Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 43. Hukuk Dairesi 2020/153 E. 2021/278 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
43. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/153
KARAR NO: 2021/278
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/05/2018
NUMARASI: 2016/80 Esas – 2018/512 Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
İSTİNAF KARAR TARİHİ: 11/03/2021
Taraflar arasında görülen dava neticesinde ilk derece mahkemesince verilen hükmün davacı vekilince istinaf edilmesi üzerine düzenlenen rapor ve dosya kapsamı incelenip gereği görüşülüp düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı …’nün 05/12/2011 – 20/02/2014 tarihleri arasında davacı müvekkil şirkette Satış yöneticisi olarak çalıştığını, davalının müvekkili şirketten istifa ettikten hemen sonra 12/06/2014 tarihinde müvekkili şirket ile aynı konuda iştigal eden … Ltd. Şti’yi kurduğunu, müvekkil şirketin iştigal konusunun bilgi teknolojileri olduğunu, davalının … satışı ve pazarlamasının yöneticisi olduğunu, bu nedenle bir çok şirkette davacı adına irtibat halinde bulunduğunu ve satışlar yaptığını, davalı müvekkil şirketin satış yöneticisi olması nedeniyle hizmet ve ürün çalışmalarını … ile e-mail yolu ve toplantılar yaparak gerçekleştirdiğini, 22/01/2013 tarihinde davacı şirket tarafından …’ya yönlendirilen davalı …’nün bu projeyi tamamladıktan sonra danışmanlık konusunda 06/12/2013 tarihinde … yetkililerine mail göndererek müvekkil şirket adına teklifte bulunduğunu, bu teklifin kasten sonuçsuz bırakıldığını ve sonra davalı şirketten istifa ederek ayrıldığını, daha sonra … Ltd ile iletişime girdiğini … çalışanı …’nin davacıya gönderdiği 01/04/2015 tarihli e mail ile öğrendiklerini, davalının müvekkilinin fiyatlarını bilmesinden kaynaklı daha uygun tekliflerde bulunduğunu, iki tarafın da bunan menfaat sağladığını, … şirketinin, davacı müvekkil şirketin Mart 2013 ten beri müşterisi olduğunu, proje bazımda destek ve danışmanlık çalışmaları devam ederken, 2015 Şubak ayından itibaren ilişkilerini sonlandırdıkları ve …’nün internet sayfasında “müşterilerimiz” kısmında yer aldığını 18/01/2016 tarihinde yapılan incelemelerde tespit edildiğini, … şirketinin de davacı şirketin müşterisi olduğunu, 18/01/2016 günü davalının internet sitesi incelendiğinde bu şirketin de davalının müşterileri arasına yeni dahil edildiğinin tespit edildiğini, davalı …’nün müvekkil şirketin müşterileri ile yaptığı anlaşmalar sonucunda müvekkil şirketin müşterilerini ayartması sonucu davacı şirketi hem maddi hem de manevi olarak zarara uğrattığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00TL maddi zarar ve 25.000,00TL manevi zararın davalıdan alınarak davacıya verilmesi ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: davacı şirkette Aralık 2011-Şubat 2014 tarihleri arasında satış yöneticiliği pozisyonunda çalıştığını, müşterilere teklif verdiğini, proje sattığını ve projelerin kapsamını belirlediğini, ancak davacının kendisine prim ve diğer haklarla ilgili sözlerini tutmadığını, şahsına karşı saygısızlık edildiğinden işten ayrıldığını, 12/06/2014 tarihinde … Tic.Ltd.Şti şirketini kurduğunu, mesleği gereği olarak “… danışmanlığı” yaptığını, … Türkiye adına yapılan 18.000,00USD tutarındaki anlaşmanın … lisansları için olduğunu, bu anlaşmanın danışmanlık hizmeti için olmadığını, …’un kendi lisanslarını herhangi bir iş ortağı üzerinden satabildiğini, davacı şirkette çalıştığı dönemde … Türkiye’nin … Lisans anlaşması yapıldığını, danışmanlık tekliflerinin ise çabalarına rağmen reddedildiğini, … şirketine ilişkin müşteriyi ayartmak, gizli bilgileri ifşa etmek, dürüstlük ilkelerini ihlal etmek gibi suçlamaların asılsız olduğunu, … ve … gibi davacının diğer müşterilerini de kendi şirketine yönlendirdiğine ilişkin iddiaların asılsız olduğunu, davacının İnspark şirketinin çalışmasından memnun kalmadıklarını, bu nedenle alternatif arayışına girdiklerini ve tavsiye üzerine kendisine ulaştıklarını, mesleğinin “… danışmanlığı hizmeti” olduğunu, bu hizmeti verme yetkisini doğrudan … şirketinden aldığını, burada davacı şirketinin ürünlerinin kullanılmasının söz konusu olmadığını, ayrıca söz konusu müşterilere ulaşmak için davacının bilgilerine ihtiyaç duyulmadığını, bu şirketlere internet Web sayfaları üzerinden kolaylıkla ulaşılabildiğini, davacının daha önce danışmanlık hizmeti sağladığı müşteri şirketlerin, davacı şirketten ayrıldıktan en az 17 ay sonra kendisi ile irtibata geçtiklerini, bununla birlikte Borçlar Kanunu 349.maddesi uyarınca yer ve işin türü bakımından sınırlandırılmış olmadıkça rekabet yasağının geçerli olmayacağını, sınırlandırmaların işin ve hatta işçinin niteliğine göre belirlenmesi gerektiğini, müvekkilinin tek mesleği olan … danışmanlığının çok spesifik ve çalışma alanının sınırlı olduğunu, başka bir görevde çalışma ihtimali olmadığını, aksi durumun kabulü halinde hiç çalışmaması ve yıllarca işsiz kalmasının gerekeceğini, bunun ekonomik mahvına sebep olacağını, davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu belirterek davanın reddini savunmuş, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: İstinaf incelemesine konu İlk Derece Mahkemesince dava hakkında, ” taraflar arasında imzalanan çalışan sözleşmesinin 12 maddesinde de rekabet yasağına aykırı davranış nedeniyle davalı aleyhine herhangi bir cezai şart düzenlenmediği gibi davacının davalının rekabet etmeme yasağına aykırı davranışı nedeniyle tazminat talebi bulunmadığı, Dava haksız rekabet nedeniyle uğranıldığı iddia olan zarara ilişkin olup, bu davalarda, haksız rekabetin özel hallerini düzenleyen TTK 55 maddesindeki hallere girmeyen fiiller haksız rekabete ilişkin genel nitelikteki TTK 54.Maddesi kapsamında değerlendirileceği, TTK 54 maddesi uyarınca haksız rekabetten söz edilebilmesi için ticari nitelik taşıyan dürüstlük kuralına aykırı bir davranış veya uygulamanın neticesinde rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkilerin, etkilenmesi müşteri çevresine ilişkin ihlalin söz konusu olabilmesi için, dürüstlük kuralına aykırı şekilde başkalarının müşteriler ile temasa geçilerek müşterilerin ayartılması ve yönlendirmesi ile müşterilerin yapılan sözleşmeye aykırı davranması ve bu nedenle bir zararın doğması gerektiği, Davalının 6.12.2011 tarihinde davacı şirkette satış yönetimi meslek elemanı olarak işe başladığı, 20.02.2014 tarihinde işten istifa ederek ayrıldığı, davalının kurucusu, tek ortağı ve münferiden imzaya yetkili temsilcisi olduğu davacı şirket ile sektörü ve faaliyet konuları aynı dava dışı … Limited Şirketi’nin 12.06.2014 tarihinde kurduğu, 2014 yılında davacının müşterileri olan … Limited Şirketi, … ve … şirketlerine herhangi bir mal veya hizmet satışının bulunmadığı, 2015 yılında mal veya hizmet satışının yapıldığı, 2016 yılında ise sadece … şirketine mal ve hizmet satışı yapıldığı, davacı şirketin karlılık oranının 2012 yılında % 12.60, 2013 yılında % 20.52, 2014 yılında ise % 5.2 , 2015 % 2.41 ,2016 yılında ise %24,28 olduğu,Davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra davacı ile aynı konuda faaliyet gösteren şirket kurması, aynı iş kolunda farklı işyerinde faaliyet gösteren işyerlerinin aynı müşteri çevresine hitap etmesinin kaçınılmaz olması nedeniyle davalının davacının müşterilerinin iletişim bilgilerine sahip olması, bunları kullanması ve müşteriye teklif götürmesi Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları uyarınca müşteri çevresinin ticari sır kapsamında olmadığı hususu da nazara alındığında tek başına haksız rekabet niteliğinde olmadığı, aksi düşüncenin kabulü halinde kişinin o iş kolunda faaliyet göstermesinin ekonomik faaliyette bulunma ve çalışma özgürlüğü ilkeleriyle bağdaşmayacak şekilde engellenmesi sonucunu doğuracağı, müşteri ile temasa geçilerek daha iyi şartlarda sözleşme yapılacağının söylenmesinin tek başına yöneltme fiilinin varlığını göstermeyeceği, davalının davacının müşteri fiyat politikasını bilmesi sebebiyle müşterilerine daha uygun teklifler götürerek rekabette haksız bir avantaj sağlayabileceği düşünülse de dosya kapsamındaki delillerle davacı şirket 3 müşterisinin davalının dürüstlük kuralına aykırı davranışlarıyla ayartılması ve yönlendirilmesiyle kendisinden ayrıldığı, sözleşme yapmadığı ve mevcut sözleşmelere de aykırı davranarak davalın tek ortağı olduğu dava dışı … Limited Şirketi ile sözleşme yaptığı hususunu ispatlayamadığı bu nedenle Haksız Rekabet’in TTK da düzenlenen yasal koşulları oluşmadığı” gerekçesi ile Haksız Rekabet nedeniyle talep edilen maddi ve manevi zararın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; bilirkişinin rekabet yasağı sözleşmesine ilişkin yaptığı değerlendirmelerin eksik incelemeye dayalı olduğunu, bu eksikliğin mahkeme tarafından tamamlattırılmadığını, kararın kaldırılarak yeniden yargılanma yapılması gerektiğini, Eksik olduğu belirtilen sözleşme sayfasının taraflara tamamlatılarak incelemenin yeniden yapılması gerektiğini, sadece “Haksız rekabet fiillerine” ilişkin değerlendirmelerde bulunan bilirkişi heyeti raporunun eksik ve yetersiz olduğunun anlaşıldığını, rekabet yasağı olgusu taraf iradelerine bir şekilde yansımışsa o alanda haksız rekabet yapılamayacağı, davalının rekabet yasağına aykırı davrandığı gibi, dürüstlük kuralını ve bozulmamış rekabetin sağlanması kurallarına da aykırı davranarak haksız rekabet oluşturduğunu, sözleşmesinin 12. maddesine bakıldığında; rekabet yasağı hükmünün işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye atılmamasına önem verilerek düzenlendiğini, davalının Şirket’in müşterisi durumunda bulunanlar ile iş ilişkisi kurmak istemesi halinde şirkete yazılı bildirimde bulunması ve şirketten onay alması gerektiğini, bu gerekliliklere davalının uymadığını, davalının çalışma sözleşmesinin 12. maddesi olan rekabet hükmüne aykırı davrandığını, davalının iş sözleşmesi devam ederken işverenin müşterilerini tanımış olduğu, iş sırlarını öğrenmiş olduğu gerek iş tanımından gerekse dosya kapsamında bulunan mail çıktıları ve davalıya ait 01.06.2016 günlü dilekçe kapsamındaki ilgili tüm belgeler ve anlatımların çok belirgin olduğunu, iş sözleşmesi sona erdikten sonra belirli bir faaliyet alanında, belli bir iş tanımında ve belli bir zaman dilimi içerisinde işverenle rekabet teşkil edecek herhangi bir faaliyette bulunmaması gerektiğini, bu suretle işverenin haklı menfaatlerinin korunması amaç edinilmiş olduğu halde; davalı taraflar arasındaki işbu rekabet hükmüne aykırı davrandığını, Bilirkişi kurulu, sözleşmenin 3. sayfasının olmadığı gerekçesi ile; ve fakat ihtarnamede açıkça yazılı olan 12. maddeyi görmezden gelerek bu konuda hiç bir değerlendirme yapmadığını, bilirkişi kurulunun davacı ile davalının nace kodlarının birebir aynı olduğunu, dolayısıyla tarafların aynı sektörde faaliyette bulunduklarını kesin olarak ortaya koyduğunu, davalı …’nün; işten kendi isteği ile ayrıldığı (istifa) da göz önüne alındığında; yeni bir şirket kurma amacı olduğunu, davalının 2014 yılında kurduğu şirketin faaliyete geçmesi ile haksız rekabetin başladığını ve davacının 2014 ve devamı 2015 yılında karlılık oranın düştüğünü, davacıya ait dört müşterinin de (ve bilirkişi incelemesinde vakıf oldukları 3 şirket daha) davalının kurduğu şirket ile çalışması sadece bir tesadüf olarak görülemeyeceğini, davamızda haksız rekabet koşulları oluşmuş ve davacı davalının kötüniyetli ve dürüstlük kuralına aykırı, bozulmuş haksız rekabet sonucunda zarara uğramış ve bu zararını ticari defterlerine yansıyan resmi kayıtları ile ispatlamış, 2014 ve 2015 de %80 de kar kaybına uğradığının kanıtlandığını, 2014 yılı hesaplarının 2015 ‘e yansıdığını, Bilirkişilerin bu gerçeği de gözardı ederek yanlış bilgilendirme yaptığını, Bu nedenle 2014 de zaten davalının faaliyetleri yeni başladığından sonuçları 2015 yılına yansıdığını, Ayrıca dava dışı şirketlerin önce yapmış oldukları sözleşmelerinde süresi bitmediğinden davalı ile ancak 2015 yılındaki hesaplar karşılaştırışıp incelendiğinde haksız rekabetin sonuçları ve etkilerinin anlaşılacağını, Kar kaybının bu derece düşmesinin davalının haksız rekabeti sonucu olduğunu, Mahkemenin bu rakamsal gerçekleri dahi değerlendiremediğini, akademisyenlerden kurulu bir bilirkişi heyetinden rapor alınmak sureti ile davada tarafların hakları gözetilerek tüm belgelerin incelenmiş olduğu bir raporun düzenlenmesini, alışma sözleşmesinde rekabet hükmünü kabul eden davalının haksız rekabet içine giremeyeceğini, bu hususları istinaf ederek, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
GEREKÇE: Dava, haksız rekabet iddiasına dayalı maddi ve manevi tazminat davasıdır. İstinafa gelen uyuşmazlık temelde, davalının iddia olunan eyleminin haksız rekabet oluşturup oluşturmadığı noktasındadır. Davalı 05/12/2011 tarihli iş sözleşmesine istinaden 06/12/2011-20/02/2014 tarihleri arasında davacı şirkette satış yöneticisi pozisyonunda çalışmış ve istifa etmek suretiyle işten ayrılmıştır. İş sözleşmesinin rekabet hükmü başlıklı 12. maddesinde çalışanın hizmet sözleşmesi her ne suretle olursa olsun sona ermesi halinde sona erme tarihinden itibaren en az bir yıl süreyle şirketin faaliyet konusunu oluşturan işleri kendi nam ve hesabına yapmamayı bu işleri yapan yerlerde çalışmamayı ortak ve benzeri sıfatlarda bulunmamayı Şirket ile rekabet içinde olan kuruluşlar veya şirketin müşterisi durumunda olan işyerlerinde görev almayı düşünmesi halinde önceden şirkete bu konuda bildirimde bulunmayı ve şirketin yazılı onayını almayı kabul ve taahhüt ettiği düzenlenmiştir. Davalı, davacı şirketteki işinden ayrıldıktan sonra … Limited Şirketi’ni kurmuş ve bu şirket 12.06.2014 tarihinde ticaret siciline tescil edilmiştir. Davalı bu şirktin tek ortağı ve münferiden imzaya yetkili temsilcisi durumundadır. 6012 sayılı TTK’nın 54/2. maddesinde, rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamaların haksız ve hukuka aykırı olduğu düzenlenmiştir. Tarafların beyanlarından da anlaşıldığı üzere dava dilekçesinde bahsi geçen şirketler, davacı ile olan sözleşme süreleri tamamlandıktan sonra dava dışı … Limited Şirketi ile çalışmaya başlamışlardır. Davacı tarafça, davalının davacı şirkete ait müşteri çevresi ve fiyat politikasını bildiği iddia edilmekte ise de, yine davacının beyanına göre davalının bu bilgileri, davacı şirkette çalıştığı pozisyon gereği bildiği anlaşılmaktadır. Yani davacının haksız yere elde ettiği bir bilgi bulunmadığı gibi davacı ile sözleşme yenilemeyen şirketlerin, sözleşme yenilememeleri ile davalının eylemi arasında bir illiyet bağı da ispatlanamamıştır. Ayrıca bilirkişi raporuna göre, önce davacı müşterisi iken dava dışı … Limited Şirketi ile çalışmaya başlayan … Ltd. Şti., … ile … Mümessillik şirketlerinin davalının davacı şirketten ayrıldığı 2014 yılında dava dışı … Limited Şirketi ile iş yapmadıkları, 2015 yılında bu şirketler ile iş yapıldığı, 2016 yılında ise bu şirketlerden yalnızca … Mümessillik ile çalışıldığı, diğer iki şirketin dava dışı … Limited Şirketi ile iş yapmayı bıraktıkları tespit edilmiş olup, buna göre müşteri tercihlerinin durum ve koşullara göre değişkenlik gösterebildiği anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporuna itiraz ve istinaf dilekçelerinde bahsi geçen …, … ve … İnternet şirketleri ise davalının iş akdi sonlandıktan yaklaşık 2 yıl sonra dava dışı … Limited Şirketi ile iş yapmaya başlamışlardır. Davalının davacı şirket nezdinde edindiği deneyimi sonraki ticari hayatında kullanması hayatın olağan akışına uygundur. Bu doğrultuda davalının davacı şirkette çalıştığı dönemde edindiği müşteri fiyat politikasını bilmesi ve salt düşük teklif verildiği iddiası haksız rekabet için yeterli değildir. Ayrıca eylemin dürüstlük kuralına da aykırı olması gerekir. Davalının bildiği iddia olunan fiyat politikası davacı nezdinde çalışıldığı dönemde edinilmiş olup, bunun bilinmesi yasaya aykırılık oluşturmayacağı gibi, hitap edilen müşteri çevresine ilişkin olarak piyasa koşullarına göre edinilen tüm bilgi ve tecrübe ile fiyat teklifi oluşturulması tek başına haksız rekabet teşkil etmez. Kaldı ki önce davacı müşterisi iken dava dışı … Limited Şirketi ile çalışmaya başlayan şirketlerin sadece düşük fiyat teklifi nedeniyle davacı ile sözleşme yenilemedikleri de ispatlanabilmiş değildir. Bunun yanı sıra dava dilekçesinde bahsi geçen üç şirket ile dava dışı … Limited Şirketi arasında 2015 yılında bir yıl iş yapılmış olması, 2016 yılında üç şirketten sadece biri ile iş yapılmaya devam edilmesi ve 2016 yılında davalının iş akdinin sona ermesinden yaklaşık iki yıl sonra ilk kez olacak şekilde …, … ve … İnternet şirketleri ile iş yapılması haksız rekabet iddiasının ispatı için yeterli değildir. TBK’nın 444/1. Maddesine göre, Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Maddenin ikinci fıkrasında da rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı düzenlenmiştir. Taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 12. Maddesindeki rekabet yasağı, işçinin pozisyonu itibariyle hizmet ilişkisinin işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyor olması ve davalının davacı ile aynı sektörde ve aynı yerde faaliyet gösteren bir şirkette müdür olması nedeniyle rekabet yasağı kaydı geçerlidir. Ancak rekabet yasağının ihlali halinde bir cezai şart öngörülmemiştir. Buna karşın TBK’nın 446/1. Maddesi uyarınca, rekabet yasağına aykırı davranan işçi, bunun sonucu olarak işverenin uğradığı bütün zararları gidermekle yükümlüdür. Cezai şartın aksine bu halde davalının iddia olunan eylemleri nedeniyle davacının zarara uğradığını ispatlaması gerekir. Yukarıda izah edildiği üzere önce davacı müşterisi iken sözleşme süreliri dolunca dava dışı … Limited Şirketi ile çalışmaya başlayan şirketlerin, bu tercihlerinin davalının, davacı şirkette çalıştığı dönemde edindiği müşteri çevresi ve fiyat politikasını kullanmak suretiyle etkilendiği hususu ispat edilememiş olduğundan davacının, davalının iddia olunan haksız eylemleri ile zarara uğradığı da ispatlanabilmiş değildir. HMK’nın 355. Maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılık ve istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılan istinaf incelemesi sonunda; ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığından davacı vekilinin istinaf isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
KARAR: Yukarıda ayrıntısı ile açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353(1)b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Başlangıçta davacı tarafından yatırılan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL istinaf karar harcının davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Kararın, HMK’nın 359/4 maddesi uyarınca Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara resen tebliğine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2(iki) hafta içerisinde Yargıtay’a temyiz yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.11/03/2021