Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1536 E. 2021/859 K. 07.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1536
KARAR NO: 2021/859
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2019
NUMARASI: 2018/939 Esas – 2019/348 Karar
DAVA: Şirketin İhyası
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 07/07/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün Davalı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı dava dilekçesinde özetle; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında sicile kayıtlı iken resen terkin edilen … Ltd. Şti’nin uhdesinde bulunan ve tasfiye yapılmamış eserlerin bulunması sebebiyle şirketin ihyasını talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Ticaret Sicil Memurluğu’nun TTK’nun 32. Maddesi çerçevesinde işlem yaptığını, tescil konusundaki taleplerin ilgili yasanın kendilerine verdiği görev yetki alanında değerlendirilerek sonuca bağlandığını, yargı merci gibi hareket edemediklerini, yasal şartların oluşması halinde yapılan işlemler ile ilgili tescil kararının verildiğini, dava konusu olayda da Ticaret Sicil Memurluğu’nun 6102 sayılı TTK.’nun geçici 7. maddesi çerçevesinde işlem yapıldığını, tasfiye memuru tarafından tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının tasfiye memurunun sorumluluğunu gerektirdiğini, müvekkilinin davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, yasal hasım olduklarını savunarak müvekkili yönünden açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İlk derece Mahkemesince dava hakkında, “davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında sicile kayıtlı iken 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. Maddesiyle sicilden resen terkin edilen … Ltd. Şti’nin ihyasına,” karar verilmiştir. Bu karara karşı istinaf yoluna başvurulmaması nedeniyle karar 03/06/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Karar kesinleştikten sonra davacı 04/02/2020 tarihli dilekçesinde özetle; İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün … sicil numarasında sicile kayıtlı … Ltd. Şti’nin ihyasına ilişkin istemi sonucunda davanın kabulüne ilişkin mahkemece tesis edilen 2018/939 esas, 2019/348 karar sayılı 18/04/2019 tarihli hükmün infazının ticaret sicil müdürlüğünde ihya kararının ne amaçla verildiği açıklanmadığından bahisle icra edilemediğini, hükmün yeterince açık olmadığını ve uygulanmasında tereddüt hasıl olduğunu beyan ederek hükmün açıklanması yönünde bir karar verilmesini talep etmiştir.
EK KARAR: Davacının karardan sonraki talebi hakkında, mahkemece “Mahkememiz kararında şirketin belirli bir işleme hasren değil, ticaret sicil memurluğu tarafından gerekli tebliğlerin usulüne uygun yapılmamış olması nedeniyle oluşan kanaate istinaden tüzel kişiliğinin ticari hayatına devam edecek şekilde daimi olarak ihyasına karar verildiği, dolayısıyla davaya konu şirketin; sermaye ile ilgili işlemler dahil Türk Ticaret Kanunu ve sair mevzuatın düzenlediği tüm haklardan istifade edebileceği ve tüm yükümlülükleri de yerine getirilmesinin gerektiği, ticaret sicil memurluğunca sermaye işlemlerindeki eksikliğin ikmali için gerekli imkanın bu kapsamda tanınmasının ve dolayısıyla mahkememiz kararının bu şekilde yorumlanarak infazının gerektiği anlaşılmakla; hükmün bu şekilde açıklanmasına ve ayrıca karar tesisine yer olmadığına,” şeklinde karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı … Sicil Müdürlüğü vekili istinaf dilekçesinde özetle; sermayelerini arttırmadığı için münfesih hale gelen şirketlerin sermayelerini arttırmadıkları sürece sicil kaydının canlandırılmasının mümkün olmadığını, yargıtay kararlarına göre de sermaye arttırımı yükümlülüğünü yerine getirmemiş olan şirketlerin ancak ek tasfiye amacıyla ihya edilebileceklerini, Ticaret Sicil Müdürlüğünce resen terkin işleminin hukuka uygun olduğunu, gerekli tebligat ve ilam prosedürünün yerine getirildiğini, ilgili şirketin münfesih olma sebeplerini ortadan kaldıran işlemleri yerine getirdiğine dair belgeleri dosyaya sunmadığını, Ticaret Müdürlüğünce tesis edilen terkin işleminde hukuka aykırılık bulunmadığından davalının yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamayacağını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, ticaret sicilinden terkin edilen limited şirketin ihyası davasıdır. Mahkemece dava kabul edilerek şirketin ihyasına karar verilmiş ve bu karar 03/06/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Karar kesinleştikten sonra 04/02/2020 tarihinde davacı taraf Ticaret Sicil Müdürlüğünce hükmün infaz edilmediğini beyan ederek hükümle ilgili tavzih talebinde bulunmuş, bu talep hakkında ise mahkemece 26/02/2020 tarihli ek karar ile karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 305/1. maddesine göre, hüküm yeterince açık değilse veya icrasında tereddüt uyandırıyor yahut birbirine aykırı fıkralar içeriyorsa, icrası tamamlanıncaya kadar taraflardan her biri hükmün açıklanmasını veya tereddüt ya da aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Buna karşın maddenin 2. Fıkrasında ise, hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve yüklenen borçların, tavzih yolu ile sınırlandırılamayacağı, genişletilemeyeceği ve değiştirilemeyeceği düzenlenmiştir. Tavzih istemine konu nihai kararda, tavzih için Kanunun aradığı yeterince açık olmama veya icrasında tereddüt uyandırma yahut birbirine aykırı fıkralar içerme gibi koşulların hiçbiri mevcut değildir. Kaldı ki, ek karara ilişkin ileri sürülen istinaf sebepleri hüküm fıkrasında taraflara tanınan hakların ve yüklenen borçların, sınırlandırılması, genişletilmesi ve değiştirilmesine sebep olacak nitelikte olup, bu ise anılan yasal düzenlemeler karşısında mümkün değildir. Davalı tarafça her ne kadar ek karara karşı istinaf yoluna başvurulmuş ise de, istinaf dilekçesinin içeriği ve talep sonucuna göre, istinaf istemi taraflarca kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşen nihai karara ilişkin olup, hükmün tavzihine ilişkin bir talep de içermemektedir. Bu halde sonuç olarak davacı tarafın tavzih talebi hakkında verilen ve nihai kararın hüküm fıkrasında herhangi bir değişikliğe yol açmayan, mahkemenin karar verilmesine yer olmadığına dair ek kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-İstinaf karar harcı davalı tarafından peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davalı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 07/07/2021