Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/1534 E. 2023/899 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/1534
KARAR NO: 2023/899
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/06/2018
NUMARASI: 2015/849 Esas – 2018/619 Karar
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 28/09/2023
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasında bir kısım gıda maddelerinin alım satım konusunda satım sözleşmesi uyarınca anlaştıklarını iş bu ticari ilişkinin 2010 yılına kadar devam ettiğini, davalının müvekkilinden almış bulunduğu gıda maddelerinin bir kısmının bedellerini ödediğini bakiye 12.404,00 TL tutarındaki miktarı ödemediğini, iş bu bakiyenin ödenmesi yönünde İstanbul … İcra müdürlüğünün … sayılı dosyası ile icra takibe başladıklarını davalının icra takibine yapmış olduğu itirazla takibin durduğunu, davalının borca itirazında haksız ve kötü niyetli olduğunu haksız ve kötü niyetli icra takibin iptaline kaldığı yerden devamı ile birlikte her türlü talep hakları saklı kalmak ve %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalı yan üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin 25/12/2015 tarihinde dosyadan haberdar olduklarını süresi içerisinde dilekçe sunduklarını,davacı tarafından açılan davanın haksız olduğunu, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesinin bulunmadığını, davacının cari hesaba dayalı olarak yaptıkları takibin geçersiz olduğunu, müvekkili ile davacının uzun yıllardır ticaret yaptıklarını davacıdan ürün ve hizmet aldıklarını alınan hizmet ve ürün bedellerinin ödendiğini, davacının tahakkuk ettirerek kendi defterlerine alacak kaydettiği faturaların müvekkilinin kayıtlarında olmadığını, davacının fiktif faturalar kesmek ve sadece kendi kayıtlarına almak sureti ile müvekkilini borçlu hale getirdiğini, müvekkilinin bedeli ödenmemiş hiç bir faturasının bulunmadığını, müvekkilinin defterlerinin incelenmesi sureti ile durumun ortaya çıkacağını, davacının cari hesaptan kaynaklanan alacak miktarı yönünde müvekkiline hiçbir bildirimde bulunmaksızın kendi kayıtlarındaki cari hesap bakiyesi üzerinden takibe geçtiklerini, yapılan takibin haksız ve yersiz olduğunu, davanın haksız ve kötü niyetli olması nedeni ile reddi gerektiğini, davacı tarafın takip miktarının %20 aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminat ödemesine yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:İstinaf incelemesine konu kararı veren ilk derece Mahkemesince eldeki dava hakkında yapılan yargılama sonunda, “Somut olayda hukuki ihtilaf davacının davalıdan takip tarihi itibari ile alacaklı olup olmadığı noktasındadır. Davalı kayıtları mahkememiz nezdinde muhasip incelemesine tabi tutulmuş; alınan raporda davalı defterlerinde takibe konu edilen cari hesabı oluşturan faturaların bulunmadığı , diğer tüm faturaların kayıtlı olduğu ve ödenmiş olduğu anlaşılmıştır. Davacı kayıtları ise talimat yolu ile incelenmiş olup, davacı kendi kayıtlarında ise 12.204,00 TL alacaklı durumdadır. Davacı yana ilgili faturaları ve irsaliyeleri sunmak üzere mehil verilmiş ancak davacı yan bu faturaların irsaliyelerini sunmamış ve davalıya tebliğine ilişkin de belge sunmamıştır. Salt fatura düzenlenmesi alacağın varlığını kanıtlamayacağından fatura içeriği malın tesliminin de kanıtlanması zorunludur. Özellikle de böyle taraf kayıtlarının örtüşmediği durumlarda daha önemlidir. Davacı yan bu konuda yani mal teslimi ve fatura tebliği konusunda belge bilgi sunamamış olmakla davanın kanıtlanamadığının kabulü zorunlu görülmüştür. Davacının kendi kayıtları ve ticari ilişkinin varlığı nedeni ile takip haksız ise de kötüniyitli sayılmayacağından davalı yanın kötüniyet tazminatı talebinin de reddine, …” karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Taraflar arasında alım satımı konusunda anlaşma sağlanmış ve söz konusu satım sözleşmesi uyarınca taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2010 yılından 2015 yılına kadar devam etmiş olup davalı-borçlu şirketin ilgili dönem içerisinde davacı şirketten muhtelif defalar gıda maddesi satın almış ve satın alınan mallar davalıya teslim edilerek irsaliyeli fatura düzenlendiğini, davalı-borçlunun satın ve teslim almış olduğu mallara ilişkin olarak bir kısım ödemeler yapmışa da bakiye 12.204,00-TL bakiye borcunu ödemediğini, davacının defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde tanzim edilen bilirkişi raporunun sonuç kısmında “…Davacı şirketin 2010-2015 yıllarına ait yasal defterlerinin incelenmesi sonucu ; Davalı adına tanzim ettiği faturalar toplamının 183.330,78-TL olduğu, aynı dönemde 171.1216,78-TL’nin tahsil edildiğinin kayda geçtiği, böylece takip tarihi itibariyle 12.204,00-TL alacaklı olduğunun kayıtlarda bulunduğu tespit edilmiştir….” denildiğini, HMK 222/2, “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.” hükmünü haiz olup bu anlamda davacının bilirkişice incelenen ticari defterlerinde HMK 222/2’ye aykırılığa rastlanmadığını, zira defterlerin eksiksiz ve usuli olduğunu, açılış ve kapanış onaylarının yapıldığını, defter kayıtları ile dava dilekçesi eklerinde sunulan faturaların birbirlerini doğruladığını, davacının HMK 222/2’ye aykırılık teşkil etmeyen defterlerine karşı davalı-borçlu tarafından yalnızca kendi defterlerinde davaya-takibe esas kayıtların yer almadığından bahisle savunma yapıldığını, dava dilekçesi ekinde sunulan cari hesap ekstresinin, TTK bağlamında bir sözleşmeden ziyade davacının, teslim etmiş olmasına rağmen bedellerini tahsil edemediği malların değerini gösteren bir belge olduğunu, davalının ticari defterleri üzerinde yapılan incelemeye esas bilirkişi raporunda her ne kadar Kasım 2014 tarihinden sonra davalı defterlerinde davacı şirkete ait herhangi bir kayıt bulunmadığı belirtilmişse de söz konusu raporda da belirtildiği üzere davalının, davaya konu alacağa ilişkin düzenlenen ve kayıtlarına alınmayan faturalara kadar da herhangi bir teslim belgesi imzalamamış ancak fatura münderecatına da herhangi bir itirazda bulunmamış olup yine dava dilekçesinde tanık deliline dayanılmasına karşın teslime ilişkin Mahkemece tanık deliline dayanılmadığını, teslim hususunun her türlü delille ispatı hususu göz ardı edilerek hüküm tesis edilmiş olması usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, gerek sipariş e-postalarından gerekse dinlenecek tanık beyanlarından da anlaşılacağı üzere davacı şirketin tüm edimlerini eksiksiz yerine getirmiş olmasına karşın alacağına kavuşamadığını beyanla, ilk derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE:Dava, ticari satım sözleşmesine dayalı cari(açık) hesaptan kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, cari hesabı oluşturan fatura ve işlemlere ilişkin olarak mal tesliminin yapılıp yapılmadığı noktasındadır. Davacı takip alacaklısı tarafından, davalı takip borçlusu hakkında, İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı takip dosyasında, “cari hesap alacağı” sebebine dayalı olarak 12.204,00 TL asıl alacağın tahsili istemiyle 03/06/2015 tarihli takip talebi ile ilamsız icra takibi başlatılmış, itiraz üzerine takip durmuştur. Davacı tarafça, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu(İİK)’nun 67. maddesi uyarınca itirazın iptaline karar verilmesi istemiyle eldeki dava açılmıştır. Mahkemece uyuşmazlığın çözümü için tarafların ticari defterlerinin incelenmesine karar verilmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu(HMK)’nun 222/2,3. Maddesine göre, Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. Ayrıca usulüne uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz. Bilirkişi aracılığıyla incelenen davacı ticari defterlerine göre, takip tarihi itibariyle davalıdan 12.204,00 TL alacaklı durumdadır. Davalı ticari defterlerine göre ise, bakiye 0(sıfır) görünmektedir. Taraf ticari defterlerindeki mutabakatsızlık, 17/11/2014 tarihinden sonra davacı tarafından tanzim edilen faturaların davalı ticari defterlerinde kayıtlı olmamasından kaynaklanmaktadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nun 64/2. Maddesine göre , Tacir, işletmesiyle ilgili olarak gönderilmiş bulunan her türlü belgenin, fotokopi, karbonlu kopya, mikrofiş, bilgisayar kaydı veya benzer şekildeki bir kopyasını, yazılı, görsel veya elektronik ortamda saklamakla yükümlüdür. Madde gerekçesinde tacirin bu yükümlülüğü belgeleme ve kaydın belgeye(evrak-ı müsbiteye) dayanması(belge yoksa kayıtta yoktur) ilkesine dayandırılmıştır. Davada ispat külfeti faturalar nedeniyle alacaklı olduğunu iddia eden davacı üzerindedir. Davacının cari hesabı oluşturan faturalara konu malları davalıya teslim ettiğini usulüne uygun delillerle ispatlaması gerekir. Alacağın dayanağına ilişkin fatura/cari hesap sunulmuş ise de teslimine ilişkin dosyada herhangi bir belge mevcut değildir. Davacının ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmuş olması yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerekir. Davacının ticari defterlerinde kayıtlı olan faturaların dayanağının da usulüne uygun olduğunun ispatlanması gerekli olup, fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olması tek başına davacının iddialarını ispata elverişli değildir. Davacının ticari kayıtlarında 17/11/2014 tarihinden sonra davalının 12.204,00 TL borçlandırıldığı işlemin, davalının ticari defterinde karşılığı bulunmadığından ve bu miktara ilişkin TTK’nın 64/2. Maddesinde düzenlenen ilkeye uygun bir belge de sunulmadığından davacının ticari kayıtlarına itibar etme olanağı yoktur. Bu nedenle davacının ticari defterlerinin lehe delil niteliği bulunmamaktadır. Davacı taraf tanık deliline de dayanmış ve bunu istinaf sebebi yapmıştır. HMK’nın 200/1. Maddesine göre, bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Maddenin ikinci fıkrasına göre ise, senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir. Davacının alacak hakkının doğabilmesi için malın teslim edilmesi şarttır. Dolayısıyla anılan yasal düzenlemeye göre teslim iddiasının ispatı için kural olarak tanık dinlenemez. Davacı tanıklarının dinlenmesine davalının açıkça muvafakat ettiğine ilişkin bir kayda da dosyada rastlanılmamıştır. Bu nedenle davacının iddialarının tanıkla ispatı mümkün olmayıp yazılı delille ispatlanması gerekir. Dosya kapsamında cari hesabı oluşturan faturalara konu malın davalıya teslim edildiğine ilişkin davalıyı bağlayacak yazılı bir belge bulunmamaktadır. Davacı taraflar arasında sevk irsaliyesi düzenlenmemesinin teamül haline geldiğini iddia etmiş ise de, bu durumda dahi mal tesliminin ispatlanması gerekir. Bu haliyle davacı taraf alacağını ispatlayamamış olup ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir HMK’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı tarafından başvuru sırasında istinaf karar harcı peşin olarak yatırıldığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362(1)a maddesi uyarınca kesin olarak oy birliğiyle karar verildi. 28/09/2023