Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1538 E. 2020/507 K. 29.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1538
KARAR NO: 2020/507
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/03/2020
NUMARASI: 2013/138 Esas – 2020/221 Karar
DAVA: Tazminat (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 29/12/2020
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin imal ettiği mallarda kullanılmak üzere, tedarikçi olan davalı şirketten satın aldığı kenar bantlarının ayıplı olduğunu, imalat aşamasında kalite kontrolde ve gelen şikayetler üzerine yapılan incelemede kenar bantlarında kabarmalar olduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine davalı şirkete Beyoğlu … Noterliği’nin 21/09/2012 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile malların sorunlu olduğu hususunda ayıp ihbarının ve gelen olumsuz cevap üzerine zararın karşılanmasına ve elde kalan malzemenin iade alınmasına yönelik hususların ihtarının yapıldığını; mallara ilişkin dava dışı başka tedarikçi tarafından davalı aleyhine Konya 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/378 Esas sayılı dosyasından açılan davada alınan ve yine müvekkili şirket tarafından İÜ Orman Fakültesi Dekanlığı’ndan konuda uzman heyetten yaptırılan bilirkişi incelemesinde alınan raporlarda malların ayıplı olduğunun tespit edildiğini, müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle 50.000 TL kazanç kaybı, 199.870 TL uğranılan zararlar, 121.574,33 TL elde kalan malların iade bedeli ve 200.000 TL manevi tazminat olmak üzere toplam şimdilik 571.444,33 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı şirket arasındaki ticari ilişki kapsamında taşınır satım sözleşmesine istinaden davacıya 2009-2010-2011 yılları muhtelif tarihlerde kenar bantlarının satışının yapıldığını, bugüne kadar satılan mallara ilişkin şikayet olmadığını, müvekkili tarafından yaptırılan incelemelerde mallarda ayıp tespit edilmediğini, mallardaki ayıbın varlığının davacı alıcı tarafça ispat edilmesi gerektiğini, ayrıca varsa ayıbın davacının kendi kusurundan kaynaklandığını; diğer yandan hukuki uyuşmazlığa uygulanacak olan hükümlerin tespiti açısından, ayıplı olduğu iddia edilen malların teslim anı değil, iddia edilen ayıpların ortaya çıktığı tarihin esas alınması gerektiği iddiasının yasaya aykırı olduğunu, dava konusu kenar bantlarının davacı alıcıya teslim tarihi itibariyle yürürlükte olan 6762 sayılı eski TTK’nın 25.maddesinde öngörülen 6 aylık zamanaşımı süresinin dava tarihi itibariyle dolduğunu, bu nedenle zamanaşımı def’iinde bulunduklarını; davacının, ayıba karşı tekeffülden doğan haklarını kullanması için yasal şart olan muayene ve ihbar yükümlülüğünü hak düşürücü süre içerisinde yerine getirmediğini ileri sürerek dilekçesinde bildirdiği diğer nedenlerle davanın reddini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Mahkemece, 28/06/2012 tarihinde davacıya teslim edildiği ve gizli ayıplı olduğu anlaşılan ticari satıma konu mallara ilişkin dilekçede ileri sürülen nedenlerle açılan dava, 6 aylık yasal zamanaşımı süresi geçtikten sona açıldığından ve davalı tarafça da yasal sürede zamanaşımı def’inde bulunulduğundan, davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; hem ağır kusurlu bulunan hem de malların ayıplı olduğunu bile bile satış yapan davalı tacirin zamanaşımı hükümlerinden faydalanmasına olanak bulunmadığını, satım sözleşmesi gereği mal teslimi 28.06.2012 tarihinde yapılmış olup, bu tarih öncesinde alınmış bulunan dava dışı 4 adet ayrı rapor ile davalı, ürünlerin ayıplı olduğunu öğrenmiş olup duruma vakıf olduğunu, alınan bütün bilirkişi raporları ürünlerin gizli ayıplı olduğu hususunda teknik görüş bildirdiği, ayıbın varlığı ve bu ayıbın ancak ağır kusur ile işlenebileceği konusunda tartışmalı bir husus kalmadığını, ağır kusuru ile hatalı üretim yapan davalı tacirin zamanaşımı hükümlerinden faydalanamayacağını, mahkemenin yalnızca ETTK 25. madde açısından değerlendirme yapmış olması hatalı olup genel hükümler gereğince tazminat hakkının da bulunduğunun gözden kaçırıldığını, manevi tazminat bakımından zamanaşımı nedeni ile red kararı verilmesine ilişkin bir gerekçeye yer verilmediği gibi bu konuda verilen kararın da yanlış olduğunu, manevi tazminat bakımından hükmedilen vekalet ücreti de yasaya aykırı hesaplandığını, bu nedenlerle kararının kaldırılarak, haklı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE: Dava, satım sözleşmesinin ayıplı ifası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın zaman aşımı nedeniyle reddine karar verilmiş,karara karşı davacı vekili istinaf yasa yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi aşamasında taraflar 09/12/2020 tarihli dilekçeleriyle sulh olduklarını beyan ederek sulh protokolüne göre karar verilmesini talep etmişlerdir. Taraflarca ibraz edilen 07/12/2020 tarihli sulh protokolünün ” Davalı Tasfiye Halinde … A.Ş davacı … A.Ş.’ye net 100.000,00 TL (yüzbin Türk Lirası) ödemeyi kabul ve taahhüt etmiş, Davalı Tasfiye Halinde … A.Ş söz konusu ödemeyi, işbu sulh sözleşmesinin mahkeme içi sulh sözleşmesine dönüştürülmesi sureti ile bu sözleşmeye göre verilecek mahkeme ilamının kesinleşmesini müteakip en geç 7 gün içerisinde, …’in … Bankası İBAN NO: … hesabına nakden yapmayı kabul ve taahhüt ettiği, tarafların yaptığı yargılama giderlerinin yapan tarafın üstünde kalacağı, tarafların birbirlerine karşı yargılama gideri ve ücreti vekalet konusunda herhangi bir hak ve alacak talebi bulunmadığı konusunda anlaştığı, İş bu sulh sözleşmesi nedeni ile doğacak olası harç ve vergilerin davalı tarafından karşılanacağı, 3. Taraflar; işbu sulh sözleşmesine göre verilecek mahkeme ilamı uyarınca yapılacak 100.000,00 TL ödeme neticesinde sulhe konu uyuşmazlığın tamamen çözülmüş olacağı ve tarafların birbirlerine karşı bu uyuşmazlığa dair- her ne nam altında olursa olsun- başkaca bir hak ve alacakları kalmayacağı konusunda anlaşıldığı, Taraflar işbu sulh sözleşmesinin mahkemeye sunulması sureti ile mahkeme içi sulh sözleşmesine dönüştürülmesini ve sözleşmeye göre karar verilmesi sureti ile sulh sözleşmesinin mahkeme kararı haline getirilmesini kabul ettiklerini gayri kabili rücu şekilde beyan ve taahhüt etmişlerdir.” şeklinde düzenlendiği anlaşılmıştır. 22/07/2020 tarihinde kabul edilip, 28/07/2020 tarihli 31199 nolu Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7251 sayılı yasanın 30. maddesiyle değişik HMK’nın 314. Maddesinde, “Sulh hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.Sulh hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa da, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya Bölge Adliye Mahkemesince sulh doğrultusunda ek karar…” denilmiştir. 7251 sayılı yasanın 63. maddesinde kanunun yayımı tarihinde yürürlüğe gireceği açıklanmıştır.6100 sayılı HMK nın 448. maddesinde de, bu kanun hükümlerinin tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhal uygulanacağı belirtilmiştir. HMK.315. Maddesinde de “Sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre, sulhe göre karar verilmesini istemezlerse karar verilmesine yer olmadığına karar verir..” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulup dosya inceleme için dairemize geldikten sonra taraf vekillerinin sulh protokolüne göre karar verilmesini talep ettikleri anlaşılmakla HMK.315. Maddesi ve 7251 sayılı yasayla değişik HMK.314. Maddesi uyarınca sulh doğrultusunda karar verilmesi gerekmiştir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasına ve sulh protokolü doğrultusunda aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE, istinaf incelemesine konu mahkeme kararının KALDIRILMASINA; 2- HMK 315. Maddesi uyarınca,Taraflar arasında akdedilen 07/02/2020 tarihli sulh protokolüne göre, Davalı Tasfiye Halinde …A.Ş’nin Davacı … A.Ş ye 100,000 TL ödemesine, 3-Davalı tarafından ödemenin mahkeme kararının kesinleşmesini müteakip en geç 7 gün içerisinde davacının … Bankası … İBAN Nolu hesabına yapılmasına, 4-Ödeme neticesinde uyuşmazlığın çözüleceği ve tarafların birbirine karşı bu uyuşmazlığa ilişkin her ne nam altında olursa olsun başkaca bir hak ve alacakları kalmayacağı, 5-Tarafların yargılama sırasında yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 6-İstinaf incelemesi yönünden harç ve yargılama masrafları; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, c-İstinaf yoluna başvuran davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, 9-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK ‘nın 361/1. maddesi uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesi’ne temyiz yasa yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi.29/12/2020