ve …’ya teslim edildiği, bu halde dahi diğer hissedarların genel kurullara hisse senedi sunmaksızın katıldıkları nazara alındığında, söz konusu genel kurullarına ilişkin hazirun cetvelinin de pay defterine göre hazırlandığı anlaşılmaktadır. Kendisine hisse senedi teslim edilmeyen paydaşların söz konusu genel kurullara katılmasına itiraz edildiğine ilişkin ise dosyada bir belge/kayıt ve iddiaya rastlanılmamıştır. Bu durumda, sermaye artırımına konu 600.000,00 TL paya ilişkin daha önce paydaşlara hisse senedi teslim edilmediği davacının da kabulünde olduğuna göre, sermaye arttırımına konu miktar yönünden 08/02/2016 tarih ve 2 sayılı yönetim kurulu kararı ile mükerrer olarak hisse senedi basımına karar verildiği iddiası kabul edilebilir nitelikte değildir. Kaldı ki, mükerrer basıldığı iddia olunan hisse senetlerinin şirketin sermeyesini aşan miktarda hissedarlık verdiği ya da paydaşların hisse miktarlarını değiştirdiği iddia edilmemiştir. Hal böyle olunca, şirket uygulaması ve genel kurula katılanların ortaklık sıfatına bir itiraz olmadığı, ayrıca davacının da elinde hisse senedi bulunmadığı nazara alındığında, dava konusu genel kurulun hazirun cetvelinin pay defterine göre hazırlanması bir yokluk-butlan-iptal sebebi olarak görülmemiştir. Buna göre de, muris …’nın önceki genel kurullarda olduğu gibi, pay defterine göre sahibi olduğu 520.881 adet pay yönünden oy haklarının, sulh hukuk mahkemesince verilen yetki ile tereke temsilcisi tarafından temsil edilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır.Bunun yanı sıra, …’nın vefatından sonra, yönetim kuruluna şirket yönetim kurulu üyelerince genel kurulun onayına sunulmak üzere …nın atandığını ancak bu atamanın genel kurulun onayına sunulmadığı ileri sürülmüş ise de, gerek yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmiş olmaları, gerekse …’nın tekrar genel kurul kararıyla yönetim kuruluna seçilmiş olması karşısında, bu iddia dinlenebilir değildir. Bu durumda, 08/02/2016 tarih ve 2 sayılı yönetim kurulu kararındaki … imzasının geçersiz olması ve buna bağlı olarak karar yeter sayısının sağlanamaması söz konusu değildir. Esasen hamiline yazılı hisse senedi çıkarıldığında, pay defterinin o andan itibaren kıymeti kalmaz. Ancak, şirketin hisse senetlerinin muris … ve … dışındaki ortaklara teslim edilmediği, hatta diğer ortakların paylarına ilişkin hisse senetlerinin bu iki ortağa teslim edildiği değerlendirildiğin de pay defterinin kıymetini yitirdiğinden bahsedilemez. Bu kapsamda şirket paylarının pay defterinde izlenmesi gerekir. Ayrıca, artırılan sermaye yönünden …’in … hissesini, hisse senedine bağlanmasına rağmen pay devir sözleşmesiyle devredilmesi, hisse senetlerinin de devredilmesi durumunda devrin geçerliliğini etkileyecek nitelikte değildir. Dolayısıyla iddia olunan bu hususlarda hazirun cetvelinin geçersizliğine neden olacak nitelikte değildir. Sonuç olarak, mahkemece, dava konusu genel kurulun 1 ve 2 nolu maddeleri yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.3. maddesinde, 2014-2015 yılı faaliyetine dair yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço ve gelir-gider hesapları ve murakıp raporları okunmuş, bu sırada davacı vekili, faaliyet raporları bilanço ve gelir tablolarının kendilerine tebliğ edilmediğini bu belgeleri inceleyemediklerini belirterek genel kurulun ertelenmesini talep etmiş, divan başkanınca tüm tebligatların yapıldığı ve ekinde istenen tüm belgelerin gönderildiği belirtilerek davacının hissesinin binde 3’e tekabül edip yasal %10 nispetindeki azınlık payını da oluşturmadığından genel kurulu erteleme talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekilinin şirketin 2015 yıl öncesi zarar ettiğini ve genel kuruldan özel denetçi tayin edilmesini talep etmiş, bu teklif gündeme alınarak oylamaya geçilmiş, 23.557 red oyuna karşılık, 7.555.130 kabul oyuyla hesapların ve faaliyet raporlarının kabulüne karar verilmiştir.Davacı taraf, genel kurul yapılacağına ilişkin davet mektubunun tebliğ edildiği halde gündem ile ilgili faaliyet raporu ve şirket mali tablolarının tebliğ edilmediğini, toplantı esnasında bir kısım belgeler verildikten sonra bu belgelerin incelenmesi için toplantının ertelenmesi talep edilmiş olmasına karşın, denetim haklarının kullandırılmadığını, diğer yandan şirketin en az son 7 yıldır zarar ettiği anlaşılmış olmakla birlikte bu zararların gerekçesinin açıklanmadığını, özel denetçi atanma talebinin reddedildiğini, bilgi alma ve inceleme hakkı kullandırılmadan genel kurul işlemleri tamamlanamayacağından genel kurul kararının iptali gerektiğini ileri sürmüştür. TTK’nın 420/1. Maddesine göre, finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular, sermayenin onda birine, halka açık şirketlerde yirmide birine sahip pay sahiplerinin istemi üzerine, genel kurulun bir karar almasına gerek olmaksızın, toplantı başkanının kararıyla bir ay sonraya bırakılır. Hazirun cetveline göre davacının şirketteki payı %10’un altında olup, genel kurulun ertelenmesini isteme hakkı bulunmamaktadır. Her ne kadar davacı taraf muris …’dan intikal edecek hisseler ile hissesinin %10 şartını sağlayacağını ileri sürmüş ise de, muris …’nın terekesi henüz paylaşılmamış olup elbirliği mülkiyeti esaslarına tabi olduğundan tüm mirasçıların(somut olayda tereke temsilcisinin) birlikte hareket etmesi gerekli olup, davacının tek başına tereke adına işlem tesis etmesi veya kendine isabet edecek hisseye göre işlem tesis edilmesi mümkün değildir. Bilirkişi raporundaki tespitlere göre, şirket 2014 yılı ve önceki 3 yılda zarar etmiş ancak 2015 yılında ise kâr etmiştir. Şirketin zarar etmiş olması tek başına finansal tablolara ilişkin alınan kararın iptali için yeterli değildir. Dava konusu genel kurul toplantısı ile ilgili davet yazısının iadeli taahhütlü olarak davacıya gönderildiği davacının da kabulündedir. Bu davet yazısında, şirketin finansal tabloları ve yönetim kurulu faaliyet raporlarının şirket merkezinde, belirtilen adreste pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulduğuna dair açıklama yer almaktadır. Davacı tarafça, finansal tabloların şirket merkezinde hazır edilmediği veya incelenmesine izin verilmediği de iddia edilmemiş olup, bu kapsamda bilgi alma ve inceleme haklarının kullandırılmadığı iddiası dinlenebilir değildir. Mahkemece, somut bir iddiaya dayanmayan finansal tabloların iptali istemi yerinde görülmeyerek dava konusu genel kurulun 3 nolu maddesi yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.4. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin 2014-2015 yılı çalışmalarından dolayı ibra edilmelerine davacının 23.357 olumsuz oyuna karşılık 7.519,935 olumlu oy ile oy çokluğuyla karar verilmiş ve kararda yönetim kurulu üyelerinin kendi oylamalarında oy kullanmadıkları belirtilmiştir.Davacı, … toplantıya iştirak etmediği halde … ile usulsüz devre konu hisselerin de kabul oyu yönünde kullanıldığını, diğer taraftan … yönetim kurulu üyesi olduğu halde yönetimde yer almayan … ve … Holding’e ait hisseleri vekaleten temsil ettiği için kendisinin ve diğer yönetim kurulu üyeterinin de ibrasında oy kullanamayacağını, …’nın Yönetim kuruluna ataması onaya sunulmadan, hakkında ibra kararının zaten alınamayacağını ileri sürerek ibraya genel kurul kararını iptalini istemiştir. TTK’nın 436/2. maddesinde, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişilerin, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamayacakları düzenlenmiştir. Davalı şirkete 7.578.487 payın temsil edildiği dava konusu genel kurul toplantısında 6.417.776 pay ile ortak olan … Holding A.Ş.’yi genel kurulda yönetim kurulu üyesi … temsil etmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin ibrası yönünden … kendine ait paylardan doğan oy hakkından yoksun olup, temsil edilen … Holding A.Ş.’nin herhangi bir oy yoksunluğu bulunmamaktadır. … Holding A.Ş.’nin oyları tek başına ibra kararı alınması için yeterli olduğundan, mahkemece, dava konusu genel kurulun 4 nolu maddesi yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.5. maddesinde, yönetim kurulu üye sayısının beş olarak tespitine 23.357 red oyuna karşılık, 7.555.130 kabul oyuyla karar verilmiş, yine aynı miktarlarla davacının talebinin reddine karar verilmiştir. Daha sonra …, …, … ve Av. … (tereke temsilcisi)’ün, davacının 23.357 red oyuna karşılık 7.555.130 kabul oyuyla yönetim kuruluna seçilmesine ve davacının önerisinin 23.357 kabul oyuna karşılık 7.555.130 red oyuyla reddine karar verilmiştir.Davacı, ihraç edilmiş hamiline yazılı hisse senetleri yok sayılarak toplanmış olan genel kurulda yapılan yönetim kurulu seçiminin de geçersiz olduğunu, şirket halihazırda organsız olduğunu, bu nedenle şirketin zarar görmemesi, yetkisiz temsil ve ilzam edilmemesi açısından, şirket ortaklarının ve 3. kişilerin zarara uğramasını engellemek bakımından şirkete kayyum atanması talebiyle söz konusu kararın iptali talep edilmiştir. Yukarıda, 1 ve 2 nolu kararlara ilişkin olarak yapılan açıklamalar burada da geçerli olmak üzere, genel kurul toplantısına katılanlar bakımından hisselerin aidiyeti konusunda bir ihtilaf da dosyaya yansımamış olup yönetim kurulunun seçilmesinde bir aykırılıp bulunmadığı gibi, bu durumda şirket organsız da bulunmadığından kayyım atanmasına gerek bulunmadığından mahkemece, dava konusu genel kurulun 5 nolu maddesi yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.6. maddesinde, şirkete hissedar olan yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilmemesine, tereke temsilcisi Av. …’e 2.000,00 TL huzur hakkı ödenmesine davacının 23.357 red oyuna karşılık 7.555.130 kabul oyuyla karar verilmiştir. Davacı, tereke temsilcisine zaten Sulh Hukuk Mahkemesince ücret takdir edildiğini, tereke temsilcisinin terekeden ücret aldığı halde şirketten aynı iş için ayrıca para almasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek söz konusu kararın iptalini istemiştir. TTK’nın 394/1. Maddesinde, yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşmeyle veya genel kurul kararıyla belirlenmiş olmak şartıyla huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kârdan pay ödenebileceği düzenlenmiştir.TTK’nın 408/2-b maddesine göre de, yönetim kurulu üyelerinin seçimi, süreleri, ücretleri ile huzur hakkı, ikramiye ve prim gibi haklarının belirlenmesi, ibraları hakkında karar verilmesi ve görevden alınmaları genel kurulun münhasır yetkilerindendir.Huzur hakkı, yöneticilerin, şirkete harcadıkları emek ve mesailerine karşılık, esas sözleşme veya genel kurul kararları ile ödenmesi kararlaştırılan paradır. Huzur hakkı her toplantı için ayrı ayrı belirlenebileceği gibi aylık olarak belirli bir ücret biçiminde de tespit edilebilir. Ücretin miktarı ise şirketin mali yapısı, şirketin bu yöndeki uygulaması, yönetim kurulunun bu iş için harcadığı emek ve mesai ile orantılı olmalıdır. Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Tereke temsilcisi, davaya konu genel kurul kararıyla ayrıca yönetim kuruluna seçilmiş olup, bu halde yönetim kuruluna dışarıdan seçilmiş yönetici konumundadır. Bu haliyle, ortak olan yöneticilere huzur hakkı verilmese de, dışarıdan seçilen yöneticiye huzur hakkı ödenmesine karar verilmesinde bir aykırılık bulunmamaktadır. Ayrıca, tereke temsilcisine ödenmesine karar verilen huzur hakkının, sulh hukuk mahkemesince takdir edilen ücret ile ilgisi ve bu haliyle mükerrerliği bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, mahkemece, dava konusu genel kurulun 6 nolu maddesi yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.Dava konusu genel kurulun 7 maddesi yönünden, dava dilekçesinde bir iddia bulunmadığı gibi bu karar oy birliğiyle alındığından davacının kararın iptalini istemeye hakkı bulunmamaktadır.Davacı tarafça ilk derece mahkemesinde özel denetçi tayini talep edilmiş olup, davanın reddine karar verilmiştir. Özel denetçi tayini istemine ilişkin olarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(HMK)’nun 440/1. maddesi, mahkeme, şirketi ve istem sahiplerini dinledikten sonra kararını verir, şeklindedir. Maddenin 2. fıkrası ise, mahkemenin istemi yerinde görürse, istem çerçevesinde inceleme konusunu belirleyerek bir veya birden fazla bağımsız uzmanı görevlendirir. Mahkemenin kararı kesindir, şeklinde düzenlenmiştir. Anılan madde bütün olarak değerlendirildiğinde özel denetçi tayini istemi hakkında mahkemenin vereceği karar kesindir. İlk derece mahkemesince, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi de sonuca etkili değildir.Her ne kadar İlk derece Mahkemesince özel denetçi tayini talebinin de içinde bulunduğu davanın reddine dair verilen kararına karşı bu kısım itibariyle istinaf yoluna başvurulmuş ise de; TTK’nın 440. Maddesine göre kesin olan bu karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamaz. İstinaf dilekçesinde davacı tarafından özel denetçi atanması talep edilmiş ise de, istinaf aşamasında bu konuda karar verilmesi mümkün değildir. HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023